Eski İskenderiye’ye ait temsili resim

Akdeniz’in kalbi Mısır’da bir kent… Bu kentte Antikçağ’ın en ünlü bilim merkezi…Karşınızda Antikçağ’ın İskenderiye Kütüphanesi. 

 

İskenderiye… Daha çok tarih derslerinde ismini duyduğumuz, adını Büyük İskender’den alan, feneriyle ünlü, Mısır’da bir liman kenti ama aynı zamanda bir dönemin ünlü bilim adamlarına ev sahipliği yapmış bir bilim yuvası olmasıyla da bilim tarihi için oldukça önemli bir yere sahip bir kent.

Bu yazıda İskenderiye’nin nasıl bir bilim merkezi haline geldiği, İskenderiye Kütüphanesi’nin ve müzesinin kapsamı, burada hangi bilim dallarında çalışmaların yapıldığı, kütüphanenin nasıl yakıldığı hakkında kısaca bilgi vermek istiyoruz.

Bundan yüzyıllar önce Büyük İskender’in başa geçmesiyle Akdeniz’de güçlü bir dönem başlamış, onun kurduğu İskenderiye de önemli bir liman kenti olmuştur. Büyük İskender’in ölümünden sonra yönetimi ele geçiren Ptolemaios I. Soter’in ilk olarak İskenderiye’de bir kütüphane ve müze kurması  bu liman kentini aynı zamanda bir bilim kenti haline getirmiştir. Tarihe baktığımızda bilimsel gelişmelerin ortaya çıkışı büyük ölçüde toplumların bilime olan yaklaşımları ve yöneticilerin bilimi desteklenmelerine bağlıdır. Soter’in İskenderiye’de bilimin gelişimini destekleyici olarak kütüphane ve müze kurması bu noktada oldukça ilgi çekicidir.

İskenderiye’nin kütüphane ve müzesi o dönemin en ünlü merkezi haline gelmiştir. Bir kütüphane düşünün; bu kütüphanede ve ona bağlı müzede o dönem bilinen tüm ülkelerdeki hayvan ve bitkilerin bir örneği olsun, rasathane ve botanik bahçesi kurulsun ve içerisinde farklı bilim dallarının öğretildiği evler olsun. Böyle düşünüldüğünde kütüphane ve müzenin büyük bir kompleks yapı oluşturduğunu söyleyebiliriz. Helenistik kültürün temelinin atıldığı bir kent olan İskenderiye’nin o dönem gözde olmasını sağlayan şey; bu kütüphane ve müze olmuştur.

Antikçağ’da en büyük dermeye sahip kütüphane

İskenderiye Kütüphanesi’nin içine dair temsili resim

İskenderiye Kütüphanesi Antikçağ’ın en büyük dermesine sahip kütüphanesi olmuştur. Yaklaşık olarak 900.000 el yazmasına sahip olduğu belirtilen kütüphanede geniş bir çalışan kadrosu da yer almıştır. Eserlerin papirüslere yazılarak rulo şeklinde saklandığı belirtilmektedir.

Kral tarafından desteklenen kütüphanenin yayınevi görevi de görmüş olduğu rivayet edilmektedir. Yunan, Akdeniz, Ortadoğu, İran gibi medeniyetlere ait pek çok el yazması eserin Yunanca çeviri ve kopyaları burada hazırlanmıştır. İskenderiye Kütüphane’sinin dermesini geliştirmeye büyük önem verilmiş,  gerektiğinde uzak bir yerden bir el yazması eser alabilmek için büyük meblağlar ödenmiştir.

 

İskenderiye Kütüphanesi sayesinde bilimin gelişimi     

İskenderiye gerek coğrafi konumu gerekse kütüphanesi sayesinde dönemin ünlü bilim adamlarının merkezi haline gelmiştir. Kütüphane olarak adlandırdığımız komplekste yer alan bilim evleri farklı branşlardan birçok bilim adamını ağırlamış ve bilimin gelişiminde önemli rol oynamıştır.

Bu bilim adamlarının bazılarına örnek verecek olursak; ilk söz etmemiz gereken isim; Öklides’tir. Öklides kütüphane içerisinde en büyük matematik okulunu kuran, Batı’da geometri eğitiminin temelini oluşturan “Elementler” ( Stoikheia) adlı eseri hazırlayan isimdir.

Apollonios da matematik okulunun önemli bir üyesi olmuştur. “Konikler Hakkında” isimli kitabında elips ve parabolleri inceleyen Apollonios bu eseriyle sonraki dönemler için önemli bir yere sahiptir. Bunun yanı sıra irrasyonel sayılarla da ilgilenmiş, astronomiye de ilgi duymuş ve özellikle ay üzerinde çalışmalar yapmıştır.

İskenderiye Kütüphanesi’nin önemli bilim adamlarından Arkhimedes’in temsili fotoğrafı

Arkhimedes; Mekanik okulunu kurmuş ve “Arkhimedes Burgusu”nu bulmuştur. Arkhimedes Burgusu; su çekmeye yarayan, içinde helezon şeklinde silindirler olan bir alettir. Mekanik dahisi olarak anılan Arkhimedes’in bir rivayete göre gök cisimlerini resmetmek için gökküreler, bir cins plantaryum inşa ettiği söylenmektedir. Matematik alanında da deha olan Arkhimedes dairenin alanını hesaplamada kullanılan “pi” sayısını da bulan kişidir. Yine su saatlerini bulan Ktesibios ve daha çok mekanik oyuncaklarla ilgilenen Hero da mekanik okulunun önemli temsilcileri arasında yer almıştır. Bu okulda yol uzunluğunu ölçmeye yarayan “Odometre”, yer ölçümü için kullanılan “Dioptra” gibi aletlerin bulunması oldukça önemlidir.

İskenderiye Kütüphanesi tıp alanında da önemli isimlere ev sahipliği yapmıştır. Bu isimlerin başında Herofilos gelmektedir. Herofilos pratisyen hekim ve hoca olarak büyük ün kazanmış bir isimdir. İskenderiye içerisinde yaptığı kadavra incelemelerinin yanı sıra beyin, sinir sistemi, nabız, perhiz gibi alanlarda yaptığı incelemeler de önemlidir. Herofilos’tan sonra şüpheli ölümlerden sonra ölüm nedeninin bulunması için otopsi yapılması gerektiğini öne süren ve solunum üzerine araştırmalar yapan Erasistratos, tıp alanındaki bir diğer önemli isim olmuştur.

İskenderiye Kütüphanesi bünyesinde astronomi ve bu alanda çalışmalar yapan bilim adamlarına da değinecek olursak; bu isimlerin başında Baş Kütüphaneci Eratosthenes’in olduğunu söyleyebiliriz. Eratosthenes’in yer yuvarlağına dair yaptığı gözlemler, güneş üzerine yaptığı çalışmalar önemlidir. Yazdığı “Coğrafya” isimli eseri uzun süre temel eser olarak kullanılmıştır.  Yine önemli bir gözlemci astronom olan Hipparkos ve Batlamyus astronomi okulunun diğer önemli temsilcileri olmuşlardır. Batlamyus’un optik üzerine yaptığı incelemeler, Yunan astronomisinin geniş bir özeti niteliğinde de olan eseri “Almagest” bilim tarihi açısından önemlidir. Yine geometri alanında da önemli çalışmalara imza atmıştır.

İskenderiye Kütüphanesi tüm bu çalışmalar ve bilim adamları sayesinde diğer bölgelerden gelen farklı gruplara da dönem dönem ev sahipliği yapmıştır. Kütüphane içerisinde bulunan okullar aynı zamanda dışarıdan gelenlere ders verilen kurumlar olmuştur.

 

Bilimin tarihinin talihsiz olayı; İskenderiye Kütüphanesi’nin yakılması

İskenderiye Kütüphanesi’nin temsili resmi

Kitaplar tarih boyunca bilginin kaynağı olarak, en değerli materyallerdir fakat olumsuz bir durumda da ilk zarar gören de yine onlardır. Tarih boyunca farklı coğrafyalarda olsa da benzer durumlarla karşılaşmak dikkat çekicidir. Antikçağ’ın büyük bilim merkezi; İskenderiye Kütüphanesi’nin sonu trajik olmuştur; kütüphane yakılmıştır. Kütüphanede bulunan el yazmalarının büyük bir kısmı bu şekilde yok olmuştur.

Kütüphanenin yakılmasına ilişkin çeşitli savlar öne sürülmektedir. Bunlardan en bilineni; Mısır’ın M.Ö 47 yılında Julius Sezar tarafından kuşatıldığı sırada kütüphane zarar görmüş, eserlerin birçoğu yok olmuştur. Bu olaydan kurtulan diğer kaynakların ise hristiyan inancına geçildikten sonra, paganizmi yayan nitelikte olmaları nedeniyle yok edildikleri belirtilmektedir. Bu olayın olduğu tarih 391 yılı olarak belirtilmekte ve kütüphaneden kalan tüm eserlerin şehrin hamamlarında yaktırıldığı söylenmektedir.

İskenderiye Kütüphanesi’nin yakılması; çok net bir bilgi olmasa da sonraki yüzyıllarda, farklı kültürlerde bilginin yayılmasını engellemek amacıyla yapılanlarla önemli bir benzerlik göstermektedir. Bilginin yayılması; bilgi kaynaklarının ortadan kaldırılmasıyla engellenmeye çalışılmıştır.

Günümüzde İskenderiye Kütüphanesi, eski kütüphanenin olduğuna inanılan alanda tekrar inşa edilmiş ve 2002 yılında hizmete açılmıştır. Eski kütüphaneye benzer büyüklükte inşa edilen kütüphane görkemiyle göz kamaştırsa da yitirilen değerli el yazmalarının bir benzerine sahip olmaması sebebiyle maalesef eski kütüphanenin yerini asla tutamayacaktır.

Kaynakça:

yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Önemli bir konuya değinmişsiniz teşekkürler.
    Okuduğum bir kaç kaynakta İskenderiye Kütüphanesinin yakılması ile; eski Mısır öğretilerinin, tarih öncesinden saklanan el yazması gerçeklerin ve bilinen eski tarihin komple yakıldığını, bunun Vatikan ile ilişkili olduğunu, eski bilgilerin bilinmeyerek, beklenen 2012 katastrofisine ait tüm bilgi belge ve kayıtların yok edilmesinin sağlandığını anlatıyordu. Özellikle medeniyetin yayıldığı, Piramitler gibi gizemi anlaşılamayan yapıların olduğu, mısır tanrıları vs gerçekliklerinin olduğu bir bölge olması dolayısıyla, bölgenin önemini de dikkate alırsak bu gerçek olabilir mi?
    her ne kadar Allah’ın gönderdiği kitap bize yeter, başka kitaba gerek yok mantığıyla yakıldığına inanılsa da (ben de öyle düşünüyorum), bazı bilgilerin öğrenilmesine engel olmak isteyen gizli örgütler tarafından yakılmış olma ihtimali var mıdır?
    Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
    Teşekkür ederim.

  • Merhaba Bora Bey;
    Öncelikle değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim.

    Bahsettiğiniz konu ilgili benim şahsi fikrim şu şekilde; İskenderiye Kütüphanesi o dönemin en önemli dermesine sahip. Konumuyla da ilgili özel bir yere de sahip dermesinde Antikçağ’ın en ünlü bilim adamlarının eserleri var. Genel kanı, putperestliği yayan kitapların olması nedeniyle yakıldığı; bu konudaki kaynaklara bağlı olarak ben de buna katılıyorum. Sizin ifade ettikleriniz de bu konuda öne sürülen başka savlar olabilir. Bu konuda maalesef çok net bir şey söylemek mümkün değil, bu konuda bir çok fikir öne sürülmüş biz en güçlü olanına yer verdik. Her ne amaçla olursa olsun böylesine büyük bir hazinenin yok olması bilim tarihi açısından talihsiz bir olay.

    Tekrar katkınız için çok teşekkür ederim.

    • Batılı oryantalistlerin bile karşı çıktığı bir iddaadır bu. Duygusallık yapmak ve bu iddayı yalanlamak derdinde kesinlikle değilim. Mısırın yerlileri ile Hristiyanlar arasında çıkan arbede de çıkan yangının neticesi olduğunu okumuştum İtalyan bir tarihçinin makalesinde.

  • bende İskenderiye kütüphanesini en son Hz Ömer’in “Eğer o kitaplarda yazılanlar Kuran’da varsa gereksizdir yakın, Kuran’da yoksa uygun değildir yakın” diyerek yaktırdığını okumuştum bir çok kaynakta ama burda hiç söz edilmemiş.

  • “Bernard Lewis konu hakkındaki makalesinde, kütüphanenin Müslümanlar tarafından yok edildiği hikâyesinin doğruluğunu Alfred J. Butler, Victor Chauvin, Paul Casanova ve Eugenio Griffin gibi Batılı ilim adamlarının reddettiğini yazmaktadır. (Mostafa El-Abbadi ve Omnia Mounir Fathallah, What Happened to The Ancient Library of Alexandria?, Brill, 2008, sayfa 214). 850 lerden sonra başlayan İslam medrese sistemlerinde Eski Yunan ve latin eserleri Arapça’ya çevrilmiş, oradan da Avrupalar kendi dillerine aktarmışlardır. Astronomi, matematik, felsefe, coğrafya ve tıp gibi ilmi eserlerden müslümanlar faydalanmışlardır. İslam ve Türklerin fetihlerinde kitap yakma, kütübhane yıkma gibi bir gelenek yok bildiğim kadarıyla. Batı, kendi pisliklerini ört-bas için suçu müslümanlara aktarmayı çok iyi bilir. Bugün Avrupa’daki Öklit, Pisagor gibi bilginlerin eserlerinin ilk kaynağı Bağdat Medreseleri’nde yapılan Arapça çevirilerdir. Bunu Alman kaynakları da doğrular.

Sinem Doğan

İstanbul Üniversitesi Bilgi Belge Yönetimi&Sosyoloji bölümlerinden mezun olduktan sonra İşletme Yönetimi/Yönetim ve Organizasyon alanında yüksek lisans yapmıştır. Şuan da reklam sektöründe çalışmaktadır.