Fotoğraf makinası benim için anı yakalayan, o anda gözümle gördüğüm sahneyi donduran bir araç olmanın yanında, algılarımın sınırlarını da genişleten, göremediğim şeyleri bana gösteren bir araç. Yakına odaklanabilen makro lensler sayesinde gözümün göremeyeceği detayları görebiliyorum, kısa pozlama sayesinde gözümün ve beynimin algılayamayacağı kadar kısa sürede olup biten olayları dondurup inceleyebiliyorum, f değeri düşük lensler ve uzun pozlama sayesinde gözümün göremeyeceği kadar soluk ışıkları görebiliyorum, aralıklı çekilen kareleri peş peşe hızlı oynatarak beynimin hareket olarak algılayamayacağı kadar yavaş gerçekleşen değişimleri hareket olarak anlamlandırabiliyorum, hesaplamalı fotoğrafçılık ile birçok kareyi birleştirip arada saklı olan bilgileri ortaya çıkartabiliyorum.
Bu ay size fotoğraf makinasının algımızı bir değil aynı anda iki ölçekte genişlettiği bir örnek hazırladım; hem görüntüyü büyütecek hem de zamanı hızlandıracağız. Yukarıdaki fotoğrafın ortasında gördüğünüz şey bir Japon gülünün (Hibiscus) polenlerini içinde barındıran, henüz açılmamış olan bir polen kesesi (diğer adıyla stamen). Etrafta ise daha önce açılmış keselerden çıkmış olan polenleri görüyorsunuz. Stamenlerin şişme boyun yastığına benzeyen şekillerini şu fotoğrafta daha iyi görebilirsiniz.
Bu fotoğrafın hikayesi komuşumuzun bahçesindeki çiçeklere baktığımda bazı çiçeklerde polen keselerinin açılmış bazılarında ise açılmamış olduğunu fark etmem ile başladı. Biraz bakınınca polen keselerinin yarısı açılmış, yarısı açılmamış olan bir çiçek bulmam çok sürmedi. Hemen çiçeği “ödünç” alarak içine su doldurduğum ufak bir kaba (limonluk) koydum. Fotoğraf makinamı, makro lensimi, tripodumu, üzerine difüzör taktığım flaşımı hazırlayıp mavi bir tabağı fon, kağıt havluları da reflektör olarak kullanarak sahneyi hazırladım. Fotoğraf makinamı bilgisayara takarak her 1 dakikada bir çekim yapacak şekilde “time-lapse” sistemi kurdum ve lensi tam açılmak üzere olan bir polen kesesine yönelttim.
Çekime başladıktan bir süre sonra 1 dakikalık aralıkların çok uzun olduğu fark ettim ve fotoğraflar arasını 5 saniyeye düşürdüm. Sonlara doğru bir noktada hareket iyice yavaşladığı için kareler arası süreyi yeniden 1 dakikaya çıkarttım. Böylece 2 saat süre zarfında yaklaşık 430 kare çekmiş oldum.
Bilgisayara aktardığım fotoğrafların renklerini ve tonunu Adobe Lightroom ile ayarladıktan sonra VirtualDub üzerinde Deflicker eklentisi ile kareler arasındaki ışık farklarını giderdim. Time-lapse çekimlerde tek tek çekilmiş olan kareler arasında ışık farkları oluyor. Bunun bir nedeni poz süresinin her seferinde tam aynı olmaması diğer nedeni de flaş kullanıldığında flaşın her karede tam olarak aynı gücü vermemesi. Kareden kareye değişen bu küçük farklar resimlerin peş peşe hızla gösterildiği videoda titreme olarak kendini gösteriyor ve izleyen için epey rahatsız edici olabiliyor. 430 karenin birleşmeşi ile oluşan video sadece 14 saniye sürdüğünden süreyi biraz uzatmak istedim bunun için de AviSynth isimli ücretsiz bir programla videoda hareket analizi yapıp karelerin arasını doldurdum, böylece video 28 saniye uzunluğa ulaştı.
3.88 x 2.18 milimetre boyutlarındaki bir sahnede geçekleşen bu aheste şovu başta ve sonda 900, ortada ise 75 kere hızlandırılmış olarak aşağıdaki videoda izleyebilirsiniz. Detayları görebilmeniz için tam ekran ve HD (1080p) formatta izlemenizi tavsiye ederim. İyi seyirler.
[youtube=http://www.youtube.com/watch?v=vn6Zt1_Fh20 allowfullscreen=true]
Video künyesi
Kamera | : Canon EOS 7D |
Lens | : Canon MP-E 65 |
Odak uzaklığı | : 65mm |
Diyafram | : f/8.0 |
Büyütme | : 4x |
Poz Süresi | : 1/250sn |
Poz Sayısı | : 430 |
ISO | : 100 |
Flaş | : Canon 430EX II |
Yazılımlar | : Adobe Lightroom, VirtualDub, AviSynth, Deflicker |
Yorum Ekle