Sevgili okuyucular,
Bildiğiniz üzere Açık Bilim Dergisi bu ay 1. yaşını doldurdu. Dergimize gösterdiğiniz ilgi ve verdiğiniz destek için çok teşekkür ederiz. Bu yazımızda bize en çok yöneltilen sorulardan biri olan “kimsiniz kardeşim siz?” sorusunu cevaplamaya ve ilaveten bir derginin nasıl çıktığını anlatmaya çalışacağız.
KONUNUN BELİRLENMESİ
Öncelikle her ay başında dergi yazarları dergiye o ay yazacakları konuyu bildiriyorlar. Tabi yazı konusu seçmek kolay bir şey değil, bir çok yazarımız bu konuda günlerce düşünüyor ve konu bulmak için yaratıcılıklarını kulanıyorlar. Misal, Çağrı Yalgın her ay dergiye yazacağı konuyu bulmak için ona şans getirenPokemon kostümünü giyip düşünüyor (Resim 1)
pokemon kostümü her zaman işe yarar ve konusunu bulunca Çağrı çok sevinir ve zafer çığlıkları atar (Resim 2):
Tabi yeni yazı konusu bulmak bazen tesadüfen de olabilir. Sitemizin en çok okunan yazısı “Kızlar Pembe Giyer Erkekler Mavi” ‘nin aslında yazının yazarı Işıl’ın kuaföründen intikam almak için yazdığını biliyor muydunuz? Kuaförün saç boyarken hata yapması üzerine saçları pembe, mavi ve kumral olan Işıl şeytani bir plan dahlşnde yazıyı yazmıştır. Yazının baştan itibaren üçer üçer sayarak kelimelerini ayıklar ve her kelimenin sondan ikinci harfini bir yere yazarsanız sonunda “Allah cezanı versin senin gibi kuaförün Nazmi!” yazdığını görürsünüz. Bakın, o kuaför ziyaretinden sonra yazarımızın önce maviye sonra pembeye boyanmış saçları (Resim 3):
KAYNAK TARAMASI VE DOĞRULANMASI
Yazı konusu bulduktan sonra en önemli şey kaynak taraması yapmaktır. Bunun için yazarlarımız her türlü kaynağa başvurur, gerekirse yazıya konu olan mekanı ziyaret ederler. Bakın, yazarımız Sinem Doğan sırf yazısını en doğru şekilde yazabilmek için nasıl da tarihi ören yerine gitmiş:
Bazen kaynak ile yazar çatışabilir de. Aslında bunu başarabilen tek yazarımız Gökhan İnce oldu. Robotlar üzerine yazılarını yazarken tanıştığı robotlardan biri ile kavga etmeyi başaran yazarımız sırf bu yüzden Honda Robotik laboratuvarındaki işinden kovuldu. “Ben istifa ettim yaaa, devlete işe girerim daha iyi” diyen yazarımızı Honda Robotik Laboratuvarı yetkilileri “Robotlarımız mahalle kabadayısına dönmüştü kardeşim, rezillik resmen. Biz gönderdik kendisini” diyerek yalanladılar ve aşağıdaki resmi de bize kanıt olarak yolladılar. Gökhan’ı bir robotla dalaşabildiği için tebrik mi etsek yoksa tenkit mi karar veremedik.
Bilimsellik demek daima test etmektir tabi sayın okuyucular. Yazıyı yazıp göndermek kolay, ama ya o yazı doğru değilse? İyi bir bilim yazarı yazısını aynı zamanda test edendir. Yazarımız Murat Pınar “Zayıflamanın Kimyası” yazısı için hem yazısını test etti, hem de 10 kilo verdi. Gerçi bunun beş kilosunun editör baskısından olduğu iddia ediliyor ama olsun.
EDİTÖR BASKISI VAR MI GERÇEKTEN?
Murat’ın editör baskısından dolayı 5 kilo verdiğinden bahsetmiştik. Şimdi burada çok detayına giremeyeceğiz ama yazarlarımızdan biri öne çıkıp bize bu konuda özel konuşmayı kabul etti. Kendisini gösterdiği cesaretten dolayı tebrik ediyoruz. İşte o özel açıklamalar:
– “Her ayın başında daha ayın birinci günü saat 12’ye kadar editörler kuruluna yazı konularını bildirmek zorundayız. Daha o gün çıkmış derginin yorgunluğunu atamadan editörler “Gelecek ayın yazıları nedir? Hadi, çabuk olun” diye bize mesaj yolluyorlar. Yazı konusunu yolladığımızda baskı bitse neyse, her 3 günde bir editörlerden biri mutlaka “Yazı ne alemde? gönder bakayım şu ana kadar yazdıklarını” diye sıkıştırıyorlar. Hele dergi çıkmaya yakın stresimiz iyice artıyor. Ben sıkıntıdan ülser oldum, saçlarım döküldü. Bazı yazar arkadaşların laboratuvarda sakinleştirici ilaç ürettiğini duydum. Bakın, şu resim bana sadece bir saat içinde gelen editör mesajlarını gösteriyor. Canıma tak etti artık, yeter”
Tarafsız bir yazı yazmak istediğimiz için editörlerden Tevfik Uyar’a da mikrofonlarımızı uzattık. Kendisi “Yok öyle bir şey, editör olarak kimseyi sıkboğaz ettiğim yok. Bu iddialar editörler kurulunun değerini düşürmek için çıkarılmış asılsız dedikodulardır” dese de foto muhabirimizin yakaladığı görüntü bambaşka bir hikaye anlatıyordu sevgili okuyucular.
YAZIM SAFHASI
Konular belirendi, kaynaklar belirlendi ve doğrulandı. Peki sonra nasıl yazıyorlar yazılarını bunlar diye merak ettik. Bakın kim nasıl yazıyor:
Önce Kaan Öztürk’e sorduk, cevap olarak “Ben kediye yazdırıyorum” geldi.
Allah allah diyerek Işıl’a sorduk nasıl yazdığını. “Tabii ki kedime yazdırıyorum yazıları” diyerek cevap verdi.
Bunların alayı kedilerine mi yazdırıyor yazılarını derken Kerem Kaynar “ben yazılarımı kedime yazdırmıyorum” dedi. “Ohhh, ne güzel en sonunda kendi yazısını kendi yazan biri” diye sevinirken kendisinden gelen “O dikte diyor ben yazıyorum” cevabı ile yıkıldık.
En sonunda kedi sevmez Çağrı Yalgın imdadımıza yetişti ve kedi olmadan da yazı yazılabileceğinin kanıtı olarak yazı/çalışma masasının fotoğrafını bizimle paylaştı. İşte örnek bir yazar:
Çağrı’nın masasının değerini anlamanız için bir başka yazarın daha masasını paylaşıyoruz. Yazarlar arasındaki fark ortada:
DERGİ ÇIKTI – GERÇEK HAYATA DÖNÜŞ
Dergi çıktıktan sonra yazarlarımız gerçek hayata geri dönmekte, peki gerçek hayatta ne iş yapar bu yazarlar hiç merak etiniz mi? Etseniz de etmeseniz de işte size yazarlarımızın gerçek meslekleri:
PARA VAR MI BU İŞTE?
Okurlarımızdan en çok gelen sorulardan biri de “Ya bu dergi işine biz de girmek istiyoruz ama para var mı bu işte? Nasıl, iyi kazanıyor musunuz?”. Biz sözü yazarlarımıza bırakalım isterseniz:
İşte böyle sevgili okuyucular. İşte Açık Bilim yazarları ve derginin nasıl yapıldığının öyküsü. Biz yazarken çok eğleniyoruz, umarız siz de okurken en az bizim kadar eğleniyorsunuzdur!
(Son cümleyi editörlerin baskısı yüzünden yazdım. Lütfen kurtarın beni, şu saatte hala tepemde dikilmiş “yazını yazsana” diye bağırıyorlar.E Bana ulaşın lütfen telefonum: 0 533 4xx xx xx e -posta adresim: xxxxsilinmiştirxxxx@gmail.com)
İşte acı gerçekler. Fakat iyi kazandırıyor bu iş anlaşılan açıkfilim isimli dergi ile online dergi sektörüne ben de atılıyorum.
Yazarlara çağrı : Editör baskısı varsa gelin açıkfilim’e yazar olun, bu kadar iyi ve eğlenceli yazarlar bulmak zor olsa gerek.
çok güzel bir yazı olmuş kedinize sağlık:)iyi ki doğdun açıkbilim..
Yok böyle tatlı bir ekip daha :) Severek okuyoruz ve herkese de tavsiye ediyoruz efendim nice yaşlara.
Tevfik Bey size çok baskı yapıyor anlaşılan ama bu hafta Airporthaber.com’da yayınlanaması gereken yazısını hala göremedik?