“Müziğin amacı güzellik sevgisi değil de nedir?”

                                                                                                  Platon

Müzik… Sizce nedir? Benim için hayatın ta kendisi desem? Siz de benim gibi “Müziksiz yaşayamam” diyenlerdenseniz ele alacağımız bu kitap sizin için de oldukça ilginç olabilir.

"Platon'da Müzik", Nesrin Akan.
“Platon’da Müzik”, Nesrin Akan.

Kitabevinde gezinirken şans eseri denk geldiğim ve ilk bakışta dikkatimi çeken bir kitap oldu; Platon ve Müzik. Platon diğer adıyla Eflatun denildiğinde pek çoğumuzun aklında felsefik çıkarımları gelir, en bilenini de ideal devlettir. İşte böyle bir düşünürün müzik ile bağlantısının ne olabileceği sorusu bile kitabı elinizde bir süre incelemenize neden oluyor.

Bu yazıda aslında tez olan güzel bir kitabın ışığında, felsefeden müziğe doğru kısa bir yolculuğa çıkacağız ama öncesinde çok kısa Platon’dan bahsedelim.

Platon (M.Ö. 427-347)

Felsefe dünyasının akla gelen ilk isimlerinden Platon M.Ö. 427-347 yılları arasında yaşamış ünlü bir filozoftur. Atina’lı aristokrat bir ailenin üyesi olan düşünür, iyi bir eğitim almıştır. Yunan felsefesinin materyalist anlayışının karşıtı olan idealist felsefenin temsilcisi olan Platon, dünyayı dinsel bir bakış açısıyla algılar ve “iyi” düşüncesini temel olarak alır. Bu noktada hocası Sokrates’ten etkilendiğini söyleyebiliriz.

Platon, toplum ve devlette ortaya çıkan o günkü mevcut bütün politik sorunların temelinde ahlaki çöküntünün yattığını öne sürer. O dönemin Atina’sında olan politik kriz, ahlaki bir krizdir ve bunun çözümü iyi insan yaratmayı hedefleyen ideal bir düzenin kurulmasıdır. Sokrates’ten etkilenerek etik ve politika arasındaki ilişkinin bağlayıcı ve belirleyici olduğunu savunur. Sorun ahlaki bir sorundur, sorunun çözümü adalettir ve adaleti sağlayan da devlettir. Filozofların ve kendilerini felsefeye adamış insanların yönettiği devlette yaşayan bireyler mutlu olacaktır.

Platon’a göre ideal devlete ulaşma yolunda mevcut sistem tamamen yok edilmelidir. Köklü bir değişim için ideal devletten bireylere inen bir sistem kurulmalıdır, bireylere eğitimle bilgi aktarımı yapılmalı, felsefenin öğretilmesi gerekmektedir.

Platon çok sayıda eser yazarak felsefesini ortaya koymuştur, Sokrates’in felsefesini tanıtmaya yönelik yazdığı ve Sokrates’in ağzından anlatılmış diyologları; “SokratikDiyologlar” bilinen önemli felsefik yazınlardan biridir. Eğitime verdiği önem sebebiyle dönemin en önemli araştırmacılarını açtığı Akademia’da toplamıştır. Akademia girişinde “Geometri bilmeyen buraya girmesin” yazan tarihteki ilk felsefe okulu aynı zamanda tarih, astronomi, hukuk, retorik… vb. branşlarda eğitim verilen bir yapı olmuştur. Müzik eğitiminin verilmesi de yine dikkat çekicidir.

Platon’un felsefik düşüncelerinden daha detaylı bahsedersek; bu dünya ve dünyaya ait varlıklar gerçekte yoktur, sürekli bir değişim söz konusudur. Ona göre gerçek olanlar “İdealar”dır. İdealar bu dünyadaki varlıkların asıllarıdır. Dünyadaki tüm cisimlerin birer ilk örneği vardır. Platon, ideaları insanların dünyadaki çabalarını temel alarak ifade eder şöyle ki; insanlar bu dünyada hep iyiyi, güzeli arar hâlbuki insan bunlara hiçbir zaman tam olarak ulaşamaz. Bu nedenle bu idealar ayrı bir dünyada yer almaktadır, bu idealar dünyasının kendine ait kusursuz bir ideal devleti, mutlak güzellik standardı ve kusursuz insanı vardır. Platon diyologlarında bu ideal devletten sıkça söz etmiştir, “Devlet” adlı eserinde adaletli ve ideal devlet modelinden detaylı olarak ele almıştır.

Platon’un ideaları sonsuz ve kusursuz varlıklardır ve sadece akıl yoluyla kavranabilirler. İdealara karşılık olarak fenomenler vardır, fenomenler (görünüşler) duyular yoluyla algılanır. Duyu organlarımız bizi doğru bilgiye ulaştıramaz, Varlık duyu dışı manevi bir kavramdır ve onu algılamak için duyu organları yetersizdir. Bu noktada devreye ruh girer, ruh ölümsüzdür ve beden içerisinde bulunması geçici bir durumdur. Bedenin ölümü ruhun özgürlüğünü temsil eder, ruh yeryüzüne çok kez gelir bu nedenle ruh “episteme”  adını verdiği gerçek bilgiye sahiptir. Fenomenler dünyasında ise gerçek bilgi yoktur onun yerine “doxa” vardır yani doğru sanı vardır. İnsanların içinde doğru bilgi vardır ama bunu anımsamak gerekir. İnsan anımsayarak öğrenir. İdealara sadece gerçek bilgi ile ulaşırken, sanılarımıza duyular ile ulaşırız.

Platon’un savını bir örnekle daha detaylı açıklayalım;

Karşımızdaki insanın sahip olduğu fiziksel özellikleri görme duyumuz sayesinde açıklayabiliriz ama onun insani özelliklerini kendimizde bulunan iyi kavramına göre söyleriz. Sahip olduğumuz iyi kavramı bizim doğuştan içimizde yer alan sadece anımsayarak ortaya çıkardığımız bir kavramdır.

Platon siyaset felsefesi üzerine oldukça eğilmiş bir düşünür olma özelliği göstermektedir. Kötü devlet yönetimi ancak felsefi düşüncenin öğrenilmesi ve öğretilmesi sayesinde değiştirilebilir. Devletin görevi bireyleri mutlu etmektir, böyle bir devlet de ancak filozof yöneticilerle yönetilebilir.

Yine ona göre insan yalnız yaşayamaz, toplumun bir parçasıdır. İhtiyaçlarını toplum sayesinde giderir, bundan yola çıkarak toplum insan arasında sıkı bir bağ vardır. Bu bağı koruyacak, insanı mutlu kılacak tek yapı ise devlettir. İnsan ruhunda yer alan üç bölümün (akıl, irade, arzu) devlette de karşılık bulmaktadır. Bu karşılıklar özetle şöyledir:

Ruh      Davranış     Devlet               Erdem

Akıl       Düşünme      Yöneticiler       Bilgelik

İrade     Koruma        Koruyucular     Cesaret

Arzu     Zevk Alma    Üreticiler          Ölçülülük

 

Platon yöneticiler ve koruyucuların eğitiminin oldukça önemli olduğunu söyler, alacakları eğitim 20 yaşına kadar süren, ruh ve beden eğitimidir. Bu eğitimin yanı sıra insanların çocukluk döneminde almaları gereken insan ruhunu şekillendirici bir eğitim daha vardır. Beden eğitiminde jimnastik yapılırken ruh eğitiminde ise müzik devreye girer. Bu eğitimi tamamlayanlar arasında eksiği olanlar koruyucu olarak devlet içinde konumlandırılırken yönetici olacakların eğitimlerine matematik ve diyalektik ile devam etmesi gerekmektedir. Bu aşamada da başarılı olanlar 15 yıllık politika ve devlet yönetimi eğitimi almalı ancak bundan sonra devlet yönetiminde söz sahibi olmalıdır. İyi bir devlet yönetici ancak böyle olunur.

Buraya kadar kısaca Platon’un genel felsefesini ele aldık, şimdi müziğin rolünü ele alalım;

İdealar sayesinde iyi ve mutlu insanlara ulaşma düşüncesine sahip Platon için sanat ve sanatçı oldukça önemlidir. Önemli olmasına karşın aynı zamanda sanat başlı başına ürkütücü bir durumdur. Çünkü sanat ruha etkisi olabilecek bir kavramdır, bu nedenle sanatı kısıtlamak gerekebilir. Sanat taklittir. İdeal bir devlette yer alacak sanatçıların erdemli ve iyi insanları taklit eden, insanlarda hoş duygular uyandıran kişiler olması gerektiğini savunur. Bu kişiler, tanrıyı öven ilahiler ya da iyi insanları öven metinlerini okuyabilirler. Bu noktada Platon’un sanatçının sahip olduğu yaratıcılığı ve özgünlüğü yok saydığını, onun toplum içerisinde sadece bireylere mutluluk veren bir role yakıştırdığını net bir şekilde görüyoruz.

Platon’un sanat için genel bakışı bu şekilde, peki müzik için bakış açısı ne olabilir? Akademia’da diğer branşların yanı sıra müzik üzerine eğitim verdiğini biliyoruz. Felsefesi içerisinde bunun altında yatan nedene kısaca göz atalım;

Müzik Platon’un yaşadığı dönemde Antik Yunan’da toplumsal bir etkinliktir. Yapılan kutlamaların hepsinde müzik ve şiir mutlaka yer almaktadır. Dolayısıyla toplum üzerine felsefik yorum yaparken müziği dışlamak imkansızdır, onun da toplum içerisindeki rolü net bir şekilde ifade edilmelidir.

Bu noktada çok kısa Antik Yunan’da müzikten bahsetmek iyi olacaktır.

Müzik; eski Yunan dilindeki “mousikétekhné” (Musalar Sanatı) sözcüğünden türemiştir. İlk kullanımına Hesiodos’unTheogonia’sında rastlanır. Buradaki Musalar, yaradılışı müzikli şiirlerle anlatan Zeus’un kızlarıdır. Bu tanrıçalara ve onların sanatına inananlar onlar için her dört yılda bir şenlikler düzenleyerek, onların sanatını yaşatmışlardır. Antik Yunan’da müziğin rolünü bu durumdan da net olarak görüyoruz. Müzik toplumsal yaşantının içerisinde vazgeçilmez bir unsurdur. Müziğin büyü amaçlı ortaya çıktığına inananların yanı sıra müziğin tanrılar tarafından bulunduğuna dair çeşitli inançlar da söz konusudur. Bu sadece Antik Yunan’da değil, Eski Mısır’da da böyledir. Hal böyleyken Platon gibi bir düşünürün toplum üzerine geliştirdiği felsefik düşüncelerinde müzik önemli bir noktada ele alınacaktır.

Platon müzik konusunu ele alırken, müziğin dinsel, büyüsel, mitsel, ruhani bütün etkilerini düşünür, müzik tüm yönleriyle bir toplumu nasıl etkiler sorusu onun başlıca sorusudur. Bunun yanı sıra müziğin bir teknik ve bilimsel yönü vardır. Ve son olarak çalgıların rolü de önemlidir. Platon Antik Yunan müziğinin Mısır, Çin ve Mezopotamya uygarlıklarından etkilendiğini düşünür ve bu konu üzerine de eğilir. Bu etkinin büyük ölçüde Mısır’a seyahat eden Pythagoras’dan kaynaklı olduğu savunur.

Platon’un “İdeal Devlet” anlayışını, bunun için alınması gereken eğitimleri ele almıştık, müzik de bu eğitim içerisinde Platon için önemli bir noktada durur. Müzik insani duyguları ortaya çıkarabilen yegane kavramlardan birisidir bu noktada insanın karakterini geliştirirken, insanı fazla yumuşak ve coşkulu hale getirmesi tehlikesine de sahiptir. Fazla coşkunun ne gibi bir tehlikesi olabilir derseniz, yönetici ve koruyucular için bu durumun devlet güvenliği açısından sıkıntı yaratacağını düşünür. Yunan’ın katı, kuralcı ve siyasi karakterli eğitimi Sparta’dan etkilenerek müzik eğitiminin de belli bir amaca yönelik ve disiplin altında yapılması gerektiğini öne sürer.

“Müzik en önemli eğitim aracıdır. Çünkü ritm ve makam ruhumuzun derinliklerine kadar sokularak bizi çepeçevre sarar, ona soylu davranış kazandırırlar. İnsan doğru bir müzik eğitimi almışsa ruhu da güzelleşir aksi halde tersi olur. Layıkıyla müzik eğitimi almış bir insan sanattaki ve doğadaki hatalarını ve eksiklerini en dikkatli kişi olarak bir bakışta sezeceği için de güzel şeyleri sevip övme ve ruhunu onlarla besleme imkânı bulup kendisini de güzelleştirir, kusursuz biri olur.

Glaukon’ladiyologunda Platon müziğin rolünü bu şekilde net olarak ifade eder. Fiziksel dünya için jimnastik ne kadar önemliyse kişinin ruhu idealar için de müzik o denli önemlidir.

Müzik, iyi örnekleri yansıtan, ilahi sevgiyi vurgulayan şekilde yapılmalıdır. Bunun aksi örnekler ideal bir devlette yasaklanmalıdır. Bu görüşü sebebiyle Platon’un sansürcü bir anlayışa sahip olduğunu da söyleyebiliriz.

Teknik olarak müziğe yaklaşımında ise söz ve ses uyumuna önem verdiğini görüyoruz. Güzel bir şarkı, makam, ritm ve sözden oluşur ve bu üç unsurun uyum içerisinde olması gerekir. Şarkılarda hüzne yer olmamalıdır ama müzik eğlence amaçlı da olmamalıdır. İçki masalarında dinlenilen ve gevşeklik yaratan makamlara da bu nedenle karşı çıkmaktadır. Dönemin çalgıları Arp, Lir, Kitara ve Aulos için de yorumları vardır. İdeal devlette çalınabilecek makamlar için çok telli bir çalgı olan Arp gereksizdir, ona benzeyen Lir ve Kitara (klasik gitara benzer) yeterlidir. Aulos (çift dilli kaval) ise, diğer zararlı makamları da çalmaya elverişli olduğu için sakıncalıdır.

Platon’un temel korkusu müziğin devlet otoritesini olumsuz etkilemesidir, bu nedenle diğer sanat dalları gibi belli bir otokontrol sistemi mutlaka olmalıdır. Yasalar ismini diyalogunda,

“Şarkılarımız, bizim yasalarımızdır”

demiştir. 80 yaşlarında yazdığı bu diyalogunda İdeal Devlet’in sahip olduğu yasaları ele almış, müziğin çok sıkı denetimden geçmesi gerektiğini belirtmiştir. Müziğin yanı sıra dans da ideal devlet içerisinde yer almaktadır, ama dans da müzikle bir bütünlük göstererek yine sadece iyiye yönlendirme yapan nitelikte olmalıdır. İyi eğitim almış biri hem dans edebilmeli hem de iyi şarkı söyleyebilmelidir. Farklı yaş gruplarına göre üç farklı koro, herkesin müzik eğitimi alması noktasında oldukça etkili olacaktır.

Musalar Korosu ( Çocuklar)

Apollon Korosu (30 yaş altındakiler)

Dionysos Korosu (30-60 yaş arasındakiler)

Bu korolarda eğitim veren müzik öğretmenleri de yasalar çerçevesinde uygun makamlarda eğitim verecek, kendi isteklerine özel bir eğitim vermekten kaçınacaklardır.

Sonuç olarak Platon, İdeal Devlet düzenini savunan ve bu düzene ulaşmada da müziği eğitim amaçlı kullanmayı savunan bir düşünür olmuştur. İyi ve mutlu bireyler yaratma düşüncesinde olan düşünür ruhun iyiliği ve güzelliğine ulaşmada müziği bir araç olarak kullanmak istemektedir. Müziği bir amaca yönelik araç olarak kullanmayı istemesine bağlı olarak özgür yapılan her türlü müziği sakıncalı bulmakta ve yasaklanması gerektiğini düşünmektedir. Müzik aynen matematik gibi bir sisteme sahiptir ve makam, söz, ritm arasındaki uyum oldukça önemlidir. İnsani duyguları etkileyebilen müziğin sakıncalı bir hale gelmemesi için belli yasalar ile denetim altında tutulması gereklidir.

*Bu yazıda kısaca Platon’un felsefesinde müziğin yerini ele aldık ama daha detaylı bilgi isterseniz “Platon’da Müzik” isimli kitabı mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Keza Antik Yunan müzik sistemini, çalgıların özellikleri ve ortaya çıkışlarını, Antik Yunan toplumsal yaşamını detaylı olarak öğrenebilirsiniz. Yazının başında da belirttiğim gibi aslen bir tez olan bu kitabın oldukça öğretici olduğunu ve keyifle okuduğunu söyleyebilirim.

Kaynakça:

AKAN, Nesrin.“Platon’da Müzik.” İstanbul: Bağlam Yayıncılık, 2012.

http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/34/1131/13281.pdf

http://www.itobiad.com/upload/File/makale/1338149831.pdf

http://www.dicle.edu.tr/Contents/0e259337-a0ca-4603-a89f-0c2c7b83198d.pdf

 

 

 

yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sinem Doğan

İstanbul Üniversitesi Bilgi Belge Yönetimi&Sosyoloji bölümlerinden mezun olduktan sonra İşletme Yönetimi/Yönetim ve Organizasyon alanında yüksek lisans yapmıştır. Şuan da reklam sektöründe çalışmaktadır.