Bu bir sevgililer günü özel yazısıdır:
“Hiçbir adres bilmiyordum.”
Oğuz Atay’ın “Demiryolu Hikayecileri” [1] öyküsü “ülkenin büyük şehirlere uzak bir dağbaşı kasabasında, bir demiryolu istasyonunda çalışan üç hikayeci”nin belirsiz bir savaşın gölgesinde yaşadıklarını anlatır. Bir yahudi, bir genç kadın, istasyon şefi ve öykünün esas kahramanı (adını öğrenemeyiz) hikayenin temel direklerini, istasyon ise arka planını oluşturmaktadır. Hikayeciler yoklukla mücadele etmekte ve savaş ortamında hikayelerini satarak para kazanmaya çalışmaktadırlar. Ama tren yolcuları, hikayeleri savaş döneminde lüks olarak görmekte ve fazla para vermek istememektedirler. Başka zenaatları ve gidecek yerleri olmayan hikayeciler gitgide bir yokoluşa doğru sürüklenirler. Hikayenin sonuna doğru kahramanımız istasyonda yalnız kalır, yapayalnız. Ve okuyucuya şöyle seslenir:
“… Bir mektup yazmak istiyordum, ama adres bilmiyordum. Yani hiçbir adres bilmiyordum. Bana inanmazlardı, bunun için utanıyordum. Bana herhangi bir adres söyler misiniz? diyemezdim. Oysa herhangi bir adres yeterliydi benim için. ….. “Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?”
Bu kadar popüler olmak nasıl bir duygu?
1930’lu yıllarda genç bir delikanlı kalabalık bir ev partisinde eğlenmekte, yeni tanıştığı bir kızın omzuna elini koymak ve sarılmak için çeşitli cambazlıklar yapmaktadır. Genç delikanlının ismi yıllar sonra çok duyulacaktır, dünyanın gelmiş geçmiş en çok tanınan fizikçilerinden olacaktır ancak o yaşlarda ve o çevrede ondan daha çok tanınan biri vardır. Kendisinden daha çok tanınan kişi genç bir kızdır. Parti devam ederken duyduğu sesler üzerine başını çevirir:
“Arlene geliyor, Arlene geliyor.”
Arlene kim bilmemektedir ve neden bu kadar popüler olduğunu da. Kendisini görünce neden popüler olduğunu anlar. Kendi sözleri ile: “Arlene çok ama çok güzeldi; neden bu kadar ilgi gördüğünü anlayabiliyordum.” [2]
Arlene gerçekten çok güzel bir genç kadındır. Herkesin yanına yaklaşmak, sohbet etmek ve dans etmek istediği bir kızdır. Okul gazetesi editörüdür, çok güzel piyano çalmaktadır, sanat ve dekorasyon konularında çok yeteneklidir. Arlene Feynman için tam bir bütünleyicidir, Feynman’ın olamadığı her şeydir. Hiçbir sanat yeteneği olmayan, utangaç ve sadece bilim adamı olmaya çalışan bir genç için Arlene bambaşka bir dünyadır. Sanki birbirlerini tamamlamak için yaratılmışlardır.
Feynman ilk görüşünden sonra defalarca Arlene’e yaklaşmaya çalışır ama hep önü kesilir. Bir şekilde ona yaklaşmanın yolunu bulmaya çalışır hep ve en sonunda başarır. Ancak bu daha ilk karşılaşmada ağzından, kendi deyişi ile, “samimi” ama aslında gayet cesur bir soru çıkar: “Bu kadar popüler olmak nasıl bir duygu?”
Birbirimize asla yalan söylemeyeceğiz
Her ne kadar yaklaşmayı becermiş olsa da, Feynman uzun sure Arlene’in hayatına giremez. Ne zaman beraber bir yere gitseler başka erkekler Arlene’e ilgi göstermekte, onu dansa davet etmekte ve o zamanlar utangaç bir karakteri olan Feynman bir türlü Arlene’e açılamamaktadır. (Meraklısına notlar-A) Utangaçlığı yüzünden Arlene Feynman’dan başka bir erkek ile flört etmeye başlar, her ne kadar uzaktan uzağa onu beğense de.
Feynman ne yapacağını şaşırmıştır. Arlene’e yakın olabilmek için onun katıldığı kulüplere üye olur, onun gittiği etkinliklere yazılır hep. Ve en sonunda bir gün şansı döner. Arlene erkek arkadaşından ayrılmıştır ve ilk fırsatta Feynman’ı eve ailesi ile yemeğe davet eder. Feynman için bu aldığı en güzel davettir o güne kadar.
Arlene ile Feynman artık beraberdirler. Birbirlerini tamamladıkları gibi birbirlerinin kişiliklerini de şekillendirmeye başlarlar genç yaşta. Daha yolun başında birbirlerine söz verirler: Daima birbirlerine karşı dürüst olacaklar ve her şeyi apaçık konuşacaklardır. Birbirlerine asla yalan söylemeyecek ve birbirlerini kandırmayacaktırlar.
Feynman ve Arlene kimsenin yaşamadığı bir aşkı ve ilişkiyi yaşamaya başlarlar. Birbirlerine çok düşkündürler ve her anlarını bir arada geçirmeye çalışmaktadırlar. Birbirlerine düşkünlükleri Feynman’ın ailesini endişelendirmektedir, zira oğullarının kariyerinin etkileneceğini düşünmektedirler ancak ses çıkarmazlar. Birbirlerine o kadar düşkündürler ki Feynman ilk yaz tatillerinde Chrysler’de araştırma işi bulduğunda Arlene ona yakın olmak için yakındaki bir kasabada geçici iş bulup çalışır.
Feynman MIT’yi kazandığında aklında sadece mezun olduktan sonra Arlene ile evlenmek vardır. İki genç çok güzel bir aşk masalını taçlandırmak için sabırsızlanmaktadırlar. Aileler de artık gençlerin birbirine aşkını kabul etmiştir. Ancak Feynman’ın deyimi ile o yıllar bugünkünden çok farklıdır ve Feynman’ın evlenmek için önce kariyerinde biraz ilerlemesi gerekmektedir. Ancak bu onlar için sorun değildir, birbirlerini beklemek için söz vermişlerdir. Feynman MIT’de önce matematik okur, sonra fiziğe kayar ve daha lisans öğrencisi iken doktora düzeyinde konulara hakim olur. Mezuniyeti ile beraber önünde parlak bir kariyer vardır ve evliliği de yakındır artık. Ancak hayat önlerine ufak bir engel çıkarır. Evlilik kararlarını bir anda hızlandıran bir engeldir bu.
Richard, gerçek hastalığım ne?
Feynman’ın MIT’den mezun olduğu sene Arlene’in boynunda bir şişlik tespit edilir. Arlene endişelenmez. Amcası doktordur ve ona muayene olduğunda amcası da endişelenecek bir şey olmadığını, biraz omega yağı sürerek iyileştirebileceğini söyler. Gerçekten de şişlik iner ancak bir süre sonra tekrar nükseder ve bu sefer Arlene ateşlenir de. Doktorlar bu sefer tifo’dan şüphelenirler ve Arlene’i karantinaya alırlar. Feynman sıkılmıştır, doktorları kendi kısıtlı tıp bilgisi ile sorgulamaya başlar. Ancak hem kendi ailesi hem de Arlene’in ailesi Feynman’a aynı cevabı verirler:
“Feynman, onlar doktor ve bu işi biliyorlar. Sense sadece nişanlısısın.” [4]
Feynman inatçıdır ve doktorların hastalığı düzgün teşhis edemediğine inanıp kütüphanede bulabildiği bütün tıp kitaplarına gömülür. Karşısına çıkan ilk hastalık “lenf bezlerinde tüberküloz”dur. Düşünür ve bunun olamayacağına karar verir. Zira teşhisi çok basittir ve doktorların bunu gözden kaçıramayacağını düşünüp daha karmaşık hastalıklara doğru okumayı sürdürür. Onlarca hastalık arasından bir tür lenf kanseri olan Hodgkin öne çıkmaktadır. En doğru teşhis Hodgkin hastalığı gibi gözükür Feynman’a. Ancak tüberküloz da olsa, lenf kanseri de (Hodgkin) olsa bütün hepsi aynı kapıya çıkar: Arlene’in hastalığı tedavi edilemezdir.
Feynman iki aileye de nişanlısına gerçeği söylemesi gerektiğini ve dolayısı ile hastalığı açıklayacağını söyler. Ancak aileler Feynman’ı engeller, hasta ve ölmekte olan bir insana hastalığını söylemenin büyük bir kötülük olacağını söylerler. Arlene’e başka bir hastalık söylenecektir ve talihsiz kızın son zamanlarını rahat geçirmesi sağlanacaktır. Feynman karşı çıkar, Arlene ile olan ilişkilerinde yalan olmamalıdır. Aileler Feynman’a baskı yaparak yalan söylemesinin doğru olacağına inandırmaya çalışırlar. Feynman gördüğü baskı karşısında yalan söylemeyi kabul eder ancak bir veda mektubu da hazırlar. Çünkü Arlene onun yalan söylediğini anlarsa kendisinden ayrılacaktır, buna emindir. O an mektubu vererek aslında yalan söylemek istemediğini göstermek istemektedir.
Feynman Arlene’in hastane odasına gittiğinde ailelerin önünde ona farklı bir hastalık söyler, Arlene rahatlar veya rahatlarmış gibi görünür herkesin önünde. Ancak bir süre sonra başbaşa kaldıklarında sorar:
-Richard, sana yalan söyletiyorlar bunu anlayabiliyorum. Richard, gerçek hastalığım ne?
– Lenf kanserisin, ne yazık ki ölümcül.
– Aman allahım, yazık sana. Deminki yalanı söyletmek için çok baskı yapmış olmalılar sana.
– Bana kızmadın mı yani? Hem hastalığın da sana söylenenden daha kötü.
– Kızdım elbet, ama sakın bir daha bana yalan söyleme olur mu? Eh ne yapalım, hastalığımı kabullenmem lazım. Ne yapacağımıza bakalım bu konuda.
Artık Karı Kocasınız – Gelini Öpemezsin
Teşhise göre Arlene’in iki yıl ömrü kalmıştır, hastalığın dalgalı seyredeceği bir iki yıl vardır önlerinde. Hemen bir plan yaparlar, Richard bitirmek üzere olduğu doktorasını bırakacak ve devrin fizikçiler için en büyük işverenlerinden Bell laboratuarlarına başvuracaktır. Queens’te ufak bir daire tutacaktırlar, iki sene küçük bir evde yaşayacaktır iki aşık. O öğlen hemen New York’ta evlenmeye karar verirler. Ancak sürpriz bir haber alırlar
Arlene’in doktorlarından birinin ısrarla istediği lenf biyopsisinin sonucu gelmiştir. Sonuçlar çok nettir: Arlene lenf kanseri değildir, lenf bezlerinde tüberküloz vardır. Herkes çok şaşırır ama en çok Feynman şaşırır. Zira Feynman’ın kendi koyduğu ilk teşhis budur ama doktorlar gözden kaçıramaz diyerek atlamıştır. O yıllarda bu hastalık ta tedavi edilemezdir ama gene de kanserden iyidir, hastalar iyi bir bakım ile yedi seneye kadar yaşayabilmektedir. Ancak tüberküloz’un bulaşıcı yapısından dolayı kesinlikle fiziksel temas yasaktır, öpüşemeyeceklerdir bile. Bu sefer evlenmelerine aileler kesinlikle karşı çıkar. Arlene’in yakın temas ile bulaşan bu kadar ciddi bir hastalığı varken nasıl evlenirler? İki aile de endişelenmektedir, evlenmemeleri için baskı yapar. Baskılar sonuç vermez. Richard ile Arlene kararlarını vermişlerdir. Feynman ailelere “Evlenmiş olsaydık ve onun tüberküloz olduğunu sonradan öğrenseydim boşanır mıydım? O zaman nasıl bir koca olurdum” der.[5]
Richard ve Arlene 29 Temmuz 1942’de belediye binasında bir muhasebeci ve arşiv memurunun şahitliğinde evlenirler. Nikah memuru gülümseyerek: “Artık evlisiniz, birbirinizi öpebilirsiniz” der. Gelin ve damat birbirlerine bakakalırlar. Feynman karısını uzanıp yanağından usulca öper. Nikah memuru bunu gençlerin utangaçlığına verir.
Başkalarının ne düşündüğünden sana ne?
Feynman ve Arlene artık evlidir. Arlene bütün haşarılığı ve iyimserliği ile hastalığına meydan okumakta, Feynman da karısını rahat ettirmek için elinden geleni yapmaktadır. Savaş zamanıdır, şartlar gittikçe zorlaşmaktadır. Genç fizikçi devletin verdiği 18 dolar ek yardımı karısına daha iyi baksınlar diye her ay hastaneye bağışlar. Başhekim bunu yapmak zorunda olmadığını söyler ama Richard karısı için en iyisini istemektedir, gene de bağışlar o 18 doları.
Arlene kocasına karşı müthiş sevgi ile doludur. İlk mektuplaşmalarının birinde [7] şöyle yazar:
“ Richard, sevgilim, seni seviyorum; belki sana söylediğimden de çok. Belki de (hastalığa rağmen) hala yaşamımızla ilgili mutlu planlar yapabiliriz. Benim için bir şeylerden feragat etmeni istemiyorum. Benim mutluluğumun dışında aslında seninkini düşünmeliyiz ………… Aşkım, seni seviyorum. Eğer seni eleştiriyorsam bile, unutma, herkes farklı şekilde sever. …… Aşkım daima sana ait olacağım ve daima seni seveceğim. Nerede ve ne zamanda olduğu önemli değil.
Senin
Putzie’n (Şaşkının, M.N – B) “
Arlene aynı zamanda şakacı bir karakterdir. Bir gün Feynman’a her birinin üzerinde “Richard, sevgilim. Seni seviyorum, şaşkının” yazan kalemler gönderir. Feynman akademik çevrede bunun yanlış anlaşılacağını ve ciddiyetine gölge düşüreceğini düşünerek kalemlerin üzerindeki yazıları tek tek siler. Bunu öğrenen Arlene çok üzülür ancak gene kendi yöntemleri ile Feynman’a ders verir. İngilizce argosunu kullanarak her gün Feynman’a bir “yemiş” ismi ile seslenerek taşlama şiirler yazar. “Başka insanların düşünceleri niye umurunda ki?” başlığı ile başlayan şiirlerin bir kısmının Türkçe çevirisi şöyledir:
“ Sevdiğim şeyler hoşuna gitmiyorsa hoşuna
Ne diyeyim, dostum, yazıklar sana!
Gönlün dönmüşse tuhafiye dükkanına
Ve gizlice ayna oluyorsa sana yaraşana
Ne diyeyim dostum, yazıklar sana”
Feynman mesajı almıştır. Başkalarının ne düşündüğü umrunda olmamalıdır. Feynman bu felsefeyi hızla benimser, biraz da Arlene’e olan aşkından. O kadar ki herhalde tüm fizikçiler içinde en umursamaz ve dosdoğru konuşanlardan biri olur. Yıllar sonra en çok satanlar listesine girecek kitabın da adı olur: “Başkalarının ne düşündüğü niye umrunda olsun?” (M.N. -D)
Karısı ile ilgilenirken bir yandan da akademik kariyerinde ilerlemeye çalışır hızla Feynman. Zaten yeterince dikkatini çekmiştir devrin büyük fizikçilerinin. Özellikle de Oppenheimer’ın. Oppenheimer devrin bütün fizikçilerini “Los Alamos”ta özel bir proje için toplamaktadır: Manhattan Projesi. Einstein’in “e=mc^2”’si gerçeğe bürünecek ve ölüm saçacaktır “atom bombası” olarak. Oppenheimer Feynman’ı teorik bölümde çalışması için ikna eder. Feynman karısının hastalığını belirtir ancak hızla çözülür sorun. Karısı Albequarque’de bir sanatoryumda kalacak, Feynman istediği gibi karısını ziyaret etmeye gidebilecektir. Feynman işi kabul eder.
Tüm bunlara katlanmamın yegane sebebisin
Feynman karısını sanatoryuma yerleştirdikten sonra hızla projeye verir gücünü ve dikkatini. Arlene ise kocasından uzak bir hastane odasında kendisini oyalamak için sürekli bir şeyler düşünmektedir. Kocasına tapmaktadır, onun için her şeyi yapabileceğini göstermek ister. İlk ayrı kaldıkları doğum gününde Feynman çalıştığı binadaki herkesin posta kutularında özel baskı bir gazete görür. Bütün gazetelerin başlığında büyük puntolarla “Bütün Ulus Profesör Feynman’ın doğum gününü kutluyor” yazmaktadır. Herkes posta kutusundaki gazeteleri ve başlığını görünce gülmektedir. Arlene muzipçe ve coşkulu bir şekilde sevgilisinin doğum gününü kutlamıştır. Feynman utandığını belirtince Arlene’den hemen cevap gelir: “başkalarının ne düşündüğü niye umrunda senin?”.
Arlene aynı zamanda istediğini yaptırmak ve aldırmak için de muzip yollara başvurmaktadır. Mesela bir gün sevgilisine bir tekne kataloğu gönderir, çok pahalı ve büyük bir tekne işaretlenmiştir: “Richard, bunu alalım mı?” Cevap elbet hayırdır. İkinci bir katalog gelir, bu sefer daha ucuz ama gene büyük bir tekne işaretlidir: “Richard, ya bunu?”. Cevap gene hayırdır. Defalarca kataloglar gelir gider ve en sonunda “Richard, buna hayır demezsin herhalde” diye yazılmış bir resim gelir: ufak, pleksiglas bir teknenin resmidir. Richard, “tamam, ilerde bunu alacağız” demek zorunda kalır. Arlene hem istediğini elde etmiş hem de kocası ile eğlenceli bir oyun oynamıştır. Ne kadar güzel olsa da soğuk bir hastane odasındadır ve düşünecek çok zamanı vardır.
Bir başka gün karısı onu hasta yatağında elinde kömür torbası ve ufak bir mangal ile karşılar. “Richard sevgilim, bana et pişirirsin diye düşünmüştüm” der. Feynman elbette karşı çıkar, hastane odasında nasıl et pişiririlir. Arlene, “hayır hayır, yanlış anladın. Otoyolun kenarına gitmeni ve orda pişirip bana getirmeni istiyorum” der. Feynman insanların garipseyeceğini ve utanacağını belirtince Arlene her zamanki kartını oynar: “Başkalarının ne düşündüğü niye umrunda senin?” Feynman ünlü Route 66’nın kenarında karısına et pişirir ve bunu neredeyse her ziyaretinde tekrarlar.
Karı koca iki haftada bir bazen haftada bir görüşmekte ve sürekli mektuplaşmaktadırlar. Mektuplarında her şeyden bahsederler, vergi borçlarından tutun da ilerde sahip olmak istedikleri “Donald” adlı erkek çocuğuna kadar. Hayat sanki onlar için masallardaki gibidir, her şey güzel olacaktır. Hatta mektupları askerler tarafından okunmaktadır ama ne gam onlar için. Hemen şifreli yazışmaya başlarlar kendi aralarında ancak bu sefer de askerler şifrelemelerini yasaklamaya çalışır. Tabi bu mümkün olmaz ve hatta çiftin askeri kurallar ile dalga geçecek şekilde bir şaka planlamalarına yol açar. Yaptıkları şaka bardağı taşıran son damladır ve en sonunda Feynman askerler tarafından uyarılır:
“Lütfen karınıza düzgün mektuplar yazmasını ve askeri kurallar ile dalga geçmemesini söyleyin”.
Ne Feynman ne de Arlene ciddiye almaz uyarıyı, hayat ve aşkları onlar için mektuplaşmalarından ibarettir. Arlene kocasına hayranlığını her zaman ifade eder. Feynman onun her şeyidir:
“Aşkım, seninle birlikte olmak, karı koca olmak çok eğlenceli. Seni bir koca, bir sevgili, bir baba, hayran olduğum bir bilim adamı, bağımlılık yaratan bir madde, yani her şeyinle seviyorum Richard” [8]
Ne kadar iyi bakılsa da Arlene gitgide kötüye gitmektedir. Kan değerleri zamanla kötüye gider, öksürükleri artar ve gitgide zayıflar. Feynman karısına daha iyi bakılması için çırpınır ancak yatırıldığı hastane zaten bu tür hastaların bakımında uzmandır, yapılacak daha fazla bir şey yoktur. Arlene’in hayatı gitgide zorlaşmaktadır. Mektupların birinde Feynman’a şöyle der: “Tek başıma her şeyin üstesinden gelemiyorum sevgilim. Arkamda senin desteğini hissetmeye, beni cesaretlendirmene o kadar muhtacım ki…Çünkü sen benim için tüm bunlara katlanmamın yegane sebebisin”
Hastalığın en kötü yanı ise seyri kötüye gittikçe hastayı depresyona sokmasıdır. Arlene depresyona gireceğini hissedince Feynman’a şunları yazar:
“Keşke bir ikizin olsaydı. Sana çok ihtiyacım olduğunu biliyorum. Gene depresyona girmek üzereyim… Kendimi çok mutsuz hissediyorum tatlım ve bu durumumu ancak sen değiştirebilirsin. Gelebilir misin aşkım, işlerini aksatmadan tabi ki? Seni seviyorum aşkım. Karın, şaşkının”
Feynman’ın elinden bir şey gelmez, haftasonları ziyaretten başka. Her mektubunda karısına, tek aşkına cesaret aşılamaya çalışır. Son bir umut onu çalıştığı projenin bulunduğu Los Alamos yakınında bir sanatoryuma yerleştirir. Ancak hastalığı nedeni ile gitgide bitkin düşmüş olan Arlene burdaki şartları sevmez, özellikle hemşirelerin yaklaşımını. Evet bu hastane Richard’ına daha yakındır ama Albequerque’de ona daha iyi bakmaktadırlar. Feynman ile Arlene uzun süre bu konuyu tartışırlar. Hatta Feynman en sonunda karısından üçüncü bir şahıs gibi bahsettiği bir mektup yazar ve sorunla ilgili akıl ister karısından. Karısı karısına nasıl davranılmasını istemektedir? Feynman ne yapmalıdır? Arlene, her ne kadar zor olacaksa da Albequerque’deki hastaneye dönmek istediğini söyler. Feynman kabul etmek zorunda kalır ve karısını o uzak hastaneye geri gönderir.
Arlene bu git geller esnasında iyice bitkin düşmüştür. Kaçınılmaz son yaklaşmaktadır, ikisi de bunun farkındadır artık. Arlene’nin mektupları seyrekleşir gitgide. En sonunda bir gün…
Senden sıkılmıştım, ama bak geri geldim aşkım!
Bir gün Feynman kayınpederinden bir telgraf alır. Acele çekilmiştir telgraf ve “Richard, buraya gelsen iyi olur” demektedir. Feynman özel izinle tesislerden ayrılıp yola çıkar. Hastaneye ulaştığında Arlene’nin babası ile karşılaşır. Babası “Buna dayanamayacağım, ben burada kalamam” diyerek gider ve Richard’ı Arlene ile başbaşa bırakır.
Feynman odaya girdiğinde iyice zayıflamış, gözleri uzaklara bakan ve sanki bilinci gitmiş bir Arlene ile karşılaşır. Nefes almakta güçlük çekmektedir, bazen solunumu durmakta ancak hemşirelerin yardımı ile tekrar kesik kesik nefes almaya başlayabilmektedir. Feynman karısını bu halde gördüğünde üzüleceğini zannetmiştir ancak hiçbirşey hissetmediğini farkeder. Dışarı çıkıp düşünmeye başlar. Neden böyle olmuştur diye düşünmenin anlamı olmadığını fark eder. Kader diye bir şeye inanmamaktadır, hayatta her şey açıklanabilmelidir ona göre. Başka çiftler daha uzun beraber olabilmektedir hayatta, 50 yıl beraber olan çiftler vardır tanıdığı. O çiftler ile aralarındaki tek fark süredir. Onlar sadece 5 yıl yaşayabilmişlerdir. Ama Feynman, “muhteşem bir beş yıl geçirdik” diye düşünür ve hastane odasına geri döner.
Karısının yanına oturur ve gitgide nefesinin seyrekleşmesini seyreder, ta ki son bir nefes alıp bir daha almayana kadar. Yanlarına gelen bir hemşire Arlene’in öldüğünü teyit eder. Feynman eğilip karısını son bir kez öper ve ayrılır.
Cenaze işlemlerini halledip Manhattan projesine geri dönen Feynman’ı arkadaşları kaygı ile karşılarlar. Hepsi kaygı ile karısını sorar. Feynman, hala bir şey hissetmemektedir ve kayıtsızca cevap verir:
– O öldü, program (atom bombası) nasıl gidiyor?
Feynman uzun süre bir şey hissetmez. Boşlukta gibidir, ne üzülmektedir ne ağlayabilmektedir. Yıllar sonra şöyle yazar:
“ Bir gece rüyamda Arlene’i gördüm. Bütün mantığım onun öldüğünü ve onu göremeyeceğimi söylediği için ona bağırdım : “Hayır hayır, bu sen olamazsın. Sen öldün” . Arlene gülerek cevap verdi: “ Hayır hayır, seni kandırdım ben. Senden sıkılmıştım, o yüzden öldü numarası yaptım ki sen de ben de kendi yollarımıza gidelim. Ama bak, gene senden hoşlanıyorum ve o yüzden yanına geldim.”
Aklımı kaçırmak üzereydim. Her şey açıklanmalıydı, rüyalar bile. Öldüğü halde nasıl rüyamda canlı olurdu?
Kendime psikolojik bir baskı yapmış olmalıyım. Bir ay boyunca ağlamadım. Sonra bir gün bir mağaza vitrininde çok güzel kırmızı bir elbise gördüm ve kendi kendime “Arlene’e çok yakışırdı” dedim. İşte o an ayırdına vardım, Arlene ölmüştü. Ağlamaya başladım.” [10]
Yeni adresini bilmiyorum sevgilim
Yıllar sonra Richard Feynman’ın çocuklarından Michelle Feynman babasının bütün mektuplaşmalarını kitaba dökmeye karar verir. Mektupları incelerken Arlene ile babasının mektuplarından biri özellikle dikkatini çeker. Arlene 16 Haziran 1945’te vefat etmiştir ancak babası Arlene’e son mektubunu 17 Ekim 1946’da yazmıştır yani Arlene’in ölümünden sonra ve bu mektup diğer mektuplara göre oldukça yıpranmıştır. Feynman, Arlene öldükten sonra ona yazdığı bu son mektubu defalarca okumuştur:
“ Arlene’ciğim,
Sana tapıyorum tatlım. Bunu duymaktan ne denli memnun olduğunu biliyorum ama sadeece sen sevdiğin için yazmıyorum. Bunu yazma sebebim sana bunları söyleyince içimi kaplayan o müthiş heyecan.
Sana son mektubumun üzerinden iki yıl geçti, tam iki yıl. Ama benim ne kadar gerçekçi ve dik kafalı biri olduğumu düşünürsen beni affedeceğini biliyorum. Sana yazmamın bir anlamı olmayacağını düşünüyordum.
………………… Seni sevmek istiyorum. Seni daima seveceğim.
Hala seni korumak, seninle ilgilenmek istiyorum. Senin de beni sevmeni, benle ilgilenmeni öyle çok arzu ediyorum ki. Oturup sorunlarımızı tartışmayı, seninle küçük planlar yapmayı istiyorum. Neler yapabilirdik? Kendi elbiselerimizi dikerdik. Çince öğrenirdik veya projeksiyon makinesi alırdık. Tüm bunları şimdi ben yapabilir miyim? Hayır. Sen benim fikir kadınım ve tüm sınırsız maceralarımın başlatanıydın.
Hastayken benimle paylaşmak istediğin, benim de ihtiyacım olduğunu düşündüğün şeyi bir türlü yapamadığından dolayı çok üzülürdün. Buna hiç gerek yoktu. Çünkü ben seni çok çeşitli şekillerde seviyordum. Simdi sen bana bir şey veremezsin ama sana olan sevgim sürüyor. Seni bırakıp başka birini sevmem için engel yok ama ben seni sevmeyi sürdürüyorum. Sen öldün ama benim için herkesten daha değerlisin.
Biliyorum, benim aptal olduğumu düşünüyorsun. …. Bir çok kızla tanıştım ama hepsi gözüme berbat görünüyor. Bana kalan tek kişi sensin. Gerçek olan bir tek sensin.
Sevgili karıcığım, sana tapıyorum. Seni seviyorum karım. Karım öldü.
Rich.
Not: Bunu sana yollayamadığım için beni affet. Yeni adresini bilmiyorum” [11]
Kimi Sevsem, Sensin…
Feynman Arlene’e başka mektup yazmamıştır bundan sonra. Ama mektupta belirttiği bir şey hep gerçek olarak kalmıştır, Feynman Arlene’i hiç bırakmamıştır fikrinde. “Başkalarının ne düşündüğü niye umrunda senin” asla aklından çıkmamıştır. Artık her şeyi eğlenerek yapmaktadır, o kadar ki tüm dünyada en çok tanınan fizikçilerden biri olur bu sayede. Yıllar sonra çalışma arkadaşlarından Freeman Dyson onun için şöyle diyecektir:
“ Arlene’in ruhu ömrü boyunca yanı başında kaldı ve geldiği noktaya katkıda bulundu” [12]
İşte, dünyaca ünlü bir fizikçi ile asla unutamadığı aşkının öyküsü. Oğuz Atay’ın hikayesi savaş yıllarında geçer, Arlene ile Richard’ın aşkı da. İşte tam da o savaş yıllarında, “sisler bulvarı”nda bir “ikinci kaptan” aşağıdaki dizeleri yazar, sanki bu aşkı tarif etmektedir:
“Kimi sevsem, sensin…
Kimi sevsem sensin/hayret
Sevgin hepsini nasıl değiştiriyor
Gözleri maviyken yaprak yeşili
Senin sesinle konuşuyor elbet
Yarım bakışları o kadar tehlikeli
Senin sigaranı senin gibi içiyor
Kimi sevsem sensing/hayret
Senden nedense vazgeçilemiyor”
Attila İlhan
Kaynakça:
1. Atay, Oğuz. Korkuyu Beklerken
2. Feynman, Richard P. What Do You Care What Other People Think (S22)
3. Resim discovermagazine.com’dan alınmıştır.
4. A.g.e, s35
5. A.g.e s42
6. Resim picasaweb.google.com adresinden alınmıştır
7. Feynman, Michelle. Mektuplarıyla Feynman, s33-34
8. A.g.e s69
9. Resim picasaweb.google.com adresinden alınmıştır
10. Feynman, Richard P. What Do You Care What Other People Think (s53)
11. Feynman, Michelle. Mektuplarıyla Feynman, s114-115
12. Cropper, Willian H. Büyük Fizikçiler, s445
Meraklısına notlar:
A. Feynman o yıllarda utangaç olabilir ancak hayatının ilerleyen safhalarında tam bir “utanmaz adam” olacaktır. Hayat ile, kendisi ile ve aklınıza gelebilecek her şey ile dalga geçebilen ve her türlü ortama ayak uydurabilen bir karakter olacaktır. Üniversite kampüsünden soluklanmak için çıktığında ilk durağı yakınlardaki bir striptiz kulübüdür hatta. Oranın müdavimi olmuştur ve bu kulüp davalık olduğunda kulüp lehine şahitlik yapmaya giden tek insandır. Hakimi striptiz kulübünün “sosyal ihtiyaçlara cevap veren” bir mekan olduğuna ikna etmiştir.
B. Putzie türkçeye “şaşkın” olarak çevrilebilecek bir kelime olup, aslında ingilizce “footsie” kelimesinin argosudur. Footsie ayakların seksi biçimde okşanması anlamına gelmektedir.
C. Feynman’ın üçüncü evliliği ise bambaşka bir öykünün konusu olacak kadar ilginçtir. Bir avrupa seyahati sırasında kendisinden yirmi yaş genç Gweneth’e Amerika’ya beraber dönmeyi ve genç kadının kendisine ev işlerinde yardım etmesini teklif eder. Genç kız teklifi kabul eder ve Feynman’ın yanında ev işlerine yardımcı olmak için çalışmaya başlar ve bu sırada başk erkeklerle flört eder. Feynman bir gün bu genç kadına karşı hisleri olduğunu farkeder ve evlilik teklif eder. Evlilikleri Feynman ölene kadar sürer ve iki çocukları olur. Gweneth kocasının özgür ve hergele yapısını değiştirmeye çalışmadığı gibi onu istediği gibi yaşaması için destekler.
D. Kitabın ingilizce adı “What do you care what other people think?”tir ve tüm zamanların en çok satan popüler bilim kitaplarından biridir. Feynman’ın çocukluk döneminden başlayıp ölümüne kadarki olan süreçte yaşadığı ve iz bırakmış önemli olayları anlatır. Bunlardan biri de ileride yazacağım “Challanger faciası”nın soruşturulmasındaki rolü üzerinedir.
Bir sevda bu kadar mı güzel anlatılır, yazarı tebrik ederim, merak edip diğer yazılarını da okudum hepsi birbirinden güzel, teşekkür ederim. Başkalarının ne düşündüğü niye umurumuzdaki:)
Böyle aşkların varlığı insanda yaşama isteği uyandırıyor.bir solukta okudum,çok güzel gerçekten
Teşekkür ederim bu güzel hatırlatma yazısı için…
Feynman’ı tanıyan ve seven birini daha görmek ne güzel.
Galiba şaka yapıyorsunuz Bay Feynman diyemedim bu sefer, adam aşık ve gayet ciddi…
Aylar geçmiş bu yazının üzerinden, ama ben hala, zaman zaman açıp aynı duygularla okuyorum bu yazıyı. Hatta ilk okuduktan hemen sonra Feynman’ın mektupları ve akabinde What Do You Care What Other People Think’i okudum. İşte böyle derin tesir eden bir yazı bu. Aylar geçse de, hakkındaki kitapları okusan da buraya dönünce yine seni derinden etkileyebiliyor. Ne diyim ellerinize sağlık.
Yemin ediyorum, hüngür hüngür ağladım okurken…
Hikaye muhteşem, üslûp muazzam…
Başkalarının Ne Düşündüğünden Sana Ne kitabı temmuz 2013 itibariyle kitapçılarda! (: Özellikle güzel kaynakça ve hoş resimler dolayısıyla yazı sahibine teşekkür ederim..
Yemin ediyorum, bu sene de okurken hüngür hüngür ağladım :)
Sevdiğini söylediği insanlar ölümle pençeleşirken, para hesabı yapan, hatta aldatabilenlerin olduğu bir dünyada, bilimden öte, insan olabildiği ve böylesi sevebildiği için Feynman ölümsüzlüğü hak ediyor. Yaşamı ve yaşanılanları üç beş kuruşa satanlar ise ömür boyu mutsuzluğu…..