Ülkemiz bir turizm ülkesi olunca otelcilik hizmetlerinin Dünya ortalamasının üzerinde olduğunu tahmin edebiliriz. Sık seyahat edenler bilirler ki, gerçekten de Türkiye’de otelcilik hizmetleri insana kendini iyi hissettirecek üzere gelişmiştir.
Peki otelcilikteki en önemli kurallardan birisi nedir biliyor musunuz?
“Hareket eden her şeye gülümseyeceksin…”
Evet evet… Bu kural otelciliğin altın kuralıdır ve otel yöneticilerinin geneli bu kuralın kesinlikle faydalı olduğu ve müşterilerin memnuniyetlerine katkıda bulunduğuna inanırlar.
Hareket eden her şeye gülümsemeyi tavsiye eden bu kural otelcilikte kalıplaşmışsa da her sektörde pazarlamanın temel kurallarından birisidir. (ABD’nin tarihteki en büyük havayolu firmalarından birisi olan Pan Am Havayolları’nın kabin memurlarına “sürekli gülümseme” talimatı verildiğini Kerem Kaynar’ın daha önce dergimizde yayınlanan “Pan Am da Olsa Gülümse Bana” başlıklı yazısından okumuştunuz.)
Pazarlama teknikleri amacı gereği insan ilişkilerine odaklanır. “Tüketici Davranışları” başlığı altında incelenen konular satıcı davranışlarının tüketici üzerindeki etkilerini de kapsar. Dolayısıyla insanların hangi etkiye ne tepki verdikleri pazarlamacılar açısından son derece önemlidir. Sosyal psikologların gülümseme ile ilgili araştırmaları sadece pazarlama sahasında değil, çocuk gelişimi, eğitim, adli psikoloji gibi daha pek çok alanda kullanılır. Fakat sadece pazarlama odaklı da düşünmeyelim: Araştırmalar yüz ifadelerinin ve vücut dilinin iletişimin ana kaynaklarından birisi olduğunu düşünüyorlar. Pek çok şeyi sözlerle değil, mimiklerimizle anlatıyoruz.
Herkesin bildiği üzere geçmişte yüzyüze bakarak gerçekleştirdiğimiz pek çok eylem günümüzde yerini farklı iletişim tekniklerine bırakmış durumda. Hele ki sosyal medyanın doğması, akıllı telefonların piyasaya çıkması, paralel olarak internet bağlantılarının ucuzlaması, Facebook, Twitter, Whatsapp derken, sadece yüzyüze iletişim değil, sesli iletişimin de tahtı sarsılmış görünüyor. Bir yandan iletişim kurduğumuz saatlerin sayısı artarken, diğer yandan bu iletişim giderek daha yazılı hale dönüşüyor. Sadece günlük hayatta değil, iş hayatında da e-posta ve diğer yönetim sistemlerinin sağladığı imkanlarla birlikte “Kızım bana Rauf Bey’i bağla” ya da “Yüzünü gören cennetlik” dönemi bitmiş görünüyor.
Yüzyüze ya da sesli iletişimde duyguları ifade etmek kolay. Türümüzün yüzbinlerce yıldır yaptığı şey bu zaten; yeni olan ise yazılı iletişim.
Gerçi mektup da yüzyıllardır var, ancak mektubun geçmişi eski olsa da, mektup yazan kişinin anlık duygularını hızlı bir şekilde ifade etmeye ihtiyacı olmadığı malumdur. Bir an için kızgınlık duysa da mektubu bitirmeden kızgınlığı geçecektir elbet de, ya da mektubu yazarken gülümsüyorsa “An itibariyle cemalimde bir tebessüm hasıl oldu” diyebilir. Hem zaten her ne yazıyorsa o kadar acelesi olmadığı gibi, hata yaparsa telafisi de kolay: Yazdıklarını değiştirebilmek için postaneye gidene kadar epey bir vakti var ne de olsa.
Günümüzün yazılı iletişimi ise daha farklı, çok daha hızlı ve haberleşmeden ziyade günlük iletişim ihtiyaçlarına hizmet ediyor. Hal durum böyle olunca tonlamaların ve mimiklerin yerini alması gereken yeni şeylere ihtiyaç duyuluyor:
Emoticon ya da daha çok bilinen adıyla Smiley’ler.
Gülen Suratın Doğuşu
Emoticon ya da Smiley kelimelerinin maalesef Türkçe’de genel kabül görmüş karşılıkları yok. İngilizcesi Emoticon, “duygu” anlamına gelen emotion ve “simge” anlamına gelen icon kelimelerinin birleşiminden oluşuyor ve yüz ifadelerinin yazıya dökülmüş hali anlamına geliyor. Tescilli bir marka ve şekil olan Smiley’nin farklı bir öyküsü var. Genel kabül görmüş çevirileri olmadığı için ve emoticon ya da smiley kelimelerini yazı boyunca böyle kullanmaktan rahatsız olacağımı tahmin ettiğim için “gülen surat” olarak kullanmak istiyorum.
Gülen suratın tarihçesine baktığımızda atalarının hakikaten de hızlı iletişimin ilk örneğiyle, telgrafla ortaya çıktığını görüyoruz. 1857’de Amerika’nın ulusal telgraf kurumu National Telegraphic Review and Operators Guide “73” rakamının karşılığını “Sevgiler (ing. Love to you)” olarak belirledi. 1859’da da Western Union aynı sayıyı “İltifatlarımı kabul edin. (ing. Accept my compliments)” olarak tescilledi (1). Bugünkü gülen suratlara karşılık gelmeseler de duyguların kısa yolla ifadesinin ilk örneklerini teşkil ettiler. SOS, LOL gibi kısaltmalar da bu rakamları takip etti. ABD’de yayınlanan bir hiciv dergisi olan Puck dergisinin 30 Mart 1881 yılında çıkarttığı sayısında yer verdiği küçük bir mizahi karede harf karakterleri kullanılarak oluşturulan ilk gülen suratlar ortaya çıktı.
Tam bu noktada tarihçeyi ikiye ayırmak gerekiyor: Birincisi, metin formatındaki gülen surat. Diğeri ise sarı daire zemine konmuş oval gözlere sahip olan grafik gülen surat. Bugünkü anında mesajlaşma ürünleri metin gülen suratlarımızı otomatikman grafik gülen suratlara dönüştürüyor fakat eskiden böyle değildi.
Grafik gülen surat 1950’lerde bazı reklam kampanyalarında kullanılmaya başlandıktan bir on beş yıl kadar sonra “orijinal” ve “tescilli” sarı renkli grafik gülen surat 1963’te bir sigorta şirketinin çalışanlarının moral ve tatminlerini arttırmaya yönelik bir çalışmasının ürünü olarak ortaya çıktı. Sırf bu amaç için istihdam edilen Harvey Ball’un 10 dakikada ortaya çıkardığı eser elli milyondan fazla düğme üzerine basıldı. 1970’lerde Smiley adında bir şirket bu sarı suratı tescilledi. Bugün yüzlerce hukuk bürosu aracılığıyla sadece telif hakları yoluyla kâr eden şirket kısa yoldan köşeyi dönmek isteyenlerin zihinlerinin baş köşesinde tuttuğu bir örnektir.
Grafik olmayan, yazı karakterleriyle kullanılan gülen suratların — :-) ve :-( — ilk mucidi olarak belgelenen kişi ise Carnegie Mellon Üniversitesi araştırmacısı Scott Fahlman’di. Burada geçmiş zaman kullanıyorum çünkü öyküsü biraz karışık: Scott Fahlman çalıştığı anabilim dalındaki zümreye şakaların ve ciddi olan önerilerin birbirine karışmaması için bir işaret sistemi olarak önerdiği bu işaretler, aynı zamanda yazı karakterleri yoluyla sunulan ilk ifadeler olarak biliniyordu, ancak daha sonra Reader’s Digest dergisinin 1967 Mayıs’ında yayınlanan sayısında çıkarılmış bir dili temsil etmek üzere – ) işaretlerinin kullanıldığı tespit edildi. Böylece Fahlman’in unvanı “üç karakterli gülen surat modelinin” mucidi ve ilk çevrimiçi kullanıcısı olarak düzeltildi. Neyse ki Fahlman’ın bu keşfini paraya dönüştürmek gibi bir amacı olmamış. (Uyanıklar yok değil! Metin gülen suratlar konusundaki tescil ve telif konularını yazının sonundaki notlar kısmına ekliyorum.)
Bir İletişim Katalizörü
Şimdi gelelim yazımızın diğer kısmına…
Gülen suratların günümüzün iletişim alışkanlıkları içerisinde duyguları ve düşünceleri ifade etmenin bir yolu olduğuna değinmiştik. Bilim insanları bu durumun gerek sosyal, gerekse nörolojik alt yapılarını araştırmakta elbette gecikmediler.
Gülmenin kökenlerine dergimizde yayınlanan başka bir yazıda değindiğimiz için tekrar değinmeyeceğim. Burada odaklanacağımız kısım yüz ifadeleri olacak.
İletişimde yüz ifadeleri iki şekilde sınıflandırılır: Soyutlama Derecesi ve Anlamlılık. Soyutlama derecesi gerçekten ne kadar uzaklaşıldığının, detayların ne kadar asgariye indirildiğinin bir ölçüsüdür. Yüksek soyutlama derecesi demek, en basit tanımlama demektir. “Denizli horozu” için, “kümes hayvanı” ya da “kuş” demek yerine, “canlı” demek, hatta “nesne” demek yüksek bir soyutlama derecesidir. Yani ne kadar genel tanımladığımıza akar. “Denizli Horozu” dersek düşük bir soyutlama derecesi olur. Bir anlamda benzerleriyle grupladığımızda elde ettiğimiz nüfus gibi düşünülebilir.
Anlamlılık ise bir yüz ifadesinde yüklü olan anlam ve bu anlamın ne kadar analiz edilebilirliğidir. Başka bir anlamda, bir gerçekçilik ölçüsüdür. Bir bilgisayar ekranında görebileceğimiz profillerin soyutlanma dereceleri ve anlamlılıkların şu şekilde değiştiği düşünülmektedir (2):
Bugüne kadar yapılan araştırmalar neticesinde beynimizde yüzleri tanımakla görevli bölgenin sağ fuziform girus (FG) bölgesi olduğu düşünülüyor. Yazılı ya da sözlü olmayan bilginin işlendiği bölgenin ise frontal girus olduğu düşünülüyor. 2011’de Yuasa ve arkadaşlarının gerçekleştirdiği bir fMRI çalışması, grafik gülen suratlara verdiğimiz tepkide yüz tanıma ile ilgili bölgelerin tamamının etkin olarak görev aldığını gösterdi. Başka bir deyişle bir gülen surat ile “gerçekten gülen surat” arasında pek bir ayrım yapmıyoruz(2). Bilim insanları buradan yola çıkarak gülen suratların iletişimi zenginleştirdikleri kanaatine varıyorlar.
Bu durum gülen suratların önemini arttırıyor. Grafik gülen suratı gülümseyen bir insan gibi algılıyorsak gülen suratların ruh halimize iyi gelebilecek bir şekilde programlanabileceğini de varsayabiliriz. 2009 yılında gösterime giren “Moon” filminde ayda görev yapan astronotlara yarenlik eden GERTY adındaki yapay zeka donanımlı süper bilgisayarın astronotla etkileşime giren yüzünün sadece tescilli sarı gülen surattan oluşmasının da belki bu bağlamda bir anlamı vardır.
Gülen suratların duygu durumuna katkıda bulunmak üzere kullanılması elbette ikinci bir alan oluyor, çünkü birincil alanımız iletişim. Pek çok çalışma gülen suratların yazılı iletişimi güçlendirdiğini açık bir şekilde ortaya koyuyor. Aslında bu kadar açık bir şeyi bilimsel bir çalışmayla ortaya koymaya çalışmayı anlamsız da bulabilirsiniz, fakat bir simge üretme etkinliği olan kültürü anlayabilmek, fMRI çalışmaları ile gösterilen beyin aktivitelerini tamamlayabilmek, daha da önemlisi veriyle konuşabilmek için bu çalışmalar önem taşıyor. Ayrıca iletişim şeklimizin değiştiği bilgi çağında yeni bir “dilbilim” ortaya koymanın gereksiz olduğunu söylemek zor.
Gülen suratların anlayışımız üzerine etkisi hakkında bulduğum ilginç bir çalışma cümlelerin anlamlarından ziyade gülen suratları dikkate aldığımızı gösteriyor (3). 137 anında mesajlaşma programı kullanıcısının 3 gruba ayrıldığı ve gruplardan birinin kontrol grubu olarak kullanıldığı çalışmada gruplara cümle ya da diyalog gösterilmiş, bir dakikalık bir değerlendirme sonrasında cümle sahiplerinin duygularını tahmin etmeleri istenmiştir. Aşağıdaki tabloda hangi cümlenin hangi gruba hangi gülen suratla gösterildiği ve verilen 9 dereceli skalanın (-4 ve 4 arasında dokuz kademe içeren skala. Örneğin ölçülmek istenen şey mutluluk ise, -4 – Çok mutsuz, +4 ise Çok Mutlu.) doldurulması istenmiştir.
Araştırmacının ulaştığı sonuçlara göre gülen suratlar cümle sahibinin algınlarır duygu, tutum ve dikkatini belirliyor. Örneğin bir cümle olumlu olsa dahi olumsuz bir gülen surat cümle sahibinin algılanan duygu durumunu değiştiriyor.
2008 yılında gerçekleştirilen bir başka çalışma ise yabancılara ve arkadaşlarımıza karşı ifade kullanımımızın sözlü iletişimdeki ile fark göstermediğini ortaya koyması açısından dikkat çekici. 1251 kişiyi kapsayan araştırma gülen surat kullanımında arkadaşlarımıza karşı bonkör davrandığımızı, buna karşılık yabancılarla yazışırken pek de renk verdiğimiz sonucuna ulaştı (4).
Gülen Suratlarda Kültür Farklılıkları
Kültürden kültüre farklılık gösteren pek çok şey gibi gülen suratlar da fark gösteriyor. Dünya’da yaygın olarak kullanılan “gülen surat” stillerinden birisi Amerikanlara, diğeri Japonlara ait. Soğuk Savaş Dönemi’nde Rus Salatası’nın bile adını Amerikan Salatası olarak değiştiren bizler kültürel hegamonyayla doğrudan ilişkili olmasa da gülen surat stillerinde de Amerikan standardını takip ediyoruz. Ancak Amerikan standardının Avrupa kıtasında da geçerli olduğunu belirtmek gerek.
Yukarıdaki tabloda görüldüğü ve zaten de bildiğimiz üzere Amerikan ifadeleri yataydır ve gülen suratın duyguyu anlatan kısmı ağızdır. Japon ifadelerinde ise duyguyu anlatan gözlerken yönelimin bu defa dikey olduğunu görüyoruz (5).
Günümüzde “Batı Stili” ve “Doğu Stili” olarak ayrılmış olan bu iki karakter seti aynı amaca yönelik sembollerin iki farklı kültürde nasıl değişiklik gösterdiğine iyi bir örnek teşkil etmesinin yanı sıra ülkeden ülkeye de farklılık göstererek bir küyerelleşme örneği de ortaya koyuyor. Mesela bizler, Amerika’dakinden farklı olarak genelde iki karakter kullanıyoruz ve burun kısmını es geçiyoruz: — :) – :( – :/ —
Çin ve Kore gibi yaygın alfabelerden oldukça farklı alfabelere sahip ülkelerde Amerikan ya da Japon stilleri gibi bir ifade zenginliği söz konusu değil -aslına bakarsanız Japon alfabesi de farklı değil, ancak küresel olanı yerelleştirmek konusunda Japonların özel bir yeteneğe sahip olduğunu düşünüyorum-.
Bize baktığımızda, burnu es geçmemiz bir karakterden tasarruf etmek gibi görünüyor, ama en azından kolaylıkla erişebileceğimiz tuşlarla kendimizi iyi bir şekilde ifade edebilecek bir alfabeye sahibiz.
Siz yine de gerçekten gülün…
Değişen iletişim yolu gülme, gülümsemeye, somurtmaya, ağlamaya, üzülmeye ama daha da önemlisi bunları belli etme isteğimize engel olmamış gibi görünüyor. Bu oldukça insani. Üstelik yüzyüze iletişimde farkında olmadan duygudurumumuzu ya da tutumumuzu belli etsek de yazılı iletişimde bu gösterim tamamen bilinçli yapılıyor ve bunu da sık sık yapıyoruz.
Görünen o ki gülen suratlar, -yani smiley ya da emoticon’lar- çevrimiçi iletişim dünyasında vücut dilinin yerini aldı… Hatta ve hatta her kültürde vücut dillerinin farklı olmasına paralel bir şekilde, gülen surat kullanımları da değişiklik göstererek kültürün de değişken bir parçası olduğunu ispatlamış.
Ancak… İnsanların yüzlerine takındığı ifadeler kimi zaman sahte olabilir ve kimileri de bu sahte ifadeleri kolaylıkla anlayabilir ve kendini savunabilir.
Oysa çevrimiçi bir yazışmada gönderilen bir gülen suratın sahtesi ile gerçeğini ayırt etmek mümkün değil…
Siz siz olun, -internette- yüzünüze gülen herkesi dost sanmayın… Benden söylemesi.
Meraklısına ilave notlar:
Sarı zemindeki gülen suratın telif getirisinin iştah kabartması üzerine metin tabanlı gülen suratları da tescillendirmek isteyenler ortaya çıkmadı değil. İşte bir kaç örnek (Kaynak: Vikipedi):
– 2000 yılında Despair, Inc. :-( simgesinin tebrik kartı, poster ve baskılarda kullanılmasının telif haklarını satın almak istedi. 2001’de de şaka yollu bir basın duyurusu yaparak bunu duyurdular, ancak şakanın etkileri ters tepri ve şirket oldukça tepki gördü.
– Gülen suratlar doğrudan tescillenmese de onları içeren pek çok ürün ve fikir tescillenebiliyor. Mesela US6987991 nolu patent, gülen suratların cep telefonunda açılır bir listeden seçileren gönderimini içeriyor.
– Finlandiya Yüksek İdari Mahkemesi 2012 yılında çıkarttığı bir kararla 2006 yılında :-), =), =(, :) ve :( gülen suratlarının tescili ile ilgili bir kararın yürütmesini durdurarak gülen suratların tescillenemeyeceğine hükmetti.
– 2008 yılında Rus girişimci Oleg Teterin göz kırpmalı gülen suratı — ;-) — adına tescil ettirmek istedi. Teterin’in gülen suratı için düşündüğü lisans fiyatı tasarısı şirketler için “bir kaç on bin dolar”, kişisel kullanıcılar içinse ücretsizdi.
Kaynaklar:
1. Jones, Robert. Milestones in Telegraphic History. DOTS and DASHES. 1987, s. 1-4.
2. Masahide Yuasa, vd. Brain Activity Associated with Graphic Emoticons. The Effect of Abstract Faces in Communication over a Computer Network. Electrical Engineering in Japan. 2011, Cilt 177, 3.
3. Lo, Shao-Kang. The Nonverbal Communication Functions of Emoticons in Computer-Mediated Communication. Cyberpsychology & Behavior. 2008, Cilt 11, 5.
4. Daantje Derks, vd. Emoticons in Computer-Mediated Communication: Social Motives and Social Context. CyberPsychology & Behavior. 2008, Cilt 11, 1.
5. Gürçayır, Selcan. İnternet Çağının Hiyeroglifleri” Ya Da Evrenselleşen Sanal Bedenler: MSN İfadeleri. Milli Folklor. 2009, Cilt 21, 83.
6. Wikipedia Makaleleri: “Smiley” ve “Emoticon”
Yorum Ekle