İntihal konusunda, okumuşlarımızın hemen hemen hepsinin kafasının karışık olduğunu söyleyebilirim. Eğitim sistemimiz araştırma yapma ve öğrendiklerini yazılı şekilde ifade etme becerisine boş vermiş olduğu için, üniversite bitirme ödevi hazırlayan öğrenciler bile çeşitli yerlerden kestikleri metinleri yalapşap (çoğunlukla anlamsızca) yapıştırarak iyi bir iş yaptıklarını sanabiliyorlar. Bu konudaki bilgisizlik akademik kariyer sırasında bile devam edebiliyor, örnekler pek çok, hem ben yazdım hem başkaları.
İntihalin çeşitleri ve dereceleri var. Bazısı çok kabadır; birisinin yazdığı eseri (makale, kitap, vs.) olduğu gibi (veya önemsiz kelime değişiklikleriyle) kopyalayıp, kendi ismiyle yayınlamak. Hiç bir emek vermeden veya fikir üretmeden sahiplenmek.
Bazen işin bir kısmı orijinaldir de, bir kısmı (mesela literatür taraması veya yöntem tarifi) başkasından olduğu gibi alınmıştır. Bu da, şüphesiz, hırsızlıktır. Mal hırsızlığında olduğu gibi fikir hırsızlığında da, sadece kısmen çalmış olmak suçu ortadan kaldırmaz.
İntihal tanımı, bundan daha gevşek derecelerde de geçerliliğini koruyor. Bir çalışmanın kelimeleri kes-yapıştırla aynen aktarılmasa bile, kurgusu, örgüsü, yapısı taklit edildiyse bu yine intihaldir. Kelimeleri az değiştirerek yazmak (“paraphrasing”) intihaldir. Kendi çalışmanızı kopyalamanız bile intihaldir.
Atıf yapmak, referans vermek konusunda da bazı yanlış anlamalar var. Bir çalışmayı atıf yapmadan kopyalamak intihaldir, fakat atıf yapmak da intihali ortadan kaldırmaya yetmeyebilir. İntihal “başkasının ifadelerini, fikirlerini ve çalışmalarını kendisininmiş gibi göstermek” olarak tanımlanır. O zaman, referans vermiş olsanız bile, yazının hangi kısımlarının alıntı olduğunu açıkça (sözgelişi tırnak içine alarak) göstermiyorsanız, intihal suçu işliyor olursunuz.
“İncelikli intihal” diyebileceğimiz bu son tip intihal, araştırma etiğine saygı göstermeye çalışanlarda bile çok sık görülür. Sebebi, intihalin pek çok kez “başkasının çalışmasını, atıf yapmadan kullanmak” diye eksik şekilde tanımlanmasında yatıyor olabilir. Bu tanımdan, “atıf yaptıktan sonra istediğim gibi kopyalayabilirim” fikri çıkar, ki tamamen yanlış. Öylesine bir atıf yapıp geçmek de yetmez, okuyucu hangi cümlenin atıf yapılan yazara ait olduğunu anlayabilmelidir. Bu ayrım açıkça gösterilmemişse, okuyucu doğal olarak bütün ifadelerin yazara ait olduğunu varsayar. Böylece yazar, isteyerek veya istemeyerek, başkasının cümlelerinin kendisine ait olduğu izlenimini yaratır.
Bu girizgâhın ışığında, yayın yönetmeni sıfatıyla, bir Açık Bilim yazısından alıntı yapan başka bir yazıda intihal yapılıp yapılmadığını tartışmak istiyorum.
Dr. Işıl Arıcan’ın yazdığı “Radyum Kızları” başlıklı yazı Açık Bilim’de 3 Aralık 2014 tarihinde yayınlandı. 22 Şubat 2015’de de Doç. Dr. Emre Gürcanlı İleri Haber sitesinde “Fosforlu saatler, yitip giden yaşamlar, şirket suçları ve… Radyum Kızları” başlıklı bir yazı yayınladı. Dr. Gürcanlı, Işıl’ın yazısındaki konuları biraz daha ayrıntı ekleyerek işliyor, olaya iş güvenliği açısından bakarak başka örnek vakalar da aktarıyor.
Buraya kadar mesele yok, her Açık Bilim yazarı gibi Işıl da aktardığı bilgilerin kullanılmasından memnuniyet duyar. Nitekim Açık Bilim yazıları “Creative Commons Atıf-Gayriticari-Türetilemez” lisansı altında açıkça paylaşıma ve aslını korumak suretiyle kopyalamaya açıktır. Ancak Dr. Gürcanlı, orijinal yazıya referans vermiş olsa da alıntıları açıkça göstermediği için, bilerek veya bilmeyerek, “incelikli intihal” yapmış oldu. Ayrıntıyla açıklayayım.
(1) Dr. Gürcanlı “Açık Bilim internet sitesinde yine aynı başlığı taşıyan çok güzel bir yazı var oradan özetle alıyorum ve o yazıyı da okumanızı tavsiye ediyorum” diyor. Teşekkür ediyoruz, fakat burada ne Işıl’ın adı geçiyor, ne de yazının başlığı. Kullanım şartlarımızda referansların nasıl verilmesi gerektiği yazıyor, ve bu gayet yetersiz bir referans. Yazıya bağlantı bile verilmemiş, oysa bloglarda ve haber portallarında atıf yapılan yere bağlantı koymak teamüldendir, gayet kolaydır, ve yapmamak nezaketsizlik addedilir.
(2) Yukarıdaki cümleden sonradan gelen üç paragraf Açık Bilim yazısından aynen kopyalanmış, ancak tırnak içine alınmamış. Okurun “özetle alınan” kısmın nerede başlayıp bittiğini, hangi cümlelerin yazara ait olduğunu anlaması imkânsız.
(3) Bu kısmın ardından, parantez içinde Açık Bilim yazısının URL’si (link metni) var, ama bu tıklanabilir bir link değil.
(4) Ardından gelen kısımda Işıl’ın paragrafı yeniden yazılmış. Üstelik bir fizik hatası da var, “zayıf titreşimli bir ışık”tan bahsediliyor. Atomların titreşimleri ile onların ürettiği ışığın titreşimini karıştırmış. Işık zayıf olmasına zayıf, ama titreşmiyor.
Emre Gürcanlı:
(5) Yazının devamında, yine Açık Bilim’den bu sefer referanssız olarak iki koca paragraf kopyalanmış, hatta italik vurgu bile aynen alınmış.
ve
(6) Bu tür “incelikli intihal”ler sadece Açık Bilim’den değil, TIFO isimli İngilizce bir kaynaktan da yapılmış, cümleler alıntı oldukları açıkça belli edilmeden birebir çevrilmiş.
Daven Hiskey:
Emre Gürcanlı:
ve ardından yine
Daven Hiskey:
Emre Gürcanlı:
(7) Paragrafların ardından İngilizce yazının URL’si verilmiş, ama tıklanabilir değil. (Bu da TIFO’nun kullanım şartlarını ihlal ediyor, çünkü site geri bağlantı yapılmasını istiyor.) Ne yazarın adı belli, ne yazının adı, ne de nerede yayınladığı. Kaldı ki tam referans verilmesi bile yetersiz kalır. Bu referansla ne yapıldı? Temel bilgi alındı da cümleleri yazar mı kurdu, yoksa birebir alıntı mı yapıldı, yapıldıysa nerede başlayıp bitiyor? Okurun mevcut metinden bunları açıkça anlayabilmesi imkânsız.
Yazının geri kalanını incelemedim, ama bu kadarı da yazıda “incelikli intihal” sorunu olduğunu göstermeye yetiyor. Dr. Gürcanlı Twitter yazışmalarında böyle bir niyeti olmadığını, bir akademisyen olarak bu konuda çok dikkatli olduğunu söyledi. Samimiyetine inanmakla beraber, dünyada geçerli olan atıf ve intihal kriterleri hakkındaki bilgisini tazelemesi gerektiğini düşünüyorum.
Peki ne yapsaydı? Çok basit: Birebir alıntıladığı yerleri (Türkçe veya İngilizce), yazarın adını açıkça zikrederek tırnak içinde göstermeliydi. Nitekim Doç. Dr. Gürcanlı bunu bilmiyor değil, çünkü U. Akbulut’tan yaptığı alıntıyı tam da bu şekilde, akademik kurallara mükemmelen uyarak düzenlemiş. Aynı nezaketi, akademik disiplinle popüler bilim yazıları üreten Açık Bilim’den esirgememiş olmasını dilerdik.
Yorum Ekle