Geçen aydan devam

Yedekler

Kaleci, 12. Aristarchus (Yunanistan)

res1

Evrenin merkezinin Yer değil, Güneş olması gerektiğini ilk öneren kişi Samos’lu Aristarchus’tur. M.Ö. 3. yüzyılda yaşamış bu bilge, modern Güneş merkezli evren yaklaşımının kurucusu as kalecimiz Copernicus’un yedeği olmak için tecrübesiyle de biçilmiş kaftandır. Yedek kalecimiz, arkasında bıraktığı matematiksel çalışmaları ile çizgi kaleciliğini, geometri çalışmaları ile alanın tümüne hakim olmayı, Güneş’in uzaklığını zamanı için en iyi hesaplayabilen kişi olması hasebiyle uzak mesafelere topu isabetli bir şekilde göndermeyi hem takımın as kalecisine hem de arkasından gelecek gençlere öğretebilecek ideal tecrübeli eldivendir. Gereğinde kaleye geçtiğinde de bilimsel yaklaşımıyla defansına ve tribünde olan bizlere güven verecektir. Ama ne de olsa ne refleksler eskisi kadar hızlı, ne de oyun o eski oyun; tecrübeli yedek kalecimiz için.

 

Defans, 13. Ejnar Hertzsprung (Danimarka) ve 14. Henry Norris Russell (ABD)

res2

Birbirinden bağımsız olarak yıldızların ışınım güçleri ile sıcaklıkları arasındaki ilişkiyi inceleyen, şimdi her ikisinin ismi ile anılan ve her gökbilimcinin çok iyi anlaması gereken Hertzsprung-Russell diyagramını oluşturan bu iki sağlam defans oyuncusu, her zaman görev bekleyen iki sadık takım oyuncusudur aynı zamanda. Yedek kalmayı dert etmeyen iyi yedekler futbolda her takımın ihtiyacı olsa gerek. İhtiyaç duyulduklarında ise pratik yaklaşımlarıyla canla, başla savunmanın her noktasında oynayabilecek bu iki adam, geriden oyun kurmanın inceliklerini de öğretmeleri açısından kadronun vazgeçilmezleridir.

Açık, 15. Karl Werner Heisenberg (Almanya)

res3

Adıyla anılan belirsizlik ilkesini ortaya koyan bu Alman açık her iki kanatta da oynar. Ancak bu kadar belirsizlikle yedek olması da kaçınılmaz. Karar verdiğinde her maçı alabilecek kadar yetenekli, ancak istemediğinde de topa ayağını sürmeyen, Tanrı’ya bile “zar attıran” bu kumarbaz, ayağına çabuk, hızlı, bir anda yön değiştirebilen, ne yapacağı pek de belli olmayan, günümüz futbolundaki karşılığını en çok Frank Ribery’de bulabilecek bir oyuncu tipiyle özdeşleştirilebilir. Konumunu ölçtüğünüzde hızınızı ölçemeyeceğiniz, siz “ne kadar hızla geliyor acaba derken”, konumunu ölçemediğinizden yanınızdan geçiverecek olan yedek açığımız bu özelliğiyle hem onu takip etmek zorunda olan ilk 11 santraforu Einstein’a, hem de tribünde onun ne yaptığını anlamaya çalışan bizlere, en çok da teknik kadroya çok saç-baş yoldurmuştur.

 

Orta saha, 16. Tycho Brahe (Danimarka)

res4Güneş merkezli evren modelini dinsel gerekçelerle kabul etmeyerek, gökcisimlerinin görünen hareketlerini oldukça iyi açıklayan melez bir model üretmesi onun ne kadar inatçı ve inançlarına bağlı bir insan olduğunu gösterir. Modelini gözlemlerle destekleyebilmek için iki gözlemevi kurmuş, bu gözlemevini kendi yapımı gözlem aletleriyle donatmış ve pek çok gökcismini gözlemiştir. Yani inatçı ve inançlı olduğu kadar, mücadeleci, kararlı ve azimlidir de. Böyle bir oyuncuyu bir futbol takımında yerleştirebileceğiniz en iyi yer orta saha olsa gerek. Doğru olmayan bir modelde ısrarı onu biraz “eski moda” yapıyor ama skoru korumak gerektiğinde onun mücadeleciliği, kararlılığı ve yerinde sertliğine ihtiyaç olacak. Zaten oynadığı bölge futbol için de “eski moda”. Dünya futbol literatüründe yeri olmayan, Türkiye’deki adıyla “ön libero”, aslında “defensive midfield” teriminden çeviriyle “defansif orta saha” ya da Mehmet Demirkol’un adlandırmasıyla “çapa” tabiriyle adlandırılan orta sahanın emniyet sübaplarının  (bkz. Carlos Dunga, Patrick Viera, Mehmet Aurelio) yerini oyunun iki yönünü aynı etkinlikte oynayan orta sahacıları alalı çok zaman oldu (bkz. Xavi Hernandez, Steven Gerard, Frank Lampard vs.vs.). Ancak yine de üst düzey takımlar dahi bu tür oyuncuları kadrolarında bulundurmaya devam ediyor, takıma biraz sertlik ve gerektiğinde orta sahaya azim ve katılık getirsinler diye. Biz de bu gözlemci, ağır işçi, inançlı orta sahacıyı kadromuza alacağız, gerektiğinde defansta hatta bekte bile oynatabilelim diye. Ayrıca, hem gözlemci, hem de yanlış da olsa bir model kurucu, yani futbol deyimiyle “volatile” (birden fazla pozisyonu oynayabilen) bir oyuncu yedek kulübesinin olmazsa olmazıdır.

Forvet arkası, 17. Johannes Kepler (Almanya)

res5Kimin kimin etrafında nasıl dolandığını, herkesin nasıl hareket ettiğini görmek bir forvet arkasının alameti farikası olsa gerek. Gerektiğinde doğru adamı doğru yerde topla buluşturabilmek için onun nasıl hareket ettiğini bilmek lazım öncelikle. Gezgenlerin mükemmel çemberler üzerinde değil, eliptik yörüngelerde  dolandığını ortaya koyan Kepler, gezegenlerin hareketlerini açıklamakta zorlandığı için tıkanan Güneş merkezli evren modelinin de önünü açmıştır. Tıpkı sıkışan bir oyunda oyuna giren yedek hücüm oyuncusunun oyunu açması gibi. Ondan beklenen kanatları işler hale getirmesi, aksayan pas bağlantılarını tekrar kurması, gerektiğinde doğrudan gole gidebilmesi. Hem bir gözlemci, hem de kuramcı olan bu Alman, sahadaki herkesi anlayabilecek özelliklere sahip. O da hocası Tycho Brahe gibi birden fazla pozisyonu oynayabilir. İkisi birden oyuna girdiğinde oyunun ihtiyaç duyduğu dinamizmi, usta-çırak uyumu içerisinde sağlayabilirler. Yedeği olduğu Max Planck kadar oyunu dikte edemeyecektir belki ama mutlaka yedek kulübesinde bulunması gereken bir enerji küpü olduğu da bir gerçektir.

Forvet, 18. Sir Edmund Halley (İngiltere)

res6

Böylesi bir yıldız bir daha ancak 76 sene sonra gelir.. Ona sorarsanız tam olarak kaç yıl kaç gün sonra geleceğini tam olarak size söyleyecektir. Nasıl hücumcu orta sahacıların görevi doğru zamanda topu doğru adama geçirmek ise, bir forvetin görevi de doğru zamanda doğru yerde olmak ve o saniyenin kesri ile sınırlı zamanda topu en kestirme ve etkin şekilde kaleye göndermektir. Adıyla anılan kuyrukluyıldızın yörüngesini ortaya koyan ve ne zaman nerede olacağını belirleyen Halley’de bu özellikler fazlasıyla mevcut. Üstelik sadece kuyrukluyıldızlar konusunda değil daha pek çok gökcisminin gözlemlerinde bir uzman. Zamanının tüm gökbilim camiasının (Newton dahil) saygı duyduğu bir tecrübe. Ayakları biraz yavaşladı belki ama Ian Rush’ın, John Benjamin Toshack’ın, Gary Lineker’in, Alan Shearer’ın ileri yaşlarında neler yapabildiğini görmüş bizler, onlarla aynı topraklarda yetişmiş bu ihtiyar delikanlının da karanlıkta kaldığımızda soğukkanlılığıyla bizi tünelden çıkarabileceğini biliriz.

Teknik Kadro

Teknik Direktör, Stephen Hawking (İngiltere)

res7Teknik direktörün bütün oyuncuları tanıyan, herkesi anlayan, kimin ne yapıp neyi yapamayacağını çok iyi bilen ve zamanının en geçerli futbol anlayışına sahip kişi olması gerekir. Günümüzün en az eksiği bulunan evren modelini ortaya koyan Stephen Hawking, kendinden önceki tüm astronom ve astrofizikçilerin ne yaptığını en iyi inceleyen ve bilendir hiç şüphesiz. Ayrıca, bugünkü haliyle futbol oynayamayacağı da kesin. Hem teknik direktörün oyuncularla biraz mesafeli, gerektiğinde onlar hakkında zor kararları da alabilen bir adam olması şart. Konuşmak için yararlandığı düzenek ona bu duygusal uzaklığı sağlayacaktır. Türkiye gibi motivasyon ustalarına ihtiyaç duyulan yerlerin aksine, işini bu kadar iyi yapanlardan kurulu bir kadronun ihtiyacı bütün bir oyuna uzaktan bakabilen onun gibi bir taktik ustasıdır.

 

Yardımcı, Sir Arthur Eddington (İngiltere)

res8Takımımızı futbolun beşiğinden çıkma bir ikiliden başkasının yönetmesi düşünülemez. Yılların birikimini ve kültürünü yok sayamayız. Bir yardımcının görevi oynanacak taktiğe karar vermekte teknik direktöre yardım etmek olduğu kadar, rakip takımları izlemek, hem rakip oyuncuların hem de kadronun istatistiklerini teknik direktöre veri oluşturacak şekilde yorumlamak ve antreman programlarını düzenlemektir. Kişiliği onu hiçbir zaman teknik direktörün önüne çıkarmayacak kadar mütevazi, görevlerini yerine getirmesini sağlayacak disipline sahip ve olgun olmalıdır bir yardımcının. Taktiğin (kuramın) yetmediği yerlerde gri atmosfer yaklaşımı gibi, durumu basitleştirecek pragmatik bir takım yaklaşımları da olmalıdır. Tüm bunlar için mütevazi, biraz muhafazakar, kuramı doğrulamak için sırtına çantayı vurup Güney Afrika’ya gidebilecek kadar çalışkan, ancak öne çıkmayı sevmeyen bir adama ihtiyaç var ki Sir Arthur Eddington da bu rol için biçilmiş kaftan.

Antrenörler, Gerard P. Kuiper (Hollanda), Jan Hendrik Oort (Hollanda)

res9res10

Antrenörler sistemin kaynaklarını en iyi bilen, tehlikenin nereden gelebileceğini en iyi anlayan ve oyun içi ahengi oluşturmakta görevli bulunan adamlar olmalıdır. Güneş Sistemi’nin sınırlarını koyan ve sisteme zaman içerisinde giriş yapan kuyrukluyıldız ve küçük gezegen gibi cisimlerin geldikleri yeri belirleyen bu ikili çok iyi birer altyapı uzmanı değilse nedir? Bu cisimlerden hangileri sistem içerisinde kalacak gençlerdir, hangisi tehlike oluşturur onlardan iyi bilecek yoktur. Hocalar tarafından belirlenen sistemi kadroya en iyi anlatacak, onları yüreklendirmeleriyle motive, yaptırdıkları antremanlarla da diri tutacak olan yine onlardır. Bu özellikler altyapı ve genç takımlar konusunda her zaman yetkin olan Hollandalıların birer klasiği. Genç ve altyapıdan oyuncu yetiştiren organizasyonlara baknızı orada mutlaka Hollandalı antrenörler göreceksiniz (bkz. Barcelona, Ajax vs.)

İdari Menajer, Hendrik Antoon Lorentz (Hollanda)

res11

1927’de Brüksel’de düzenlenen ve zamanının tüm büyük fizikçilerinin bulunduğu Solvay konferansının grup fotoğrafına bakınız, neden idari menajerliği bu Hollandalının yapması gerektiğini hemen anlayacaksınız. Grubun en ön sırasında takımın yıldızı Einstein’la birlikte oturuşundaki eda, kararlılık, tecrübe, idareci sertliği ve delici bakışlarıyla Lorentz, tüm takım üzerinde gerekli etkiye ve zor zamanlarda zor kararları alablme becerisine sahip olduğunu göstermektedir. Kendisini istifaya davet edebilecek tribünler karşısında da aynı kararlı tutumu göstereceğinden şüphe olmaz. Futbol oynadığı yıllarda kendisi de bir hücum oyuncusu olan Lorentz, kendisinden sonraki forvetlerin oyuna neler getirebileceğini görerek, onlara gerek duyacakları alanı ve olanakları sağlamak üzere idari meajerlik yapmaya karar vermiştir. Yönettiği kurumlardaki başarısı ve birikimi onu bizim rüya takımımızın idari menajeri olmasını da sağlamıştır.

Astronomi ve astrofizik alanında çalışmalar yapmış Enrico Fermi, Paul Dirac, Richard Feynman, Robert F. Gray gibi bu kadroda yer alabilecek pek çoklarını kadroya alamadım ne yazık ki. Ama rüya takımların kaderi de bu… Ne olursa olsun biraz kişiseller. Bazı büyük oyuncular takımı kuranların kişisel tercihlerine kurban olabiliyorlar. Dolayısı ile herkesin rüya takımı farklı, futbolda da uğraştığı alanda da. Bunu da benim kişisel rüya takım önerim olarak kabul ediniz. Takımı oluştururken mümkün olabildiği kadar takım içi uyumu gözetmeye, bu büyük yeteneklerden bir “takım” oluşturmaya çalıştım. Yaptıkları ile bugünkü evren anlayışımıza yön veren bu büyük değerleri, bir de futbol gözlüğüyle değerlendireyim istedim. Artık bana düşen bu takımın maçlarını keyifle seyretmek, içeride ve dışarıda boğazım patlayıp sesim kısılana kadar bu takımı ve onun ortaya koyduğu değerleri desteklemek. Bilimle hasbelkader ilişki kurmuş biz tüm taraftarlara düşen onların gücüne güç katmak ve formalarında ter olmak. Bilimde çabanın büyüğü var, küçüğü yok. İnsanlığın bilgi dağarcığına tribünden de olsa bir damla eklemek, bunun için bir taraftarın sadakatiyle takımına bağlı olmak ve en önemlisi her zaman yanında olmak gerek. Astronom ve Astrofizikçilerin Rüya Takımı, yenilsen de yensen de taraftarın senle, üzüntünde sevincinde hep seninle birlikte….

[box type=”shadow”] Konuk Yazar Hakkında:

Özgür Baştürk / Ankara Üniversitesi

Doktorasını astrofizik alanında tamamlayan Özgür Baştürk, Ankara Üniversitesi Kreiken Rasathanesi’nde uzman olarak görev yapıyor.

[/box]

Yorum Ekle

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Konuk Yazarlar

Açık Bilim Çevrimiçi Dergisi'ne konuk yazar olarak katkıda bulunmak ve destek vermek isteyebilirsiniz.