Onlar da tıpkı sizler ve benim gibi çoğu insanın gündelik hayatta kullandıktan sonra gelişigüzel şekilde attığı birer atıktılar, ama geri döndüler!
Hem doğadaki parçalanma süreçlerini es geçtiler, böylece bu parçalanma süreçlerinde doğayı kirli gösterip ona zarar vererek doğal dengeyi bozmadılar hem de doğadan çaldığımız cevherlerin miktarını azalttılar. Çaldığımız diyorum çünkü tüketim toplumu haline geldiğimiz şu günlerde yaptığımız sadece doğanın nimetlerinden faydalanmaktan ibaret ve ne yazık ki bunun karşılığında doğa için hiçbir şey yapmıyoruz. En basitinden şöyle düşünelim; geçtiğimiz on yıllardaki şehirleşme sürecinde betonlaştırdığımız her yeşil alan için şehir dışındaki kıraç bir araziyi yeşillendirseydik vardığımız nokta aynı mı olurdu sizce? Çoğumuz durup düşünsek de cevap pek değişmeyecek.
Hangi atığın ne şekilde geri dönüştüğünü arama motorlarından herhangi birinde aratarak kolaylıkla öğrenebiliriz. Aradığımız bilgiye ulaşmak artık neredeyse bir tık ötemizde, ancak çevremizde o kadar çok uyaran(cep telefonlarımız, her çeşit reklam, diziler, yoğun iş hayatlarımız, promosyonlar, kampanyalar, aylık ödemeler, sosyal medya vs.) mevcut ki hangi etkinliğe ne kadar zaman ayıracağımızı ve bunların önem sıralarını kestiremez olduk. Tüm bunların ötesinde kendi hayatımızı yaşamaya çalışırken üzerinde barındığımız yerkürede ne değişiklikler oluyor bunu düşünebiliyor muyuz?
İşte bu yazı biraz da bizler bu hayat koşuşturmacası içinde oradan oraya sürüklenirken ülkemizde ve dünyada geri dönüşüm adına neler yaşanmış, geri dönüşümde ne durumdayız bunu sizlere özet geçebilmenin derdinde.
İki sene önce, Alman atık enerji şirketlerinden bir yöneticiyle yapılan röportajda Türkiye’nin geri dönüşümde Avrupa’nın çok gerisinde olduğu, hatta Türkiye’de geri dönüşüm seviyesinin %4-5’lerde iken Avrupa’da %40 civarında olduğundan bahsediliyor[1].
Bu üzücü durum geri dönüşüm tesislerinin ülkemiz endüstrisinde payını gün geçtikçe arttırmaya başlamasıyla seviyeyi %25’lere çekmiş durumda. Ülkemizde şu an günde yaklaşık 65 ton çöp açığa çıkıyor ve geri dönüşüm tesislerimizde açığa çıkan bu miktarın yalnızca dörtte biri ayrıştırılıp geri kazanılabiliyor. 2011’de 200 civarlarında olan tesis sayısı ise bugün 500’e yaklaşmış durumda[2].
Tablo çok iç açıcı görünmese de iki yıl içinde almış olduğumuz yol da yabana atılamaz. Bu bağlamda en büyük görev aslında öncelikle çöplerin ilk kaynağına yani evlerimize, sonra da belediyelere düşüyor.
İşe eğitimin ilk yıllarından başlamak gerekirse, çocuklarımıza daha ilkokul çağından başlayarak çöplerini ayrı kutulara atma alışkanlığını kazandırmamız gerekiyor. Yeri gelmişken Doğu Marmara Kalkınma Ajansının desteği ile Sakarya Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan animasyon tam da küçüklerimize örnek olacak cinsten, buyrun izleyin:
[youtube http://www.youtube.com/watch?v=LaniWqt96FM&feature=related&w=480&h=360]
Evlerimizde kendi çabalarımızla yemek artıkları ile dönüştürülebilir artıkları ayırsak dahi burada devreye belediyeler giriyor. AB uyum yasaları kapsamında 2004’te oluşturulan Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği gereği Türkiye çöplerini ayrıştırmak zorunda; belki de bu uyum sürecinin kazandırdığı ivmeyle olsa gerek belediyelerin atık merkezleri ile birlikte yaptıkları işbirliği çalışmaları son birkaç yılda hız kazanmış durumda.
Bu konuda henüz bilinç kazanamamış belediyelerimizin imdadına ise sokaklarda sıkça gördüğümüz çöp toplayıcıları koşuyor. Bu toplayıcılar, gün boyu sokak sokak dolaşıp çöp alanlarındaki tüm torbaları teker teker karıştırarak içlerinden yemek artığı dışındaki dönüştürülebilir atıkları topluyorlar. Bu toplayıcıları konu alan bir tez çalışması yapan İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencileri Işıl Gülkaynak ve Erdem Üngür’e göre sadece İstanbul’da 100 bin sokak toplayıcısı bulunuyor. Türkiye genelindeyse bu sayının 200 bin civarında olduğu tahmin ediliyor.Çevrenizdeki geri dönüşüm etkinliklerine biraz da olsa dikkat etmişseniz, bu etkinliklerin daha çok kağıt çevresinde yoğunlaştığını görürsünüz. Veriler de bunu doğruluyor: Türkiye’de geri dönüşümü en çok yapılan katı malzeme kağıt. Bu sırayı metal, plastik ve cam takip ediyor[3].
Belediyelerin temel olarak yapmakla yükümlü olduğu işleri ve geri dönüşümün temel bilgilerini aşağıdaki videoda bulabilirsiniz:
[youtube http://www.youtube.com/watch?v=YY2Lv8hZKfk&w=480&h=360]
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi – Teknoloji Araştırma Merkezi’nde görev yapan Prof. Dr. Muammer Kaya’nın birkaç yıl önce yayınladığı bir raporda gelecek 10 yılın umut vaat eden sektörlerden birisi de “Çevre ve Geri Dönüşüm” sektörü. Prof. Kaya, bu makalesinde geri dönüşümün gelecek yıllarda gündeme sıkça geleceğini ve gençlerin bu sektöre yardımcı dallara yönelmeleri gerektiğini vurguluyor. Kaya’nın yaptığı araştırmalardaki verilerde özellikle öne çıkansa 2006 yılında Amerika’nın geri dönüşüm sektör hacminin 65 milyar $, direkt çalışan sayısının da 50000 kişi olması. Bu konuda daha alacak çok yolumuz var gibi görünüyor[4].
Geri dönüşüm hedeflerimize varmak için yürüyeceğimiz bu yolda:
- 1 ton plastik atığın geri dönüşümü ile %95 oranında enerji tasarrufu sağlandığını,
- Dünyadaki kağıt tüketiminin yarısı geri kazanılsa, her yıl 8 milyon hektar orman alanının korunabileceğini,
- 1 ton cam atığın geri dönüşümü ile 100 litre petrol tasarrufu sağlandığını,
- Alüminyum atıklar geri kazanıldığında %99 oranında kirletici baca gazı emisyonu azaldığını,
- 1 ton kağıt/karton atığın geri dönüşümü ile 17 ağacın kesilmesinin önlendiğini,
- Bir cam şisenin doğada 4000 yılda, plastiğin 1000 yılda, sakızın 5 yılda, sigara filtresinin 2 yılda yok olduğunu biliyor muydunuz?[5]
NOT: Paylaşılan veriler çoğunlukla evden açığa çıkan geri dönüşüm atıkları üzerinedir. Geri dönüşüm oranlarında e-atık ve sanayideki fabrikaların kendi atıklarını dönüştürmeleri dikkate alınmamıştır.
Kaynaklar:
[1] http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/15865098.asp?gid=373 [2] http://www.trtturk.com.tr/haber/turkiyede-geri-donusum-gercegi.html [3] http://www.sanliurfa.com/haber28159-cop-toplayicilar-ne-kadar-kazaniyor.htm [4] http://www.ogu.edu.tr/bduyuru.aspx?KID=1&DID=245 [5] http://www.tukcev.org.tr [6] http://tr.wikipedia.org/wiki/Geri_d%C3%B6n%C3%BC%C5%9F%C3%BCm—
Meraklısına belgesel tavsiyesi
Biraz vizyonumuzu genişletelim ve dünya ile olan tüm bağlantılarımızı kestiğimizi düşünelim: Issız bir yere gittiğinizi ve size ulaşabilecek herhangi bir kaynağın olmadığını hayal edin; ne su, ne elektrik, ne de herhangi bir iletişim kaynağı…
Ne yapardınız?
Herhalde önce su kaynağı bulur, sonrasında da çevrenizde yiyebilecek bitkiler aramakla işe başlardınız. Sonrasında başınızı sokabilecek bir barınak yapmaya kalkışırdınız. Tuvalet sıkıntınız doğacağından bununla da ilgili bir gider çözümü bulmanız gerekecek vs. vs.
Ne kadar ilginçtir ki Amerikalı bir mimar, hayat keşmekeşinden sıkılarak bu tür bir uğraşa merak sarmış ve şu anda kendi kendine yetebilen ev tasarımıyla yaşamına devam etmekte. Vardığı noktayı görünce, insan başlangıcını ve gelişme aşamalarını da bir bir merak ediyor.
Bu hikayenin geçmişi ve vardığı noktayı merak edenler buradan ilgili belgesele ulaşabilir ve vizyonlarına vizyon katabilirler. Şimdiden iyi seyirler!
Yorum Ekle