Krem dendiğinde akla ilk olarak kadınlar gelse de, sadece kadınlar değil, günümüzde erkekler de başta nemlendirici özellikte olmak üzere krem ve türevi birçok ürün kullanıyor. Kremi krem yapan kimyasalları merak ediyorsanız bu yazı dizisini kaçırmayın!

İlaç endüstrisinde çalışan biri olarak alanımın yarı katı yani pomat bazlı ürünler olması sebebiyle önümüzdeki birkaç ay krem ve türevleri(losyon, merhem, jel) konusunda bilgi vermeyi amaçlıyorum. Bu ay yarı katı ürünlerin ne kadar doğal olduğunu, kremin oluşumu, diğer türevlerinden farkı ile sağlığımıza olan olumlu/olumsuz etkilerini ele alacağız.

Krem oluşumunu doğal göstermeye yönelik bir resim(Kaynak: eczadukkani.com)

Krem genel olarak kozmetik sektörünün pazarlama reklamlarıyla öne çıkan bir ürün; bu nedenle aklımızın bir köşesinde sürekli doğal, organik ve kanıtlanmış formül şeklinde tabular oluşmuş durumda. Eğer ki bir kozmetik dükkanına aklınızda herhangi bir fikir olmadan giderseniz, satın alacağınız ürün az önce bahsettiğim özelliklerden en az birini taşıyor olacak. Ne yazık ki çevremizde bize dayatılan bu inanış çok da gerçekleri yansıtmıyor. Çünkü krem yapısı gereği içinde pekçok kimyasal barındırmak zorunda ve bunlar birbirlerinin ya eksiklerini kapatmak ya da zararını azaltmak üzere bir araya geliyorlar. Hal böyle olunca da içinde doğal yollarla elde edilmiş madde içerse dahi kimyasal sürece maruz kaldığı için, oluşan ürünün doğallığından ve organik oluşundan bahsetmemiz mümkün değil. Her medikal ve kozmetik kremin patentli bir formülü olduğunu düşünürsek kanıtlanmış formül söyleminin de ne kadar yersiz olduğu ortaya çıkıyor[1]. Elbette TV reklamlarını izlerken bu sözcükleri duyduğumuz anda içimizde bir güven oluşmuyor değil(!).

Krem içeriğinde bulunan kimyasalların genel anlamda ne amaçla kullanıldığını göreceğiz, ancak bunun öncesinde kabaca krem imalatından bahsedelim:

Krem imalatı nasıl gerçekleşir?

Bahsedeceğimiz üretim endüstrideki işleyiş olduğundan üretim miktarlarını en azından 800 kg ve fazlası olarak düşünmelisiniz. Krem içeriğinde iki faz vardır: Sulu faz ve yağlı faz. Yağlı fazı oluşturan hammaddeler 70-80°C’ye varan sıcaklıklarda karıştırılarak homojenizasyonu sağlanır(daha çok eritme ve karıştırma işlemi uygulanır); sulu fazda ise çözünme çoğunlukla kimyasal olduğu için karıştırma işlemleri daha düşük sıcaklıklarda gerçekleşir. Kreme özelliğini katacak olan aktif maddeler genelde 40°C dolaylarında işlem görür ve sulu faz ile yağlı faz karışımına bu sıcaklıklarda eklenir.

Kozmetik krem imalatında kullanılan bir imalat kazanı (Kaynak: turkish.cosmeticmakingmachine.com)

Sulu faz ile yağlı faz birbirine karıştırıcılı sistemlerle eklenir ve oluşan ürünün homojenize olması çok önemlidir. Ürünün homojenize olmasını sağlayan öncelikle emülgatör denilen kimyasallardır, -emülgatörler krem içindeki hammaddelerde olası faz ayrışmalarını engellerler- sonrasında ise devreye imalat kazanlarındaki homojenizatör sistemleri girer.

Homojenizatör denen sistem imalat kazanı içindeki ürünü devirdaim ettirerek -içinden geçen maddeyi mikron seviyesine kadar un ufak edecek- bıçaklı bir mekanizmadan geçirir. Bu mekanizmadan geçen maddelerin birbiriyle karışmama ihtimali yok denecek kadar azdır. Sonrasında sulu faz, yağlı faz ve aktif madde(ler) birbirlerine çok yakın sıcaklıklarda bir araya getirilip karıştırma işlemiyle birlikte soğutmaya alınırlar. Krem soğudukça gerçek kıvamına kavuşur. En son aşamada dolum sürecinde sorun yaşamamak adına vakum ile krem içindeki hava çekilir –ki hava kaçağı ihtimalini ortadan kaldırarak dolumda gramaj dalgalanmasının önüne geçilmiş olur- ve kremimiz dolum aşamasına hazır hale gelir.

Krem, içeriğinde ne tür maddeler barındırır?

Krem içeriğindeki en temel hammadde(yüksek orandaki suyu saymazsak) aktif madde denilen bileşendir. Bu madde kreme nemlendirici, yumuşatıcı, besleyici vb. kendine has özellikler katar ve kremin karakteristiğini oluşturur. Genelde krem içinde az miktarda bulunmalarına rağmen çok etkilidirler; kreme özelliğini kazandırdığı için de çok pahalıdırlar. Medikal kremler içinde de anti-bakteriyel, anti-mikrobiyel, kaşıntı önleyici, kızıştırıcı, ağrı kesici, kas gevşetici vb. özellik taşıyan aktif maddeler mevcuttur. Kremin içeriğini oluşturan kimyasalların estetik açıdan hoş oldukları söylenemez; kokuları, kıvamları, renkleri göze hitabetmeyebilir. Bu nedenle kreme estetik katarak müşterileri etkileyecek kimyasallar kullanılır; kıvam arttırıcılar, opaklık kazandırıcılar, renklendiriciler, parfüm, esans gibi… Kimyasal olarak beklenen sonucun oluşması için de birtakım yapay kimyasallar kullanılır, çünkü büyük miktarlardaki üretimlerde istediğimiz maddelerin birbirine kimyasal yollarla bağlanmama, pH dengesizliği, düşük kıvam, faz ayrışması vb. ihtimallerini en aza indirmeliyiz. Bu işi üstlenen kimyasalları da bağlayıcılar, stabilizatörler, emülgatörler, nötralizasyon sağlayıcı asit ve bazlar ile koruyucu maddeler olarak sıralayabiliriz. Diğer yandan, pazarlama bölümünün de piyasada kremin reklamını yapabilmesi için kullanabileceği bazı maddeler olmalı; bunlar aloe vera özü gibi bitki özleri de olabilir, ya da mentol, nane gibi kokusuyla ferahlatacak maddeler de olabilir[2]. Tüm bu maddeler dahilinde kremimiz istediğimiz pH aralığında, kıvamda, renkte, kokuda ve oranda hazırlanmış olacaktır.

Krem ile losyon, jel ve merhem arasındaki fark nedir?

Kremin, sulu ve yağlı olmak üzere iki fazdan oluştuğunu öğrenmiştik. İşte kremde yağlı fazın sulu faza oranı 40/60 civarlarındayken bu oran losyonda 20/80, merhemde de 60/40 şeklinde kendini gösteriyor*. Bu oranlardan da anlaşılacağı üzere losyon kremden daha sulu bir kıvamdayken, merhem kreme kıyasla koyu ve yağlı bir kıvama sahip.

Losyon türündeki nemlendiriciler deri tarafından daha çabuk emildiği için uzmanlar günde iki hatta üç kere uygulanmasını tavsiye ederler. Kremin emilme ve deride yayılma süresi losyona göre daha uzun olduğu için günde bir defa nemlendirici krem kullanmak cildinizi nemli tutmak için yeterlidir. Merhemin koyu ve yağlı yapısı ona kozmetikten çok medikal bir uygulama alanı oluşturur. Genel olarak merhemler anti-bakteriyel, anti-mikrobiyal ve yara iyileştirici özellik taşırlar. Deri üzerindeki tatbik alanları küçüktür ancak deri tarafından kolayca emilmemeleri, içerdikleri aktif maddelerin etki süresini uzatarak maksimum verime ulaşmalarını sağlar. Jeller ise içeriklerindeki alkol türevleri ile deri tarafından çabuk emilme ve ferahlatma özelliğine sahiptirler. Oda sıcaklığındaki bir jeli kullandığınız anda onu sürdüğünüz bölgede bir soğukluk hissedersiniz; çünkü içeriğindeki alkol buharlaşmak için derinizdeki sıcaklığı kullanır ve bu size soğukluk olarak yansır. Jellerin çabuk emilme özelliği onların burkulma, ezilme, kas tutulmaları ve eklem ağrılarında kullanılmalarının temel nedenidir; böylece ağrı hissi en kısa sürede dindirilir.

Kremin sağlığımıza olumlu/olumsuz yöndeki etkileri nelerdir?

Bu konuda açık konuşmak gerekiyor; hiçbir krem tamamen iyileştirici bir etki göstermez. Örneğin gündüz ve gece kremleri kullanarak kırışıklıklarınızı engelleyemezsiniz, sadece onların açığa çıkmasını geciktirebilirsiniz. Ayağınız burkulduğunda o bölgeye jel sürmeniz sadece ağrınızı aktif maddenin etki süresince dindirir; burkulmuş kısımdaki hasarı iyileştiremezsiniz. Her kimyasalın bir etki süresi vardır; kremi de kimyasal bir bileşik sayarsak etki süresi içeriğindeki etken maddelere göre değişecektir ancak bu süreler sadece saatlerle sınırlıdır. Sonuçta vücudumuz sürekli çalışan bir hücre topluluğu ve sürülen kremler de vücuda dışarıdan alınan kimyasallar; hücrelerimiz, bu kimyasalları tatbik edildikleri andan itibaren vücudumuzdan uzaklaştırmak için var güçleriyle çalışırlar.

Tüm bu nedenlerden dolayı kremin yararı bize sağladığı geçici faydalardır diyebiliriz; yaşlanmayı geciktirici, nemlendirici, ağrı kesici, kas gevşetici, uyuşturucu, anti-bakteriyel, anti-mikrobiyal, kaşıntı önleyici, ateşlenmeyi önleyici vb. etkiler. Zararları ise içeriğindeki kimyasalların herhangi bir uzman kontrolü dışında bilinçsizce kullanımı sonucunda oluşan yan etkileridir; alerjik, tahriş edici vb. etkiler.

Konu çok derin olduğu için bu yazıda genel hatlarıyla kremi tanımış olduk.

Önümüzdeki ay da örneklemeler üzerinden gündelik hayatımızda kullandığımız kremlerin içindeki kimyasalları tanımaya çalışacağız. Bağlayıcıların kimyasal yapılarından tutun da nötralizatörlerin işlevlerine, her kremin yapısındaki olmazsa olmaz hammaddelerden tutun da bu kimyasalların bilinmeyen diğer yönlerine, koruyucuların görevlerini nasıl yerine getirdiğinden başlayarak kremlerin raf ömürlerinin oluşmasına etki eden kimyasallara dek tüm ayrıntıları Kasım ayı sayımızda bulabileceksiniz.

*Bu oranlar ortalama değerler olup sadece sulu faz ile yağlı faz baskınlığını göstermek amacıyla kullanılmıştır.

Kaynaklar:

[1] http://personalcaretruth.com/2012/02/the-10-most-misleading-cosmetic-claims/

[2] http://personalcaretruth.com/2011/04/the-10-different-types-of-cosmetic-formulas-you-must-know/

yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Aydınlatmışsınız teşekkürler ama aklımı kurcalayan bili okuyorum sürekli vücuda sürülen kremler hücreler bunları vücuttan atmak için çalışırlar kremin bunun dışında bir etkisi yokmu Burdaki amaç vitamin nem vermiyormu kremi tamamen atmak için geçiçi bir düzelmemi yaşıyor cild

    • Merhaba Bahar Hanım,

      Aslında burda kremleri temelde medikal ve kozmetik amaçlı olarak ikiye ayırmamız gerekiyor. Medikal anlamda kullanılan kremde amaç bir ağrıyı dindirmek olduğu için nemlendirici özelliği olması şart değil; kozmetik anlamda kullanılanların çoğunda ise nemlendirici özellik bir albeni yaratacağından genellikle cilt yapısına göre nemlendirici etki oluyor. Gelelim kremlerin nihai amacına: Kremler faydalı nitelik taşıyan bitki özlerinin son tüketiciye ulaştırılması için kullanılan bir endüstri aracıdır demek yanlış olmaz; bir bitki, dalından koparıldıktan sonra kurur ve işe yaramaz hale gelir. İşte bitki özütünün belirli bir süre daha işe yarar vaziyette kalması için işin içine birtakım karışımlar, teknolojiler katılması sonucunda kremler meydana gelir:) Bu aşamalarda kullanılan kimyasallar da vücutta minimum yan etki yaratacak şekilde uzaklaştırılabilenlerden seçilir; tabi bu konu gelişmişlikle doğrudan ilgili olduğu için yıllar geçtikçe faydalı sandığımız kimyasalların bizlere aslında nasıl zararlar verdiğini de zaman zaman görebiliyoruz. Konu çok geniş. Bu nedenle umarım kafanızdaki soru işaretlerini bir nebze olsun giderebilmişimdir.

Murat Pınar

Boğaziçi Üniv. - Kimya Mühendisliği mezunu Murat Pınar, ilaç sektöründe üretim uzmanı olarak çalışıyor. Onun için merak - gözlem - araştırma üçgeni içinde kendince sağlıklı bir yaşam sürmekten zevk alan bir doğa tutkunu da diyebilirsiniz.