2004 yılında başlanan Marmaray Projesi çalışmaları sırasında bulunan arkeolojik buluntular, İstanbul’un 8 bin yıllık tarihine ışık tutuyor.
Marmaray Projesi; Üsküdar-Yenikapı istikameti üzerinde temellendirilen, “batırma tüp tünel tekniği” sayesinde Boğaz’ın aşılacağı, Avrupa-Asya arasında önemli bir bağlantı noktası olacak proje. Bu proje Türkiye’de ilk olmasının ve İstanbul içi ulaşım açısından büyük önem arz etmesinin yanı sıra kültürel miras noktasında da ilgi çekici.
Nedir bu kültürel miras olarak kastettiğimiz durum? Şudur ki; Marmaray Projesi kapsamında yapılan çalışmalar esnasında Yenikapı ve Üsküdar’da Bizans dönemine ve hatta neolitik dönemlere ait buluntulara rastlandı. O dönem çok ses getiren bu durum karşısında Marmaray Projesi’nin inşaat çalışmaları bir süreliğine durduruldu ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne bağlı olarak, uzman arkeologlar ile kazı çalışmalarına başlandı. Şu anki çalışmalarda gelinen noktada, burada yaklaşık 7 senedir çalışmalarını sürdüren arkeologların yanı sıra, jeofizik uzmanı, fotoğrafçı, restoratör, konservatör, antropolog gibi farklı branşlardan uzmanlar da görev alıyor. Kazı çalışmaları yer yer devam ederken, çalışmaların sonlandırıldığı noktalarda ise hızlı bir şekilde Marmaray Projesi inşaat çalışmaları gerçekleştiriliyor. Bu durum, çıkan eserler üzerinde titizlikle çalışan arkeologların hemen yan tarafında iş makinelerinin çalışmasına olanak verdiğinden ilginç görüntüler ortaya çıkabiliyor.
İstanbul… Tarihler boyunca farklı kültürlere ev sahipliği yapan, hem Osmanlı’nın hem de Bizans’ın izlerini barındıran kültür kenti. İstanbul’un eski dönem yaşamları düşünüldüğünde Topkapı Sarayı, Ayasofya Müzesi gibi Osmanlı ve Bizans dönemlerini yansıtan tarihi eserler karşımıza çıkıyor. Fakat İstanbul’un, gördüğümüz tarihi eserleri dışında çok farklı bir geçmişi daha var. Bunu kanıtlayan Marmaray Kazıları bizleri İstanbul’da M.Ö 6000’li yıllara götürüyor.
Kazılar kapsamında Yenikapı’da keşfedilen ilk buluntu; Theodisios (Langa) Limanı kendi döneminin uluslararası ticaret merkezi sayılıyor. Yapım tarihi M.S. 379-395 yılları olarak belirtilen liman, dönemin Bizans İmparatoru Theodisios’un adını taşıyor. Mısır’la yapılan buğday ithalatının durması üzerine bir dönem sonra etkisini yitiren liman, Likos Deresi’nden gelen alüvyonlar yüzünden zamanla kullanılmaz hale gelmiş. Limanın aktif olarak kullanılmamasına karşın yine de burada demirli olan gemilerin, fırtına ve terk edilme gibi nedenlerle battığı düşünülüyor. Kazılarda yaklaşık 36 batık gemi bulunmuş durumda. Gemilerin tarihlendirilmelerinde ise farklılıklar mevcut. 5. yy. olarak tarihlenen batık üzerinde halen çalışılıyor, bunun haricinde 6yy. 11yy. ve 12yy. olarak tarihlenen batıklar da var. Bulunan gemilerle birlikte anforalar, keramik parçaları, çanak çömlekler, altınlar da var. Yaklaşık 55.000m² genişliğinde olan, adı “Langa Bostanları” olarak geçen kazı alanında ayrıca bol miktarda ahşap taraklar, deri sandalet tabanları, altınlar ve ibrikler de bulunmuş. Ayrıca yine bu alanda ortaya çıkarılan; 4,5 metre genişliğinde ve 51 metre uzunluğundaki 1700 yıllık Konstantin Suru kalıntıları, başka bir yerde benzeri olmamasından ötürü de önem arz ediyor. Şapel kalıntılarının ve su kuyusunun da bulunması bir başka detay. Alanda açığa çıkan taşlık alanın İstanbul’un en eski dönemlerine ait olduğu ve bu taşların Marmara Denizi’nin henüz göl olduğu dönemlerde buraya taşınmış olması ilgi çekici. M.Ö 6000’li yıllara ait neolitik dönem eserlerinin denizin yükselmesi ile sular altında kalması sonrasında üzerlerinin zamanla kum ile örtülerek günümüze ulaşmış olması üzerinde duruluyor.
Kazı alanlarında sadece gemiler, eşyalar değil insan ve hayvan iskeletlerine de ulaşılmış olması, en eski İstanbul yaşamının da izleri olarak sayılıyor. Bulunan 8500 yıllık mezarlar arkeoloji dünyasında heyecan yaratan bir husus. Deniz seviyesinin 8 metre altındaki katmanda bulunan neolitik döneme ait, yaklaşık 8000 yıllık ayak izleri de benzerlerinin az olması nedeniyle ilgi çekiyor. Ayak izlerinin deniz kumuyla kaplanmadan önce kuruyarak bozulmadan günümüze kadar geldiği belirtiliyor. Gerek 80 küsur iskelet gerekse ayak izleri, liman yakınlarında önemli bir yerleşim merkezinin bulunduğunu, bu alanın antropolojik ve kültürel tarih yönünden de önemli olduğunu gösteriyor.
Yenikapı kazı alanın haricinde yine Üsküdar’da ortaya çıkan “Antik Khrysopolis Kenti” de M.Ö 7. yüzyıla ait olmasından ötürü dikkat çekiyor. Bugün Şemsi Paşa Camisi dolaylarında, denize uzanan basık çember biçimindeki bölümde kurulan kentin adı eski Helen dilinde “altın kent” anlamına geliyor. Bu alanda da çanak çömlek, sikke, madeni eşya gibi buluntuların yanı sıra Bizans dönemlerine ait çok sayıda bezemeli kap parçası, cam şişe bulunuyor.
Marmaray kazılarında ortaya çıkan buluntuların tespit edilme ve korunma aşamaları da keşif kadar önemli. Arkeolojinin en mühim aşaması olan belgeleme, buluntuların nitelendirilmesi açısından ilk gerçekleştirilen safha. Buluntuların tarihlendirilmesi, ait oldukları dönemlerin belirlenmesi gerekiyor. Buluntuların aslına göre çizimlerinin yapılması ve fotoğraflarının çekilmesi bundan sonraki aşamalar olarak karşımıza çıkıyor. Çıkan eserlerin gelişigüzel kaldırılmaması gerekiyor; eserler konservatörler tarafından kaldırılıyor ve restorasyon ile konservasyon işlemlerine tabi tutuluyor. Buluntuların türlerine göre yapılan koruma çalışmaları sonrasında ise envanter çalışması yapılıyor ve son aşama olarak eserler müzeye teslim ediliyor.
Marmaray Kazıları; tüm aşamalarıyla, bilinenin ötesinde en eski yaşam izlerini ortaya çıkarmasıyla, benzerleri az bulunabilen arkeolojik buluntularıyla özellikle İstanbul için büyük bir önem taşıyor. En büyük metropollerden biri olan İstanbul’un M.Ö. 6000’li yıllarda da önemli yerleşim merkezlerinden biri olduğu fikri, sadece arkeolojik miras noktası değil, insanlık tarihi açısından da aydınlatıcı bir role sahip. Burada kurulması planlanan müze sayesinde binlerce yıl öncesine yolculuk yapabilecek olmanın düşüncesi bile heyecan uyandırıyor.
Kaynaklar:
Çalışmaların gece gündüz devam ettiği Sirkeci bölgesinde olan biteni çalıştığım mekanın en üst katından hayretle izlemeye devam ediyorum. Bu antik şehrin ne kadar kıymetli olduğuna her gün şahitlik eden turistlerimiz de “seneye ne olacak?” merakıyla bizleri yakından takip etmekteler. O yüzden sizin gibi araştırmacı insanlara ihtiyacımız var. Kalemine sağlık, Sinem DOĞAN!
Çok teşekkür ederim değerli yorumunuz için. Marmaray Projesi, sadece ulaşım açısından değil İstanbul’un saklı tarihini ortaya çıkarması açısından çok önemli, biz de bu durumu vurgulamak istedik. Bir kaç yıl içerisinde kurulması planlanan müze sayesinde kazılardan çıkarılan eserleri yakından inceleme imkanımız da olacak. Proje hakkında soru yönelten turistlere bu bilgiyi aktarabilirsiniz. Tekrardan teşekkür ederim.
ben 13 yasındayım tarihe çok önem veriyorum ben aydın didimde oturuyorum ama yinede interneten arastırıyorum büyüdüğümde tarih çi olmak istiyorum MURAT AYDEMİR DİDİM / AYDINN
sinem abla bence çok başarılı bir kadın açıkçası ben gıbta ediyorum böyle işlerde ve projelerde çalışmak kolay ele geçmez inşallah tarihi eserlere bir şey olmaz iyi korunur sevgiler nur.
14 yasındayım marmaray projesinden sunumum var açıkçası çok ilginç bir proje ben takdir ediyorum orada çalışanları hiç kolay bir proje değil helal olsun =)
Sevgili Murat; tarihe ilgin olması çok güzel, ileride bu alanda uzmanlaşmak istemen de oldukça sevindirici :)Umarım çok iyi bir tarihçi olursun, biz de araştırmalarımızda senden yardım isteriz. Sevgiler.
Sevgili Nur; değerli yorumun için çok teşekkür ederim, çok mutlu oldum :) İleride senin benden daha başarılı olmanı ve bilim adına birçok değerli projede yer almanı diliyorum… Sevgiler.
sinem hanım sizi takip edebileceğim her hangi bir sosyal paylaşım hesabınız var mı?
Yazınız çok açıklayıcı olmuş teşekkürler.
diyarbakırdan selamlar bu tarihi özet niteliği taşıyan yorumunuz için çok teşekkürler