Giriş
3 Kasım 2013 Türkiye doğa tarihi açısından çok önemli bir gündü. Çobanlar Mahmut Kaplan ve kuzeni Kasım Kaplan Diyarbakır ili Çınar ilçesi Solmaz köyü kırsalında iddialarına göre hayvanlarını otlatırken bir leoparın saldırısına uğramışlardı. Kasım Kaplan’a saldıran leoparı kuzeni Mahmut Kaplan atışa hazır şekilde bekleyen, emniyeti açık ve içinde dokuzlu misket fişeği bulunan av tüfeği ile oracıkta ensesinden vuruvermişti. Türkiye’de leopar 13 Ocak 1974’te Ankara Beypazarı Bağözü köyünde öldürülen leopardan 39 yıl sonra yeniden ortaya çıkmıştı. Sonrasında yaşananlar ise tamamen kara komediydi.
Leoparın öldürülmesinin üzerinden 1 yıl geçti. Şu an Çınar Asliye Hukuk Mahkemesi’nde devam eden bir davadan başka ortada hiçbir şey yok. Bu davadan da olumlu bir sonuç çıkmayacağı beklentisi mevcut. Yıllar sonra Türkiye’de yeniden ortaya çıkan böylesine değerli bir hayvanın katledilmesinden sonra kötü sınav vermeyen kurum ve kuruluş yok gibiydi.
Leoparın Dünyamız ve Ülkemizdeki Durumu
Leopar (Panthera pardus) birçok farklı iklime en iyi şekilde adaptasyon gösterebilen kedigillerden biri olarak bilinmektedir (Beer, et al., 2005). Bu nedenle Sahra altından Ortadoğu ve Uzakdoğu’ya, Sibirya’nın kuzeyinden Sri Lanka ve Malezya’nın güneyine kadar geniş bir dağılım gösterir (Bailey, 1993). Böylelikle çöllerden yağmur ormanlarına kadar birçok farklı yaşam alanında leoparları görmek mümkün olur.
Besin zincirinin tepesinde bulunan leoparlar asırlar boyunca insanlar tarafından avlanmış ve yaşam alanları insan nüfus ve yerleşimlerinin artmasıyla her geçen gün azalmıştır. Örneğin bugün Mersin’in Erdemli ilçesinde sulu sebze tarımı, ikinci konut ve hidroelektrik santral inşaatları nedeniyle yoğun baskı altında bulunan Limonlu Kanyonu 19. yüzyılın sonlarında yazın sabah erken saatlerde Yörüklerin pusu atıp su içmeye gelen leopar, ayı ve dağ keçisi gibi hayvanları avladıkları bir yerdi (Bent, 1890). Bugün bu hayvanlardan hiçbiri bu kanyonda yaşamıyor. Aslında Anadolu’da leoparların durumu bundan 2000 yıl kadar önce de çok iyi değildi. Anadolu leoparının Panthera pardus tulliana olan bilimsel adı kendisine ithafen verilen Marcus Tullius Cicero, M.Ö. 51-50 yıllarında Kilikya (bugünkü Çukurova) valiliği yapmış bir Roma Cumhuriyeti prokonsülüdür. Gladyatör dövüşleri ve venationes adı verilen av sahnelerinin canlandırması için kendisinden leopar isteyen Roma’daki dostu M. Caelius Rufus’a şöyle yazar: “Panterlere gelince, onları avlamakta deneyimli olanlar buyruğum uyarınca işlerini yapıyorlar, ama hayvanların sayısı olağanüstü derecede az. Yine de herkes elinden geleni yapıyor. Özellikle de Patiscus. Her ne olursa olsun yakalanan hayvan senin olacak, ama tam olarak nerede olduklarını bilemiyoruz (4 Nisan 50).” (Özbayoğlu, 1998).
20. yüzyılın ilk yarısına gelindiğinde başta Ege ve Toros Dağları olmak üzere Anadolu’da hâlâ hatırı sayılır leopar mevcuttu. Cumhuriyet tarihinin en meşhur leopar avcısı Hasan Bele, nam-ı diğer Mantolu Hasan’dır. Ege dağlarında 1930-1950 yılları arasında 15 kadar leopar vurduğu biliniyor. Vurduğu leoparların kürkünden kendisine manto yaptırdığı için Mantolu Hasan lakabını almış. Dönemin cumhurbaşkanı İsmet İnönü, bir daha herhangi bir leopara doğrultmamak şartıyla Mantolu Hasan’a yeni bir tüfek hediye etmiş ve ona leopar avını bıraktırmıştır. Türün ülkemizde neslinin tükenmesi ise 20. yüzyılın ikinci yarısındaki yoğun yollaşma ve şehirleşme sonucu bu hayvanların yaşam alanlarının ve dolayısıyla besin kaynaklarının azalmasıyla gerçekleşir (Cırık, 2013).
Leopardan Sonra
3 Kasım 2013 tarihinde leopar vurulduğu haberi duyulur duyulmaz sorumlu davranıp hemen harekete geçen hocalarımız ve gönüllüler sayesinde, bu leopar hakkında çok değerli uzman bilgilerine sahibiz. Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim görevlisi Prof. Dr. Murat Biricik öldürülme vakasının olduğu köye ilk gidenlerden. Hayvanın teşhisini, ölçümlerini yapan, ölüm nedenini saptayan ilk uzman kişi. Leoparı, burundan kuyruk ucuna 138, kuyruk uzunluğu 88, omuz başından ön ayakucuna 77 cm ölçülere sahip erkek bir birey olarak tanımlıyor. Ölüm nedeni leoparın tam ensesinde, birbirlerine uzaklığı 1 cm civarında olan ve 7-8 mm çapında iki misket mermisi deliği (Biricik, 2013). Gördükleri ve çobanların ifadeleri Murat Hoca’yı olayın anlatıldığı şekilde olduğuna ikna etmemişti.
Olaydan bir hafta sonra İstanbul ve Ankara’dan TRAMEM (Türkiye’nin Anonim Memelileri Grubu) gönüllüleri bölgeye gitti. Olay yerinde keşif yapan ve burada delil toplayan, çobanların olayın nasıl gerçekleştiği ile ilgili ifadelerine yeniden başvuran grup olayın bahsedildiği gibi olmadığı yönünde çok önemli deliller topladılar. TRAMEM üyeleri leoparın normalde gececil olması ve Anadolu coğrafyasında insanla çatışmaya girmek istemeyen bir tür olarak bilinmesi nedeniyle olayın arkasında bir kışkırtma veya yaralama vakası olduğu düşünüyor. Otopsi ve derinin yüzülmesi sırasında hayvanın patisinde ortaya çıkan bir tabanca mermisi de olayda tek suçlanması gerekenin leopar olmadığını anlamak için önemli bir ipucu. Otopsiye giren veteriner hekimler tarafından tam zamanı söylenemese de hayvanın öldürülmeden önce tabanca mermisi ile ayağından yaralandığı belirtilmiş. Buna ait olduğu düşünülen boş kovan, arazi çalışması sırasında olay yerinde TRAMEM üyelerince bulundu (Ambarlı, Diker, & Tigrel, 2013).
Olay sonrası en kötü dersi veren ise medya idi. Olayın önemini kavrayan ve sorumlu yayıncılık yapan basın kuruluşu neredeyse yok gibiydi. Ya “Diyarbakır’da Leopar Şoku” (Yeni Şafak, 2013), “Diyarbakır’da Leopar Saldırısı (Radikal, 2013)” gibi başlıklar atıp katledilmiş leoparı iddialar henüz doğrulanmadan suçlu ilan ettiler ya da “Leopar DiCaprio” (Takvim Gazetesi, 2013) ya da “Leopar Davasının Hâkimi: Ben de Greenpeace üyesiyim” (Cumhuriyet Portal, 2014) gibi magazin başlıklar atıp olayın önemini azalttılar. Hâlihazırda kimlik siyasetine batmış medyanın başka bir derdi de 39 yıl sonra Türkiye’de leoparın yeniden ortaya çıkması değil, acaba leoparın Anadolu Leoparı mı yoksa İran Leoparı mı olduğuydu. Oysa bu ayrım henüz moleküler biyolojinin gelişmediği ve bilim insanlarının alttür tanımlamalarını morfolojik verilere göre yaptığı dönemlerden kalma bir sınıflandırmaydı ve çok da önemi yoktu. Yapılan son moleküler çalışmalar Anadolu Leoparının (Panthera pardus tulliana) alttürünün aslında İran Leoparı (Panthera pardus saxicolor) ile aynı tür olduğunu gösterdi. Hatta farklı alttür olarak bilinen diğer 6 leopar alttürü daha Panthera pardus saxicolor altında toplandı (Miththapala, Seidensticker, & O’Brien, 1996).
Sorumlu davranan birileri daha vardı. Bu kadar delile ve çelişkili ifadeye rağmen çobanların ifadelerinin doğru kabul edilip haklarında herhangi bir ceza verilmemesi üzerine Hamdi Burak Özgüner isimli bir vatandaş çobanlar aleyhine dava açtı. Daha sonra bu davaya Antalya, Ankara, Gaziantep barolarının hayvan hakları kurulları, Doğal Hayatı Koruma Vakfı, Hayvanların Yaşam Haklarını Koruma Derneği, Yaban Hayatı Eylem Grubu müdahil oldu. 30 Nisan 2014 tarihinde görülen ilk celsede sanıklar bilinen savunmalarını yapıp, olayın nefsi müdafaa olduğunu iddia edip beraatlarını istediler. Mahkeme olay yerinde keşfe, Diyarbakır Valiliği ve Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ne bölgede daha önce leopar görülüp görülmediğinin sorulmasına ve sanık Kasım Kaplan’ın Adli Tıp Kurumuna sevk edilerek aldığı yaraların yabani hayvan saldırısı sonucu gerçekleşip gerçekleşmediğine dair rapor alınmasına karar verdi (Duruşma Tutanağı 1. Celse, 2014). 20 Mayıs 2014 tarihinde olay yerinde yapılan keşif sonucu Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Kılınç bir bilirkişi raporu yazdı. Raporda “Sanıkların geçtikleri ve leopar saldırısına uğradıklarını söyledikleri yer leoparın bulunduğu bildirildiği alana çok yakın bir alandı. Bu bölgeye saklanan leoparın sanıklarla burada karşılaşması sonucu, leoparın kendisini savunma amaçlı saldırdığı görüşünü doğrulamaktadır. Literatürde insanlara saldırmadığı bildirilen leoparın daha önceden de insanlar tarafından yaralanmış olması, insanı bir tehdit olarak görmesine sebep olmuş ve bu yüzden davranış değişikliliği göstererek saldırdığı sonuç ve kanaatine varılmıştır” denilmiştir (Kılınç, 2014). Raporda leoparın kendini savunmak için saldırdığı belirtilmesine rağmen nefsi müdafaa iddiasında bulunanlar Kaplan kardeşler. Raporda bahsi geçen tabanca ile vurulma hadisesiyle ilgili mermi kovanını da TRAMEM üyeleri olay yerinde bulmuştu. Leoparın kürkünün yüzülmesi esnasında tahnit (kürk doldurma) uzmanı İhsan Yey hayvanın patisinde, daha önce bulunan mermi kovanı kalibresinde bir tabanca mermisi buldu. Müdahiller kendi içinde çelişkiler barındıran bu rapora itiraz edip konunun gerçekten uzmanı olan birinin bilirkişi olarak ataması talebinde bulundular. Bu arada Adli Tıp Kurumundan gelen raporda Kasım Kaplan’a ait sıyrıkların basit sıyrıklar olduğu sonucuna varılmış. 15 Ekim 2014 tarihinde yapılan 3. celsede yeni bir gelişme olmadı ve dava 31 Aralık 2014’e ertelendi. Mahkeme yeni bir bilirkişi de atamadı.
Olayından ardından medyadan sonra çok kötü sınav verenler arasında üniversiteler ve devlet kurumları vardı. Üniversitelerin altyapı, donanım ve bilgi eksikliği bir kez daha ortaya çıktı. Düpedüz yanlış olan ya da maksadını aşıp yanlış algılamalara yol açacak sayısız demeç verildi ve akademik saygınlığa gölge düşürüldü (Biricik, 2013).
Konunun ilk elden muhatabı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün böyle bir durum için herhangi bir hazırlığının ve planının olmadığı ortaya çıktı. Nesli ileri derecede tehlikede olan böyle nadir bir tür söz konusu olduğunda hangi işlemlerin kim tarafından ne şekilde yapılacağına dair ne bir protokol ne de bir prosedür mevcutmuş. Leoparın ölümünden sonra tüm enerji, hayvanın ölüm nedenine ve neden korunamadığına yönelik bilimsel verilerin toplanması yerine hayvanın bir an önce kürkünün elde edilmesine harcandı (Biricik, 2013).
Öte yandan böylesine özel, nadir ve nesli tükenme noktasına gelmiş bir türü korumakla görevli kurum Orman ve Su İşleri Bakanlığının Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu leoparın postunu doldurttu. Basınımız bu olayı oksimoron bir manşetle verdi: “Diyarbakır’da Öldürülen Leopar Ölümsüzleşti” (Hürriyet Portal, 2014). Daha sonra Dünya Sulak Alanlar Günü’nde sergilenmek üzere Ankara’ya getirtilen leoparın tahnitiyle Bakan Eroğlu pek neşeli pozlar verdi ve “aman cam kırılmasın, saldırabilir” şeklinde şakalar yaptı (Hürriyet Portal, 2014).
Umut Var mı?
2012 yılında Siirt’in Eruh ilçesinde başka bir leoparın kaçak avcılar tarafından öldürüldüğü bilgisi biz yaban hayatla ilgili insanların kulağına gelmişti. Ortada sadece hayvanın öldürüldükten sonra çekilmiş fotoğrafları ve yüzülen postu vardı. Hayvanın ölüsü uzman kişilerce görülmedi. Çınar’da vurulan leopar ile Eruh’ta vurulan leoparın vuruldukları alanlar arasındaki topografyaya baktığımızda yaklaşık 1000 metre rakıma sahip, seyrek meşeliklerle kaplı, doğu-batı yönünde ilerleyen, yerleşim yerlerinden oldukça uzak doğal bir alanla karşılaşırız. Yine Eruh’tan daha doğuya ilerlediğimizde Dicle Nehri ve halen oldukça doğal halde bulunan kanyonlara ulaşırız (Biricik, 2013). Orta Asya ve Ön Asya’da yapılan araştırmalar leoparların çöllerden, uzun süre kar altında kalan bölgelerden ve insan yerleşimlerinden uzak durmayı tercih ettiklerini gösteriyor (Gavashelishvili & Lukarevskiy, 2008). 550-850 bireyi İran’da, 30 kadarı Ermenistan ve Azerbaycan’da olmak üzere Ortadoğu’da yaklaşık 1300 birey leoparın kaldığı tahmin ediliyor (Khorozyan, Malkhasyan, & Asmaryan, 2005). İran’da yapılan çalışmalar ise leopar dağılımının İran’ın iki ana dağ sırası boyunca yoğunlaştığını gösteriyor. Elbruz ve devamı Türkiye’nin Güneydoğu Toroslar olan Zağros dağları hattı leoparın önemli yaşam alanlarından (Sanei & Zakaria, 2011). Bkz. Harita 1 (Gavashelishvili & Lukarevskiy, 2008). İklim, topografya, bitki örtüsü, insan yerleşimleri, besin durumu göz önüne alınarak yapılan modellemelerde bir yıl arayla öldürülen bu iki leoparın öldürüldükleri yer tam da leoparın olası Zağros dağılımın en kuzey ucunda bulunuyor (Gavashelishvili & Lukarevskiy, 2008). Leoparların öldürüldüğü bölgelerin kuzey ve doğusunda halen leoparın yaşabileceği uygun alanlar var. Fakat Güneydoğu Anadolu’da barındırdığı biyolojik çeşitlilik açısından gerçek anlamda koruduğumuz tek bir alan dahi yok (Biricik, 2013).
Sonuç
3 Kasım 2013 tarihinde Diyarbakır’da öldürülen leopar göstermiştir ki türün varlığı tespit edildikten sonra ne yapılacağı hakkında bir fikir birliği, eylem planı ya da strateji bulunmamaktadır. Öncelikle türün alandaki varlığı ve nasıl korunabileceği ile ilgili gerekli bilgileri edinmek için yaban hayatı araştırmacılarından oluşan ekipler tarafından kapsamlı araştırmalar gerçekleştirilmelidir. Elde edilecek bulgular ışığında bir tür “koruma eylem planı” hazırlanması ve hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bunun için de ulusal ve uluslararası düzeyde bu konuda çalışmak için araştırmacıların bir araya gelmesi ve ortak bir çalışma platformu oluşturulması gerekmektedir. Güneydoğu’da leoparın kesin olarak yaşadığı bu son olayla da iyice ortaya çıkmıştır. Bir kez daha böyle bir olayla karşılaşmamak için bölge halkı acilen leoparlar hakkında bilgilendirilmelidir. Nedensiz bir şekilde insanlara saldırmayacağı, neslinin kritik düzeyde tehlike altında olduğu ve vurulmasının kesinlikle yasak olduğu halka anlatılmalıdır (Ambarlı, Diker, & Tigrel, 2013). Coğrafyacıların Mardin Eşiği olarak adlandırdığı bu bölgenin biyolojik çeşitlilik açısından ne kadar zengin olduğu GAP İdaresinin 2001-2003 yılları arasında Doğal Hayatı Koruma Derneği’ne hazırlatmış olduğu raporlarla sabittir (Biricik, 2013). Uzmanların büyük emek harcayıp korunması öncelikli tür ve alanları detaylı bir şekilde önerdikleri bu çalışma devletimizin tozlu raflarında halen duruyor. Bu rapor leoparın öldürüldüğü yer de dâhil Güneydoğu Anadolu’da birçok korunan alan ve yaban hayatı koridoru öneriyordu (Welch, 2003). Bu raporun raflardan indirilip acilen gereğinin yapılması gerekiyor.
Roma Cumhuriyetinin Kilikya valisi Cicero M. Ö. 20 Şubat 50 tarihinde bankeri ve yayıncısı Atticus’a yazdığı mektupta avcı bir toplum olan Cibyralıları (Konya-Ereğli) panter avına göndermenin yakışıksız olduğunu bildiriyor. Mektubunda diyor ki: “İkinci konuyla [panter konusu] ilgili olarak benim yönetimimde Cibyralıların devlet eliyle ava çıkmaları halinde saygınlığıma gölge düşeceğini bildirdim” (Özbayoğlu, 1998). Bu mektuptan 2064 yıl sonra Siirt’te yapılan ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından desteklenen Güneydoğu Anadolu Leopar Projesi toplantısında Siirt Valisi Ahmet Aydın ise canlı leopar yakalayıp getirene sıfır otomobil vaadinde bulunuyordu (T24 Haber, 2013).
Kaynakça
- Ambarlı, H., Diker, H., & Tigrel, S. (2013). Diyarbakır’da Vurulan Leoparın (Parsın) ve Yaşam Alanlarının Araştırılması Raporu. İstanbul: www.tramem.org.
- Bailey, T. N. (1993). The African Leopard: Ecology and Behavior of a Solitary Felid. New York, USA: Columbia University Press.
- Beer, A. J., Morris, P., Elphic, J., Davis, R., Halliday, T., Dawes, J., et al. (2005). Encylopedia of Endangered Animals (An Essential Guide to Threatened Species of Our World). Kingstone State: Grang Books.
- Bent, J. T. (1890, August). Explorations in Cilicia Tracheia. Proceedings of the Royal Geographical Society and Monthly Record of Geography, New Monthly Series, Vo. 12, No:8 , s. 445-463.
- Biricik, M. (2013). Bir Leoparın Ardından. Diyarbakır.
- Cırık, Ö. (2013, Aralık 15). BirGün Gazetesi. Ocak 20, 2014 tarihinde Katili Belli Son Leopar: http://www.ondercirik.com/katili-belli-son-leopar adresinden alındı
- Cumhuriyet Portal. (2014, Nisan 30). Ekim 27, 2014 tarihinde Öldürülen leopar davasının hakimi: Ben de Greenpeace üyesiyim: http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/66619/Oldurulen_leopar_davasinin_hakimi_Ben_de_Greenpeace_uyesiyim.html adresinden alındı
- Duruşma Tutanağı 1. Celse, 2014/10 Esas (T.C. Çınar Asliye Ceza Mahkemesi Nisan 30, 2014).
- Gavashelishvili, A., & Lukarevskiy, V. (2008). Modelling the habitat requirements of leopard Panthera pardus in west and central Asia. Journal of Applied Ecology , s. 579-588.
- Hürriyet Portal. (2014, Ocak 23). Ekim 27, 2014 tarihinde Diyarbakır’da Öldürülen Leopar Ölümsüzleşti: http://www.hurriye.com.tr/Haber?id=25634826 adresinden alındı
- Hürriyet Portal. (2014, Şubat 2). Ekim 27, 2014 tarihinde Bakan Eroğlu, vurulan leoparı Ankara’da sergiledi: http://www.hurriyet.com.tr/Haber?id=25719687 adresinden alındı
- Khorozyan, I., Malkhasyan, A., & Asmaryan, S. (2005). The Persian Leopard prowls its way to survival. Endangered Species Update Vol. 22 No.2 , s. 51-60.
- Kılınç, M. (2014). Bilirkişi Raporu Dosya No: 2014/10. Diyarbakır: T.C. Çınar Asliye Ceza Mahkemesi.
- Miththapala, S., Seidensticker, J., & O’Brien, S. J. (1996, August 4). Phlogeographic Subspecies Recognition in Leopards (Panthera pardus): Molecular Genetic Variation. Conservation Biology , s. 1115-1132.
- Özbayoğlu, E. (1998). Cicero’nun Panter Avına İlişkin Birkaç Cilicia Mektubu. OLBA , s. 131-138.
- Radikal. (2013, Kasım 3). Ekim 2014, 2014 tarihinde Diyarbakır’da Leopar Saldırısı: http://www.radikal.com.tr/turkiye/diyarbakirda_leopar_saldirisi-1158778 adresinden alındı
- Sanei, A., & Zakaria, M. (2011, August 31). Distrubution pattern of the Persian leopard (Panthera pardus saxicolor) in Iran. The Asian International Journal of Life Sciences , s. 7-18.
- T24 Haber. (2013, Aralık 25). Ekim 27, 2014 tarihinde Canlı leopar yakalayana valilikten sıfır araba ödülü: http://www.t24.com.tr/haber/canli-leopar-yakalayana-valilikten-sifir-araba-odulu,246911 adresinden alındı
- Takvim Gazetesi. (2013, Kasım 6). Ekim 27, 2014 tarihinde Leopar DiCaprio: http://www.takvim.com.tr/Guncel/2013/11/06/leopar-dicaprio adresinden alındı
- Welch, H. (. (2003). GAP Biyolojik Çeşitlilik Araştırma Projesi 2001-2003 Sonuç Raporu. İstanbul: Doğal Hayatı Koruma Derneği.
Yeni Şafak. (2013, Kasım 3). Ekim 27, 2014 tarihinde Diyarbakır’da Leopar Şoku: http://www.yenisafak.com/gundem/diyarbakirda-leopar-soku-578467 adresinden alındı
Hala bu konuda en uzman kişiler eli tüfekli avcılar ne yazıkki.Biyologlar yerinde saymaya devam ede dursun avcılar her zaman onlardan bi adım öndeler…..