Polonyalı ünlü fizikçi Friedrich Houtermans kız arkadaşı ile beraber parkta yıldızların ışığı altında romantik bir yürüyüşe çıkmıştı. Friedrich biraz yorgun, dalgın ve kesinlikle çok gururluydu zira aylardır üzerinde çalıştığı yıldızların nasıl parladığı sorusunu çözmüştü. Kafasından hesaplamalarının tekrar üzerinden geçip çözümünün sağlamasını yaparken kızarkadaşının sözlerini duyup irkildi:

– Friedrich, sevgilim bak yıldızlar ne kadar güzel parlıyor değil mi?

Houtermans, kafasındaki hesaba ara vermeden, cevap verdi:

– Evet, ve onların nasıl öyle parladığını dünya üzerinde şu an bir tek ben biliyorum.”

Muhtemelen Friedrich’in sevgilisi o an ona şaşkın şaşkın bakmıştır, verdiği cevabın soğukluğu ve adamın o romantik ana ilgisizliğinden dolayı. Ama merak etmeyin, onu terketmediğini biliyoruz çünkü genç kadın yıllar sonra onun karısı olacak Charlotter Riefenstahl idi.

Merak merak ve merak

İlk insan meraklıydı, çevresini ve doğa olaylarını gözlemleyerek sorular sordu: Neden şimşek çakıyordu? Ateş nasıl yanıyordu? Gündüzleri neden o sarı şey görünüyordu da geceleri neden milyonlarca beyaz küçük parıltı ortaya çıkıyordu. Her gece şekli değişen şu beyaz, büyük şey de ne ola?  İlk insan gözlemlerini sanat yolu ile ifade etmeye başladı: duvarlara resimler çizdi, küçük heykeller yaptı ve hatta ilkel harflerle yazılar yazdılar. Dil yeteneğimiz geliştikçe sanatçıların yanına filozoflar eklendi ve “Neden” sorusunu sormaya başladılar.  Neden gece ile gündüz vardı? Etrafımızdakilerin bazıları neden katı, bazıları neden sıvı idi? Neden vardık? Neden dünyadaydık?

İlk filozoflar aynı zamanda biliminsanı idi ve zaman içinde bilimsel metodoloji oturdukça neden sorusu yerini “nasıl” sorusuna bıraktı. Taşlar nasıl havaya atıldıktan sonra yere düşüyordu? İnsan nasıl hasta oluyordu? Karlar nasıl eriyordu? Gülün kokusunu nasıl duyuyorduk? Yıllar içinde hepsini açıklayabildi biliminsanları

Biliminsanları açıkladıkça sanatçılar ve aralarında yeni bir tartışma da doğmuş oldu: Bir şeyin nedenini, nasılını bilmek onun güzelliğini algılamaya engel midir? İnsan gülüşünün sebebini, bir bebeğin annesini görünce neden heyecanlandığını, bir gülün neden güzel koktuğunu ve hatta acı biberin neden acı olduğunu bilmek onların güzelliğini takdir etmeye engel midir? Yıldızların füzyon reaksiyonları sayesinde yandığını ve nasıl ışıdıklarını bilmek onları gece görünce heyecanlanmamıza ve sevgilimizle hayal kurmamıza engel mi?

Sanatçılar gördüklerini, duyumsadıklarını ve güzellikleri/çirkinlikleri/neşeleri ve acıları  yorumlayarak eserlerine yansıtırlar, filozoflar ve biliminsanları gözlemlediklerini açıklamaya çalışırlar. Amaçları ve yöntemleri ne olursa olsun hepsini teşvik eden tek ortak şey “merak”tır. Bir sanatçı gülü tuvaline yansıtırken, bir filozof gülü neden estetik bulduğumuzu anlamaya çalışırken ve bir biliminsanı gülün kokusun hangi kimyasal birleşimden meydana geldiğini bulmaya çalışırken hep meraklı çocuklar gibidirler. Zaten dünya ve hatta bütün evren meraklı çocukların oyun alanı değil midir?

Açık Bilim olarak, dünyanın en meraklı ve çocuk kalabilmiş biliminsanlarından Richard Feynman’ın “Çiçeğe Övgü” başlıklı bu videosunu Işıl Arıcan’ın harika çevirisi ile sunmaktan büyük mutluluk duyarız.

 

Sanatçı bir dostum var, ve bazen benim onaylamadığım bir bakış açısını benimsiyor.  Elinde bir çiçekle bana geliyor ve “bak ne güzel bir çiçek” diyor. Ben de onaylıyorum. Ama daha sonra “ben bir sanatçı olarak bu güzelliği görebiliyorum, ama sen bir bilim adamı olarak bu çiçeği analiz etmeye başlıyorsun ve güzelliği bozuluyor.“ diyor.

 

Bence bu oldukça saçma bir düşünce. Öncelikle, ben sanatçı dostum kadar ince bir estetik anlayışına sahip olmayabilirim, ama bu bir çiçeğin güzelliğini takdir etmemi engellemez.

 

Aynı zamanda, ben çiçekte dostumun gördüğünden çok daha fazlasını görebilirim.

 

Çiçeğin sadece bu boyuta ait güzelliğini değil, daha küçük boyuttaki güzelliğini de takdir edebilirim. Onun yapraklarındaki hücreleri, bu hücreler içinde süregelen karmaşık tepkimeleri görebilirim, bunlar da güzellikler. Çiçeğin renklerinin, böceklerin aklını çelmek için evrimlemiş olduğu gerçeği çok ilginç ve güzel; bu, böceklerin renkleri ayırdedebildiğini gösteriyor. Bu da bize bir başka soru sorduruyor: Çiçekler neden güzel görünüyor?

 

Bu gibi sorularla, bilim ancak çiçeğin güzelliği ve bu güzelliğin gizemine katkıda bulunabilir, onu ancak artırabilir.

 

Sadece artırır…Bilim nasıl güzelliği azaltır, anlayamıyorum.

 

Meraklısına notlar:

[box] Ortak Yazarlar:

Işıl Arıcan / Kerem Kaynar [/box]

 

yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Bu anlatımdan kedime şöyle bir övünç kaynağı çıkarabilirim, estetik ve bilimsel kaygıları aynı bünyede çözümleyebilen yegane meslek mensubudur mimarlar.

  • 1. yorum iyiymiş,bazen bilimsel yorumlar içinden çıkılmaz etkiler yaratabiliyor,esas sorun hangi alanda olursa olsun yorumcunun beyninin işleyiş tarzı ile hayatı,insanları kavrayış tarzı arasındaki ahenkte…incelik nitekim,meslek ayırdetmiyor..nezaket her dönemde geçerlidir..

AÇIK BİLİM

Açık Bilim Podcast Kanalı, 2011 yılından bu yana aktif olan, ücretsiz bilim yayınları içeren bağımsız bir bilim medyasıdır.