28 Ocak 1986, Cape Canaveral Hava Üssü, Florida

11:37 Doğu Yakası Zamanı

Mekanik bir ses geri sayımı tüm dünyaya duyuruyordu : 10, 9, 8, 7, 6, 5, 4, 3, 2, 1… Fırlatma

Yıllardır hayal ettiği an işte gelmişti. Sanki hiç durmayacakmış  gibi titreyen roket hızla göğe yükselirken  aklından binlerce şey geçiyordu. Çok heyecanlıydı; uzaya çıkan ilk “sıradan” insandı ve tam 11.500 kişinin arasından seçilmişti.  İçi içine sığmıyor; öğrencilerine uzaydan vereceği dersi düşünüyordu. Uzaya çıkan ilk “sıradan” insan ve ders verecek ilk öğretmendi Christa McAuliffe. Mekiğin insanın limitlerini zorlayan titremesine alışmaya çalışırken bir anda pilot Michael J. Smith’in sesini duydu:

– “Uh oh!”

Ne olduğunu anlayamadan bir anda müthiş bir g kuvvetini üstünde hissetti, dayanılacak gibi değildi. Mekiğin hareketi  yerde simülatörde gösterildiği gibi değildi; bir şeyler ters mi gidiyordu?  Kimseden ses çıkmıyordu ve artık dayanalacak gibi değildi üstündeki g kuvveti. Bayılmadan önce zorla göz kapaklarını zar zor açtığında bir mavilik gördü. “Yükseliyoruz, gökyüzü bu” diye düşündü ve kendinden geçti.

Gözlem noktası Cape Canaveral Hava Üssü

11:38 DYZ

Mekiktekilerin aileleri için gurur verici bir gündü. Kiminin oğlu, kiminin kocası, kiminin de karısı uzaya çıkıyor ve buna canlı şahit oluyorlardı. Uluslarının uzun zamandır önde olduğu uzay yarışında yeni bir sayfa açılıyor ve bunun haklı gururunu yaşıyorlardı. Kamera onların yüzünden mekiğe doğru geçiş yaptığında bir anda bir parlama ve ardından beyaz bulut gördüler. Kamera ailelerin yüzüne döndüğünde az önce heyecanlı ve gülen yüzler şimdi endişe içindeydi. Normal miydi böyle bir bulut görülmesi? Bir anda parmaklar gökyüzünü göstermeye ve insanların ağızlarından çığlıklar yükselmeye başladı. Challanger parçalanmıştı ve parçaları yere düşüyordu.  Sonradan anlaşıldı ki Christa Mcauliffe ve diğerleri mekik düşerken hayattaydılar.

28 Ocak 1986, uzay çağının en trajik faciası milyonlara canlı yayınlandı. Faciadan bütün insanlığın çıkaracağı bir ders vardı.

File:Challenger flight 51-l crew.jpg
Resim 1. Challenger Uçuş Ekibi (Kaynak: wikipedia.org)

Tamam, önümüzdeki altı ay intihar edeceğim

30 Ocak 1986, Californi

Sakin bir öğleden sonra çalan telefona cevap veren adam karşısındakine kısa kısa cevaplar veriyordu: “Evet, evet hatırladım. Hmm, anlıyorum ama olmaz. Hayır, hayır gerçekten. Benden başka yapabilecekler var, Al Hibbs ve Dick Davies gibi. Anlıyorum, ama hayır. Peki, düşüneceğim ama zor.”

–          Kimdi telefondaki?

Diye sordu adamın karısı.

–          William Graham, Caltech’ten eski bir öğrencim. Şimdi NASA’nın başındaymış anladığıma göre. Neyse, şu mekik faciasını inceleyen komisyona katılmamı istiyor.

–          Ve sen de kabul etmedin?

–          Washington’a ve hükümet/devlet işlerinin yoğun olduğu herhangi bir yere gitmeme kararımı biliyorsun. Üstelik 12 kişiden oluşacak bir komisyonmuş; eminim kazanın sebebini bulurlar.

–          Hayır, sen olmazsan o on iki kişi bir grup halinde toplanıp; bir grup halinde dolaşacaklar ve on iki kişi bir sonuca varacaklar. Ama sen katılırsan, grup halinde on bir kişi ve onlardan farklı yerlere bakıp olayın bütününü kavrayabilen artı bir kişi olacak ve doğru sonuca varacaklar. Senden başka kimse senin gibi yapamaz bu işi. Lütfen, kabul et.

Kafasında binbir düşünce belirdi bir anda. Karısı haklıydı, ama nasıl olacaktı? Kanser tedavisi görüyordu ve yorgundu. Üniversitede verdiği dersler vardı ve en önemlisi çözmeye çalıştığı fizik problemleri. Karısının yüzüne baktı ve kararını açıkladı:

–          Tamam, önümüzdeki altı ay intihar edeceğim.

İntihara kalkışan adam tüm zamanların en büyük fizikçilerinden, ve şüphesiz en iyi öğretmenlerinden, Richard Feynman idi. Ve onun bile haberi yoktu, en büyük dersini milyonların önünde vereceğinden.

Resim 2. Richard Feynman – (Kaynak: yost.com)

 

Conta hatası mı, yönetim hatası mı?

ABD başkanının emri ile oluşturulan ve eski devlet bakanı William Rogers’ın başkanlık ettiği komisyon toplam 14 kişiden oluşuyordu. Komisyondaki en tanınmış kişi Neil Armstrong idi, Ay’a ilk ayak basan insan.

Feynman’ın dikkatini çeken komisyon üyesi ise bir askerdi. Feynman kitabında (What do you care what other people think) şöyle anlatır karşılaşmalarını: “Toplantının bitiminde generalin bir görevliye en yakın metro istasyonunu sorduğunu duydum. İçimden “bu adam iyi biri olmalı. Çok gösterişli bir giyimi var ama özünde düzgün bir adam” dedim ve daha sonra haklı da çıktım”

Feynman, diğer komisyon üyelerinin aksine, araştırma için roket hakkında her şeyi ama her şeyi öğrenmeye çalışır. Katı yakıt tankları, ana yakıt gövdesi, mekiğin fırlatma prosedürleri, motorların nasıl çalıştığı vs. vs. Bunun için her gün farklı uzmanlar Feynman’a mekik parçaları ile ilgili bilgi vermektedir ve bunlardan biri de “sızdırmazlık uzmanı” Mr. Weeks’tir. Weeks Feynman’a roketteki sızdırmazlık elemanlarını anlatırken en önemlisinin katı yakıt tankı ile ana yakıt tankının birleşme noktasındaki contalar olduğunu söylemiştir. Bu contalar 6 mm kalınlığında ve yaklaşık 3,5 metre çapındadır. Aslında temelde evlerdeki musluk contası veya arabanızdaki sızdırmazlık contaları ile aynı işleve sahiptir bu contalar. Tek fark, evlerimizdeki musluk contaları sabit bir ortamda çalışırken bu contalar değişken bir ortamda çalışmaktaydı. Ancak kalkış anında tank duvarları genleşirken contayı da kaldırmakta ve yanma gazlarının dışarı çıkması için uygun bir aralık yaratmaktaydı. İşte bu noktada contanın esnekliği, yani hızla genleşmesi ve boşluğu kapatması çok önemli idi.

Ancak o güne kadarki neredeyse bütün uçuşlarda conta sızdırmazlığının tam olmadığı görülmüş ve mühendislerce fotoğraflarla raporlanmıştı. Hatta raporlardan birinde aynen şöyle yazıyordu:

İkinci bir sızdrımazlık elemanının yokluğu endişe verici boyuttadır ve kalkış anında contanın kalkmasının önlenmesi gerekir”

Feynman mühendislerin bu yorumuna karşı yönetim kademesinin tavrının şoke edici olduğunu görür. Yönetim tüm contalardan değil, sadece bir-iki conta açıklığından sızan gazlara rağmen uçuşlarda bir sorun olmadığını ve dolayısı ile problemin ciddi olmadığını düşünür. Rus ruleti oynamak ile aynı mantık: tetiği çektiniz ve kurşun çıkmadı ise oyuna devam edebilirsiniz.

Feynman bu olaydan sonra dikkatini mühendislerin yazdığı raporlara çevirir. Ne de olsa yönetim kademesinin tek derdi uçuşların ve NASA’nın başarılarının sürekliliğidir.

Feynman kendi araştırmasına devam ederken General Kutyna ona bir soru sorar: “Profesör, çok iyi anlamam ama bu sabah aklıma bir soru geldi contalar hakkında. Soğuk havada contalara ne olur?” Feynman’ın cevabı: “Sertleşirler elbet, bir miktar da çekerler”. İşte kazanın ana sebebine giden soru da budur ve Feynman kitabında generale özellikle teşekkür eder bunun için. Çünkü kendisinin düşünmesi gereken bir şeyi gözden kaçırmıştır. General Kutyna profesöre bakması gereken yeri işaret etmiştir bilmeden. Dahası tam da o günlerde komisyona sunulan fotoğraflarda tam da o contanın olduğu bölgede ve roket havadayken yakıt sızması gözlemlenmektedir.

Feynman dikkatini conta sızdırmazlığına yoğunlaştırdığı sırada sürpriz bir ziyaretçisi olur. Çağrılmadığı halde soruşturma komisyonuna ifade vermek isteyen bu kişi roketin yapımından sorumlu Thiokol firmasından bir mühendistir. Mühendis komisyona uçuştan bir gece önce NASA ile Thiokol mühendisleri arasındaki telekonferanstan bahseder. Thiokol mühendisleri o geceki sıcaklığın çok düşük olmasından dolayı endişelidirler ve roketin kalkış anında parçalanabileceğini öngörmektedirler. NASA ise uçuşu, daha önce de iki kere ertelendiğinden, daha fazla ertelemek istememektedir. Sonuçta contalarla ilgili kanıtlar kesin değildir ve Thiokol mühendislik grubuna kararlarını tekrar düşünmeleri için bir süre tanırlar. Sürenin sonunda Thiokol mühendisleri uçuşa olur vermiştir ancak bu tamamen Thiokol yönetiminin baskısındandır. Komisyona ifade veren mühendis muhalafete şerhini koymuştur ancak içi rahat etmemiştir. Mühendisi dinleyen komisyon şoke olmuştur. Sadece contalar değil, NASA yönetimi de sorunludur.

File:STS-51-L grey smoke on SRB.jpg
Resim 3. Kalkıştan önce contanın arızalı olduğunun kanıtı (Kaynak: Wikipedia)

Dünyanın en basit fizik deneyi

Feynman sorunu anlamıştır. Kalkış sabahında hava sıcaklığı 0 derece iken contalar küçülmüş, kalkış anında hava biraz ısınsa bile tam olarak yerlerine oturmamıştır. Komisyonun NASA sorumlularından birini dinleyeceği (bir nevi savunma alacağı) gün önce bir hırdavatçıya gider ve bir mengene alır. Daha sonra mekikte kullanılan contadan bir miktar örnek alır ve örneği mengene ile sıkıştırıp buzlu bir bardak suyun içinde bekletir. NASA yetkilisi sızdırmazlıkla ilgili yerleri anlatırken Feynman bir soru sorar:

– Mr. Mulloy, sızdrımazlık contalarının esnekliği ne kadar önemlidir?
– Çok, Bay Feynman.
– Peki soğuk havada contalar bir miktar çekerse ve kalkış anında tam yerine oturuncaya kadar bir iki saniye kadar geçse yani conta tam yerine oturmasa o sürede? Ne olur?
– İstenmeyen bir durum, gerçekten tehlikeli olur.
– Peki öyleyse. Bakın, ben şimdi o koşulları yarattım sizin için. Kullandığınız conta örneğini mengene ile bir miktar sıkıştırdım, yani basınç uyguladım. Buzlu su sıfır derecede olduğu için onun içine attım ve beklettim. Yani, o sabahki koşulları burada tekrar ettim. Bakınız, şimdi sudan çıkarıyor ve mengeneyi gevşetiyorum. Normalde beklenen contanın hemen eski haline geri dönmesidir, değil mi?
– Evet

İşte tam burada Feynman anahtarı gevşetir ve contayı serbest bırakır. Conta esnek değildir, eski haline geri dönemez. Zaten daha önceki uçuşlarda sızdırmazlığı tam olmayan conta bir de o sabahki soğukta iyice küçülmüş ve sızdırmazlığını tamamen kaybetmiştir. Komisyon üyeleri bu basit fizik deneyinden çok etkilenirler. Feynman sorunun fiziksel sebebini bulmuştur! Hem de ufak bir conta parçası, İngiliz anahtarı ve bir bardak su ile!

Doğa kanunları olması gerektiği gibi çalışmıştır ve mekik de bu kanunlardan bağımsız hareket etmemektedir.

Resim 4. Feynman ünlü deneyini yaparken (Kaynak: scilib.narod.ru)

 

Doğayı Kandıramazsınız!

Feynman bu bulgusundan sonra NASA’da mühendisler ve yönetim arasındaki ilişkiyi gözlemler ve görür ki mühendisler ile yönetim arasındaki iletişimde ciddi bir sorun vardır. Mühendisler doğa kanunları ile uyuşmayan ve sorun çıkaracak durumları raporlamakta ancak yönetim bunların bir çoğunu ya sümenaltı etmekte ya da geçici çözümlerle örtbas etmeye çalışmaktadır. Rogers komisyonunun raporunun nihai halinde Feynman’ın özel bir ek raporu bulunur bu konu hakkında ve Feynman şunu yazar:

Başarılı bir teknoloji için gerçeklik halkla ilişkilerden önemli olmalı, çükü doğayı kandıramazsınız!”

Büyük fizikçi ve öğretmen Feynman ölmeden önce en güzel dersini kameralar önünde milyonlara vermiştir. Doğa kanunlarını kimse alt edemez, doğayı kandıramayız.

Ülkemiz bir deprem ülkesi ve en son Van depremi ile sarsıldık. Ben kendi ömrüm boyunca 3 büyük deprem gördüm ve bunların sonucunda hayatlarını kaybetmiş on binlerce insan.

Her depremde gözünü para bürümüş müteaahhitler ve onlara izin vermiş yetkililer yüzünden insanlar yok yere ölüyor. Bunlardan biri de Van depreminde yıkılan bir binanın altında kalıp hayatını kaybeden Yunus idi. Sadece 13 yaşındaydı Yunus Geray ve sebepsiz yere öldü. Malzemeden çalıp kazanan müteahhit yüzünden hayatını kaybetti Yunus ve fotoğrafıyla simgesi oldu Van depreminin!

Oysa ki yaşayabilirdi Yunus ve içinde yeralmazdı o çerçevenin şimdi, eğer ki bu ülkedeki müteaahhitler, bürokratlar ve siyasiler çerçeveletip assalardı aşağıdaki sözleri başuçlarına:

ÇÜNKÜ DOĞAYI KANDIRAMAZSINIZ”

yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    • tam da yazıyı okuduktan sonra acaba ‘o deneyin videosu var mıdır acaba?’ derken. :) @Kerem Kaynar nefis yazı, güzel ilişkilendirme.

Kerem Kaynar

birisi...