Podcast (acikbilimradyo): Play in new window | Download
Subscribe: RSS
Bugünkü Feneryolu tren istasyonunun hemen güneyinde yay şeklinde garip bir sokak vardır. Adı, Feneryolu Hatboyu Sokağı’dır. Bu sokağın hemen sonunda Feneryolu Sabit Pazarı başlar. taze sebzelere meyvelere aldırış etmeden ilerlerseniz sizi Bağdat caddesi karşılar ve hemen sonra da Dr Faruk Ayanoğlu Caddesi. Nihayet bu cadde de bir yay çizer ve Fenerbahçeye varır.
Bu yay şeklindeki garip sokaklar aslında eski bir tren güzergâhıdır. Feneryolu istasyonundan hemen önce ayrılan raylar, bu yolu izleyerek o zaman bir sayfiye olan Fener Bahçesi’ne gidermiş. Rayların yerinde bugün yeller esiyor. Ama bugünkü sokaklar,caddeler o güzergahtan kalmış yadigâr, tabii bir de Feneryolu semtinin adı.
Benzeri bir değişim, hayatımızın ilk günlerinde de gözlenir. Ana karnında henüz nefes almadığımız, akciğerlerimizin sıvıyla dolu olduğu günlerde, akciğer atardamarını aorta bağlayan küçük bir damarımız vardır. Ductus arteriosus adlı bu damar yüzünden bebeğin kanı henüz işlevsiz olan akciğerleri atlar. Normalde bebek doğar doğmaz, bu damar kan akımını tersine çevirir ve bu da bebeği nefessiz bırakabilir. Eğer tedavi edilmezse bu durum kalp yetmezliğine kadar ilerleyebilir.
Ama telâşa mahal yok, zira bu damar hemen her zaman kapanır ve geriye yadigâr olarak Ligamentum arteriosus kalır, yani bir iplikcik…
Bazen vücudumuzda daha eski değişimlerin de izlerini buluruz. Meselâ beynimizden kalbe uzanan “onuncu sinir”, nam-ı diğer vagus siniri: Bu sinirin dallarından biri, sanki bir tren yolcusuyken ineceği durağı kaçırmış gibi gerisin geriye, yani yukarıya, ses tellerine uzanır.
Bizde yine iyi, zürafaların uzun boynu yüzünden bu sinirin uzunluğu dört buçuk metreyi geçer! Balıklarda ise böyle değildir, çünkü solungaçlar ve kalp birbirinze çok yakındır ve boyunları da yoktur. Belli ki balıklarla ortak atamızda da durum böyleydi, ama kalp evrim süresince aşağılara indikçe bu sinir de kalbin etrafından dolanmakta ısrar ederek uzadıkça uzamıştır
Bazı akciğer kanseri hastalarının sesinin kısılması, bunun sonucudur. Sinir akciğer civarından geçerken, akciğerdeki ur ona baskı yapınca ses tellerinin işleyişi etkilenir. .Çünkü Sinir lüzumsuz yere uzarken baskı ve travmalara daha açık hale gelmiştir.
Evrimin izleri yalnızca somut yapılarda görülmez, davranışlarımıza da yansır. Örneğin yeni doğan bebeklerin ayak tabanlarına bastırırsanız, ayak parmakları sanki bir şeyi kavramak istercesine 15-30 saniyeliğine kapanır. Aynı refleks ağaç dallarına tutunarak yaşayan maymun yavrularında da mevcuttur. Hem insanda hem maymunda bu refleks zamanla kaybolur. Büyüyen maymun ağaçlarda gezinmeyi alışkanlık haline getirirken insan başka yollara döner. Ama görünen o ki ağaçlarda gezinen atalarımızın refleksi bize de maymuna da yadigâr kalmıştır.
Yani nasıl ki eski Fenerbahçe trengüzergâhında bugün yürüyor ve araba sürüyorsak, geçmişimizde açılan biyolojik yolaklarda da öyle gezinip duruyoruz. Geçmişten kaçmak zor.
Kaynaklar
- Fenerbahçe Vapurundan Sonra Fenerbahçe Kampı. Kent ve Demiryolu
- Richard Dawkins demonstrates laryngeal nerve of the giraffe. YouTube
- Futagi, Y. Toribe ve Y. Suzuki: The Grasp Reflex and Moro Reflex in Infants: Hierarchy of Primitive Reflex Responses. Int J Pediatr. 2012; 2012: 191562.
Yazan: Çağrı Yalgın
Seslendiren ve Düzenleyen: Kübra Karacan
Müzik: http://www.bensound.com (CC)
Yorum Ekle