Lise yıllarında, fen derslerinde hepimiz dünyanın seyrini değiştiren icatlara imza atmış bilim insanlarını, mucitleri yüzeysel de olsa öğreniriz: Arşimet, Newton, Pasteur, Marie Curie, Edison… Ama 20. yüzyıl ile gelen teknolojik gelişime önayak olmuş, ancak adı neredeyse müfredatta hiç geçmeyen (en azından benim liseyi okuduğum yıllarda) bir mucit daha var: Nikola Tesla.
Tesla ismi, benim fizik derslerinde hatırladığım kadarı ile sadece manyetik alan yoğunluğunu belirten bir birimden ibaretti. Lise bitip de, üniversiteye başlayınca, derslerden ilgisiz şekilde iki yerde daha Tesla adının karşıma çıktığını anımsıyorum. İlk olarak, 90’lı yılların kült oyunlarından Command & Conquer‘da, karşısında kimsenin duramadığı müthiş bir silah olan Tesla Coil ile, daha sonra da ünlü Amerikalı rock grubu Tesla sayesinde. O zamanlar kimsenin doğru düzgün internet erişimi yoktu, onun için Vikipedi’ye girip Tesla kimdir, ne yapmıştır bulmak şimdiki gibi kolay değildi. Ama Tesla grubunun “Edison’s Medicine” isimli şarkısının sözlerini duyduğumda merakım iyice artmıştı. Şarkı sözlerine göre, Tesla isimli bir adam vardı, ve zamanında Edison ile epey bir sorun yaşamıştı.
O ‘Yıldırımların Kralı’ idi, sosyal hayatı ise biraz garipti… Hayatımın on iki yılı geçti, Ama ne bu adamı ne de onun çılgın dehasını öğrendim… Zamanının ötesinde bir adam, Herkes seni deli sandı, ama sen aslında çok özeldin.
Zamanla, yaygınlaşan internet sağolsun, ulaşılabilir kaynaklar arttıkça, zamanında okul müfredatımıza girmemiş bu mucidi öğrendim. Sadece ben değil, pek çoğumuz öğrendik; zira Tesla gerek 20. yüzyıl başındaki teknolojik gelişmelere olan katkısı, gerek Edison ile bitmek tükenmek bilmeyen inanılmaz mücadelesi sayesinde internette bir fenomen haline gelmiş durumda. Yeni nesil artık onu tanıyor, hatta zamanında hakkı epey yendiğinden olsa gerek popüler kültürde zaman zaman biraz da abartılıyor.
Bu ay, hakkında şehir efsaneleri üretilmiş, komplo teorisyenlerinin popüler ismi haline gelmiş bu müthiş mucitin, delilikle dahilik arasındaki ince çizgide gidip gelen yaşantısındaki önemli bir süreçten bahsedeceğiz: Alternatif Akım – Doğru Akım savaşları.
Balkanlar’dan Amerika’ya
Nikola Tesla, 9 Temmuz 1856’da, Hırvatistan’ın Smiljan köyünde, Sırp kökenli bir ailenin ikinci erkek çocuğu olarak dünyaya gelir. Küçük yaştan itibaren okumayı ve araştırmayı seven Tesla, matematik ve bilime ilgilidir. Ancak, o zamanlar erkek çocuklar için çiftçilik dışındaki meslek imkanları oldukça sınırlıdır. Erkek çocuklar ya asker ya da din adamı olarak yetiştirilirler. Tesla’nın Ortodoks Hristiyan rahibi olan babası da, oğlunun kendi izinden gitmesini istemektedir. Ancak küçük Tesla’nın aklı mühendisliktedir. Daha küçük yaşta çizimler yapar, hatta mayısböceklerinin kanatlarını dönen çarklara yapıştırarak, muhtemelen dünyadaki ilk (ve de muhtemelen son) mayısböceği gücüyle çalışan motoru icat eder. Köydeki ufak tefek makinalar, su değirmenleri bozulduğunda onları keyifle tamir eder.
Tesla, büyüdükçe mühendisliğe olan ilgisi artmaktadır. Ancak babası, din adamı olması konusunda ısrarcıdır. On yedi yaşına geldiğinde kolera hastalığına tutulur, durumu çok ağırdır. Hastalığı sırasında, babasını eğer iyileşirse mühendislik okuması için ikna eder. Babasının onayını koparan Tesla, bir süre sonra iyileşir ve Graz’daki politeknik okuluna yazılır.
Okulu bittikten sonra Budapeşte’ye gider ve amcasının yardımıyla Macaristan Telgraf Müdürlüğü’nde iş bulur. Bir yandan da, okul yıllarında gördüğü ve o yıllarda sıklıkla kullanılan doğru akım üreten Gramme dinamolarının nasıl daha etkin hale getirileceği konusunda düşünmeye başlamıştır. Bir gün, bahçede yakın arkadaşı ile yürüyüş yapıp, Goethe’den dizeler okurken, aniden üzerinde düşündüğü sorunun çözümünü bulur: alternatif akım ile beslenen, dönen bir manyetik alan!
Çoğu kaynakta, Tesla’dan alternatif akımın (Alternating Current:AC) mucidi gibi bahsedilmesine rağmen bu doğru değil. O yıllarda AC üzerine çalışan pek çok bilim insanı mevcuttur. Faraday prensipleri ile çalışan ilk AC elektrik dinamosu 1832 yılında Fransız mucit Hippolyte Pixii tarafından geliştirilmiştir. İzleyen yıllarda da Avrupa’daki çeşitli bilim insanları AC üzerinde çalışmışlardır. Tesla’nın kafasındaki sistem, aynı prensipler üzerine kurulu olsa da, o dönemde geliştirilen cihazlardaki sorunların üstesinden gelen bazı yeni fikirler içermektedir. İlerleyen yıllarda Tesla’nın icadı olan AC motorlar, mevcut örneklere göre daha etkin olduğunu ispat edecek ve endüstriyel açıdan bir çığır açacaktır.
Budapeşte’den sonra Paris’e giden Tesla, burada önce Edison’a ait telefon şirketinde ve enerji santrallerinde mühendis olarak çalışır. Bu sırada da, kendi icadı olan AC motorun ilk prototipini yapar ve yalnız teoride değil, gerçekte de çalışıp çalışmadığını test eder. Edison’un firmasında yönetici olarak çalışan Charles Batchelor, Tesla’yı Amerika’ya gitmesi konusunda ikna eder. Tesla, Saturnia gemisine binerek Edison’la tanışmak üzere Yeni Dünya’nın yolunu tutar. Gemide çıkan isyan sırasında ölümden dönen ve yolda paralarını çaldıran Tesla, cebinde yalnızca 4 sent ve Batchelor’un Edison’a kendisi için yazdığı tavsiye mektubu ile Amerika’ya ayak basar.
Amerikan espri anlayışı!
Edison’un akkor lambayı bulmasının ardından, Amerika’da elektrik alanındaki çalışmalar hızla ilerlemektedir. 1870 yılında, New York’ta Edison’un Manhattan’da kurduğu doğru akım (Direct Current: DC) santralinde üretilen elektriği taşıyan elektrik telleri mevcuttur. Sokaklarda sayısız elektrik direğinden sarkan teller, kıvılcım atlamalarına neden olmaktadır. Meraklı çocuklar telleri çubuklarla dürterek elektrik çarpması nedeniyle ölmekte, yoldan geçen atların nallarından kıvılcımlar fışkırmaktadır. Şehirde sıklıkla elektrik kaçaklarına bağlı yangınlar çıkar. Ancak bu tehlikelerine rağmen, zenginler evlerine elektrik çektirmek konusunda yarış halindedirler, bu durum da hem mevcut DC elektrik şebekesinin sahibi, hem de akkor lambaların mucidi Edison için oldukça iyi bir geçim kaynağıdır.
Tesla, Edison’a giderek büyük bir hayacanla kendisini tanıtır. Cebindeki mektupta, “Sevgili Edison, bu hayatta iki büyük insan tanıyorum. Biri sensin, diğeri de bu mektubu sana getiren bu genç Sırp.” yazmaktadır. Bu onore edici referansı görmezden gelmeyen Edison, Tesla’yı işe alır. Tesla, heyecanla Edison’a AC ile ilgili buluşlarından bahsetmek istese de Edison ilgilenmez, ona göre doğrusu DC’dir, AC ile ilgili her tür öneriyi spekülasyon olarak görmektedir. Tesla’nın AC konusundaki fikirlerini dinlemez ve onu kendi DC şebekesinde mühendis olarak çalıştırmaya başlar.
Edison ile Tesla, birbirlerine taban tabana zıt kişiliklerdir. İkisi de büyük birer mucit olmalarına rağmen, Edison çekirdekten yetişmedir, oysa Tesla Avrupa’da ciddi bir mühendislik eğitiminden geçmiştir. Edison, olaylara bir iş adamı edasıyla bakıp, bir teknolojinin yatırım ve getiri hesaplarını yapmakta, oysa Tesla para konularına fazla kafa yormayı sevmemekte ve işin işletme boyutu ile pek de ilgilenmemektedir. Onun için heyecan verici olan yeni birşeyler bulmaktır. Bu nedenle de zaman zaman parasal konularda ciddi sıkıntılar yaşayacak, bazen kafasındaki bir hayal uğruna milyonlarca doları gözünü kırpmadan harcayacaktır. Edison ve Tesla’nın arasındaki bu temel ayrılıklar günden güne birlikte çalışmalarını zorlaştırmaktadır. Edison, bir gün Tesla’dan bozulmuş olan bir DC jeneratörünü tamir etmesini ister ve karşılığında 50 bin dolar ikramiye önerir. İcadını geliştirmek için yüklüce paraya ihtiyaç duyan Tesla, jeneratörün tamirini beklenenden de önce tamamlar. Parasını almak için Edison’un karşısında çıktığında, Edison büyük bir soğukkanlılıkla kendisini süzer ve “ Sen de Amerikan espri anlayışından eser yok Tesla!” der ve mükafat olarak mucidin haftalık 10 dolar olan maaşını 18 dolara çıkardığını söylemekle yetinir.
Şapkasını alan Tesla, ardına bakmadan Edison’un yanından ayrılır.
Westinghouse’un himayesinde
Edison’un yanından ayrılan Tesla, bir süre kablo döşemesi için çukur kazıp, kürek sallayarak hayatını kazanır. Ancak çok geçmeden, parlak bir elektrik mühendisinin iş ve sermaye aradığı bilgisi ortada dolanmaya başlayınca, bazı küçük yatırımcılar kendisinden bir ark lambası icat etmesini isterler. Önerilen ücret çok az da olsa, Tesla teklifi kabul eder, aldığı parayla da Tesla Elektrik Işık Şirketi’ni (Tesla Electric Light Company) kurar.
Kısa bir süre sonra, bir başka yatırımcı, Tesla’nın hayalindeki AC motor fikri üzerine yatırım yapmayı kabul eder. Kısa bir zamanda, Tesla motorun üretimini tamamlar ve tam hayal ettiği gibi çalıştığını büyük bir memnuniyetle izler.
Tesla, 1887 yılında AC motor ve enerji iletimi ile ilgili jeneratörlerden, transformatörlere kadar yedi ayrı patent başvurusunda bulunur. Benzer herhangi bir teknoloji bulunmadığı için tüm patentleri hızla onaylanır. Bu patentler, telefonun keşfinden sonra belki de ABD ekonomisini en derinden etkileyecek patentler olacaktır.
AC ile çalışan motor, jeneratör ve diğer elektrikli aletler tamamdır, artık iş AC ile çalışan motor fikrini topluma kabul ettirmeye kalmıştır.
Westinghouse firmasının kurucusu, endüstri girişimcisi George Westinghouse, zaten bir süredir AC ile ilgilidir ve Avrupa’da yapılan çalışmaları takip etmektedir. Önce William Stanley isminde bir mühendisi işe alır ve kendisinden AC dağıtım şebekesi geliştirmesini ister. Stanley’nin firmayı bırakmasından hemen sonra, Tesla’nın patentlerini gören Westinghouse bunlardaki müthiş potansiyeli fark eder. Tesla’nın laboratuvarını ziyaret ederek kendisine AC patentleri için 60 bin dolar ve Westinghouse firmasının 150 adet hissesini teklif eder. Satılacak her bir AC ile çalışan ve Tesla’nın patenti ile üretilen üründen de 2.5 dolar telif ödemeyi önerir. İlaveten, Tesla’yı Westinghouse’a bir yıl süreyle danışman olarak işe alır. Tesla kabul eder ve aldığı paranın yarısını hemen yeni bir laboratuvar kurmak için harcar.
AC teknolojisinin, ardında Westinghouse gibi dev bir isimle atağa geçmesi, Edison’un işine gelmez. Zira kurduğu düzen sayesinde, ABD’yi tekeline almış, DC şebekesi, DC ile çalışan motorlar ve akkor lambalarla kendisine oldukça iyi bir gelir kaynağı yaratmıştır. Zeki bir insan da olsa, teyit önyargısına düşmekten kendini kurtaramaz, DC’nin kısıtları ve tehlikelerini görmezden gelir. Bu körlemesine inanç, zamanın en büyük mucitlerinden biri olan Edison’un izleyen yıllarda akıl almaz işlere kalkışmasına neden olacaktır.
DC’nin kısıtları
Elektrik akımının sağladığı güç, akım ile gerilimin çarpımıyla hesaplanır. Yani sabit bir akımın geçtiği kablonun çapı, gerilim ile ters orantılıdır, gerilim azaldıkça kablonun çapı artar. Elektrik akımı metal tellerde taşınır, ve metaller dirençeleri nedeiyle akımı taşırken bir kısmını kaybederler. Direnç nedeniyle kaybedilen enerji, Jül (Joules) yasası gereği akımın karesi ile orantılıdır. Bütün bu matematiksel formüller ne mi demek? Kısaca, eğer aktarılan elektrik enerjisi sabitse, yüksek akımlı ve düşük gerilimli sistemlerdeki kayıp, tersinden, yani düşük akımlı, yüksek gerilimli sistemlerden çok daha fazladır. Bu durum hem AC hem DC için geçerlidir.
Hem AC hem de DC sisteminde gerilimi değiştirmek mümkündür. Ancak DC sistemlerde bu işlemi yapmak için hareketli ve oldukça büyük dönüştürücüler veya jeneratörler gereklidir. Bunların hem bakımı, hem işletmesi oldukça pahalı ve zahmetlidir. Oysa AC akımın gerilimi, son derece basit ve küçük dönüştürücelerle değiştirilebilir.
Bu fizik kuralları, DC sisteminde ciddi sorunlara neden oluyordu.
DC sistemlerde gerilimi değiştirmek çok zahmetli olduğu için, Edison’un sistemi jeneratörden kullanıcıya kadar aynı gerilimde seyrediyordu. Akım, düşük gerilimle seyrettiği için uzun mesafeler söz konusu olduğunda, kullanıcıya vardığında büyük kayba uğruyordu. Edison, bu sorunu yaklaşık 2 km’de bir yeni bir jeneratör kurarak çözdüğüne inanıyordu. Ancak bu çözüm çok maliyetli ve zahmetli bir çözümdü ve elektriğin uzun mesafeler taşınmasını, büyük şehir merkezleri dışındaki ufak şehirlerin elektriğe kavuşmasını engelliyordu.
DC şebekede gerilimin değiştirilmesindeki zorluk, farklı gerilimle çalışan cihazlar açısından da bir sorun yaratmaktaydı. Aydınlatma ve elektrik motorları farklı gerilimlerde çalışıyorlardı, bu nedenle bu ikisini de barındıran yerlere iki ayrı elektrik hattı çekmek gerekiyordu. Bu durum hem masrafları iki katına çıkarıyor, hem zaten henüz yeterince güvenli tasarlanmamış elektrik hatlarının sayısını artırarak ilave risk yaratıyordu. New York şehrinde, 1888 yılında yaşanan büyük kar fırtınasında ölenlerin bir kısmı soğuktan değil, kar ağırlığı ile kopan ve devrilen elektrik kablolarından elektrik çarpması nedeniyle ölmüşlerdi.
AC şebekesi, geriliminin kolayca değiştirilebilmesi sayesinde bu sorunların üstesinden gelebiliyordu. AC şebekelerde, akım kullanıcıya yakın bir noktaya gelene kadar yüksek gerilim ile taşınabiliyor, böylece yolda kaybolması önlendiği gibi, kullanıcıya yakın noktada farklı gerilimlere çevrilebiliyordu. Böylece birden fazla şebeke çekmeye gerek kalmadan, çok daha az sayıda kablo ve direkle, çok daha uzun mesafelere elektriğin kayıpsız bir şekilde varması sağlanıyordu.
Önce kedi ve köpekler, sonra insan ve filler…
Edison, kurduğu düzenin bozulmasından son derece rahatsızdır. Westinghouse, Tesla ve AC şebekesine yönelik eşi görülmemiş bir karalama kampanyası başlatır. Her tür platformda, Westinghouse’un desteklediği AC şebekesinin son derece tehlikeli olduğunu söylüyor, kullanımı aleyhine yasa tasarılarını finansal olarak destekler, bir yandan da sokaklarda AC’nin tehlikelerine ilişkin halkı korkutacak broşürler dağıttırır. Kısa zamanda, AC’nin önlenemez yükselişini gördükçe daha da ilginç yöntemlere başvurmaya başlar.
Edison’un yanında çalışan iki teknisyen, Arthur Kennely ve Harold Brown, sokaktan topladıkları kedi ve köpeklerle halka AC’nin tehlikeleri hakkında gösteriler yaparlar. Yüksek bir platforma çıkarak, burada kedi ve köpeklere canlı canlı elektrik verirler, ve yüzlerce izleyicinin önünde hayvanları feci bir şekilde öldürürler. Zamanla, kedi köpeklerden daha çarpıcı olduklarını düşündükleri at ve büyükbaş hayvanlarla gösteriler yapmaya başlarlar.
Elbette, aslında bir insanı elektrikle öldürmek daha ikna edici olabilirdi. Edison’un kendisi ölüm cezasına karşı olmasına rağmen, New York eyaletinin 1888 yılında, mevcut idam yöntemlerinden daha insani olduğu gerekçesi ile idam cezasında elektrik akımının kullanılabileceği kararının açıklanmasının ardından, elektrikli sandalyenin DC değil, AC akımla çalışmasını sağlamak için elinden geleni yapar. Edison’un ekibinden Harold Brown, Westinghouse’a ait birkaç Tesla patentini de kullanarak ilk elektrikli sandalyeyi tasarlar ve New York hapishanelerine teslim eder.
6 Ağustos 1890 tarihinde, Edward Kemmler isimli suçlu, Edison’un ekibi tarafından Tesla’nın teknolojisi kullanılarak tasarlanan AC akımı ile çalışan ilk elektrikli sandalyeye oturtulur. Sandalye, ani kalp durmasına neden olacağına inanılan 1000 Volt’a ayarlanmıştır. Bu ayar, bir gün önce bir at üzerinde denenmiş, ve ani ve temiz bir ölüme yol açacağına kanaat getirilmiştir. Kemmer, sandalyeye otutulur ve 17 saniye boyunca vücuduna akım verilir. Akım kesildiğinde, şahitler idam mahkumunun hala nefes aldığını söylerler. Doktorların, mahkumun yaşadığını teyit etmesi üzerine, Kemmer’a bu defa 2000 volt akım verilir. Toplam sekiz dakika süren infaz adeta bir korku filmine dönüşür, mahkumun damarları patlar ve vücudu alev alır. İzleyenler, dehşet içinde hapishaneden kaçarlar.
Elektrikli sandalyenin ilk infazının bu başarısızlığı üzerine, Edison’un ekibi daha büyük bir hedefe gözlerini dikerler: Bir fil!
New York sirkinin meşhur fili Topsy, üç kişinin ölümüne neden olduğu için ölüme mahkum edilir. Edison bu fırsatı kaçırmaz, filin elektrik verilerek öldürülmesini teklif eder. Zavallı fil, 4 Ocak 1903 tarihinde, Edison’un gözetiminde vücuduna bir AC kaynağından 6000 volt elektrik verilerek 1500 kişi önünde öldürülür. Edison, filin infazını baştan sona filme alır, ve sonrasında da sürdürdüğü AC anti-propoganda kampanyasında kullanmaya devam eder. ( Edison’un çektiği filmi yazının ekindeki Meraklısına notlar kısmında görebilirsiniz.)
Ve savaşın sonu…
1893 yılı, Tesla ve Westinghouse için bir dönüm noktası olacaktır. Chicago’da, Kristof Kolomb’un Amerika kıtasının keşfinin 400 yılını kutlamak amacıyla o güne dek görülmemiş bir fuar düzenlenir. Fuarda, Amerikan rüyasını simgeleyen son teknolojik gelişmeler de sergilenecektir, bunların başında da elektrik gelmektedir. Hem Westinghouse, hem de Edison’un şirketiyle birleşmiş olan General Electric firması fuarın aydınlatma işleri için ihaleye katılırlar. General Electric ve Edison’un teklifi 1 milyon doların üzerindedir, oysa Westinghouse daha mütevazi 400 bin dolarlık bir teklif vermiştir. Aradaki fiyat farkı, General Electric ve Edison’un açgözlülüğünden değil, bu denli büyük bir alanı aydınlatmak için DC sistemin ihtiyacı olan ilave kablo ve jeneratör masraflarından kaynaklanmaktadır. İhale, Westinghouse’a kalır.
Bu Tesla için çok büyük bir fırsattır. Sonunda, dünyaya AC’nin avantajlarını, Edison’un karalama kampanyası olmadan gösterebilecektir. İhaleyi kaybetmekten hiç de mutlu olmayan General Electric grubu ise son kozunu oynayarak, Westinghouse ve Tesla’nın fuarın ışıklandırmasında patenti Edison’un olan akkor lambalı ampulu kullanmasını yasaklar. Westinghouse ekibi, hızla bu ambargoyu delmek için iki pinli yeni bir ampul icat eder.
Chicago Dünya Fuarı, 1 Mayıs 1893 tarihinde açılır. Açıldığı günün akşamında, ortalık karardığında o zamanki ABD başkanı Glover Cleveland, ışıkları yakan ana şalteri indirir, birden fuar alanındaki neoklasik binalar yüzbinlerce akkor ampul sayesinde ışığa boğulur. Bu, fuara katılan herkesin nefesini kesen, muhteşem bir manzaradır.
Bu ışık şehri, Tesla’nın ana fuar salonuna yerleştirdiği on iki jeneratör sayesinde çalışmaktadır. Ziyaretçiler, hem AC jeneratörleri, hem fuarın parıldayan ışıklarını, hem de AC ile çalışan Westinghouse yapımı farklı elektrik aletlerini görme fırsatı bulurlar. Tesla, bu pozitif havanın getirdiği müthiş fırsatı kaçırmaz, fuar alanında AC’nin güvenli olduğunu gösteren ve izleyenlere sihirli görünen gösteriler düzenler. Siyah smokini, beyaz gömlek ve kravatı, melon şapkası ve altı kauçuk kaplı botları ile AC akım kullanarak ellerınen kıvılcımlar çıkarır, elinde tuttuğu kablosuz ampulleri yakar ve gelenleri büyüler.
Fuarı 27 milyon kişi gezer, ki bu rakam o zamanki ABD nüfusunun dörtte biridir.
Fuarın ve yıllar süren AC/DC savaşlarının galibi ise tartışmasızdır: Alternatif Akım.
Mutlu son?
Akımlar savaşı, dünyanın AC üstünlüğünü ve Tesla’nın dehasını tanımasıyla sonuçlanır. Bu, Tesla için büyük bir zaferdir. Fuarın hemen ardından Westinghouse firması, ABD doğu kıyısına AC akım üretmek için Niagara şelalerinde dev bir hidrolik santral kurma ihalesini kazanır. Hatta AC’nin üstünlüğü artık o kadar tartışmasızdır ki, Westinhouse’un ezeli rakibi General Electric bile, Edison’un itirazlarına kulaklarını tıkayarak AC sistemi ile çalışan ürünler yapmaya başlar.
Tesla ise, savaştan galip çıkmanın verdiği kendine güvenle, yeni projelere yönelir. İzleyen yıllarda, radyodan X ışınlarına, uzaktan kumanda sistemlerinden radar teknolojisine pek çok yeni teknolojiye imza atacak, yeni icatlar yapacak veya diğer mucitlere bilgi esin kaynağı olacaktır.
Bunlar da bir başka yazının konusu olsun…
Meraklısına notlar:
- Teorik olarak Tesla’nın AC başarısı ardından Westinghouse ile imzaladığı patent telif hakkı sözleşmesi uyarınca milyarder olması beklenirdi. Öyle ya, satılan her bir cihaz başına 2.5 dolar alacaktı. Ancak kaynaklara göre, AC/DC savaşları sırasında, Westinghouse firması batmanın eşiğine gelir. George Westinghouse, Tesla’dan bu telif hakkından vazgeçmesini rica eder. Bazı kaynaklarda, bunun karşılığında Tesla’ya 1 milyon dolar net ücret ödediğinden bahsediliyor. Tesla’nın bu parayı alıp almadığını bilemiyoruz, ancak AC’nin yaygınlaşması adına 2.5 dolarlık telif hakkı kontratını yırtıp telif hakkından vazgeçtiğini biliyoruz. Bu feragat karşılığında Westinghouse firması uzun yıllar Tesla’nın icatlarına sponsorluk yapar. Ancak ilerleyen yıllarda, George Westinghouse öldükten sonra, ünlü mucit yaşlanıp, icatları pratik değerleri kaybedip gittikçe daha egzantrik ve çoklukla teorik hale gelmeye başlayınca Tesla’nın icatlarına yatırım yapmaktan vaz geçer. Yine de sıkıntılı zamanlarında yaşlı mucide danşmanlık ücreti adı altında zaman zaman ödemeler yapar.
- Bu yazıdan AC’nin elektrik uygulamalarında tamamen galip geldiği ve DC’nin hiç kullanılmadığı gibi bir sonuç çıkmamalı. Şehir şebeke sistemi ve uzun mesafelere elektrik götürme konusunda AC’nin avantajlarını yazıda uzun uzun anlatmıştım, Akımlar savaşının galibi de bu nedenle Tesla- Westinghouse idi. Ancak DC’nin, halen bazı yerlerde kullanılmakta olduğunu belirtmekte yarar var. Özellikle düşük voltaj gerektiren sistemlerde, elektronik devreler, piller ve telefon sistemlerinde hala DC kullanılıyor ve bu uygulamalarda kendine göre avantajları var. Ayrıca güneş enerjisi sistemlerinde de halen DC kullanılmakta, zira güneş pillerinden sadece DC akım elde edilebiliyor. DC akım, ,üretildiği yerde kullanıldığı sürece avantajını koruyor, ama akımı bir başka yere taşıma söz konusu olduğunda AC’ye çevirmek hem maliyet hem de kayıpları önlemek adına çok avantajlı.
- Edisonun, zavallı fil Topsy’nin infazı sırasında çektiği film ekte.
- Tesla grubunun, Edison ve Tesla arasındaki kıyasıya mücadeleyi konu olan Edison’s Medicine şarkısının klibi ekte:
>
- Yazının kapak resmi, Thinkgeek web sitesinde t-shirt olarak satılmaktadır.
Kaynaklar:
- Cheney, Margaret (2001). Tesla: Man Out of Time. Simon and Schuster. ISBN 0-7432-1536-2
- PBS(2004) Tesla, The Master of Lightning. Documentary
- Nikola Tesla Museum web sitesi
- Virtual New York City (VNY) (2001). The Blizzard of 1888.
Nikola Tesla hakkında bugüne kadar okuduğum en güzel yazı. Teşekkürler Işıl Hanım, ellerinize, emeğinize sağlık. Yalnız internette Tesla ile alakalı bir arama yapıldığında en çok karşılaşılan konulardan biri de meşhur, efsanevi (belki de sadece şehir efsanesidir?) Philadelphia deneyi. Bu konunun aslı hakkında bir bilginiz varmı? En azından Yalansavar.org’da konu hakkında görüşlerinizi ve bildiklerinizi paylaşırsanız benim gibi pek çok kişinin merakını da gidermiş olursunuz.
Ek bir bilgi: Mesleğim icabı elektrik-elektronik ile alakalı olduğum için şirketimize gelen IEEE-Power & Energy Magazine dergisinin Kasım 2012 sayısından bahsetmek istiyorum. Dergi “Edison Would Be Happy” kapağı ile çıkmıştı. Kısaca evlerde tekrar DC akım kullanılması yönünde teşebbüslerden bahsediyor. Sebebi ise, evde kullanılan güneş paneli, rüzgar türbini gibi kendi enerjimizi üretebilmek için gereken sistemlerin temelde DC olarak üretim yapmaları ve daha sonra bunları pahalı elektronik cihazlarla AC ye çevrilmesinin oluşturduğu gereksiz maliyet ve enerji kaybı. Yani önümüzdeki yıllarda DC için hazır olun, Edison rövanşı(!) alabilir.
Saygılar.
Ahmet Bey,
Tesla hakkında yazacak konu çok. Bu yazıda AC/DC kavramına odaklanmak istedim, ileriki yazılarda bahsettiğiniz konuları da işlemeyi düşünüyoruz.
Tesla kendisi ve DC hakkındaki bu yazıyı okusaydı bence neresiyle güleceğini şaşırırdı. Ne DC’yi ne de AC’yi hiçe sayamazsınız. Örneğin en basit anlamda DC olmasaydı ne bir bilgisayarınız ne de bu yazıyı okuyabileceğiniz bir ekranınız olurdu. AC’nin Tesla ile DC’nin de Edison’la bütünleştirilip Fenerbahçe – Galatasaray gibi futbol muhabbeti seviyesine indirgenmesi de komik olmuş.
Merhaba, yorumunuz için teşekkür ederim.
Ancak yazıda DC’nin hiç bir yerde kullanılmadığı ya da hiç işe yaradığı gibi bir ifade geçmiyor. Elbette ikisinin de kendine göre kullanım alanları var, sizin de bahsettiğiniz gibi DC’nin bugun de kullanıldığı yerler var. Yazıda değinilen AC’nin üstünlüğü, özellikle şebeke ve dağıtım konularında, ki bunları yeterinde bilimsel temelleriyle açıkladığımı düşünüyorum. Ancak sizin de bahsettiğiniz yanlış anlaşılmayı gidermek için notlar kısmına DC’nin bugünkü kullanım alanlarını etkilemek uygun olabilir.
Popüler medyada Tesla’yı kahraman, Edison’u kötücül gösterme gibi bir eğilim var, bu benim de rahatsız olduğum bir durum. Edison, DC akım konusunda yaptığı tarihte belgelenmiş korkunç aktivist davranışına rağmen, bilime yadsınmayacak katkıları olmuş bir mucit. Bu nedenle yazıyı yazarken aynı yanılgıya düşmemek için özellikle dikkat ettim. Özellikle tarihi olayları belgeleriyle ele aldım.
Yazının AC’yi Tesla ile bütünleştirdiği konusunda size katılmıyorum. Aksine, pekçok kaynakta Tesla, AC’yi icat eden eden kişiymiş gibi anlatılmasına karşılık, bu yazıda Tesla’dan önce AC kullanan ve bu alanda icatlar yapan kişiler olduğunu özellikle belirtmiştim.
Edison’un davranışı tüyler ürpertici cinsten. Fakat yine de söylemek isterim ki; AC ile DC birbirleri ile kıyaslanıp, karşılaştırılabilecek şeyler değillerdir. Birisi Elma diğeri de Armuttur. Her ikisi de farklı sektörlerde, farklı alanlarda, farklı amaçlar için kullanılırlar. Birisi birisinden daha iyidir, daha üstündür demek yanlıştır. Ne Ac Dc’den ne de Dc Ac’den üstün değildir. İkisi de her zaman kullanılacak akım tipleridir.
Yazının altındaki meraklısına notlar kısmına DC’nin kullanım alanlarını ekledim. Umarım daha açıklayıcı olmuştur.
Yıkaroglu,
Haklısınız, her ikisinin de diğerinden üstün olduğu kullanım alanları vardır. Dediğiniz gibi günümüzde “her ikisi de farklı sektörlerde, farklı alanlarda, farklı amaçlar için kullanılırlar”.
Eğer enerjiyi uzak mesafelere iletmek istiyorsaniz, yazıda anlatıldığı gibi hem ısıl kayıpları azaltmak hem de kullanılan bakır miktarını makul değere çekmek için yüksek gerilim (voltaj) kullanmanız gereklidir. Bina içine ya da yakınına yüksek voltaj sokmak son derece tehlikeli olduğu için bu yüksek gerilimi düşürmeniz gerekir. Ancak DC’de yüksek verimli voltaj çevrimi yapmak bırakın 1880’leri şimdi bile kolay değildir.
Bu nedenle günümüzde uzun mesafe transfer için DC kullanmıyoruz, sizin bahsettiğiniz “DC’nin kullanım alanlarından” birisi ARTIK değil bu. Ama yazıdan da okuyacağınız gibi Edison sizin gibi düşünmuyordu, uzun mesafe iletimin de DC ile yapılması gerektiğini savunuyordu (ve hatalıydı).
Dikkatli okursanız bu yazı Edison’un kendi tekelini korumak adına AC’nin kullanılması gereken yerde nasıl da DC’yi savunduğunu anlatıyor. Sizin tabirinizle Edisonun elma tabağına armut koyma çabasını açıklıyor yazı. Ayrıca taktir edersiniz ki günümüzde kitaplarda “AC şurada avantajlıdır, DC burada avantajlıdır” gibi yazmaktadır ama1800’lerin sonunda meyva tabağına elma mı armut mu koymak gerektiğini bırakın tabağın kendisinin nasıl olduğu bilinmemektedir.
Yazı da tarihsel olarak bu çekişmeyi anlatıyor belgeleri ile. İdda ettiğiniz gibi DC kotüdür, her yerde AC kullanın diyen yazı değil.
Yazıyı bir kere daha okuyup Tesla’nın bir tarafları ile güleceği yeri bana gösterir misiniz şimdi bu açıklamalar çerçevesinde? Eğer gösteremiyorsanız yazara ithafen yaptığınız “seviye indirgeme” iddanız hakkında iki kelime etmek ister misiniz?
Sevgiler
Büyük bir ilgi ile ve zevkle okudum yazınızı. Patent müessesinin bu kadar itibar görmesi, 1893’teki fuara 27 milyon kişinin gitmesi, sanırım ABD’nin bilim yaşamındaki hakimiyetinin o zamanlardan gelen bir sinyalleri. Bu arada Topsy’nin infazı ile alakalı bölümü okuyunca, yazının sonundaki videoyu görmeden hemen Youtube’da aradım. İsterseniz benim gibi sabırsız sazanlar için ufak bir link yazın o bölümün sonuna. :) Tesla ve Edison arasındaki çekişmeyi o gün şartlarında değerlendirmekte fayda var. Şüphesiz iki sistemin de birbirlerine göre avantaj ve dezavantajları var. Ancak o zamanın şartları içinde bilimsel konulardan ziyade ticari kaygılar öne çıktığı için bu tip bir çekişmenin olması bence çok doğal.
Öneri için teşekkürler. :) Filmin ekte olduğunu belirten bir not ekledim yazıya.
veya ‘Edison vs Ego’. (bir kazanan varsa o Tesla yerine Edison’un kendi kibri ve egosu olmuş.) yazıyı AC/DC dinleyerek okudum, teşekkürler. ^_^
Elbette kazanan AC, kaybeden DC diyemeyiz, ama kaybeden Edison diyebiliriz, çünkü kibrinin ve inadının önüne geçebilmiş olsa, o iletim ve dağıtım tecrübesi ile alternatif akımda çok daha başarılı da olabilirdi, bu da Edison’un bize ticari zekasının pekte iyi olmadığını gösterir, bunların dışında bir elektrik elektronik mühendisi olarak her iki isim de benim için büyük anlamlar ifade ediyor ve büyük saygı duyuyorum her ikisine de. Yazı için teşekkürler keyifle okudum.
Edison aklıma gelince direk içimde bir çok nefret ve küfür ibareleri beliriyor. :)
Tesla deyince ise içimde saygı, hürmet, tapınma duyguları beliriyor. :)
Aslında yazı güzel ama Tesla ardından CIA’in onun bilgilerini gasp etmesi, kullanması gibi konularada girilseydi daha iyi olurmuş.
Eğer Tesla bu küresel ve emperyalist canavarların olduğu dünya yerine bilim ve insanlığa hizmet eden bir dünyada varolsaydı şuanki dünyanın geldiği noktayı hayal dahi edemiyorum. :)
Kısacası harcanmış insanüstü bir yetenek.
Öncelikle yazınızı baştan sona okudum ve çok beğendim. Emeğinize sağlık.
Ancak İtü Elektrik Mühendisliği son sınıf öğrencisi olarak meraklısına notlar kısmında yazmış olduğunuz bir yerdeki hatayı düzeltmek isterim.
Ayrıntıya girmeden kısaca belirtmek isterim ki güç elektroniği sistemlerinin gelişmesiyle DCde de aynı AC de olduğu gibi gerilimi yükseltip akımı düşürmek mümkün hale geldi. Güç elektroniği sistemlerinin pahallı olması nedeniyle kısa mesafe iletimlerde kullanılmamakla birlikte çok uzun mesafe iletimlerde kayıpların daha az olması nedeniyle DC kullanmak daha avantajlıdır ve kullanımı da gün geçtikçe artmaktadır.
Tekrar emeğinize sağlık. İyi çalışmalar
1000 Voltluk AC akım idam mahkumunu neden hiç etkilemiyor? Sonuçta yüksek gerilim daha fazla enerji aktarımı sağlamaz mı ?
Merhaba Işıl hanım, yazılarınızı keyifle okuyorum. Emeğiniz için teşekkürler. Bu yazınızda dikkatimi çeken bir şey var. File AC akımı verip insanlara AC’nin zararlı olduğunu aşılamak için yapılan eylem 1903 yılında, fakat fuar 1893 de düzenleniyor ve bu kaygılar o zamanlarda giderilmiş oluyor zaten. Kronolojide bir sorun mu var, ya da ben mi yanlış anladım?
Çalışmalarınızda başarılar.
Öncelikle bu kalitede türkçe bir makale okumuş olmaktan çok mutluluk duydum, anlatım şekli, hikayelendirme çok iyi, açıkcası okurken 40 lı yaşlarında muhtemelen erkek bir mühendisin Tesla ya saygısını ifade etmek için yazdığını düşünmüştüm. Yazının sonunda sağlık işleri birinci işi olan bir bayanın elinden çıktğını öğrenince, önce şaşırdım, sonrada yazıdakı dil yerine oturdu.
2011 de Nikola Tesla nında işlendiği The Prestige adlı filmden sonra ilk merakım uyandı, Tesla ilk bilgilere kıt ingilizcemle ulaşmış, zaten türkçesini okusam anlayamayacağım bazı konuları hiç anlamamıştım. Niagara şelalesinde yapılan elektrik santralini, kariyerinin ulaştığı zirve olarak anlamıştım ve günümüzde kullanılan wi-fi dahil bir çok teknolojinin temelini atması, yaptığı uzaktn kumandalı maket denizaltı için gelecekteki robotların prototipi yorumları daha çok ilgimi çekmişti. Bir çok efsane gibi Edisonun ünlü, Tesla nında bilinmeyen dahi olarak öylece kalacağını sanmıştım. Fakat 3 yıl sonra rastladığım bu harika makale ve yorumlardan anladığım kadarıyla Tesla nın hakkı verimişte, Edison kötü adam damgasını yemiş bile,(yorumlardan birinde, popüler medyada diyerek yer veriliyor. tv kastedilmiş sanırım) İnternet denen bilgi deryasında herkes Tesla yı görüp hakkını vermiş artık sanırım.
Olaylarıı AC ve DC ye indirgeyip yazıyı eleştirenlerede ben güldüm, olayın olduğu zamanı kafanızda canlandırma yeteneğiniz yok mu, resimleri bile var yukarıda, elektrik daha yeni dağıtılıyor ve ne şekilde dağıtalacağının belli olduğu süreçte yaşanıyor tüm bu olanlar. Pes doğrusu diyorum, ac ile dc karşılaştırılmamışki, elektiği kaynağından uzaklara taşıma o zamanki en büyük ihtiyaç imiş ve bunun içinde ac daha avantajlı imiş, bunu görende Tesla olmuş, daha Edisonu savunuyorlar falan… neyse
Tesla hakkında ilk meraklandığımda keşke şöyle bir Türkçe kaynak olaydı deyişimden olsa gerek, çok keyif aldım, teşekkür ederim emeklerinize, böyle bir yazıyı derlemenin zorluğunu yazanlar bilir, emeğinize sağlık, canı gönülden tebrik ederim.. Saygılar.
Çok teşekkürler. Beğendiğinize sevindim :)
Teşekkür ederim
Gerçekten çok Güzel bir Yazı Tesla ile ilgili şeyleri seviyorum ve Sizide Tebrik Ediyorum.
gayet açıklayıcı ve sürükleyici bir anlatım olmuş teşekkürler:)
Büyük üstad tesla hakkında gördüğüm en geniş türkçe kaynak, tebrikler
Öneri için teşekkürler.