Vücudumuzu tanımamız bize gündelik yaşamımızda birçok kolaylık sağlar. Küçüklüğümüzden başlayarak fiziksel yapımızı ve iç dengemizi keşfetmemiz, yıllar geçtikçe hangi spor dallarına yatkın olduğumuzu, hangi tür besinlere vücudumuzun alerjen olduğunu, ne tür belirtiler sonrasında hangi hastalıklara yakalandığımızı, fiziki görünüşümüzdeki değişiklikleri vb. bir sürü gerçeği fark etmemizi sağlar. Böylece ileriki yıllarda herhangi bir hastalık habercisi olabilecek tüm belirtileri vücudumuzda hisseder, gerek kendi araştırmalarımızla gerekse bir uzman yardımıyla bu belirtilerin varacağı noktaları erkenden görebiliriz. Vücudumuzun bu bağlamda sağlıklı sayılabilmesi için ağırlıkça belirli bir aralıkta olması gerekiyor. Ağırlık dengemizi ise yediğimiz besinlerin miktarı belirler. Eğer vücudumuzun ihtiyacı kadar besin tüketiyorsak formumuzu korur ve vücudumuzda herhangi bir besin depolamaya ihtiyaç duymayız.
Eğer ki ihtiyaç duyduğumuzdan fazla bir miktar besin tüketmeye başlarsak vücudumuz bunu bir felaket habercisi olarak algılar ve hemen harekete geçer; fazla yiyeceğimiz her besin vücudumuzca ihtiyaç fazlası sayılacağından hareketin az olduğu bölgelerde(bel, karın, basen vs.) saklanmak üzere yağ olarak depolanacaktır. Şimdi de vücudumuzun bu süreçte yaşadıklarını bilimsel bir gözle inceleyelim:
Beslenmemiz sonrasında vücudumuzda birtakım ardışık tepkime zincirleri gerçekleşir. Tükettiğimiz her besin bize doğrudan veya dolaylı olarak enerji verir ve aldığımız bu enerjiyi kalori cinsinden takip edebiliriz.
Kalori nedir?
Kalori(simgesi cal), bir enerji birimidir ve normal şartlarda 1 gram suyun sıcaklığını 1ºC artırmak için gerekli olan enerji miktarı olarak tanımlanır. Kilokalori(kcal) ise 1000 kaloriye eşittir. Aklınızda daha kalıcı olması açısından, bir kalori 4 adet kibrit çöpünün yanmasıya açığa çıkan enerjiye eşittir diyebiliriz.
Enerji vücudumuzda ne şekilde depolanabilir?
Kimyasal enerji vücudumuzda yağ, karbonhidrat ve protein şeklinde depolanır. Vücut, fazla gördüğü enerjiyi yağ olarak uzun bir süre saklayabilir. Sonrasında vücut, besin kıtlığı çektiği durumlarda -diyet veya ağır egzersizler sonrasında- depolanan bu yağları önce yağ asidi ile gliserollere sonrasında da hareket enerjisi ile ısıya dönüştürür. Karbonhidratlarsa, diğer yandan, kısa sürede vücudumuza yüksek enerji verebilirler çünkü enerjiye dönüştürülmeleri yağ ve proteinlerden daha kolaydır.
Bu moleküller ne şekilde enerjiye dönüştürülürler?
Vücudumuzdaki besinler, hareket ettiğimiz her süreçte hareket enerjisi(kinetik enerji) ile ısıya dönüştürülür. Vücudun ilk yaptığı iş büyük molekülleri küçük moleküller haline getirmektir. Proteinler amino asitlere, glikojenler(depo karbonhidratlar) glikoza, yağlar da yağ asitlerine dönüştürülürler.
En basit şeker molekülü olan glikoz, oksijenle tepkimeye girmesi sonrasında karbondioksit, su ve enerji açığa çıkarır. Bu olaya hücre solunumu da denir. Tepkime en basit haliyle şu şekilde özetlenebilir:
C6H12O6 (glikoz) + O2 -> H2O + CO2 + ATP (enerji)
Eğer vücudumuzun hareketliliği devam ediyorsa enerji bakımından zengin moleküller parçalanmaya devam eder ve bizler de kaslarımıza daha çok oksijen sağlamak için daha sık nefes alıp vermeye başlarız. Spor yaparken nefes nefese kalmamızın sebebi budur.
ATP nedir?
ATP(adenozin trifosfat), molekül adının baş harflerinden oluşan ve hücrelerimizdeki enerji dönüşümünü sağlayan moleküldür. Vücudumuz içinde enerji, ATP molekülleri sayesinde dönüşüm ve devinim sağlar.
ATP, vücudumuzdaki hücresel fonksiyonların ve tepkimelerin temel enerji kaynağını oluşturur. Şekilde görmüş olduğunuz molekül, herhangi bir enerji ihtiyacı durumunda üzerindeki bir ya da iki fosfat bağının su ile tepkimeye girmesiyle enerji açığa çıkarır. Hücrelerimizin hepsi ihtiyaç duydukları tüm enerjiyi bu yolla elde ederler.
Daha zayıf bir vücuda nasıl sahip olabiliriz?
Vücudumuzda yağ olarak depolanan enerjiyi kullanmanın –zayıflamanın- iki yolu vardır: Ya vücudumuza giren besin miktarında kısıtlamaya gideriz -diyet yaparız- ya da vücudumuzun hareketliliğini arttırarak daha çok kasımızın işlemesini sağlarız -spor yaparız. Dikkat ettiyseniz, her iki durumda da vücudumuz bir nedenle ekstra bir enerjiye ihtiyaç duyacak ve biz bu enerji yani ATP ihtiyacımızı vücudumuzda depolanan yağlardan sağlamaya çalışacağız.
Uzmanlarca önerilen zayıflama yöntemi, yediklerimizi kontrol altına alarak spor yapmamız şeklindedir. Burda amaç, bilinçli bir şekilde vücudumuza giren enerji kaynaklarını sınırlı tutarak aldığımızdan daha fazla enerjiyi spor aktiviteleri sayesinde harcamaktır. Böylelikle vücut, besinden karşılayamayacağı enerjiyi, depoladığı yağları daha küçük moleküllere dönüştürerek oluşturma yoluna gidecektir. Bu noktada vücudun depo yağları kullanmak için göstereceği direnç de çok önemlidir. Vücut depo yağlarını ne kadar uzun süredir barındırıyorsa o kadar yüksek oranda geç parçalamaya başlayacaktır. Spora yeni başlayan bireylerin kısa süre içinde yaptıklarının bir işe yaramadığını düşünmeleri bu direncin geç kırılmasından kaynaklanmaktadır. Zayıflamaya metabolizmanın da etkisi büyüktür.
Metabolizma nedir?
Metabolizma, canlının yaşamını sürdürdüğü sırada gerçekleşen tüm kimyasal tepkimelere verilen addır. Her insanın metabolizma hızı birbirinden farklı değerdedir. Bu nedenle bir arkadaşınızın uyguladığı diyetin onu forma sokması sizde de aynı sonuca varacağını garanti edemez. Belki çok uzun vadede etkisini gösterecek, belki de hiç etkili olmayacaktır. Bu nedenle diyet yapmayı düşünüyorsanız bir diyetisyene danışmayı asla ihmal etmeyiniz.
Spor yapmanın asıl amacı vücudumuzdaki büyük kas gruplarını(omuz, göğüs, sırt, kol, bacak kasları) çalıştırarak kas kütlelerini artırmak ve dolayısıyla sindirim, dolaşım, solunum, boşaltım ile iskelet sistemimizin işlerliğini kolaylaştırmaktır. Spor yaparak nabız atış hızımızı artırmak kanın vücudumuzdaki dolaşım hızını arttıracak, böylece hücreler ihtiyaç duyduğu oksijene daha çabuk ulaşma hatta oksijensiz solunum yaparak bu yönde kendilerini geliştirme yoluna gideceklerdir. Nabzımızı artırmak kalp sağlığımız açısından da çok yararlıdır. Karın kaslarının çalıştırılması bel bölgemizin ve dolayısıyla sindirim sistemimizin sağlıklı bir şekilde işlemesini sağlar; karın kaslarının gelişmiş olması sindirim hareketlerinin, kasılmaların daha sağlıklı yapılması anlamına gelir. Sırt kaslarımızı geliştirmemiz ise vücudumuzu ayakta tutan iskelet sistemimize en büyük desteği sağlayacaktır.
Sporun uzun vadede vücudumuza etkisi nedir?
Düzenli spor yapan bir kişinin vücudunda belirli oranda bir kas kütlesi oluşacaktır. Kasların birer enerji merkezi olduğu düşünülürse düzenli spor yapan bir kişinin istem dışı kilo alması düşünülemez. Vücuda alınan her ek besin vücutta spor aktivitelerinde çalıştırılan kaslarca kullanılarak hareket enerjisi ile ısı enerjisine çevrilecek ve depolanma ihtiyacı duyulmayacağından kilo sorunu yaratmayacaktır.
Vücut kimyamızın zayıflama sırasında ne şekilde işlediğini hep birlikte gördük. Yeniden başa dönecek olursak zayıflayabilmemizin yolu vücudumuzu iyi tanımamızdan geçiyor. Aslında kilo almak da vermek de tamamen bizle alakalı(Bu hususun sadece sağlıklı bireyler için geçerli olduğunu belirtmekte yarar var). Sonrasında yaşananlarsa vücudunuzun sizin eylemlerinize verdiği tepkiden başka birşey değil. Dengeli ve yeterli beslenip kendimize vakit ayırabildiğimiz sürelerde sportif aktivitelere katılırsak vücudumuzu daha iyi tanımak adına en sağlam adımı atmış oluruz.
Hepinize sağlıklı yaşamlar!
Kaynaklar:
Günlük yediğimiz yiyeceklerden aldığımız kalorinin bazal metabolizmayı geçmediğinde kilomuzu koruduğumuzu düşünürsek,o yiyeceklerin hepsinin çikolata vb olmasının bir zararı var mıdır?Bazal metabolizmayı geçmediği halde yağ depolar mı vücut?
Matematiksel olarak doğru,
Fakat vucudun günlük karbonhidrat ihtiyacı belli. Çukolata da sadece rafine karbonhidrat var. Vucudun günlük protein, vitamin,yağ, lifli yiyeceklere de ihtiyacı var. Bunları alamadığı zaman metobolizmanın sistemi bozulur. Dolayısıyla sağlık bozulur.