19 Ekim’de, yani bundan hemen hemen 1 ay önce, Hawaii Üniversitesi’nde heyecanlı bir şey oldu. NASA tarafından finanse edilen ve görevi Dünya yakınlarındaki asteroid ve kuyrukluyıldızları izlemek olan Pan-STARRS1 teleskobu ekibi, daha önce hiç bilmedikleri bir cisim keşfettiklerini fark ettiler. O sıralarda Dünya’dan 30 milyon kilometre uzaklıkta olan cismin ne idüğü belirsizdi. Bir kuyrukluyıldız mı? Yoksa bir asteroid mi? Yoksa… Bambaşka bir şey mi?
Podcast (acikbilimradyo): Play in new window | Download
Subscribe: RSS
Cismin hiperbolik yörüngesine bakılırsa Güneş etrafında yörüngeye hiç girmemişti. Yörüngesi kabaca hesaplandığındaysa kaynağı Vega yıldızıymış gibi görünüyordu. Ne var ki asteroidin hızının saniyede 26,4 km olması cismin Vegalı olmasına bir engel teşkil ediyor gibi görünüyordu. Zira lk belirlemelere göre asteroid 300.000 yaşındaydı! Bu kadar “kısa” sürede Vega’dan gelmiş olamazdı! Bir süre sonra “Belki bir kuyrukluyıldızdır” diye düşünüldü çünkü eğer öyleyse, yıldızların yanından geçerken hız kazanmış olabilirdi ancak ESO ve diğer gözlemevlerinden gelen gözlem raporları onun bir kuyrukluyıldız olamayacağını gösteriyordu. Nihayet cismin bir asteroid olduğuna karar verildi. Uluslararası Astronomi Birliği, 14 Kasım 2017’de yaptığı duyuruyla 1I/2017 U1 teknik adını verdiği objeyi “yıldızlararası asteroid” olarak sınıfladığını bildirdi. Bu tamamen yeni bir sınıflama olduğu için ziyaretçimiz bu şerefe mahsar olan ilk nesne. Keşif sahibi Hawaii’li astronomlar ise ona Hawaii dilinde “uzaklardan gelen ilk ziyaretçi” anlamına gelen “Oumuamua” adını verdi. Tam olarak da söylediğim gibi telaffuz ediliyor.
Cismin fiziksel özellikleri hakkında da bilgimiz var zira keşfinden hemen sonra uygun dünya teleskopları adeta seferberlik ilan etti ve cismin ayrıntılarını keşfettiler. Görünüşe göre cisim puroya benziyor. 100 metre çapa ve 800 metre uzunluğa sahip. Açıklık oranı (yani eninin boyuna oranı) güneş sistemimizde daha önce hiç görmediğimiz bir boyutta! Ayrıca her 7.3 saatte bir parlaklığı bir an için 10 katına çıktığından, cismin hızlı bir biçimde döndüğü anlaşılıyor. Cismin muhteviyatında su ve buz yok. Çoğunlukla metal… Ve yıldızlararası uzuuun yolculuğunda sürekli kozmik ışınların bombardımanına uğradığı için kızarmış. Yani gerçekten de kırmızıya çalan bir rengi var.
Bu keşif pek fırtınalar koparmış olmasa da, Dünya astronomlarının ilk kez “başka bir yıldızdan” gelen ziyaretçiyi gözlemledikleri anlamına geliyor. Yani gerçekten de tarihi bir keşif! Astronomlara göre bu tür cisimlerden her yıl en az bir tanesi yakınlarımızdan geçiyor olabilir ama genelde çok küçük olduklarından muhtemelen onları göremiyoruz. Bu kez kallavi bir cisimle karşı karşıya olduğumuz için şanslıyız. NASA’nın Gezegen Muhafaza Birimi’nden Lindley Johnson’a göre “doğru yerde doğru zamana bakıyor olmak” da bu tarihi keşif için önemli bir şans faktörüydü.
20 Kasım’dan beridir iki önemli teleskop Hubble ve Spitzer de cismi takip ediyor. Yörüngesine bakılırsa 1 Kasım’da Mars’ın yanından geçen cisim, 2018 Mayıs ayında Jüpiter yörüngesini geçecek. 2019 Ocak ayında Satürn’ü de aşan cisim, Pegasus Takımyıldızına doğru bir rotayı takip ederek Güneş Sistemi’mizi terk edecek.
İnsan merak ediyor… O uzunluktaki yolculuğunda Oumuamua kimbilir nerelerden geçti? Neler gördü?
Ah bir dili olsa da konuşsa değil mi?
Kaynaklar:
- https://www.nasa.gov/feature/solar-system-s-first-interstellar-visitor-dazzles-scientists
- https://www.iau.org/news/announcements/detail/ann17045/
- https://www.nasa.gov/feature/jpl/small-asteroid-or-comet-visits-from-beyond-the-solar-system
Yazan ve Seslendiren: Tevfik Uyar
Düzenleyen: Kübra Karacan
Müzik: http://www.bensound.com (CC)
Yorum Ekle