Gündelik hayatımızda dahi rekabetin önem kazandığı günümüzde, bilim ve teknolojinin ilerlemesiyle birlikte spor dünyasında da bu rekabetin katbekat fazlasına tanık olmaktayız.  Bu rekabet kendini teknik bilginin sürekli geliştirilmesinin yanısıra sporcu performansının da güçlendirilmesi olarak ortaya çıkarıyor. Peki, sporcu kendini geliştirebilmek için ne tür yöntemler kullanabilir?

Bunları birkaç başlık altında toplamak mümkün;

  • Mekanik veya biyomekanik
  • Psikolojik
  • Farmakolojik (İlaç takviyesi)
  • Fizyolojik (Vücudun işlerliğini arttırmak)
  • Nutrisyonel (Destek besinler almak)

İşte bahsi geçen bu yöntemlerden farmakolojik ve fizyolojik desteklerin birçoğu, sporda eşitsizlik yaratıp rekabette adil bir ortamı ortadan kaldırdığı düşüncesiyle yasaklanmıştır. Genel itibariyle adı “doping” olarak geçen bu madde veya metotlar günümüzde Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin oluşturduğu Dünya Anti-Doping Ajansı (WADA-World Anti Doping Agency) tarafından denetlenmekte ve takip edilmektedir. “Doping” kelimesi genelde spor haberlerinde sporcuların belirli süreyle müsabakalardan uzaklaştırılma nedeni olarak karşımıza çıktığından halk arasında performans arttırıcı olarak bilinmektedir. Oysa ki “Doping”, spor müsabakalarında adaletsizlik yaratmaktan öte sporcu sağlığına verdiği zarar yüzünden de yasaklanmıştır. WADA tarafından yapılan resmi açıklamaya göre bir madde ve/veya yöntemin doping sayılabilmesi için onun (a) sportif performansı arttırma potansiyeli olmalı ve, ya (b) gereksiz zarar verme riski olmalı, ya da (c) spor ruhuna aykırı olmalıdır.

Özetle: Doping = a+b, veya a+c, veya a+b+c.

Dünya Anti-Doping Ajansı bu üç ihtimali içeren kimyasal ve/veya yöntemleri her yıl güncellediği yasaklı listesiyle kamuoyuna sunmaktadır. Listeye buradan ulaşabilirsiniz.

“Doping” Güney Doğu Afrika yerli dillerinden Hollandalı göçmenlerin diline (Flamancaya) giren “dop” sözünden gelmekte olup savaşçıların tapınma törenleri sırasında uyarıcı olarak kullandıkları, bazılarına göre özel bir bitki, bazılarına göre üzüm kabuğundan yapılan alkollü bir içecekten adını almaktadır. İngilizce “dope” sözcüğü uyuşturucu, ilaç, ilaç uygulaması (özellikle uyarıcı) anlamlarını taşır. Eylem haliyle “doping” şeklinde dilimizde doğrudan kullanılmaktadır.

Doping olarak kullanılan çoğu kimyasal aslına bakılırsa amacı dışında kullanılan birer ilaçtan ibarettir. Örneğin; astım ilacı “efedrin”, sürat koşucusunun depara tepki süresini kısaltarak harekete geçisini çabuklaştırmaktadır; pediatride kullanılan “büyüme hormonu”, haltercinin adele ağırlığını, dolayısı ile gücünü arttırmaktadır; depresyon ilacı “prozac”, maratoncunun acıya direncini güçlendirmektedir; kansızlığa karşı tedavi ilacı “eritropoietin yani EPO”, kandaki oksijen dolaşımını artırarak bisikletçinin dayanıklılığını arttırmaktadır; Alzaymır hastalığında kullanılan “tachrine”, Formüla 1 pilotunun veya golf oyuncusunun katedeceği yolu daha iyi hatırlamasını sağlamaktadır; damarda yüksek tansiyonu düşürücü bir “beta-bloker”, atıcının titremesini azaltır; uyku halini tedavi eden “modafinil”, Körfez Savaşı sırasında askerler tarafından kullanılmış, sporda ise, tek başına uzun yelken yarışlarna katılanlarca kullanılmaktadır.

Doping etkinliğinin henüz benimsenemediği yıllarda birçok sporcu bunu kendi lehinde kullanmış ve başarılara imza atmıştır. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri de Doğu Almanya sporcularının başarı grafiklerindeki ani artıştır. 1956 Melbourne Oyunları’nda sadece tek bir madalya alabilen Doğu Alman sporcuları, 1960 Roma Oyunları’nda da yine tek madalya, 1964 Tokyo Oyunları’nda ise sadece dört madalya kazanabilirler. Sonrasında büyük patlama: 1972 Münih Oyunları’nda 70 madalya, 1976 Montreal Olimpiyatları’nda 90 madalya, 1980 Moskova’da 125 madalya. Doping etkisini fark etmemek elde değil. Tarih bu ve bunun gibi çarpıcı pek çok örnekle doludur.

Sporun ana amacının sağlıklı birey ve toplumlar yetiştirmek olduğu düşünülürse, bu bağlamda doping, kazanma hırsına yenik düşen kişilerin sağlıkları pahasına göz yumdukları bir eyleme dönüşmektedir. Doping olarak kullanılan madde ve yöntemler sonucu sakatlıklar, anormallikler ve hatta ölümler bile gerçekleşebilmektedir. Bu nedenle bu tür madde ve yöntemleri kullanmadan önce mutlaka ve mutlaka yan etkilerini de göz önünde bulundurmayı ihmal etmeyiniz.

Dünya Anti-Doping Ajansı’nın Türkiye’deki merkezi durumunda diyebileceğimiz kurumumuz Türkiye Doping Kontrol Merkezi de alanında uzman kişilerce son derece üstün bir performansla görevini sürdürmektedir. Doping kontrol teknikleri ve daha fazla bilgi için kurumun resmi internet sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Kaynaklar

1) Doping ve Futbolda Performans Arttırma Yöntemleri, TFF
2) Sporda Doping Gerçeği, http://www.sporhukuku.org.tr/makaleler/107-sporda-doping-gercei-av-ksmet-erkner.html
3) Dünya Anti Doping Ajansı, WADA, http://www.wada-ama.org/
4) Türkiye Doping Kontrol Merkezi, http://www.tdkm.hacettepe.edu.tr/

Yorum Ekle

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Murat Pınar

Boğaziçi Üniv. - Kimya Mühendisliği mezunu Murat Pınar, ilaç sektöründe üretim uzmanı olarak çalışıyor. Onun için merak - gözlem - araştırma üçgeni içinde kendince sağlıklı bir yaşam sürmekten zevk alan bir doğa tutkunu da diyebilirsiniz.