Yeni keşfedilen Megavirus chilensis, bilinen en büyük virüs ünvanına sahip oldu! 1992’de İngiltere’de bir soğutma kulesinde keşfedilen eski rekortmen Mimivirüs’ün ünvanı artık, sıradan bir virüsten 20 kat büyük Megavirus‘ün!

Çalışmada görev alan araştırmacılar, bu megavirüs’ün amip gibi denizde yaşayan tek hücreli canlıları enfekte ettiğini düşünüyor. Ölçümlere göre, bu dev, 0.7 mikrometre çapındaki boyutuyla bazı bakterilerden bile büyük. Virüs, öyle büyük ki, yapılan temel gözlemler sırasında, önce bakteri olarak tanımlanmış, türün virüs olması araştırmacıları oldukça şaşırtmış. Sadece elektron mikroskopları ile görünen diğer virüslerin aksine, bu yeni türü temel ışık mikroskopları ile görmek mümkün. 

Megavirus Chilensis: Bir istisna
Bakterilerin boyutu, yapısına ve şekline (yuvarlak, bazıları virgül, bazıları da spiral) bağlı olmakla beraber, 0.2 ila 3 mikrometre arasında değişmektedir. Öte yandan, virüslerin boyutları 0.04 ila 0.1 mikrometre arasında değişmektedir. Elbette bu aralıkların dışında kalan, Megavirus chilensis gibi istisnai türler de mevcuttur.

Mimivirüs gibi, yeni keşfedilen bu Megavirüsler de, dış kısımlarında saç benzeri fibril yapılara sahip. Bir görüşe göre, bu fibriller, virüsleri amiplerin beslendiği bazı bakterilere benzetiyor. Bu şekilde amipleri kandırıp, virüsleri bakteri gibi tanımalarını ve hücre içine almalarını sağlıyor olabilir. Bu noktada, megavirüslerin, insanlar için tehdit oluşturmadığını hatırlatmakta fayda var.

Şili’nin Las Cruces sahillerinde bulunan bu yeni tür üzerinde gerçekleştirilen genetik çalışmalar, megavirüs’ün genomunun da bir virüse göre mega boyutlarda olduğunu gösteriyor. Çalışmada görev alan Chantal Abergel ve Jean-Michel Claverie’nin araştırmalarına göre, virüs, 1,259,197 bazlık bir genoma sahip. Bu genom içinde, konağı içinde çoğalmasını ve yapısal birimlerini üretmek için 1120 kadar gen barınıyor. Genlerin %23’ü ise, eski rekortmen Mimivirüs’te bulunmuyor. Yani Megavirüs’e özgü. Bu haliyle, dizilimi yapılan en büyük viral genom özelliğine de sahip.

Profesor Claverie, bu gelişmiş düzeni şu şekilde özetliyor: “Her şeyi, küçücük bir parçacık başlatıyor. Küçük parçacık büyüyor ve büyüyor. Ardından, bakıyorsunuz ki, tek bir hücre, devasa bir virion fabrikasına dönüşüyor. Bu kadar gene sahip olması da işte bu yüzden.”

Profesör Claverie’nin enfekte amipler üzerinde yaptığı çalışmalar, virüslerin farklı bir davranışını daha ortaya koyuyor. Enfeksiyon sonrası, megavirüsler, amiplerin içinde truva atı organelleri (hücre içinde hücre) oluşturuyor. Bu yapay organeller içinde, yeni virüslerin üretimi sağlanıyor. Bu organellerin çalışma mekanizması ve fonksiyonları henüz açığa çıkarılamamış.

Claverie, viroloji dalının da artık değiştiğini belirtiyor. Eskiden, sadece insan ve hayvanları enfekte eden virüsler incelenirken, artık daha geniş bir çevrede virüsler inceleniyor. Artık göllerden su örnekleri alınıyor ve virüsler tarafından enfekte edilen hücreler toplanıyor. Elde edilen sıradışı virüsler, “çevresel viroloji” dalının oluşmasını, büyümesini ve popülerleşmesini sağlıyor.

Kaynaklar: Nature, Pnas

 

Yorum Ekle

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Can Holyavkin

İstanbul Teknik Üniversitesi'nde doktora yapan Moleküler Biyolog ve Genetikçi. Güncel biyoloji haberleri yayınlayan Biyo RSS adlı blogun hazırlayanı ve yazarı.