Kök hücreleri: George W. Bush’un sevmediği hücreler. Öyle ki, “Hür Dünya’nın liderliği”ni yaptığı sekiz yıl boyunca oğul George Bush embriyonik kök hücrelerinin kullanıldığı araştırmalara federal devletin desteğini kısıtlamak için elinden geleni ardına koymadı. 2012’de ise kök hücresi araştırmalarına Nobel Tıp Ödülü verildi.

Peki, kök hücreleri nedir ve neden bu kadar fırtına koparıyor?

Önce kök hücrelerinin ne olduğuna bir bakalım.

Kök hücrelerinin iki harika özelliği var. Bölünüp kendileriyle aynı hücreler oluşturmakla kalmıyor, başka tür hücreler de meydana getirebiliyorlar. Bu arada, vücudunuzdaki birkaç yüz hücre türünü, meselâ karaciğer, kalp, kas, böbrek hücrelerinin hepsini kök hücreleri meydana getiriyor.

Kök hücrelerinin beş türü var:

Fare beyninde yeşil renge boyalı ve okla işaretlenmiş kök hücreleri (Fotoğraf: JCB)

Birincisi totipotent kök hücreleri ki bu hücreler, bütün bir canlı bireyi, meselâ bir bebeği oluşturmak için gereken her hücre türüne dönüşebilir. Yani bir yumurtayla bir sperm, döllenmiş yumurtayı meydana getirmek için birleşir, ve o döllenmiş yumurta bir totipotent kök hücresidir. Hattâ yumurtayla spermin birleşiminden sonraki dört gün boyunca hücre bölünmesiyle meydana gelen hücrelerin çoğu da totipotenttir.

İkincisi pluripotent kök hücreleri. 2012 Nobel Ödülü’nün gözlerini çevirdiği hücreler işte bunlar. Pluripotent kök hücreleri bölündükçe insan bedenindeki her hücreye dönüşebilir, ama embriyoyu destekleyen plasenta ve göbek bağı gibi yapıların hücreleri hariç. Yani pluripotent kök hücreleri kendi başlarına bir insan meydana getiremez. Ama yine de sinir hücresi, kan damarı hücresi ve benzeri birkaç yüz hücre çeşidini meydana getirebilirler.

Üçüncü sıradaki multipotent kök hücrelerinin ise o kadar potansiyeli yok. Multipotent kök hücreleri, kaynaklandıkları organın hücrelerine dönüşebilir ya da farklılaşabilir. Yani bir kan multipotent kök hücresi her türden kan hücresine dönüşebilir, ama bir beyin veya deri hücresine dönüşemez.

Bir kademe aşağıya gidince oligopotent kök hücrelerine geliyoruz. Bunlar birkaç hücre türüne dönüşebilir. Mesela bir damar kök hücresi, bağırsağınızdaki veya damar çeperinizdeki bir düz kas hücresine dönüşebilir.

Son olarak, beşinci sırada ünipotent kök hücresi var ki bunlar yalnızca bir tür hücreye dönüşebilir — sanıyoruz. Sanıyoruz, ama varlıklarından yüzde yüz emin değiliz.

Henüz rahme gömülmemiş embriyoda muhakkak kök hücresi bulabiliriz. — Bunlara “embriyonik kök hücreleri” deniyor. Ama maalesef mevcut teknolojimizle bu kök hücrelerini almak embriyonun ölümüne sebep oluyor.

Kök hücrelerini bebeğin doğumundan hemen sonra göbek bağında da bulabiliriz. Bebek büyüdüğü zaman bu hücrelerin ona faydası olur, ama birkaç saatten daha yaşlı olan biz diğerlerine olmaz, ve ayrıca eğer mutasyonu varsa, hücrelerin sahibi olan o bebeğe bile faydası olmaz.

Fakat bir bakıyoruz ki, biz erişkinlerde de birkaç noktada kök hücreleri var. Bunlara da “erişkin kök hücreleri” deniyor. Bunlar vücuttaki bazı dokuların bakım-onarım işlerinde kullanılıyor. Bu hücreleri kemik iliğinde, yağ dokusunda, beyinde ve hattâ 8-10 yaşındaki bir çocuğun çenesindeki üçüncü azı dişinin gelişen tomurcuğunda bulabiliyoruz. Bu kök hücreleri diş yapmakla kalmıyor, 29 başka hücre çeşidini de meydana getirebiliyor.

Kemik iliğindeki erişkin kök hücrelerini karaciğer sirozu, kalp yetmezliği ve omurilik hasarı gibi birkaç hastalığın tedavisinde kullanabiliyoruz. Fakat kök hücrelerini kemik iliğinden elde etmek sancılı bir işlem olduğu gibi, yaş ilerledikçe sayıları düşen kök hücreleri elde etmek giderek güçleşiyor. Üstelik bu hücreler yalnızca sınırlı bir hastalık dizisini tedavi edebiliyor, ne yazık ki çok da başarıyla değil.

Maalesef çoğu erişken kök hücresi multipotent. İnsanlardaki değişik hastalıkları tedavi edebilmek için ise bunlardan daha etkili, erişkin insandaki her hücreye dönüşebilen pluripotent kök hücrelerine ihtiyacımız var.

Tam olarak istediğimiz, embriyoyu yok etmeden kolayca pluripotent kök hücleri elde edebilmek. Böylece gelecekte daha geniş bir hastalık yelpazesini tedavi edebileceğiz. Ve bunun için, Dr. John B. Gurdon ve Dr. Şinya Yamanaka’ya 2012 yılı Nobel Ödülü verildi. Bu da gelecek bölümün konusu.

Çeviren: Çağrı Yalgın; Seslendiren: Tevfik Uyar; Müzik: Zamanusta (Kararlı Denge) – Telif hakkı: © Karl S. Kruszelnicki (DrKarl.com); Bu bölümün özgün metni

yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Ödevim olduğu için araştırma yapıyordum . Gerçekten çok net bir şekilde bu bilgileri paylaşmışsınız . Emeğinize sağlık .

Dr. Karl

Dr Karl Kruszelnicki, Avustralya'nın önde gelen bilim yazarlarından. Matematik, biyomedikal mühendislik, tıp ve cerrahi eğitimi aldı, ayrıca astrofizik, bilişim ve felsefe okudu. Göbek pamukçuğu üzerine araştırmalarıyla 2002'de "Ig Nobel Ödülü"ne lâyık görüldü. 2008'de Avustralya'da "Yılın Kuşkucusu" seçildi. 1985 yılından bu yana Avustralya'nın devlet yayıncısı ABC'ye çok izlenen televizyon ve radyo yayınları hazırlıyor, haftada bir de BBC'de bir soru-cevap programına katılıyor.