16 Şubat 1937 tarihinde, Wallace Hume Carothers adlı bir kimyager, çalıştığı Dupont şirketi adına “naylon” adı verilen yeni bir malzemenin patent sahibi oldu. Buluşunun ticari değeriyle ilgili bazı hayaller kurmuş olsa gerek; ama nasıl bir kültürel etki yaratacağına dair muhtemelen hiçbir fikri yoktu.

Carothers, “Polimer 6-6” adını verdiği ilk naylonu üretmeyi, Dupont’ta işe başlamasından beş yıl sonra, 1935’te başardı. Malzeme hem esnekliği hem de sağlamlığı bakımından arzu edilen tüm kriterleri karşılıyordu. “Naylon” ismi tamamen keyfi bir isimdi. Sonundaki “-on” eki iplik üretmekte kullanılan diğer malzemelere, pamuğa (yani “Cotton”a) ve bitkisel ipeğe (yani rayona) benzesin diye eklenmişti. Baştaki N, Y ve L harflerinin New York ve Londra’yı temsil ettiğine dair bazı söylentiler olsa da, ismin tam anlamıyla nereden geldiğini bilmiyoruz. Bildiğimiz şey, naylona o dönemde çok fazla ümit bağlandığı. Zira Japonya’dan yapılan ipek ithalatını düşürmesi bekleniyordu ve bu nedenle ABD hükümeti de naylon hakkındaki gelişmeleri ilgiyle izliyenler arasındaydı.

Hakkını vermek lazım: Dupont buluşunu harika pazarlamış, hem hükümette hem de sektörde “ipekten daha iyi bir malzeme olduğu” yönünde epey beklenti yaratmıştı. “İnsan elinden çıkmış ilk yapay tekstil ipliği” ve “Çelik kadar güçlü, örümcek ağı kadar ince” sloganlarıyla duyurulan icat, önce fuarlarda tanıtıldı. Zamanla ürünün sağlamlığı hakkındaki beklentiler boşa çıktı… Görünen o ki Dupont buluşunu fazla abartmıştı. Ancak Dupont, ürünün başka bir potansiyelini keşfettti: İpek çorapların yerini alabileceğini! Çünkü ilk partide üretilen 4000 çift naylon çorabın tamamı tanıtım amacıyla yapılan halka açık satışta üç saat kadar kısa bir sürede tükenmişti. Durumu iyi tahlil eden DuPont, pazarlama stratejisini değiştirdi: Artık naylonun daha çok “estetik” ve “pratik” yönüne vurgu yapacaktı; bu amaçla oluşturulan yeni reklam sloganı şöyleydi:

“Eğer naylonsa daha şıktır ve… Aman tanrım! Ne kadar da çabuk kuruyor!”

Naylon çoraplar kısa sürede kadın giyim modasının vazgeçilmez bir parçası oldu. Dupont, naylon çorapları piyasaya sürdüğü ilk yıl tam 64 milyon çift çorap satmayı başardı. İpekten kötü performans göstermesine rağmen fiyatı ipeğin neredeyse iki katıydı ama öyle bir moda olmuştu ki, ikinci dünya savaşı sırasındaki “çorap kıtlığında” karaborsaya düşmüş, çifti 20 dolardan satılır olmuştu. Kıtlığın sebebi Dupont’un 1942 yılı başlarında kadın giyim ürünleri üretmeyi durdurarak ABD ordusu için paraşüt ve çadır üretmeye başlamasıydı. Japonya’nın ABD’ye ipek ihracatını durdurması, ipek çorap bulmayı da imkânsız hale getirmişti. Çok daha seksi olduğu düşünülen naylon çorap tutkusu o kadar yaygındı ki, bazı kadınlar bacaklarını koyu renge boyayıp bacak arkalarına kalemle çizgi çekip, çorap illüzyonu yaratıyorlardı.

Hasret 1946 yılında Dupont’un tekrar çorap üretmesiyle sona erdi sanmayın… Şirket piyasanın talebini karşılamakta epey güçlük yaşadı. Öyle ki, bir defasında 13.000 adet çorap için tam 40.000 kişi sıraya girmiş, çoraplara erişmek isteyen kadınlar birbirlerini ezerek tarihe “Naylon Ayaklanması” olarak geçen izdihama neden olmuştu. DuPont çorap talebini karşılayamayınca dava tehdidiyle karşı karşıya kaldı ve 1951 yılında üretim lisansını paylaşmaya, yani başka şirketlerin de naylon üretmesine razı oldu.

Günümüzde naylon ve türevleri giyimden ambalajlamaya, tesisat elemanlarından sağlık ürünlerine kadar gündelik hayatımızdaki pek çok şeyde kullanılıyor. 2013 yılındaki verilere göre küresel pazarının büyüklüğü yıllık 20 milyar dolar civarında. Çevreye olan etkileriyse tartışmalı. Yapılan bir araştırmaya göre bir kilogram naylonla bir kilogram yünün karbon izi birbirine hemen hemen eşit. Naylonun bir de kolaylıkla geri dönüştürülme avantajı var. Eğer hepimiz geri dönüşümüne dikkat edersek, naylon pek çok malzemeye göre ucuz ve hafif bir alternatif. Ancak yandığı zaman son derece zehirli bir gaz olan hidrojen siyanid açığa çıkardığını da vurgulamak gerek.

Naylon çorapların kolaylıkla kaçıyor olmasından mıdır bilinmez ama kalitesiz kumaşlara ya da tek kullanımlık poşetlere malzemesi ne olursa olsun “naylon” denmesi, ya da cezası büyük bir mali suç olan sahte faturanın “naylon fatura” olarak anılması kelimenin dilimizde pek itibarlı olmadığını gösteriyor gibi… Sevan Nişanyan’ın aktardığına göre, naylon kelimesine Türkçe’de ilk olarak 1950’lerde rastlanıyor. 1960’lardaki Hayat dergisi reklamlarına bakılırsa naylon hâlâ pek itibarlı. Girişte size dinlettiğim, 80’lerde doğanların muhakkak hatırladığı reklamda hiç “naylon” kelimesi geçmemesi dikkat çekici.

Kıssadan hisse çıkaracak olursak: Çoraplarınızı asla yakmayın… İşiniz bitince de mümkünse geri dönüşüm kutusuna atın. Ayrıca… Ticari hayattaysanız naylon faturadan kaçının. İtibarınızı düşüreceği gibi, hapse girmenize de neden olabilir.

 

Kaynaklar:

  • Wikipedia, “Nylon” maddesi
  • Kudret Emiroğlu (2011), Gündelik Hayatımızın Tarihi. İş Bankası Kültür Yayınları
  • Sevan Nişanyan (2011), Kelimebaz 1. Everest Yayınları

 


Yazan ve Seslendiren: Tevfik Uyar

Kurgu ve Montaj: Kübra Karacan

Müzik: https://www.bensound.com/royalty-free-music (CC)

Yorum Ekle

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

AÇIK BİLİM

Açık Bilim Podcast Kanalı, 2011 yılından bu yana aktif olan, ücretsiz bilim yayınları içeren bağımsız bir bilim medyasıdır.