Açık konuşmak gerekirse, plastik dediğimiz zaman ilk aklımıza gelen sadece yukarıdaki fotoğrafa benzer bir tablo oluyor. Her gün defalarca elimizden geçen plastik ürünler, çoğu insan için çevre düşmanı, insan düşmanı ve hatta 21. yüzyılın en büyük belası belki de. Ancak tam aksi şekilde, birisi kullandığımız plastik bir çöp değil, aksine geri dönüşüme uygun değerli bir hammadde dese nasıl tepki verirdiniz? Muhtemelen bugüne kadar hepimizin kafasına işlenen algılar nedeniyle inanmak istemezdiniz. Bu nedenle gelin, plastik ile dost olabilmenin ilk adımını atalım.
Türkiye plastik üretiminde 2013 yılı itibariyle Almanya’nın arkasından Avrupa ikincisi olarak geliyor [1]. Bunun yatırım yönünü, istihdam yönünü veya araştırma-geliştirme yönünü bir kenara bırakırsak, sektörün bu denli büyük olması demek, aynı zamanda daha fazla geri dönüşüm ihtiyacı demek. Ancak madem plastikleri masaya yatıracağız, ilk olarak gündelik hayatımızda kullandığımız hangi malzemeler plastikten yapılmıştır hatırlamak faydalı olacaktır. Çünkü plastik dediğimiz malzeme, genel kanının aksine sadece naylon poşetten ibaret değil. Naylon, plastik dünyasının sadece küçük bir parçasıdır. Su içtiğimiz PET şişe, o şişenin kapağı, şişenin üzerindeki ambalajı, eve aldığımız suyun damacanası, otomattan aldığımız kahve veya çayın bardağı, kafeye gittiğimizde çoğunlukla üzerinde oturduğumuz sandalye, bakkaldan eve dönerken içinde ekmeği taşıdığımız poşet, akşam yemek yedikten sonra artan yemeği buzdolabına kaldırmadan önce aktardığımız saklama kabı gibi örnekler gündelik yaşamımızda kullandığımız basit plastik ürünlerdir. Bütün malzemelerde olduğu gibi plastik sektöründe de mühendislik ürünleri büyük bir önem teşkil etmektedir ama günlük kullanımdan örnekler ile ilerlersek eğer, plastik konusunda aslında nasıl bir bilgi kirliliğinin olduğunu daha iyi anlayabiliriz.
Plastikler genel olarak iki şekilde suçlanan malzemelerdir: çevreye zarar vermek ve insan sağlığına zarar vermek. Biraz önce bahsettiğimiz örneklerin somut verileri üzerinden sonuçlara vararak, gerçekten de plastik hem insana hem de doğaya zararlı mı yoksa tamamen yanlış bilgi mi veriliyor, bunun cevabını arayalım.
Örnekleme yolu ile ilerlersek eğer, her zaman yanıbaşımızda olan PET şişeleri ele alabiliriz. PET şişeleri, günümüzde bütün firmaların, çevre duyarlılığı ve sağlık adı altında tüketiciye yüksek bir fiyattan sattığı cam şişeler ile karşılaştıracağız.
PET Şişe vs CAM Şişenin Karşılaştırması
PET şişe ismi, şişenin türünü belirtmesinden dolayı yerleşmiş bir kelimedir. PET (kimyasal adıyla polietilen tereftalat) bir plastik türüdür.
Dünyada gıda ve ilaç sektörünün ürettiği ürünler sunulmadan önce onaylanmış olmak zorundadırlar. Sadece yiyecekler değil, içeceklerin veya ilaçların ambalajları, kutuları, şişeleri de buna dahil. Bu işlemlerin standartlarını belirleyip, denetimlerini yapan kurum olarak Amerika’da en tepede Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi’ni (FDA – Food and Drug Administration) görüyoruz. FDA’nın analizleri ve belirlemelerine göre PET gıda-uyumlu bir malzemedir ve sizin içtiğiniz suya PET şişeden herhangi bir kimyasal geçme riski olmadığı belirlenmiştir [2]. Zaten böyle bir onayı alamayan ürünün bütün marketlerde satılmasına imkan yoktur. Bu nedenle plastik şişeden su içmemek lazım, kanser yapıyormuş şeklindeki bilgi kirliliği kim tarafından nereden çıkarılmış bilemesem de, tamamen yanlıştır. Gıda ile uyumlu olmayan ürünler elbette vardır ve bunlar zaten gıda ürünlerinde kullanılmamaktadır. Ancak PET şişeden su içmek ile ilgili olarak şu ana kadar yapılmış bilimsel araştırmalar neticesinde herhangi bir sıhhi risk görülmediği de bilinmektedir. Plastik ürünlerin, bilimsel olarak kanıtlanmış herhangi bir sağlık sorunu yaratmamasına rağmen cam şişedeki ürünlerin pazarlama açısından suistimale açık olması düşündürücüdür.
Peki ya çevre kirliliği faktörü? PET ve CAM şişelerin çevre dostu olup olmamasını madde madde incelemek daha sağlıklı olacaktır. Zira çevre dostu olmak demek sadece geri dönüşüm ile sınırlı bir mesele değildir.
Cam ve PET şişelerin üretimde harcadıkları enerji: Üretim enerjilerini kıyasladığımızda, PET ve cam şişelerin harcadıkları enerjiler birbirlerine yakın değerlerdir. Harcanılan enerji fazlalığı, salınan CO2 fazlalığı demek olacağından bu konuda iki üründen birinin diğerine üstünlük sağladığını söylemek mümkün değil.
Geri dönüşüm etmeni: Kısa cevap: İki malzeme de geri dönüştürülebilmektedir. Ancak neden herkesin aklında PET şişeler çöp olarak yerleşmiştir? Bunun cevabı ne yazık ki bilimde değil pozitif bilimlerdedir bana kalırsa.
Sokakta rastladığımız kırılmış şişeler nasıl ki çöp ise, sağa sola fırlatılmış PET şişeler de çöptür. PET şişeler cam şişeler gibi kırılmaz. Bu nedenle hacimlerini korurlar ve çevreye atıldıkları takdirde daha çok göze çarparlar. Ek olarak, benim gözlemlediğim kadarıyla kullanımı daha yaygın olduğundan çöp olarak görülme ihtimali de daha yüksektir. Ancak bu PET veya cam şişelerin suçu değil, bizim suçumuzdur. PET şişe tamamiyle geridönüşümü gerçekleştirilebilir bir malzeme olmasına rağmen geridönüştürme konusunda yeterli seviyede miyiz? Ekonomik olarak gelişmiş ülkeler geridönüşüme çok büyük önem veriliyorken [3-4], Türkiye bu konuda oldukça gerilerde. Eğer plastikler, bilinçli bir şekilde, diğer tüm malzemeler gibi geridönüşüme kazandırılırsa çöp olmaktan çıkacaklardır. Burada iş, en az bizim kadar, çöplerin potansiyelini değrlendiremeyen devletin çevre politikalarına da düşüyor elbette[5]. Atıkları sadece çöp olarak değil de bir hammadde olarak görmeyi başarabilen çevre politikası geridönüşüm bilinci arttırılacaktır.
Geridönüşüm aşaması: Geridönüşüm biz tüketicilerden çıktıktan sonra tamamiyle endüstriyel bir boyut alır. Aynı üretimde olduğu gibi yine enerji ve maliyet hesapları söz konusu olmaya başlar. Çünkü geridönüşümününe harcadığımız enerji ve para gerçekleştirdiğiniz bir malzemenin harcadığı enerji ve çıkardığı maliyet, sıfırdan üretim yaparkenki kadar olursa geridönüşüm anlamsızlaşacaktır. Bir cam şişe, bir şekilde geridönüşüm işlemine ulaşmayı başarırsa, bu geridönüşüm sırasında sıfırdan üretimin %66’sı kadar bir maliyet ve enerji gerektirmektedir. Yani cam şişe geri dönüşürken %34’lük bir kazancımız olur. PET şişede ise, geridönüşüm sırasında ilk üretimin %10’u kadar bir maliyet ve enerji ihtiyacı duyulur. Bu da %90’lık bir kazanç var demek olur ki PET ve cam şişe arasında, %56’lık PET şişe lehine kazancımız var demektir. Bu noktada maliyet ve enerjiden bize ne, onu da fabrika düşünsün dememek gerekli. Zira çevreyi ve doğayı düşündüğümüz bir gündemde, gereksiz enerji tüketiminden kurtulmak büyük önem teşkil ediyor. Aynı zamanda enerji tüketiminin azlığı en başta da belirttiğimiz gibi CO2 salınımını da azaltacaktır. Maliyet düşüklüğünün ise tüketici olarak bizlere direkt olarak yansıyacağını belirtmemize gerek bile yok. Kısacası hepimiz bu zincirin bir parçasıyız.
Kapasite ve dağıtım: Üzerinde uzun uzun durduğumuz üretim kısmından sonra biz tüketicilere ürünün ulaşması kısmı da oldukça önemli bir faktör. Kaynaktan çıktıktan sonra şişelenip, marketlere veya evlerimize gelecek bir su şişesinin özellikleri çevreyi direkt olarak etkilemektedir. Cam ve PET şişeyi elimize aldığımızda kolaylıkla farkederiz ki cam şişe daha ağırdır. İşte bu ağırlık, cam şişenin birim başına taşıma kapasitesini düşürmektedir. Gelin basit bir hesap yapalım; siz 1 litre suyu taşımak için cam şişe kullandığınızda cam şişenin daha ağır olması nedeniyle, taşımayı gerçekleştiren bir kamyona ortalama 500 km’de yaklaşık 660 kg CO2 salınımı yaptırırsınız. Diğer taraftan, PET şişe için ise yükü çok daha hafif olacağından aynı hesapla 500 km’de çevreye saldığınız CO2 miktarı yalnızca 330 kg olacaktır[6]. Tam tamına yarısı! Evet cam şişeler estetik duruyor olabilir ama taşıma esnasında harcanan yakıt, salınan CO2 miktarının çevreye verdiği zarar neredeyse 2 katı değerinde. Cam şişelerin aleyhine kapsamlı bir işlevsizlik ve görmezden gelinemeyecek kadar büyük bir fark var ortada.
Tabii ki onlarca plastik türü ve bunları karşılaştırabileceğimiz örnekler var ancak sayfalarca sürecektir bu kıyaslama. Çok detaya girmeden kısa bilgiler verecek olursak mesela, bir plastik poşet (naylon poşet) üretilirken çevreye 1 birim CO2 salındığını kabul edersek eğer, aynı ağırlığı taşıyacak bir kese kağıdı için 4 birim, bez torba için ise 171 birim CO2 salındığını söyleseydim size ne derdiniz? 1 ton kağıt üretmek için ortalama 10-17 ağaç kesilmesi gerektiğini de unutmayalım[7].
“Kese kağıdı ve bez poşetler birden çok kullanıma müsaitler” savunması gelecektir muhtemelen. Ancak istatistiklere göre, tüketiciler kese kağıdını ortalama 2, bez torbayı 51 kez kullanıyor. Kullanma ortalamalarına baktığımızda, çevreye verdiğimiz zarar en az naylon poşet için geçerli oluyor. Demek ki bu noktada da, aynı PET şişe örneğindeki gibi, malzemeleri suçlamak yerine, insanlar davranışlarını değiştirmeliı. Naylon poşeti kullanıp yere atmak yerine geri dönüşüme kazandırdığımız vakit, bu avantajlar sürdürülebilir olacaktır.
Değinmeden geçmek istemediğim bir diğer unsur da, plastiklerin doğada bozunmadan asırlarca kaldığı yalanıdır. Bunu gelin ben değil Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü hocası Prof. Dr. Levent Kurnaz açıklasın;
“Adeta plastik doğada ne kadar uzun süre bozulmadan kalırsa o kadar çevreci olunuyor. Plastikler organik maddelerdir. Bir süre sonra çevresel şartlar ve oksijenin etkisi ile yıpranırlar ve yapıtaşlarına ayrılmaya başlarlar. Bir market poşeti, doğada sadece 8 ile 10 yılda tamamen yok oluyor. Hatta yeni teknolojiler sayesinde bu süre artık 1 yıla indi.”
Sayın Kurnaz’a ek olarak belirtmek isterim ki elbette doğada çok uzun zamanlarda çözünen plastikler de mevcuttur. Bu plastikler, dayanıklılıklarının yüksek olması, uzun süreli kullanıma hizmet etmesi istenen plastikler olduğundan maalesef çevre dostu olmadıkları da bir gerçektir. Diğer taraftansa, doğada çok daha kısa sürede bozunması amaçlanan bio-bozunur şekilde üretilen plastikler veya poşetler de mevcuttur. Bu da bizi tüm malzemelerde olduğu gibi, plastikler konusunda da mümkün olduğunca bilinçli birer tüketici olmaya yönlendirmelidir.
Bu kıyaslamaların bir de son bir boyutu daha var. Gıda israfı! Gelişmiş ya da gelişmemiş ülkelerin ürettiği yiyeceklerin %40’ı çöpe gidiyor bugün. Gelişmiş veya gelişmemiş kriteri sadece hangi aşamada çöpe gittiği gerçeğini değiştiriyor ne yazık ki. Tam da bu noktada, gıdaların bozulmadan daha uzun süre dayanmalarını sağlayabilecek, sağlık uygulamalarında kullanımı risk içermeyen modifiye edilmiş plastikleri işin içine katarsak, plastikler tamamen avantajlı konuma gelmektedir. Bu plastikler isteğe göre, yiyeceklerin taze kalmasını da sağlayabilir, herhangi bir mantar veya bakteri oluşumunun engellemesini de. Zira camda saklayabilmenize rağmen en azından bir kese kağıdının içinde bir yemeği saklayamazsınız, ancak modifiye edilmiş bir plastiğin içinde, normal şartlarda 1 günde bozulacak yemeği 3 güne kadar dayandırabilirsiniz. Ayrıca plastikler bu şekilde modifiye edilip geliştirilebilirken, kese kağıdının böyle bir imkanı olmadığını da unutmamak gerekli [8].
Elimizdeki bütün verileri toparlarsak eğer, plastik sağlıksız değildir. Bu nedenle, plastik ile ilgili olarak artık klişe haline getirilmiş söylemlere inanmak yerine, çevremizi en güncel bilimsel verilerin ve gelişmelerin ışığında/bilincinde korumak, gerçek anlamda doğaya yardım etmemizi sağlayacaktır. Geri dönüşüm ne yazık ki ülkemiz için büyük bir eksiklik ve bunu aştığımız zaman, korkmamız gereken şey plastik olmayacaktır. Tam tersine, kağıt bardaklar veya kese kağıtları için katledilen ormanları, salınan ekstra CO2 miktarını engellemiş olacağız.
Daha yeşil bir dünyaya sahip olmak, her şeyde olduğu gibi bilimden ve bilinçlenmekten geçmekte.
Podcast: Play in new window | Download
Subscribe: RSS
KAYNAKLAR
3- http://www.pagev.org.tr/admin/PICS/dosyalar/%2819165%29Funda_Cetin_sunum.pdf
4- http://www.plasticfilmrecycling.org/#5
5- http://www.acikbilim.com/2013/04/dosyalar/sehirlerdeki-gizli-hazine-cop.html
6- http://www.daf.eu/UK/Trucks/Documents/Road-Transport-and-the-Environment.pdf
7- VIII. PAGEV Türk Plastik Endüstrisi Kongresi Prof. Dr. Levent Kurnaz Sunumu
8- http://www.plastics.ca/articles_merge/protecting_food.php
[box type=”shadow”] Konuk Yazar Hakkında: Atakan Atay
Malzeme bilimi ve mühendisliği alanında eğitim gören ve polimerler üzerinde doktora yapan Akay, ar-ge mühendisi olarak çalışıyor. [/box]
Merhaba,
Güncel bir konu üzerine güzel bir yazı, teşekkür ederim.
” PET şişede ise, geridönüşüm sırasında ilk üretimin %10’u kadar bir maliyet ve enerji ihtiyacı duyulur.” cümlesi çok iddalı geldi; burada geri dönüşüm sürecinin tümü (toplama, transfer, ayıklama, parçalama, üretim vb.) tüm prosessler dahil mi acaba? Aynı soru “0” dan üretim için de geçerli tabi.
PS: Bez torba istatisliği de çok etkileyici. Şu güneş ışının plastiği bozması konusunda da bilgi sahibi olmayı isterdim.
Ahmet Bey’in söyledikleri benim de kafama takılmıştı aslında çünkü tüm prosesler dahil edildiği zaman camın sıkıştırılamaz plastiğin sıkıştırılabilir olduğunu düşünmemiz gerekiyor bunun transfere etkisi olacaktır.
Yazı ciddi anlamda eksik…Cam ile kıyası çevresel ve ekonomik yönden yapılıp sağlık ile olan kısmı FDA böyle buyurdu denilip geçilmiş…Her türlü ticari lobi ile içli sışlı olan ilaç ve yiyecek sektöründe türlü maymunlukları olan FDA’nin senelerce sigaraya bile 3 maymunu oynadığı biliniyor…Ki EFSA pek öyle demiyor, madem hiç riski yok biberonda niye yasak?
http://www.efsa.europa.eu/en/faqs/faqbisphenol.htm
Ayrıca PET deyip geçmişsinizde sadece polietilen tereftalat’tan üretilen plastik şişeler mevzu değil, polystryne, hurda plastik, ne olacak? PP ise eyvallahta kullandığınız plastik şişe yada damacanaların altına bakın bakalım oklu üçgen içinde sadece 1’mi yazıyor yoksa 7 gibi numara da var mı? Yada uçakta içtiğiniz sert plastik çay bardakları?
Yazı sağlık ve riski açısından ciddi revizyona ihtiyaç duyuyor, bu haliyle eksik…
pet şişeden su içmek, eğer tek kullanım söz konusuysa sağlıksız değildir. ancak pet şişeler ısıya karşı duyarlıdır ve oda sıcaklığını aşan ortamlarda plastikleri zar gibi ayrılıp suya karışır. o yüzden pet şişeye defalarca su doldurup, onu bir su kabı gibi kullanmak sakıncalıdır. ya da plastik kapları mikro dalga fırına koymak da sakıncalıdır. en güvenilir gıda saklama üniteleri cam ve porselen kaplardır.
plastik kapların altında numaralar yazar. bu numaralar hangi, plastiğin amaçla üretildiğini ve hangi dayanıklılıkta olduğunu söyler. bu numaraların anlamlarını bilmek, hangisine güveneceğimizi bize söyler.
http://www.sinanilyas.com/makale/45/hangi-plastik-turleri-sagliga-zararli.php
Nispeten toplu olarak cevap vereyim. Aslında yazı içerisinde FDA böyle buyurdu denilip geçilmedi. Ancak bütün sağlık raporlarını, bütün irili ufaklı sağlık örgütlerinin çalışmalarını elbette aynı yazı içerisinde yayınlamak mümkün değil. Bu nedenle de herkesin hemen hemen aklında yer edinmiş olan, FDA örneği içlerinden en mantıklısı olarak karşımızdaydı. Diğer taraftan, FDA’nın politik olarak aldığı kararlar, ya da yönetim anlayışı kesinlikle konumuz değil haliyle. Onları da farklı bir yazı da paylaşabiliriz. Kimyasal analiz sonuçları da hangi polimerin hangi uygulamalarda kullanılabileceğini açıkça ortaya koymakta zaten. Bugün kullanılan polimerlerinhangi aşamalarda hangi gıda ürünleri ile kullanılabilir olduğu açık bir gerçek. Bunun için aslına bakarsanız FDA’ya bile gerek yok. Bu nedenle sağlık açısından polimer/plastik kullanmanın insanları büyük risklere sokacağı yanılgısı ne yazık ki yerleştirilmiş bir tabu sadece. Bunun sorumlusu da plastik sektörü gelişirken, yeterli altyapı olmadan, hangi polimerin hangi sektörde kullanılacağına tam olarak emin olmadan büyük bir iştahla işe girişen plastik üreticileridir ne yazık ki.
İkinci olarak, sadece PET’ten bahsettik yazıda evet. Ancak su şişelerinden yola çıkabilmek adına PET seçildiği de bariz bir şekilde ortada sanırım. Eğer polimerlerden bahsediyorsak, ki bahsediyoruz, herhangi bir örnek seçilmezse sonunu göremeyebiliriz o yazının. PET, PP, PA6, PA66, LDPE, HDPE, LLDPE, PS, HIPS derken hangi birinin sonucunu paylaşacağımız konusunda kaosa sürüklenmiş bir yazı seçeriz. Güncel ve herkesin elinin altında olan ürünlerden bahsedebilmek için, PET su şişeleri ve cam su şişeleri en iyi örneklerdi.
Son olarak, her plastik her alanda kullanılmaz. Yorumlardan birindeki linkte de bahsedildiği gibi non-food yani yiyecek için uygun olmayacak şekilde etiketlenmiş plastikler de mevcut elbette. Zaten mesela bir PA6’yı kimse kalkıp da su şişesi yapmak için kullanmaz. Bu nedenle de su şişesi örnekleri üzerinden giderken neden PET tercih edildiğini sanırım anlatabilmişimdir. Her polimerin kullanım alanı proses sıcaklığına, termal ve mekanik özelliklerine, işlenebilirliğine, katkı yedirebilme potansiyeline, fiyat/performans başarısına bağlı olarak değişir.
Saygılarımla,
Atakan Akay
Son olarak, BPA örneği vermiş bir okurumuz. Bununla ilgili olarak, geri kazanım numarası 1,2,4,5 ve 6 olan plastikler BPA içermezler. Geri kazanım numarası 3 ve 7 olanların hepsi değilse bile bazıları BPA içerir. PET, 1 numaradır yani zaten BPA içermez. Bu nedenle EFSA’nın onay vermediği PET değil, BPA içeren 3 ve 7 numaralardır.
Bu aşamada, damacanaların altında 7 numara yazar. Bu da Polikarbonat demek olur. Biberonlarda özellikle kullanılmamasının amacı yüksek sıcaklıklarda kullanım alanı olan biberonlarda BPA etkileşiminin gerçekleşebilecek olmasıdır.
Aslında biraz önce de söylediğimiz gibi, birbirinden çok farklı polimerler ve bu nedenle de plastikler mevcuttur. Hepsini birbirinden ayırarak değerlendirmek gereklidir.
“Atıkları sadece çöp olarak değil de bir hammadde olarak görmeyi başarabilen çevre politikası geridönüşüm bilinci arttırılacaktır.”
Çok iyi kapsamlı araştırılmış ve ilgilendiğim konulardan biridir geri dönüşüm. Yazınıza emek vermişsiniz, teşekkür ederim. Ancak buradaki asıl sorun plastiklerin geri dönüşümünün, üretimininden daha fazla enerji gerektirmesi ve tam olarak sanayicilerin bu maliyet sebebiyle plastik geri dönüşümüne mesafeli olması söz konusu. Kağıt %100 geri dönüştürülebilir. Ancak, plastik geri dönüştürülebilir mi, üretiminden daha az maliyete gelebilecek teknolojiler geliştirilebilir mi, asıl sorulması ve araştırılması gereken konu budur.
Bence ‘Geridönüşüm aşaması’ alt başlığını daha irdelemeli ve genişletmelisiniz, asıl sorunumuz budur. Plastik ve cam karşılaştırmasında ise Lauren Singer adlı kızı ve yaşam tarzını araştırmasını öneririm meraklılarına.