Başlık garip gelebilir; ama araştırmanın sonucu tam olarak da böyle. Tabi buradaki “yatırım yapma” biyolojik bir yatırımı kastediyor ve evrimsel antropolojik bir hipoteze işaret ediyor.

Eski Türk filmlerinin bazı klişelerini hatırlayalım:

Kızlar ağa ile ya da zengin bir çocuk ile evlendirilmeye çalışılır. Kimi zaman sevdiği adam sırf fakir diye kız verilmez. Ya da tam tersi: Zengin çocuk fakir kızı sever, ama babası kızdan ve ailesinden şüphelenir. Kızlarına “zengin bir koca bul” diyen anneler de vardır hatta.

Bir de tarihi düşünün: Osmanlı padişahları pek çok kez evlenmişlerdir ama saraya ortak bir aile çıkmaması için evliliklerini Türk ailelerin kızlarıyla yapmamışlardır. Başka coğrafyalarda başka çağlarda kızını bir prens ya da hakanla evlendirerek o prensin, hakanın ülkesinden koruma, imtiyaz alan devletlere de rastlayabiliriz.

Tamam, kabul ediyorum, varsayımsal konuşuyorum belki ama ben bunu söyledim diye bana kızmayın. “Kız verme” aracılığıyla sosyal statü değişimi özellikle ataerkil ve çok eşliliğin yaygın olduğu toplumlarda rastlanan bir gerçek. Peki… Sizce bu durum kız ve erkek doğum oranlarına etki edecek evimsel bir gelişime sebep olmuş mudur?

1970’li yıllarda kızıl geyiklerin beslenme olanakları ile kız/erkek yavrulamaları arasında bir ilişki olduğunu düşünen araştırmacılar beslenme olanakları zayıf olan kızıl geyiklerin dişi yavruladığını, ve olanakları iyi olan kızıl geyikler için de tersinin geçerli olduğunu, yani daha çok erkek yavruladığını buldular. Buna bir açıklama getirmek isteyen ekolojist Robert Trivers ve matematikçi Dan Willard, 1973’te kendi isimleriyle Trivers-Willard hipotezi olarak anılan hipotezi ortaya attılar ve “yoksul aileler kız çocuğuna, zengin aileler erkek çocuğuna yatırım yapıyor olabilir, çünkü kız çocuğu yoksul aile için statü değiştirme şansı yaratır” dediler (1). Başka bir deyişle evrimsel seçilim sürecinde kızlarına iyi “yatırım” yapabilmiş olan ‘güçsüz’ aileler, kızlarının güçlü bir aileye gelin olma yoluyla statü değiştirerek hayatta kalma olasılıklarını arttırıyor ve bu sayede nesillerini sürdürüyor. Bu da dişi yavru sahibi olan ve üstelik ona iyi yatırım yapabilen ailelerin soy devamlılığı konusunda bir avantaja sahip olması anlamına geliyor.

Trivers ve Willard’ın bu hipotezi önce bazı başka gözlemsel çalışmalarla desteklendi. Statünün farklı anlamlar ifade ettiği farklı türlerde ise varyasyonlar arandı. Nitekim makaklar üzerine yapılan bir çalışmada da benzer bulgulara rastladılar: Baskın olmayan makak dişilerinde dişi yavrulama oranı yüksekken, baskın makak dişilerinin ise daha çok erkek yavrusu oluyordu. 2001 yılında Larson ve arkadaşları ise Trivers ve Willard’ı biyolojik bulgularla desteklediler. Araştırmacılar büyükbaş hayvanlarda kanda dolaşan yüksek seviye glukozun erkek blastosistlerin hayatta kalma şansını arttırdıklarını bularak Trivers ve Willard hipotezinin biyolojik mekanizmasını örneklendirdiler (2).

Trivers-Willard’ın hipotezi, özellikle erkeklerin çok eşli olduğu türler/toplumlar için ortaya atılmıştı. Hipoteze göre bu türlerde zengin erkekler pek çok eş sahibi iken, fakir erkekler ya bir eşe sahiptir, ya da hiç eşleşemez. Öte yandan zengin erkekler pek çok dişiyle eşleşirler. Dişiler, yoksul ailenin statü değiştirme ya da hayatta kalabilmesi için anahtar rolü oynar.

2006 yılında Hindistan’daki 1.1 milyon hanede yapılan bir araştırma annelerin eğitim durumu (dolayısıyla da statü) ile erkek çocuk sahibi olma arasındaki ilişkiyi ortaya koydu. 2007 yılında Columbia Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, 48 milyon doğumu ve 310.000 çocuk ölümünü masaya yatırdılar ve evli, iyi eğitilmiş ve genç annelerin daha çok erkek çocuk doğurduğunu, erkek bebek ölümlerinde ise evlenmemiş, genç annelerin öne çıktığı sonuçlarına ulaştı (ancak bu çalışmanın çok güçlü ilişkiler ortaya koyduğunu düşünmüyorum; zira ABD toplumu erkeklerin birden fazla kadınla evlenmelerine izin verilen bir toplum değil). Zira Trivers-Willard’ın varsayımları geçerli olmadığında sonuçlar tutarsız da olabiliyor. Sözgelimi Cameron ve Dalerum, Forbes’un milyarder listesi için de aynı şeyin geçerli olup olmadığına baktılar: Ortada bir ilişki yoktu (3).

Haziran ayında yayınlanan bir çalışma, Trivers-Willard’ın hipotezini insan türü için de doğrular nitelikte. American Journal of Physical Anthropology dergisinde yayınlanan, Michigan Eyalet Üniversitesi’nden Masako Fujita liderliğinde yürütülen çalışma, erkeklerin çok eşli olduğu Kenya kasabalarında 83 anneden alınan süt örnekleri üzerine yapılan bir incelemeyi içeriyordu (4)(5).

Nature dergisinde de yayınlanan araştırmanın sonuçları ilgi çekici: Yoksul annelerin kız çocukları olduğunda verdikleri süt, erkek çocukları olduğunda verdikleri sütten besin değeri ve yağ içeriği açısından daha zengindi.

Kanımca Fujita’nın çalışması daha pek çok topluma uygulanarak enteresan bulgulara ulaşılabilir. Özellikle Türkiye’de bu durumun nasıl olduğunu da merak etmiyor değilim.

Notlar:

(1) İlgili yayın: Trivers, R.L., & Willard, D.E. (1973). Natural selection of parental ability to vary the sex ratio of offspring. Science, 179: 90–92.
(2) Larson, M. et al. (2001). Sexual Dimorphism among Bovine Embryos in Their Ability to Make the Transition to Expanded Blastocyst and in the Expression of the Signaling Molecule IFN-τ. Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America. 98:17; 9677–9682
(3) http://www.plosone.org/article/info:doi/10.1371/journal.pone.0004195
(4) Anthropology: Rich milk for poor girls. Nature, 07 June 2012
(5) İlgili yayın: Masako Fujita, Eric Roth, Yun-Jia Lo, Carolyn Hurst, Jennifer Vollner, Ashley Kendell. In poor families, mothers’ milk is richer for daughters than sons: A test of Trivers-Willard hypothesis in agropastoral settlements in Northern Kenya. American Journal of Physical Anthropology, 2012

Kaynaklar:

1) Science Daily, http://www.sciencedaily.com/releases/2012/06/120621113339.htm
2) Wikipedia
3) http://academiccommons.columbia.edu

yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • “2006 yılında Hindistan’daki 1.1 milyon hanede yapılan bir araştırma annelerin eğitim durumu (dolayısıyla da statü) ile erkek çocuk sahibi olma arasındaki ilişkiyi ortaya koydu.”

    Buradaki ilişki statü durumu yüksek annelerin daha çok erkek çocuğa sahip olması şeklinde mi? Eğer öyleyse bu beklenmedik ve çelişkili bir sonuç, çünkü; Hindistan’ın adetlerine göre evlilik esnasında kız tarafı erkek tarafına dowry adı verilen başlık parası ödüyor. Bu para bir servet ve kız çocuk sahibi fakir aileler için ciddi bir mali yük. Öte yandan erkek çocukları potansiyel bir gelir kaynağı. Bu yüzden kız çocuklarının kürtajla aldırılması veya doğduktan sonra öldürülmesi rastlanan bir durum ve Hindistan için büyük bir sorun. Kız-erkek nüfusu dengesi bozulan Hindistan’da erkek nüfusun kız nüfusa oranı 1.08. Bu oran dünyada genelinde 1.01, Türkiye’de 1.02, Amerika’da 0.97, Çin’de 1.06. Bu durumda Hindistan’da statüsü yüksek annelerin düşük annelere kıyasla kız çocuğuna daha çok sahip olmalarını beklerdim. Hindistan da çok eşli bir toplum değil bu arada.

    • Erdem merhaba,

      Hindistan’ın 1 milyar nüfusa sahip olduğunu düşünürsek, araştırmaya örnek teşkil eden kitlenin çok eşli ya da dowry uygulaması yapılmayan bir yöreden / bölgeden seçilmiş olma olasılığı var. Makaleye ulaşıp direkt olarak incelemedim; sebebini de biliyorsun, zira önceki sayıda sen yazdın :) Aktarandan aktarıyorum. Bu bilgiler ışığında makaleye ulaşırsam yeniden inceleyeceğim. Hindistan gibi nüfusu bol, çok çeşitli insanç sistemleri ve kültürlerin birlikte yaşadığı bir ülkede söylediğin argümanların ülkenin %100’ü için geçerlidir diyebilmek zor olsa gerek.

Tevfik Uyar

Uçak Mühendisi ve Sosyologtur. Yüksek Lisans ve doktora çalışmalarını yönetim psikolojisi üzerine gerçekleştiren Uyar, biri popüler bilim, diğerleri bilimkurgu türünde üç adet kitap kaleme almış, üç adet kitabın çevirisini yapmıştır.