The Mummy (1997)

Mumya denildiğinde çoğumuzun aklına korku filmlerindeki bandajı bol mumyalar gelir. Mısır’da kazı yapan arkeologların kazara buldukları mumyanın lânetini pek çoğumuz izlemişizdir. İlk Mumya filminde şöyle bir replik geçer: ‎“Ölüm sadece bir başlangıçtır.” Bu inanca göre mumyalanan kişi (genellikle firavundur) yüzyıllar sonra rahatsız edilir, o da bunun karşılığı olarak lânetini gösterir. Biz korku film sevenler de büyük heyecanla mumyanın yok edilişini izleriz.

Film endüstrisinin beynimize işlediği mumya ve mumyacılık kavramları bunlar. Bu yazıda ise mumyaları sadece korku öğesi olarak görmenin ötesine geçip, mumyacılığın ne olduğu ve mumyaların nasıl yapıldığı hakkında bilgi vermek istiyoruz.

Mumyalama, aslında “tahnitleme”nin (İng. embalming) bir çeşididir. Bu iki kavram karıştırılsa da birbirinden farklıdır. Tahnitleme, cesedin ilâç yardımıyla muhafaza edilmesidir. Bu işlem için iç organların çıkarılması gerekmez. Mumyalama (İng. mummification) ise, çürümemesi için iç organlarını çıkardıktan sonra cesedi ilâçlama işlemidir. Çürümemesi için işlem görmüş cesede de mumya denir. Mısırlıların ölümden sonra tekrar aynı bedenlere dönüleceği inancı mumyalamanın yaygın olmasının nedenidir.

 

Mısır’da mumyacılığın gelişimi

Mumyalama tekniğinin tarihi, Eski Mısır dönemine kadar uzanmaktadır. Bulunan ilk mumya örneklerinin M.Ö 15. yüzyıla ait olduğu belirtilmektedir. Mısırlılar için ölümden sonra da bedenin muhafazası oldukça önemli olmuştur. İlk dönemlerde cesetlerin bele kadar kuma gömülerek çürümeden korunmasına çalışılmıştır. Fakat zamanla hırsızlık gibi durumlar sebebiyle kapalı mezarlar yapılmaya başlanmıştır. Oda şeklindeki bu mezarlara ölüler eşyalarıyla gömülmüştür fakat çürümenin önünde geçilememiştir. Bu durum da mumyacılığın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bilinen en eski mumyalar krallara aittir. Zaman içerisinde asiller ve halk da mumyalanmıştır.

Mumyacılık Eski Mısır’da zamanla o denli önemli hâle gelmiştir ki, buna bağlı olarak çeşitli meslek grupları ortaya çıkmıştır: Ölü yıkayıcılar, rahipler, kefen bezi üreticileri, mezarcılar, mezar süslemesi yapan ressamlar gibi. Bu grupların fazla olmasına karşın mumyalama işlemi yine de statülere göre farklılık göstermiştir. Krallara yani firavunlara halktan ayrı, çok daha özel bir mumyalama yapılmıştır.

 

Mumyalama işleminin safhaları

Mumyalama işleminin tasviri

Mumyalama işlemi çeşitli aşamalardan oluşan bir işlemdir. Belirli bir düzen dâhilinde adım adım ilerlenmiştir. Kullanılan temel madde zifttir. Mumyalama işleminin ancak hem dini hem de cerrahi birikime sahip rahipler tarafından yapılmasına izin verilmiştir.

Mumyalama işleminde ilk adım cesedin bir süre bekletilmesidir. Bu süre yaklaşık üç gündür. Bunun nedeni, organik yapı taşlarının kendiliğinden yok olmasının beklenmesi olarak açıklanmaktadır. Bekleme süresinden sonraki üç gün boyunca ise vücut potasyum dolu bir alanda bekletilir. Bu işlemden sonra ise vücuttan organların çıkarılması evresine geçilmektedir. Organların çıkarılması, mumyalama tekniğinin önemli ve zor bir evresi olarak geçmektedir. Organlar vücuttan çıkarılacaktır fakat zarar görmemeleri gerekmektedir. Bu noktada iç organlarının düzenini sağlamak için vücudun içine de potasyum verilmektedir. Kimi mumyalamalarda bu çıkan organlar da “kanope” ya da “kanopik” olarak adlandırılan çömlek ve vazolara konularak mumyayla birlikte gömülmüştür.

Organların konulduğu kanopeler

Organların çıkarılmasında ilk aşama kafatasının boşaltılmasıdır. Yani beynin parçalanarak, burun deliklerinden bir çengel ile çıkarılmasıdır. Bu işlemden sonra gözler de yerlerinden çıkarılır ve yerlerine yağlı keten bezleri, cam ya da çakıl taşı konur. Yanakların çökmemesi için de ağız içi çamurla doldurulur. Eski Mısır inancına göre kişi için önemli olan kalptir, kalp hayatın kaynağı olmuştur. Beynin bir önemi yoktur, bu nedenle ilk çıkarılan organdır.

Beynin çıkarılmasından sonra sıra diğer organların çıkarılmasına gelir. Bunun için rahip, obsidyen (bir cam türü) ile vücudun sol tarafını keserek sırayla tüm organları çıkarır. Organlar daha önce de sözünü ettiğimiz kanope içine konulur. Bir tek kalp için durum farklıdır. Kalp, mumyalanarak tekrar vücudun içine yerleştirilir. Bazı durumlarda kanope içinde gömülür.

Bir lâhit

Vücutta organlar çıkarıldığı için oluşan boşluk kokulu bitkilerle temizlendikten sonra kimyon, tarçın, soğan ile karıştırılmış saman ile doldurulmakta ve dikilmektedir. Açılan yerlerin dikilmesinden sonra vücut; keten bezi ile bandajlanmakta sonrasında ise Mısırlıların “Net-jeryt” denilen ve Kahire yakınlarındaki bir vadide bulunan “natron” tozu sodyum karbonat veya sodyum klorür (tuz) ile karıştırılan madde içinde 40 veya 70 gün bekletilmektedir. Böylece vücuttaki nem emilmekte, organik yapı antibiyotik korumaya alınmaktadır. Krallar için bu süre daha uzun tutulmuştur. Bu safhadan sonraki son işlem ise kurutma işlemidir. Kadınların mumyalarının sarıya, erkeklerinkinin kırmızıya boyanması da dikkat çeken bir husustur.

Bu işlemleri geçiren mumya için son hazırlıklar gömülmesine ilişkindir. Ölen kişinin statüsüne göre bu hazırlıklar farlılık göstermektedir. Genel olarak, mumya iç içe tabutlara konur, en son ölen kişiyi tasvir eden lâhite yerleştirilir, bu aşamada ölünün değerli eşyaları, kanope içerisindeki iç organları, onu koruduğuna inanılan küçük heykelcikler de mezara konulur. Bunların dışında önemli bir nokta da ölü kitabının konulmasıdır. Bu kitap, tanrı Osaris’in sorgulamasından geçmesi için ölen kişiye kaynak niteliğinde olacaktır. Mumyaların mezarları oda şeklindedir ve bu odalara “kurgan” adı verilmektedir

 

En ünlü Mısır mumyalarına örnekler

Mısır’da mumyacılık tarihine bakıldığında önemli Mısır krallarının mumyalarına rastlanılmaktadır. Binlerce yıl sonra bulunan bu mumyalar, yalnızca mumyacılığın bilimsel yönünü yansıtmamakta, mevcut dönemin siyasi ve sosyal durumunu da aydınlatmaktadır.

Kraliçe Hatşepsut

Bilinen en ünlü mumyalara örnek olarak iki önemli ismi verebiliriz. Bu isimlerden ilki; Kraliçe Hatşepsut’tur. Kraliçe Hatşepsut bilinen tek kadın firavun olarak Mısır tarihinde önemli bir yere sahiptir. M.Ö. 1458 yılından günümüze ulaşan bu mumya 1903 yılında Krallar Vadisi’nde bulunmuştur.

Firavun Tutankamon

Ünü oldukça büyük olan diğer isim ise Tutankamon’dur. Tutankamon’un mumyası yaklaşık 85 yıl önce Krallar Vadisi’nde bulunmuştur. M.Ö. 1323 yılında kadar hükümdar olan firavunun mezarından çıkanlar günümüzde Kahire Müzesi’nde sergilenmektedir.

Mumyacılık ve mumyalar; sosyal bilimlerin yanı sıra insan bedeni üzerindeki değişimler, ölümden sonra bedenin çürümemesi için kullanılan maddeler itibariyle bilim tarihi açısından da önemli bir araştırma konusu olmuştur. Günümüzde DNA testi sayesinde kimlikleri tespit edilebilen mumyalar (özellikle firavunlar) dönemlerinin kültürel mirasını da bugüne ulaştırmaktadır.

 

Kaynaklar

  • http://tr.wikipedia.org/wiki/Mumya
  • http://www.reshafim.org.il/ad/egypt/funerary_practices/embalmers.htm
  • http://www.ancientegypt.co.uk/mummies/story/main.html
  • http://www.tarihpedia.com/misir_mumyalama.html

yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sinem Doğan

İstanbul Üniversitesi Bilgi Belge Yönetimi&Sosyoloji bölümlerinden mezun olduktan sonra İşletme Yönetimi/Yönetim ve Organizasyon alanında yüksek lisans yapmıştır. Şuan da reklam sektöründe çalışmaktadır.