Geçen hafta, bir Açık Bilim yazısının Dr. Emre Gürcanlı tarafından yazılan bir yazıda alıntılanmasındaki uygunsuzluk üzerine bir yazı kaleme almıştım. Dr. Gürcanlı bu yazıma cevaben kendi bakış açısını İleri Haber sitesindeki köşesinde “Zorunlu ve Can Sıkıcı Bir Yanıt Yazısı” başlığıyla sundu.

Dr. Gürcanlı’ya cevabı için teşekkür ederim. Yazısı, olayın öncesinde sosyal medyada yapılan tartışmaları da kayda geçirme açısından faydalı oldu. Ben, konunun özüyle ilgili olmadığı için bu tartışmalara değinmemeyi tercih etmiştim.

Dr. Gürcanlı’nın cevap yazısındaki ilk ve en önemli noktalardan biri, benim bu konudaki ilk yazımın sosyal medyada paylaşılması sırasındaki ifadelerin yanlışlığı ve şiddeti. Bu konuda kendisinden özür diliyorum. Bu hassas konularda daha nötr başlıklarla paylaşım yapılmalıdır. Dağınık bir grup olmamızdan dolayı iletişimimiz yavaş olduğundan yazının Facebook ve Twitter’da nasıl sunulduğunu başta görmedim. Ama bu bir mazeret değil, baştan kontrol etmeliydim, hatta sosyal medya başlıklarını kendim bizzat hazırlamalıydım.

Dr. Gürcanlı, sosyal medya tartışmalarından veya Radikal ve Evrensel’in eksik aktarımından bahsetmememi eleştiriyor. Bu konulara girmememin sebebi, bu tür gereksiz ayrıntılara takılmak yerine işin özüne odaklanmak, doğrudan kendisinin yazısını referans almak istediğimdendir. Kaldı ki Dr. Gürcanlı da, cevap yazısının başında tartışmanın kendi yazısının orijinali üzerinden yürümesi gerektiğini söylemiş. Ben de aynen öyle yaptım.

Ancak, yazının içinde Radikal ve Evrensel gazetelerinin adı geçmezken sosyal medya tanıtımında anılmaları yanlış olmuştur. Buna dikkat etmemiz gerekirdi, hatalıyız.

Dr. Gürcanlı’nın idealist amaçlarla, gönüllülük esasıyla yazdığı yazıların çok kıymetli katkılar yaptığından şüphem yok. Açık Bilim de tamamiyle gönüllüler tarafından hazırlanan bir site olduğu için motivasyonunu ve duygularını gayet iyi anlayabiliyorum. Ancak, yazılarına bir bilimsel makale muamelesi yapılmaması gerektiğine dair itirazını konuyla ilgisiz buluyorum.

Bir yazının “bilimsel makale” olmaması, uygun şekilde alıntı yapma mecburiyetini ortadan kaldırmaz. Alıntı yapma kuralları her türlü yazı için aynıdır. Popüler bilim makalesi, köşe yazısı, bitirme ödevi, hatta lise kompozisyonunda başkasının sözlerini kendisininmiş gibi aktarmak intihal kabul edilir. ABD ve Avrupa’da öğrenciler, bilimsel makale olmayan yazılar yazarken de alıntıları net şekilde göstermediklerinde çok ciddi disiplin cezalarıyla karşı karşıya kalırlar. Benzer şeyler yapan köşe yazarlarının ve bilim yazarlarının kariyerlerinin büyük darbe aldığı durumlar vardır. İnsanların okulda nasıl kopya çektiklerini gülerek anlattıkları Türkiye’de yayıncılık geleneği böyle şeyleri pek umursamasa da, suimisal emsal olmaz.

İlk yazımda, kopyalanmış kısımları gösterdikten sonra “Yazının geri kalanını incelemedim” yazmıştım. Dr. Gürcanlı bunun üzerine “Neden incelemediniz?” diye soruyor. Çünkü ben yazının yüzde kaç alıntı olduğunu tespite çalışmıyorum. Benim amacım Açık Bilim’den kopyalama yapılmış mı yapılmamış mı anlamak. Yazısının tamamını elbette ki dikkatlice okudum. Ancak, “radyum kızları”yla ilişkili olmayan kısımları kaynaklarla karşılaştırarak birebir alıntılar olup olmadığını tespite çalışmadım. İncelememekle kastım budur. Kopyalanmış kısımları açıkça gördükten sonra, yazının geri kalanı tamamen orijinal olsa bile birşey değişmez ki.

“Bu kadarı da yazıda sorun olduğunu gösteriyor” derken kastettiğim tam olarak buydu. Buradan “gerisini siz düşünün” gibi bir anlam çıkmaz. Masumiyet karinesi gereğince, delil gösteremediğim yerde ithamda bulunamam.

Dr. Gürcanlı “Işıl hanımın ismi yazılmadan doğrudan yazı referans gösterilmiştir” diyor. Hayır, orijinal yazıdaki cümlesi şudur: “Açık Bilim internet sitesinde yine aynı başlığı taşıyan çok güzel bir yazı var”. Burada yazı referans gösterilmemektedir; kullanım şartlarımıza da aykırıdır, referans usulüne de.

Dr. Gürcanlı, alıntı yapılan kısmın “… o yazıyı da okumanızı tavsiye ediyorum” cümlesiyle başlayıp yazının adresine kadar gittiğini, dolayısıyla açık ve net olduğunu iddia ediyor. Bu abes bir savunma. Böyle bir alıntılama tarzı yoktur, hiç bir dilbilgisi rehberinde görülmez. Kendisi için net olabilir, ama önemli olan okuyucular için net olmasıdır. Kaldı ki kendisi bu alıntı tarzını tutarlı şekilde kullanmamıştır da; aşağıda açıklayacağım.

Linkin tıklanabilir olup olmaması meselesi Dr. Gürcanlı’nın değil site editörünün kontrolünde olabilir. Ancak bu talep saçma değildir, geçerli sebepleri vardır. Birincisi, siteye “backlink” göndermek, nerede alıntılandığının takibini sağlamak. İkincisi, okuyucuya kolaylık sağlamak, metni kopyalayıp adres çubuğuna yapıştırma zorunluluğundan kurtarmak. Hyperlink fikri tam da budur; elektronik belgeler daktiloda yazılmış belgelerden bu açıdan farklıdır.

Dr. Gürcanlı’nın yazısının kaynakça kısmında tıklanabilir linkin bulunması konuyla ilgili değildir. Elbette bulunacak. Ben metnin içindeki linkten bahsediyorum.

Dr. Gürcanlı Işıl Arıcan’ın yazısının içinde de tıklanabilir link bulunmadığını söylemiş. Işıl’ın yazısında birebir alıntılar yok. O, kaynaklarını yazının sonuna topluca koymayı tercih etmiş. Dr. Gürcanlı ise kaynak ve linkleri yazısının içine koymayı tercih ettiğine göre gereğini doğru şekilde yapmalıdır.

(Yeri gelmişken, Işıl Arıcan’ın yazısındaki referanslarda yazar adının bulunmamasının önemli bir eksiklik olduğu doğrudur. Bundan sonra bu konuda daha dikkatli olacağız.)

Link metninin tıklanabilir olması tali bir meseledir, lüzumsuz yere öne çıkarılmış. Talebim basittir: Yazarın adının geçtiği bir cümlenin ardından tırnak içinde veya uygun HTML elemanları içinde başı sonu açıkça belirtilmiş bir alıntı. Alıntının sonunda link verilmiş verilmemiş önemli değil. Alıntı açıkça gösterildikten sonra kaynaklarda bir kere listelenmesi yeterlidir.

Işıl Arıcan’ın bir paragrafının birebir kopyalanmasa da değiştirerek (paraphrase ederek) yazıldığını söylemiştim. Dr. Gürcanlı bunu inkâr ediyor, kaynaklardan kendi çevirdiğini söylüyor. İki paragrafın karşılaştırılarak okunması değiştirilerek yazıldığını görmeye yetiyor.

Işıl Arıcan:

screenshot-www acikbilim com 2015-02-26 00-17-23

Emre Gürcanlı:

screenshot-ilerihaber org 2015-02-26 00-16-05

Işıl Arıcan o paragrafı birkaç kaynaktan ve bilgi birikiminden yararlanarak özgün şekilde yazmıştır. Dr. Gürcanlı’nın yazısında aynen ortaya çıkması aynı kaynağı çevirmiş olmalarıyla açıklanamaz. Paraphrase ederken konuyu bilmediği için yanlış ifade kullanması intihal iddiasını çürütmez, çünkü değiştirerek yazmak, yazının kurgusunu kopyalamak da intihaldir.

Dr. Gürcanlı’nın sonraki itirazları da, maalesef, intihal konusunda ciddi bilgi eksiği olduğunu gösteriyor: “Burada iki paragraf ifadesi yanlıştır, bir paragraf alınmış ve orada açıkçası referans yazılması (ve tırnak) gözden kaçmıştır, yukarıda söylediklerimi yineliyorum. ANCAK ikinci paragrafın kopyalanması iddiası kabul edilemez, çünkü bizzat kaynağından da incelenmiş ve Işıl hanımın yazısındaki bir yanlışlık düzeltilmiştir. Zira yazıda davanın sonuçlandığı belirtilmektedir. Ama benim yazımda davanın uzadığından dolayı sonuçlanmadığı mahkeme dışı arabuluculuk yoluyla çözüme kavuşturulduğu düzeltmesi yapılmaktadır (benimki hatalıysa isteyen ayrıntılı bir şekilde düzeltebilir).

İki yerine bir paragraf kopyalanmış olsa bile ne değişirdi anlayamadım. Zaten bir değil iki paragraf alınmıştır: “Bulguların yayınlanmasının ardından…” ile başlayan paragraf bütünüyle Açık Bilim’den kopyadır. Onun ardından gelen ve “Radyum kızlarının …” diye başlayan paragrafın yarısı Today I Found Out (TIFO) sitesindeki Daven Hiskey imzalı yazıdan birebir çeviri ile kopyalanmış, ikinci yarısı ise Açık Bilim’den. Kopyalanmış kısımları yazıdaki sırasıyla karşılaştırmalı olarak gösterirsek:

Işıl Arıcan:

screenshot-www acikbilim com 2015-03-02 23-37-10

Emre Gürcanlı:

screenshot-ilerihaber org 2015-02-26 00-24-08

Daven Hiskey (TIFO):

screenshot-www todayifoundout com 2015-02-26 00-36-50

Emre Gürcanlı:

screenshot-ilerihaber org 2015-02-26 00-38-17

Işıl Arıcan:

screenshot-www acikbilim com 2015-03-02 23-41-12

Emre Gürcanlı:

screenshot-ilerihaber org 2015-02-26 00-25-05

Daven Hiskey (TIFO):

screenshot-www todayifoundout com 2015-02-26 00-39-56

Emre Gürcanlı:

screenshot-ilerihaber org 2015-02-26 00-40-59

Referans yazılması ve tırnak gözden kaçmıştır.” Dr. Gürcanlı, intihalcilerin standart bahanelerinden birini kullanmış. Buna ne söylenebilir bilmiyorum, alıntının işaretlenmesi nasıl gözden kaçabilir anlayabilmiş değilim. Başka yerde olup bir burada bulunmasa anlarım da, yazının hiç bir yerinde tırnak içinde alıntı yok ki.

Eski bir intihal vakasını hatırladım, yakalanan intihalci “ben referans vermiştim de yayınevine giderken dosyadan düşmüş” diye savunmuştu kendini.

Açık Bilim paragrafındaki italik cümlenin bile aynen kopyalanmasına dair bir yorum yazılmamış. Oysa bu da özensizce kopyalamanın izlerinden biri.

Dr. Gürcanlı, intihal iddiasının kabul edilemeyeceğini söylüyor, çünkü kaynakları bizzat incelemiş. İntihalin tanımını pek anlamamış. Kaynağa baksın bakmasın, başkasının cümlelerini kendisininmiş gibi sunmak intihaldir. Bir küçük düzeltme yapmış olması, kopyalamayı ortadan kaldırmaz.

TIFO’dan yapılan alıntılara gelelim. TIFO’ya bir tek yerde link var, ve bu oradan yapılan bir alıntının sonunda. Bunun geçersiz bir alıntılama yöntemi olduğunu söylemiştim. Ancak Dr. Gürcanlı, bu tarza bile tutarlı şekilde uymuyor. Açık Bilim’den kopyaladığı kısımların arasındaki TIFO alıntısının sonunda böyle bir işaretleme yok. Alıntının nerede başladığı da, Dr. Gürcanlı’nın kendine özgü alıntı tarzında bile net değil. (“Gözden kaçmış” olabilir.)

TIFO alıntısını ve Dr. Gürcanlı’nın yazısını karşılaştırarak, birebir çeviriyle intihal yapıldığı hemen görülebilir. Küçük değişiklikler intihali ortadan kaldırmaz, çünkü bir metnin yapısını kopyalamak da intihaldir. Bu konuda bilimsel makale / bilimsel olmayan makale ayrımı yoktur.

Bir yazıda elbette birçok alıntı yapılabilir, hatta alıntıları birleştirerek özgün bir mesaja sahip yazılar bile üretilebilir. Burada önemli olan, hangi cümlelerin yazara ait, hangilerinin başkalarına ait olduğunu açıkça göstermektir.

Özetlersek, Dr. Gürcanlı yazısını aceleyle ve dikkatsizce hazırlamış, kes-yapıştır yapmış, ve intihal işlemiştir. Yazdığı cevap yazısı, intihale dair bilgi ve hassasiyet eksikliğini gösteriyor. Olgun bir entelektüel geleneğe sahip toplumlarda “ama bu bilimsel makale değil”, “gözden kaçmış” gibi savunmalar intihali affettirmez, ve bu tavra kesinlikle müsamaha gösterilmez.

İntihal sadece bir yazıyı olduğu gibi yapıştırıp üzerine kendi adını koymak değildir. Bir spektrumdur aslında, çeşitli biçimler alır. Bu tartışmada bu farklı biçimlere dikkat çekebildiysek ve azalmalarına katkıda bulunabildiysek ne mutlu.

yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Günlük gazete veya blog yazılarını abartmamak gerek; yayın sırasında bile italikler, tırnak içinde yazılanlar düşebiliyor. Kişisel düşüncem herhangi bir bilimsel/entelektüel yolsuzluğun (aşırma da dahil), özensizlikten (yazar veya editör) ayrılmasındaki temel ölçüt, işin sürekli olması ve yazarına çıkar sağlaması. Bu örnekte süreklilik yok , çıkar da. Yazar nasıl yazarsa yazsın, yazısı yayınlanacaktı.

    • Bilgi toplumlarındaki uygulama sizin düşüncenizle uyuşmuyor. İntihalin günlük gazetelerde de ne kadar ciddiye alındığını şu vaka listesinde görebilirsiniz: http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_plagiarism_incidents#Journalism

      Bir blogdan bir tek cümleyi kopyalayan NYT muhabirinin rezil olup özür dilemesi, bir yazısında bir kitaptan intihal yapan Boston Globe köşe yazarının istifa etmek zorunda kalması gibi örneklere dikkatinizi çekerim.

      Standartları düşürmek değil, yükseltmek zorundayız.

  • Türkiye’de görmezden gelinen ama modern toplumlarda ciddi ve yüz kızartıcı (hatta hukuksal sonuçları da olan) bir konuyu bu kadar detaylı incelediği için öncelikle Kaan Öztürk bey’e teşekkür ederim.

    Bir makale hazırlanırken kaynakları incelemenin yanında bu kaynaklardan yola çıkarak hazırlanmış hazır makalelerde doğal olarak incelenir (gereklidir de…) ve en büyük hata/hatalar da işte tam burada yapılır. Daha önceden hazırlanmış makalelerin (eğer aynı fikir doğrultusunda ise) etkisinde kalınıp (kopyala/yapıştır yapılmasa dahi) aynı yazım dili ve hatta aynı kelimelerin kullanılması da intihal’in çeşitlerinden biridir.

    Bir makale hazırlanırken kişi kendi kurgusunu kullanmalıdır. Müzikte ki esinlenme kuralını yazım dilin de/edebiyat da geçerli değildir.

    Bir makale hazırlanırken akıldan çıkarılmaması gereken en önemli kural bir başkasının yazım stilini; cümlenin/paragrafın bütünü veya bir kısmı ya da noktalama işaretlerine varıncaya kadar kurgusunun aynı olması gibi ilk bakışta masum gibi gözüken ama etik olmayan bu hususlardan kesinlikle kaçınılması gerekir.

    Elbette ki bir konu üzerinde binlerce makale yazılmış alabilir ama bu yeni bir makalenin daha yazılmasına engel değildir. Tam tersine işin zenginliği buradadır ama kişi kendi stilini yansıtıyorsa…

    İntihal’in sayılamayacak kadar çok yönteminin olması konunun ne kadar derin olduğunu da gösteriyor.

  • Kaan bey, belki çok basit bir soru olacak sizin için ama işinin ehli birisine sormak mecburiyetindeyim. Bir kişinin sosyal medya içerisinde, bir yazara ait olan bir sözü birebir alıp kendi adını yazarak paylaşması da intihal kapsamına giriyor sanırım. Bu ispat edilirse yasal bir yaptırım uygulanabilir mi? Ayrıca herhangi bir maddi kazanç olmadığı veya sosyal medya ticari bir kurum olmadığı için yaptırım uygulanamaz diyenler de var. Konuyla ilgili bilgilerinizden yararlanmak istiyorum…

    • Teşekkür ederim. Aslında basit değil, ilginç bir soru.

      Asıl mesele fikri yaratana gerekli saygıyı göstermek olduğundan, sosyal medya, basılı medya veya görsel medya arasında temelde bir fark yok. Ama sosyal medyada çeşitli mecralar var, ve bunlardaki ifade imkanları çok değişkenlik gösteriyor.

      Birisi sizin blog yazınızı aynen alıp kendi blogunda yayınladığında bu intihaldir, açık net. Ama Facebook, Twitter gibi ortamlarda bu o kadar net değil. Mesela uzun bir Facebook notu yayınladınız. Bir arkadaşınız bunu sizden olduğu belli olacak şekilde tekrar yayınladı. Ama belki onun arkadaşı, sizi tanımayan biri, tekrar yayınlama yerine yazıyı olduğu gibi duvarına kopyaladı ve size olan referans silindi. Bu intihal midir? Teknik olarak evet, ama etiğe aykırı bir davranış mıdır? Keza Twitter. Yüz küsur harflik bir mesajın intihal edilecek tarafı var mıdır? Bazen olabiliyor, ama bu etik bir mesele midir?

      Diyelim siz güzel bir söz söylediniz ve birisi de bu sözü tweetledi. Bu intihal midir? Peki sizin söylediğiniz sözü kendisi de başkasına söylediğinde? Buna artık intihal diyemeyiz, aksi takdirde kültürün oluşmasının temel mekanizmalarından birini etik dışı saymamız gerekir.

      Benim anlayışıma göre intihal, belirli bir derecede üzerinde düşünülüp pişirilmiş fikir ve sanat eserlerine uygulanması gereken bir kavram. Bazıları “bilimsel yayın değilse intihal sayılmaz” derler, ama bu doğru değil. Ama bir alt sınırı var; öylesine söylenmiş ifadelerin isimsiz paylaşılmasının bir etik ihlali olmaması lazım.

      Görüşüme göre Facebook, Twitter, ve benzerleri tasarımları ve kullanımları gereği, “havadan sudan” ifadelere uygunlar. Yazdıklarınızın kısa olması gerekliliği ve geçmişe erişimin çok sınırlı olması, uçuculuk ve sığlık getirmek zorunda. Bunlardaki isimsiz paylaşımlara intihal demek aşırıya kaçmak olur. Ancak bloglar gibi, etraflı düşünülmüş ve kalıcı olması hedeflenmiş yazılar barındıran mecralarda intihalden bahsedebiliriz.

      Cezai yaptırım duruma göre değişebilir. Yapmanız gereken ilk şey, yayınlayan kişiye ulaşıp ya isminizi koymasını ya da yazıyı kaldırmasını istemek. Yapmazsa barındıran siteye şikayet edebilirsiniz. Genellikle bu kadarı yeterli. Çok ciddi durumlar söz konusuysa belki mahkemeye gidilebilir, ama yargı süreci bilimsel yayın intihallerinde bile doğru düzgün işlemiyor.

      Genel olarak “uçucu” sosyal medyayı çok ciddiye almaya lüzum yok. Bugün var yarın yok öyle şeyler. Aşırı tepki göstermek, haklı çıkmak yerine gülünç olmaya yol açabilir.

      • Bu uzun açıklama için teşekkür ederim. Evet, sosyal medyanın bu geçiciliği de bu tip durumların ortaya çıkmasına ve hatta istismar edilmesine sebep veriyor. Bu arada bu soruyu sorma sebebim de şöyle ki, biliyorsunuz sosyal medyayı kullanan ve yazdıkları kitap ve eserlerden aforizmalar, kesitler veya dizeler paylaşan yazar sayısı oldukça fazla. Ve yazarların bu paylaşımlarını aynen alarak, yazarın ismini silip ya da belirtmeyip kendi isimlerini veya kendi sayfalarının isimlerini yazarak paylaşan çokca insan ve sayfa var. Bu bağlamda bahsettiğim davranışı gösteren bir sayfa yöneticisi ile münakaşaya girdim. Kendisi paylaştığı sözlerin başka yazarlara ait olduğunu ancak kendi ismini yazmasının yanlış bir durum olmadığını, hatta sosyal medya ve doğal olarak Facebook ticari bir kurum olmadığı için yapılanın da gelir getirmediğini ve intihal kapsamına girmediğini savundu. Konuyla alakalı olarak intihal çerçevesinde sosyal medyadaki çizgileri belirten bir açıklamaya da denk gelmedim. En sonunda sizin yazınıza rastladım. Burda sormak istediğimse paylaşılan sözün veya metnin asıl yazar tarafından sadece sosyal medyada o an için kullanılması ile aynı yazar tarafından önce bir kitapta daha sonra da sosyal medyada kullanılması ayırt edici midir? Yani sizin verdiğiniz örnekten bakarsak benim güzel bir söz söyleyip bunu sosyal medyada yazmam ve bunun retweet edilmesi ile, benim aynı sözü bir kitabımda kullandıktan sonra paylaşmam ve retweet edilmesi arasında intihal açısından bir fark var mıdır? Son olarak dediğiniz gibi iş çok ciddiye kaçmadığı veya mağdur olan bireyin konuya müdahil olmadığı durumlarda ufak bir uyarıdan öteye gitmemek doğru olandır sanıyorum. Aksini yapmak akıntıya karşı kürek çekmekten farksız çünkü…

      • Kaan bey üstte yer alan yazınız da şöyle demiştiniz;
        “Diyelim siz güzel bir söz söylediniz ve birisi de bu sözü tweetledi. Bu intihal midir? Peki sizin söylediğiniz sözü kendisi de başkasına söylediğinde? Buna artık intihal diyemeyiz, aksi takdirde kültürün oluşmasının temel mekanizmalarından birini etik dışı saymamız gerekir.”

        Aslında bu söylediklerinize ben de katılıyorum ve herşeyin copyright’ı olamaz diyorum, özellikle günlük yapılan şakaların, sözlerin… Ama gelin görün ki Twitter öyle düşünmüyor!

        Twitter, size soru yönelten Can bey’in ve bu derdi yaşayan tüm kullanıcıların derdine derman olacak bir uygulama başlatmış! :)

        Bu uygulamayı ilk olarak @PlagiraismBad adlı bir hesap tespit etmiş.

        The Verge’in haberine göre komik bir espriyi dahi takipçiler ile paylaşmadan önce orijinal olup olmadığından emin olunması kişinin yararına olacak gibi… çünkü başkasından copy/paste yapıp sözkonusu kişiye referans vermeden atılan tweet’ler kaldırılmaya başlandı.

        Gerekçe olarak telif hakları gösteriliyor. Sanırım bir yazar (Olga Lexell) bu şikayeti yapmış ve kopyalanan tweet’leri kaldırılmış.

        Twitter bunu şu sayfada açıklıyor;
        https://support.twitter.com/articles/15795#1

        Bu sayfada video ve fotoğraflardan bahsediliyor ama ilk kez bir söz (espri) telif hakkı kapsamına alınıp Twitter tarafından kaldırılıyor!

        Haberin ayrıntısı;
        http://www.theverge.com/2015/7/25/9039127/twitter-deletes-stolen-joke-dmca-takedown

        İntihal kapsamında ilginç bir gelişme olarak görüyorum.

Kaan Öztürk

İstanbul Lisesi ve Boğaziçi Fizik mezunu. ABD'de Rice Üniversitesi'nde doktora yaptı. Işık ve Yeditepe üniversitelerinde ders verdi.