İnsanın aya ayak basmasından 5 yıl önce, 1964 yılında Avusturyalı gazeteci Gerhard Pistor bir turizm acentasının kapısından içeri girip aya bir bilet istedi. Acenta onu kırmadı: 500 Şilin –o tarihte 20 USD- kaparo aldıktan sonra rezervasyonunu gerçekleştirdi… talebi uzay yarışındaki iki ülkeni sivil havacılık sahasındaki bayrak taşıyıcıları Pan Am ve Aeroflot’a iletti. Aeroflot yanıt olarak, ilk uçuş için yer kalmadığını, ikinci uçuş için belki yer olabileceğini söylerken, 2 hafta sonra Pan Am rezervasyonu kabul etti ve uçuş tarihi olarak 2000 yılını verdi.

Bir gezegenlerarası otoyol illüstrasyonu. (Resim: NASA, JPL)

Bir düşünün. Esenler Otogarı’nda ana baba günü. Yolda yürürken birileri kolunuza sarılıp “Mars mı abi?” diye sizi sarsıyor. Arkanızdan biri size sesleniyor: “Jupiter hemen kalkıyor!”. Valizinizi elinizden almaya kalkan görevli tecrübeli, şirket montunuzdan anlıyor Neptün’e gideceğinizi ve “Satürn’e uğramadan, Neptün’e, ekspres gidiyor… Koltuklar tekli…” diyor. Sizi cezbedip, kazanıyor. Daha aşağıda Fatih’ten dolmuşlar var. Nispeten daha ucuz ama dolmadan da kalkmıyor. Sizin aceleniz olduğundan tarifeli seferi tercih ediyorsunuz. Bayram için geldiğiniz baba gezegenini terketmek zor olsa da 2 güne Neptün’de olmak zorundasınız, zira hayatınızı kazanmak için başka bir gezegende iş buldunuz ve bir süredir orada çalışıyorsunuz…

Günümüzün geleceğe bu kısa mizahi yansıması küçük sallardan, deve kervanlarından, bir ada büyüklüğündeki yolcu ya da yük gemilerine, A380 gibi devasa uçaklara ulaşmış, ses bariyerini yıkmış ve güneş sistemini keşfe çıkmış medeniyetimizin sıradaki adımı olabilir.

Öncelikle bu imkana gereksinim duymak için gezegenlerdeki kolonizasyon çalışmalarının tamamlanmış olması, ister kalıcı, isterse geçici ve iş için olsun, orada bir yaşam başlatılması, yüzeylerinde olmasa bile her birinin yörüngesine devasa istasyonlar kondurulması şart. Belki de ilk etapta sadece turizm yapılacak… Ancak başladığı noktadan tüm kıtaya, oradan diğer kıtalara yayılmış insanoğlunun bir gün güneş sistemini de fethedeceğinden şüphe duyan kaldı mı? Jüpiter, Satürn gibi gaz devlerinin yaşamaya elverişli bir toprağı bile olmadığını bilsek de onları şöyle bir dünya gözüyle görmek isteyecek insanlar olmayacağını, güneş sistemimizin pek çok köşesinin turizme açılıp açılmayacağını bilemeyiz.

Bu yazımızda, geçtiğimiz günlerde (22 Mayıs 2012) Falcon 9 roketiyle Uluslararası Uzay İstasyonu’na ilk ticari kargo taşımacılığını gerçekleştiren SpaceX’in rüştünü ispat etmesinin ardından, uzay turizminden ve uzay taşımacılığından bahsedeceğiz.

Biraz Mars kumu, biraz Titan denizi… Uzay turizmi!

Bilimkurgu tarihinde uzayda cirit atmak ile uzay turizmini birbirinden ayırmak gerekiyor. Elbette çok ileri tarihlerde geçen uzay operalarında insanoğlu vızır vızır uzayı gezmektedir. Ancak uzaya çıkışın ve seyahat etmek, bir turizm endüstrisi olarak ilk kez 1957 yılında Robert Anson Heinlein’in “Dünya’dan Bir Baş Belası (The Menace From Earth)” adlı kısa öyküsünde geçer. Pek çok Siberpunk öyküsünde de yörüngedeki lüks otellere yer verilir.

Kimi zaman bilimkurguların geleceğe dair algılarımızı değiştirdiği, kimi zamansa o eserlerin yaratıcılarının insanların gelecek beklentilerinden kaynaklandığı görülür. 1957’de Heinlein ile başlayan uzay turizmi hadisesi ABD ve Sovyetler arasında tutuşulan uzay yarışının da etkisiyle 1960-1970 yılları arasında pek çok hikaye, roman ve filme sirayet etti, uzay yolculuğu heyecanı dalga dalga yayıldı. Hem de öyle yayıldı ki, ABD menşeili havayolu firması Pan Am, ay biletleri satmaya başladı:

Pan Am'ın uçuş bekleyen 93.000 yolcusu için açmış olduğu klübün üye kartı.

İnsanın aya ayak basmasından 5 yıl önce, 1964 yılında Avusturyalı gazeteci Gerhard Pistor bir turizm acentasının kapısından içeri girip aya bir bilet istedi. Acenta onu kırmadı: 500 Şilin –o tarihte 20 USD- kaparo aldıktan sonra talebi uzay yarışındaki iki ülkeni sivil havacılık sahasındaki bayrak taşıyıcıları Pan Am ve Aeroflot’a iletti. Aeroflot yanıt olarak, ilk uçuş için yer kalmadığını, ikinci uçuş için belki yer olabileceğini söylerken, 2 hafta sonra Pan Am rezervasyonu kabul etti ve uçuş tarihi olarak 2000 yılını verdi. Özellikle 1969 yılındaki başarılı Ay inişinden sonra olmak üzere, 3 Mart 1971’e dek tam 93.000 kişi, Pan Am’ın bu müstakbel uçuşlarına yer ayırttı. O tarihten sonra da yeni rezervasyon kaydedilmedi [1][2].

Pan Am hayal ettiği yolculuğu hala gerçekleştiremedi ancak 1999 yılında o güne dek sadece hükümet programları olarak icra edilen uzay yolculuklarının sivilleşmesi ve akabinde ticarileşmesiyle birlikte yeni bir endüstri ortaya çıktı. 90’larda hükümet programları kapsamında hem ABD, hem de Rusya tarafından başta gazeteciler olmak üzere bir takım insanlar uzaya gönderilse de Dennis Tito’nun servet mukabilindeki bir ücreti ödeyip istasyona çıktığı 2001 yılına dek yine de uygulamaya geçmedi.

Dennis Tito, 20 milyon USD ödeyerek, uzay istasyonunun ilk ücretli yolcusu oldu. Heyecanı ve mutluluğu her fotoğrafta yüzünden okunabiliyor. (Fotoğraf: NASA)

1999’da Mir Uzay İstasyonu’na götürecek turist arayan –ve sadece bu amaçla kurulan- MirCorp firmasının ilk müşterisi Dennis Tito oldu. Tito bu göreve hazırlanırken Mir Uzay İstasyonu’nun lağvedilme kararıyla birlikte yönünü Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS – International Space Station) çevirdi. NASA’dan bazı kesimlerin itirazına rağmen MirCorp ve ISS’in acentası Space Adventures arasında bir anlaşma gerçekleştirildi. İlk etapta turistlere açık olması planlanmayan ISS, 2001 yılında Dennis Tito, 2002 yılında Mark Shuttleworth, 2005 yılında da Gregory Olsen tarafından ziyaret edildi. İlk üç yolcu, onar günlük bu turistik gezileri için $20.000.000’u (yirmi milyon USD) gözden çıktılar. 2009 yılına dek aralarında Virgin Galactic adlı bir “uzayyolu” firmasının sahibi de bulunan dört yolcu daha ISS’yi ziyaret ettiler. Bu yolculardan ikisi $35.000.000 ödedi.

Yörünge altı uçuşlar

Uzayı görmeye ayıracak serveti olmayanlar için bazı başka şirketlerin önerdiği, ancak henüz hiç gerçekleşmeyen, nispeten çok ucuz uçuşlar da olacak. Ancak bu uçuşlarda Uluslararası Uzay İstasyonu’nun özel bir konuğu olunmayacak; uzaya şöyle bir bakılıp geri dönülecek. Bu uçuşlar “Yörüngealtı Uçuşlar” olarak nitelendirilecek.

Bir uçuşun “yörüngealtı uçuş” olarak nitelendirilmesi için ilgili aracın en az 100 km irtifaya ulaşması ve elbette yolcularını sağlıklı bir şekilde karaya indirmesi gerekiyor. 100 km’lik bu irtifa Karman Çizgisi olarak adlandırılır ve aerodinamik taşıma kuvveti ile ulaşılacak kabaca en yüksek irtifayı ifade eder.

Yolcularına Karman Çizgisi'ne ulaşmayı 1966 yılında ilk vaat eden girişimci: Uçak/Uzay Mühendisi Robert Truax. (Fotoğraf: Wikipedia)

Yolcularına Karman Çizgisi’ne ulaşmayı ya da onu geçmeyi vaat eden çeşitli firmalar mevcut. Bunlardan ilki –gariptir ama- 1966 yılında Robert Truax tarafından kurulan Truax Engineering firmasıydı ve yeniden kullanılabilen ucuz roketlerle seyahat ettirmeyi amaçlıyordu. Bugün var olan ondan fazla şirket ise bu irtifaya çıkabilecek uçak/mekikler ile yolcularına yakın zamanda bu imkanı sunmayı planlıyorlar. Bugüne kadar 4 araç yörüngealtı uçuş gerçekleştirdi. Hükümet projeleri olan ilk üçü (Mercury, X-15 ve Soyuz 18a) sırasıyla 1961, 1962 ve 1975’te imal edildi ve yine sırasıyla 2’şer, 13’er ve 1’er kez bu irtifaya ulaştılar. İsimlerinden de anlaşılacağı üzere ikisi ABD, birisi Sovyet projesi.

2004 yılında ise hükümet projesi olmayan ilk araç, SpaceShipOne, astronot Mike Melvill tarafından 2 haftalık bir periyotta 2 kere Karman Çizgisi’ne ulaştırıldı. Aynı yıl içerisinde yaklaşık bir ay sonra, 4 Ekim 2004’te astronot Brian Binnie, aracı 112 km. irtifaya uçurdu.

Daha önce uzay turisti olarak da seyahat eden Virgin Atlantic havayollarının sahibi olan Richard Branson’ın Scaled Composites ile müştereken kurduğu Virgin Galactic adlı şirket de yukarıda bahsettiğimiz SpaceShipOne üzerine geliştirilmiş olan iki adet SpaceShipTwo gemisiyle yörüngealtı uçuş hizmeti vermeye hazırlanıyor. Virgin Galactic, bu iki “gemi”sine, Star Trek’in unutulmaz gemisinin adını da yaşatmak üzere, VSS Enterprise ve VSS Voyager isimlerini verdi. Anagemilerin adları ise VMS Eve (Havva) ve VMS Spirit of Steve Fossett (Steve Fossett’in ruhu).

Virgin Galactic firmasının Atılgan'ı: VSS Enterprise (SpaceShipTwo modeli). Fotoğraf: Mark Greenberg/Clay Observatory for Virgina Galactic/AP

Anagemi demişken, bu tip araçların yerden havalanmadığını, başka bir uçaktan yüksek bir irtifada bırakıldığını laf arasında söylemek gerek. Aracın düşük sürüklemeli, yüksek hızlı tasarımının getirdiği kalkış, pist uzunluğu, küçük alanlı kanatlar vb. dezavantajlar, bu dezavantajları bertaraf eden geleneksel uçaklarla ön bir tırmanma gerektiriyor. Bu rakam SpaceShipTwo’nun son testinde 15.200 metre (50.000 ft.) oldu.

Kargo taşımacılığı

Aracın içine yolcuyu dahil ettiğimizde emniyet konusuna verilen önem epey bir artıyor, ve insansız bir araca göre ilgiyi daha çok hakediyor. Uzaya yolcu taşımacılığının kargo taşımacılığından önce ilerlemesi bu mantıkla bakıldığında biraz ters görünebilir, fakat kargo taşımacılığının çalışabileceği müşteri sayısının daha az olduğunu da unutmamak gerek. Yine de kargo taşımacılığı önemli bir yol katetti.

22 Mayıs 2012 tarihinde SpaceX firmasının kendi roketi Falcon 9 aracılığıyla Uluslararası Uzay İstasyonu’na ilk kurye hizmetini vermesi ile, Özel Uzay Kargo Taşımacılığı önemli bir kilometre taşını geride bırakmış oldu. 2006 yılında NASA ile ISS’ye ve ISS’den Kargo Taşımacılığı konusunda sözleşme imzalayan ve 2010 yılında yörüngeye bir aracını sorunsuz gönderip, tekrar döndürebilen şirket, bu yazıyı gördüğünüz tarihten bir gün önce, 31 Mayıs’ta yükünü boşaltıp geri dönüyor olacak. Aynı şirket, 2013 yılında ay yörüngesini dolaşıp geri dönecek kabiliyete sahip Falcon Heavy adlı roketinin üzerinde hala çalışıyor[3].

SpaceX firmasının CEO'su Elon Musk 22 Mayıs 2012'de başarıyla fırlatılan Falcon 9 roketinin önünde. (Space.com)

Yüksek ihtimalle güneş sistemimizdeki diğer gökcisimleri ilk etapta yaşam alanları olarak değil, hammadde temini için kullanılacağından, kargo endüstrisinin orta vadede yolcu taşımacılığından daha geniş bir pazara hitap eteceği ve daha fazla gelecek vaat ettiği tahmin edilebilir.

Sözleşmeye dikkat edin!

Araçların uzaya vızır vızır yolcu taşıdığı günlerin hayali şimdilik fantastik dursa da uzay, isteyenlerin  turistik amaçlarla gezebileceği bir yer haline geldi. Elbette ilk önce bundan imkanları dünya ortalamasının pek üstünde olanlar faydalandı. Bir zamanlar pek çok teknolojik imkan gibi, cep telefonu ile iletişimin de oldukça pahalı olduğunu, ancak teknoloji ilerleyip, oyuncular çoğaldıkça bu imkanın da oldukça ucuzladığını düşünürsek, bir gün bu hizmetin de ucuzlayacağı öngörüsünde bulunabiliriz.

Şimdiden bilet alacaklar Pan Am benzeri bir tezgaha düşmemek için bilet sözleşmesine iyi baksınlar: En azından bilet başkasına devredilebiliyor olsun ki, siz faydalanmazsanız bile, belki çocuklarınız faydalanabilir.

Kaynaklar / Notlar:

[1] The Blade Gazetesi, 23 Temmuz 1989, s.15. Toledo – Ohio, ABD.
[2] Şu an Pan Am tarafından verilen “Aya İlk Yolculuk Kulübü” kartları sahibi yolcular ilgili uçuşun gerçekleşeceği tarihi hala bekliyorlar. Sözleşmeye göre aya yolculuk hakkı bir başkasına devredilemediğinden, muhtemelen Pan Am, tüm potansiyel yolcularının vefatıyla bu yükümlülükten kurtulacaktır.
[3] Spacex.com bülteninden.
[4] Wikipedia.
[5] NASA Jet Propulsion Lab – Web sitesi.

 

yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    • 1991 yılında iflasını açıklayan Pan-Am’ın hisseleri aynı yıl Delta Airlines tarafından satın alınmıştır. Bu durumda Pan-Am’ın borçları Delta Airlines tarafından yüklenilmiş oluyor; ancak bu borçların devir edip etmediğini bu bilet sahiplerinden biri dava açana dek bilemeyeceğiz muhtemelen :)

      İlginiz için teşekkür ederiz.

Tevfik Uyar

Uçak Mühendisi ve Sosyologtur. Yüksek Lisans ve doktora çalışmalarını yönetim psikolojisi üzerine gerçekleştiren Uyar, biri popüler bilim, diğerleri bilimkurgu türünde üç adet kitap kaleme almış, üç adet kitabın çevirisini yapmıştır.