Sesinde nergis kokusu duyduğuma, ve yavrusunu son kez koklayamadan kaybetmiş tüm annelere

2 Ocak 1993 Paris, Salpetriere hastanesi

Yatakta zapzayıf  bir adam, her tarafından tüplerle çeşitli ekipmanlara ve tüplere bağlanmış. Hastane odasının soğuk florasan ışığı zaten solgun olan yüzünü daha da soldurmuş. Siyahlar içinde bir kadın, bir hastabakıcı ve ölüm.

-Il est mort. je suis désolé, profondemment désolé. (Öldü. Üzgünüm, çok üzgünüm)

-Pouvez-vous me laisser seul avec lui? (Beni onunla yalnız bırakır mısınız?)

-Bien sur (Elbette)

Hastabakıcı odadan çıkıp kadını adamla yalnız bıraktı.


           İki gün önce , aynı hastane odası:

             –  Babam gibiyim, onun gibi öleceğim

             –  Erdem ne diyorsun sen? İyi olacaksın ama sabır lazım. Senden tek şey istiyorum: sabır

             –  Çok yoruluyorsun ama güzelim

             –  Sırayla, ben hastalandığımda sen bana bakarsın yavrum

             –  Allah korusun, sen hastalanma.

             Kadın, yalan söylemek istemiyordu ama mecburdu. Topladı kendini ve sesini titretmemeye çalışarak konuştu:

             – Sen bana aksana, aslan gibiyim ben. Daha seninle İstanbul’a gideceğiz, denize gireceğiz, neler neler yapacağız. Ayrıca, çok hasta olsan ben böyle gülebilir miyim, şarkılar söylebilir miyim?

– Bana memleketimden bir şeyler söyle, o güzel sesinle

Kadın, sesini titretmemeye çalışarak bütün gücü ile söylemeye başladı:

en güzel günlerimiz
henüz yaşamadıklarımız
ve sana söylemek istediğim
en güzel söz
henüz söylememiş olduğum sözdür


2 Ocak 1993 

Asansörün kapısı açıldı, içinden simsiyah bir hayalet çıktı ve  hastanenin çıkış kapısına doğru hızlı adımlarla yürüdü. Kimse umrunda değildi, elinde sımsıkı tuttuğu bir avuç saçı koklaya koklaya yürüdü. Sadece iki hemşire farketti onu

           -C’est celle qui est en train de partir n’est-ce pas? (Şu giden, o değil mi?)

           -Oui c’est elle, quel était son nom? (Evet o, adı neydi?)

           – Toulai, madame Toulai

Simsiyah kadın Paris sokaklarına karıştı, burnunda yayla çiçeği kokusu ile.

 

Kokla beni

Ne güzel şeydir koku almak, koklamak. Diğer bütün hislerden daha çok uyarır bizi:  yediğimiz yemeğin lezzeti koku ile doruğa çıkar, sevdiğiğimize sarıldığımızda kokusunu uzun uzun içimize çekeriz, bahar geldi mi yolda çiçek kokularını içimize çeke çeke yürümek insana yaşama sevinci verir… Diğer duyuları bilmem ama kokunun hazla bir ilgisi olmalı

Yapraklar gibi buluştunuzdu

Kokular gibi seviştinizdi

Bahar mezarına gömsünler sizi

Cemal Süreya

İster sevdiğimizin sabah hafif terli vücudu olsun, ister erken çiçek açmış bahar dalı, ister bir bebeğin ayakları olsun kokladığımız. Neyi koklarsanız koklayın ondan ayrılıp havaya karışan uçucu molekülleri kokluyorsunuz. “ Koku alma, burundan ve ağızdan alınan havanın içinde taşınan “Koku Molekülleri”nin, burnun yaklaşık 7 cm gerisinde, üst konka ve burun kemiği etrafında bulunan, yaklaşık 1 cm2 lik (Yazarın notu: posta pulu kadar bir alan) “Koku Alanı”na ulaşması ile başlar. Moleküller bu bölgedeki epitel içerisinde çözünür ve “Koku Reseptör Hücresi” ile koku bağlayıcı proteinler sayesinde etkileşime girer. Koku bağlayıcı proteinler ile koku molekülleri etkileşime geçtikten sonra koku reseptör hücresinde bir elektriksel aktivasyon oluşur. Bu elektriksel sinyal önce koku soğancığına oradan da beyindeki koku merkezlerine iletilir. Beyinde mevcut sinyal işlenir ve alınan kokunun tanımlaması gerçekleşir[1].”


 Aman nerdesin kız sen? Erdem Buri “Yaz Rüzgarı” diye bir program yapıyor, muhakkak seni  istiyor. Gel bakalım. Hemen şu odadalar.

Odada masalardan birinde Erol Büyükburç oturuyor, diğer uçta taburelerin birinde Erdem Buri. 

– Neredesiniz, en nihayet geldiniz mi? der Erdem Buri, ne merhaba ne başka bir şey.

Şaşırır ama bozuntuya vermez genç kadın. İstek üzerine 3 şarkı söyler: ” Tenderly, All of Me ve There’s a Small Hotel “

Çok ama çok heyecanlıdır genç kadın şarkıları söylerken, ne de olsa hayran olduğu Erdem Buri’nin karşısındadır. Erdem Buri onu hatırlamaz ama ilk karşılaşmaları da değildir. Daha 14 yaşında iken halası onu Erdem Buri ile tanıştırıp sesinin güzelliğinden bahsetmişti. Erdem Buri de ondan bir parça söylemesini istediğinde heyecanden gene bugünkü gibi titreyerek “Over the Rainbow”‘u söylemişti.

——————————————————————————————————————————————————

Kokla beni Kaynak: http://www.ourvanity.com/
Kokla beni
Kaynak: http://www.ourvanity.com/

 

Koku bizim için tatları lezzete dönüştüren ve bize bir yiyeceğin bozuk olup olmadığını bildiren bir duyu olmanın ötesinde karşı cinsten etkilenmemizde ve uyarılmamızda da önemli bir role sahip. Koku ve cinsellik dendiğinde ilk akla gelen ise “feromonlar”. Hayvanlar, bitkiler ve hatta bakteriler bile “feromon” üretiyor. Feromonlar aynı türün üyeleri arasında bireyleri arasında sosyal etkileşim sağlayan ve onlarda belli davranışları tetikleyen bir hormon[2]. Binlerce feromon türü var, bizi ilgilendiren  seks feromonu ise türlerin üreme mevsimleri sırasında karşı cinse “ben hazırım, beraber bir çay içelim mi?” mesajını ileten hormon. İlk olarak 1959 yılında Peter Karlson ve Martin Lüscher tarafından keşfedilen feromon yunanca pherein (iletmek) and hormone (hormon) kelimelerinin bileşimi ile adlandırılmış.


Artık “Yaz Rüzgarı”‘nın kadrolu şarkıcısıdır genç kadın, her gün provalardan sonra da Erdem Buri’nin Suadiye’deki evinde almaktadır soluğu. Erdem Buri’nin evi o dönemin tüm entelektüellerinin toplandığı bir evdir. İlhan Usmanbaş, Aziz Nesin, Fethi Naci, Yalçın Tura, Metin Erksan,Kemal Tahir ve daha kimler kimler.  Hele o kütüphane yok mu, içi cilt cilt kitaplarla dolu: Sartre, Camus, Aragon, Kafka, Faulkner, Karl Marx…

– Siz komunist misiniz? Peki Türkiye’de solcu olmak yasak değil mi?

– Değil küçük hanım. Kanuna göre komunistim diyebilirim ama komunizm propogandası yapamam

– Emin misiniz?

– Evet eminim, bu yüzden hukuk fakültesine gittim. Yanlış yapmamak için


 

Erdem Buri Kaynak: http://www.turkpopmuzik.net/
Erdem Buri
Kaynak: http://www.turkpopmuzik.net/

Bir çok internet sitesi ve gazete ilanı size “feromon spreyi” sayesinde karşı cins tarafından daha çekici bulunacağınızı vaat ediyor. Peki gerçekten doğru mu bu iddia? Hem evet, hem hayır. Eğer insan değil, bir hayvansanız (mesela bir yılan) evet doğru feromonlar sizi karşı cinse daha çekici kılabilir. Daha da doğrusu, “Jacobson organı”’na sahip bir cinsseniz eğer, feromonlar sayesinde cinsel hayatınız gayet renkli geçebilir. Jacobson organı 1813 yılında Ludwig Jacobson tarafından keşfedilmiş ve hayvanların havadaki feromonları algılamasını sağlayan koku organı. Eğer Jacobson organına sahip olmayan bir tür, mesela insansanız, temiz bir beden karşı cinsi daha çok etkileyecektir. 2002 yılında yapılan bir araştırmada 198 erkek ve kadın üniversite öğrencisine karşı cinsi çekici bulmak için en çok neye dikkat ettikleri sorulduğunda erkekler “dış görünüş” cevabı verirken kadınlar “koku” cevabını vermişler. Yani beyler, her gün yıkanın ve kirli elbiselerle dolaşmayın eğer hanımların sizi çekici bulmasını istiyorsanız [3].

 

Yılanlardaki Jacobson organı (kaynak: http://rcreptiles.com/)


“Çözemediğim şu: ben gece kuşu, Erdem Buri hayatında gazinoya bile gitmemiş. Ben tam bir sokak kedisiyim, Erdem sinema ve tiyatrodan başka yere gitmez. Ben içkiye bayılırım, Erdem yalnız çay içer. Erdem kültürlü adam, ben allahın delisi. Niye Erdem benimle ilgileniyor? Ya ben? Niye Erdem’le kimseyle olmadığım kadar rahatım? Ama çok rahatım…


 

Peki feromonlar gerçekten cinselliğimizi, eş seçimimizi etkiliyor mu? İlk defa 1995’te konu üzerinde yapılan bir çalışmada [4]  kırk dört erkeğe yeni tişörtler verildi ve üst üste iki gece uyurken sadece bu tişörtleri giymeleri istendi. Ayrıca deneklere kokusuz sabun ve traş losyonları dağıtıldı ki başka kokular “doğal koku”larına karışmasın. Deneyi yürüten Claus Wedekind daha sonra kırk dokuz gönüllü (!) kadından tişörtleri koklamalarını ve çekicilik sırlarına koymalarını istedi. Sonuç çok ilginç idi, kadınlar kendi bağışıklık sistemlerinden farklı bağışıklık sistemlerine sahip erkeklerin kokularını en çekici kokular olarak belirlediler. Kadınların seçtikleri erkeklerde insan lökosit antijen sistemi (HLA) kendilerinkinden farklıydı. HLA insanların bağışıklık sistemlerinin dış tehditleri algılayıp onlarla savaşmasını sağlayacak olan proteinleri kodlar. HLA’nız ne kadar çeşitlilik içeriyorsa bağışıklık sisteminiz  o kadar dirençli ve esnektir. HLA’nız kokunuza doğrudan yansır, tam mekanizması bilinmese de. Dolayısı ile kadınlar da kendi HLA sistemlerinden münkün olduğunca farklı HLA  sistemlerine sahip erkekler ile çiftleşerek çocuklarının mümkün olduğunca en güçlü bağışıklık sistemine sahip olmasını sağlamaya çalışıyor. Wedekind ve ekibinin araştırması bu alandaki çalışmaların öncüsü kabul ediliyor. Çalışma o kadar etkili olmuş ki, Amerika’da “feromon partileri” düzenleniyor. Partiye katılan kadınlar torbalar içindeki terli erkek tişörtlerini kokluyorlar ve kendileri için en çekici erkeği seçmeye çalışıyorlar.Ancak hala bu etkileşimden insan feromonların sorumlu olup olmadığının kesinleşmediğini belirtmeli, hayvanlardaki gibi bir mesaj mekanizması henüz insanlar için keşfedilmiş değil.


– Gel buraya bakayım, sana senin şarkıcılığınla ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. İyi akort edilmiş piyano gibi çok doğru, hatta bence fazla doğru söylüyorsun. Çok güzel caz söylüyorsun, ama sen amerikalı zenci değilsin. Bırak cazı onlar söylesin. Türksün, neden kendi müziğini kendi dilinde söyleyemeyesin?

Şaşırdı kadın, hiç böyle şeyler duymamıştı. İki yıl üst üste yılın şarkıcısı seçildiği için herkes onu övüyordu

– Yani alaturka mı söyleyeyim?

– Hayır hayır, dinle. Türk halk müziğinden seçeceğimiz parçaların melodik ve ritmik yapısını bozmadan çoksesli düzenlemeler yapılacak sen de bu parçaları batı enstürmanları eşliğinde  söyleyeceksin. Bir de kendi müziğimizden hareket ederek yeni besteler yapılacak.  Bütün yaz boyunca izledim seni. Konuşmalarını, davranışlarını… Patlamaya hazır volkan gibi bir kızsın, için devamlı kaynamakta. Kavgacı bir tarafın da var. Tüm hırsını, isyanını şarkılarına koy. Sesi çıkmadan ezilenlerin sesi ol. Sesin ve şarkıların silahın olsun. Çok iyi düşün taşın ve kararını bana bildir.

– Yok, düşünmeme gerek yok. Tamam, kabul ediyorum


Wedekind yıllar sonra başka bir araştırma ile ilk çalışmasını parfümlerle destekledi. Deneklere 36 değişik parfüm koklatılıp “bu parfüm gibi kokmak ister misiniz?” diye soruldu. Kokuları bir anket aracılığı ile değerlendiren denekler kendi aralarında karşılaştırıldıklarında bağışıklık sistemleri benzer HLA sistemine sahip deneklerin aynı kokuları tercih ettikleri görüldü[5].   Wedekind’in çalışmasına benzer bir çalışma Cardiff üniversitesinde yapılmış, ancak dikence balıkları üzerinde. Sentetik parfümler kullanılarak erkek dikence balıkları karşı cins için çekici hale getirilebilmiş. Hatta daha önce reddedilmiş dikence balıkları bile bu  parfüm sayesinde daha önce reddeden başığa çekici gelebilmiş[6]. Ne demişler, intikam parfümle yenen bir yemektir.


21 Aralık 1962

“Erdem, lütfen derhal gel. Bu evden beni kurtar”.


Kokularla ilgili yapılan bir başka araştırmada eşit sayıda erkek ve kadın denekler önce yüz simetrisi ve çekicilik skalasında sıralandıktan sonra gene Wedekin’ın çalışmasındaki gibi tişörtle uyumaları istenmiş iki gece boyunca. Kadın deneklerin aynı zamanda regl döngüleri hakkında bilgi toplanmış (Wedekind’ın çalışmasındaki en önemli değişken eksikliği).  Daha sonra karşılıklı bir şekilde tişörtleri koklayıp kendileri için çekici olan kokuyu seçmeleri istendiklerinde ortaya çıkan sonuç ilginç: kadınlar simetrik yüzlü erkekleri en çok tercih etmişler ama sadece yumurtalama dönemlerinde. Yani üretkenliklerinin zirvesinde iken düzgün genli (simetrik yüz) erkekleri kendilerine eş olarak seçmişler. Erkekler? Erkeklerin karşı cins seçiminde herhangi bir şekilde simetrik yüz etkisi olmamış. [8]


Artık sadece türkçe şarkılar söylemektedir kadın. Ya çok sesli düzenlemelerle halk türküleri ya da günün şairlerinin özgürlükçü şiirlerini okumakta. Eteklerini savura savura As Klup’te ” Bakın şu deyyusun kaç tarlası” var demekte, sonra da Ruhi Su ile beraber “İşte kundak / İşte hapis / İşte kavga / işte Dursun bebek bizim dünya” demekte…

Ama her şey iyi gitmemekte, Erdem Buri komünist olduğundan dolayı sürekli baskı altındadır. Yaptığı çevirilerden dolayı mahkemelere verilmekte, yazdığı hikayeler ve senaryolar basılmamakta ve sürekli evi sivil polisler tarafından gözlemlenmektedir.

– Ben burada Türkiye’de senin için yapacağımı yaptım. Bundan sonra seni dünyaya açmamız lazım, Barclay plak şirketinin teklifini değerlendirelim. Her şeye sıfırdan başlayacağız, sakın hayaller kurma. Hiçbir şey de olmayabilri. Aç ve sokakta da kalabiliriz, razı mısın? Zamanımız az, bana kararını çabuk bildir güzelim

– Geliyorum Erdem

30 Mart 1966 sabaha karşı Erdem Buri ile Türkiye’yi terkettiler. 


Peki neden kadınlar koklama duyusunu eş seçiminde daha etkin kullanıyorlar? Muhtemelen daha iyi koku alabildikleri için. Yapılan bir araştırmada Wyoscki ve arkadaşları erkek ve kadın deneklerin koltukaltlarından toplanan koku örneklerini koklattıklarında her iki denek grubu da ter kokusunu algılamışlar. Daha sonra 32 farklı koku ile ter kokuları maskelenip tekrar deneklere koklatıldığında fark ortaya çıkmış. 32 maske kokudan 19u erkek deneklerin ter kokusunu ayırt etmesini engellemiş. Kadınlarda ise sadece 2 tanesi! Yani kadınların koku hassasiyeti erkeklerden çok daha fazla. Beyler, her gün yıkanın!

Erkeklerin koku ile ilişkisinde kötü bir haber de şu, eğer koku alma duyunuz yoksa kendinize eş/sevgili bulma olasılığınız da o kadar düşük. Göteborg Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada koku alma duyusu olmayan erkeklerin hayatları boyunca ortalamanın altında eşleri olduğu saptanmış[9].  Yapılan ankette koku duyusu olan erkekler hayatları boyunca ortalama 9 kişi ile ilişkiye girdiklerini söylerken, koku duyusu olmayan erkeklerde bu rakam sadece 3. İlginç olan, kadınlarda herhangi bir değişiklik olmaması. Peki bunun sebebi ne? Aslında sebep koku alamamak değil, koku alamayan bireyin kendini daha güvensiz hissetmesi ve sosyal yaşama karışmaktda daha zorluk çekmesi. Her ne kadar koku duyusu alamayan kadınların eş sayısı diğerleri ile aynı kalmışsa da bu kadınlar ilişkilerinde koku alan kadınlara göre daha güvensiz olduklarını belirtmişler. Yani, özgüven eş bulmadaki en önemli faktörlerden biri aslında.


Paris 1992

– Bu gece güzelliğin pek bir üstünde, gelsene yanıma

– Erdem, gözünü seveyim ne diyorsun sen? Artık bende güzellik müzellik ne gezer? Yaşlanıyorum sevgilim

– Seksen yaşına da gelsen benim için dünyanın en güzeli sensin ne yapayım? Bak, benim bugün bütün gün gözüm ağrıdı

Kadın endişelenmemeye çalıştı ama kötü oldu. Son günlerde de Erdem hep aynı cümleleri tekrar ediyordu. Korktukları şey miydi yoksa?

– Niye daha önce söylemedin ?

– Keyfini kaçırmak istemedim de ondan


Ama erkeklerin de koku alarak karşı cinste farkettikleri bir şey var: Ovulasyon, yani yumurtalama! Yapılan bir araştırmada menstruasyon döngülerinin 4 farklı döneminde 3 gece üstüste tişört giyidirlen kadınların tişörtleri seksen farklı erkeğe koklatıldı ve sonuç: erkekler kadınların yumurtalama döneminde giydikleri tişörtü “en hoş kokulu” olarak seçtiler. Bir şekilde erkekler yumurtalama dönemindeki kadınları daha çekici buluyorlar[10].


– Erdeeem, Erdem ne oldu?

– Dur, sakin ol. İki kere çıkardım.

– Niye uyandırmıyorsun beni?

– Ben seni, senin beni sevdiğinden daha çok seviyorum. Ben sana doyamıyorum. Ben seni çok seviyorum

– Erdem, yeter artık! Biliyorum

– Ama ben seni çok seviyorum

Bilinçsizce tekrarlamıştı son dediğini Erdem, son zamanlarda sürekli yaptığı gibi. Aynı cümleleri sürekli tekrarlıyordu

– Erdem sende bir gariplik var. Hemen doktor çağıracağım.

Doktoru daha görür görmez hemen “hastaneye kaldırılması gerek” dedi.

Felç…


Buraya kadar okuduklarınızdan lütfen dışarı çıkıp insanları koklamaya başlamayın, ideal eşinizi burnunuzla bulma ihtimaliniz çok düşük. Öncelikle sokakta insanları koklamaya başlamanız sosyal olarak itici bir durum ve en iyi ihtimalle kafanıza çanta yemekle kurtulabilirsiniz bu durumdan. Bir insana aşık olmanızı, onunla ideal çift olmanızı sağlayan şeylerden sadece bir tanesi koku. Sevişen Beden kitabının yazarı Dr. Sharon Moalem çiftler arasındaki yakınlaşmada kokunun önemini anlattığı bölümde kokunun ideal partner bulmada önemli ama tek etmen olmadığını belirtiyor. Karşı cinse bizi çeke bir çok faktör var: görünüş, davranışlar, bakışları ve hatta nasıl öpüştüğü. Sadece kokunuza veya koku alma duyunuza güvenerek ideal eşinizi bulma ihtimaliniz çok düşük. Hatta bunu destekleyici iyi haber gene bilim insanlarından geldi: gerçekten aşık olan insanların koku alma duyusu değişikliğe uğruyor. 20 kadın şurada bulabileceğiniz “tutkulu aşk ölçeği” anketini doldurmaları istendi. Aynı kadınların sevgilileri, erkek arkadaşları ve kadın arkadaşları da doğal kokularını geçirebilecekleri tişörtlerle uyumaları istendi. İlaveten, hiç tanımadıkları insanların kokulu tişörtleri bu araştırmaya dahil edildi.  Daha sonra kadınlara 2si hiç tanımadıklarına ait olmak üzere 3lü gruplar halinde tişörtler koklatıldı. Yani erkek arkadaş-yabancı-yabancı, sevgili-yabancı-yabancı, kadın arkadaş-yabancı-yabancı şeklinde. Sonuçta görüldü ki anket sonucu çıkan skorlar ile kadınların sevgilileri veya kadın arkadaşları ile yabancıların tişörtlerini başarılı şekilde ayrıştırma becerilerine bir etkisi olmadığı görüldü. Asıl ilginç olan, daha tutkulu aşık skoru olan kadınları normal erkek arkadaşları ile yabancıların tişörtlerini ayırt etmeleri zorlaşmıştı. Araştırmacılar bunun muhtemel açıklamasının kadının daha tutkulu aşık oldukça başka potansiyel eşlere karşı dikkatlerini azaltmalarına bağlıyor [11].


Salpetriere hastanesi, 17 Şubat 1992

– Sakın korkma

– Erdem, neden korkayım?

– Ben istiyorum

– Ne istiyorsun bakayım? Beni öpmek mi?

– Evet

Daha birbirlerini öpemeden aletlerin sesi odayı doldurdu, hastabakıcılar hızla odaya koşup hastayı hayata döndürmek için hızla çalışmaya başladılar. Aklından tek bir şey geçti kadının: “Neden okyanusa düşen bir uçakta değiliz beraber?”


Sonuç olarak, yapılmış bir çok araştırmada kadınların eş seçiminde erkek kokusuna karşı duyarlılıkları gözlemlenmiş, özellikle genetik çeşitliliği arttırmak için koku en önemli belirteçlerden biri kadınlardan için. Ancak ideal bir ilişki için sadece koku yeterli değil, bir çok farklı bileşenin bir araya gelmesi lazım. Karşınızdaki kadın için kokunuz çok güzel olabilir ama ağzınızı açtığınızda ağzınız kokuyor veya dişleriniz sapsarı ise, davranışlarınız kaba ise veya onunla ilgilenmek yerine sürekli farklı kadınlara bakıyorsanız üzgünüm ama kokunuzdan rahatlıkla vazgeçecektir karşınızdaki kadın.


Yayla çiçeği kokuşlu

2 Ocak 1993 Paris, Salpetriere hastanesi

-Il est mort. je suis désolé, profondemment désolé.

-Pouvez-vous me laisser seul avec lui?

-Bien sur 

Kadın adamın yatağına oturdu; tüplere bağlı ince boruları, yüzündeki oksijen maskesini ve bedenine bağlı bütün alet uzantılarını tek tek şefkatle söktü. Saçını okşarken hem hüzün hem şefkatla baktı. Oysa daha iki gün önce konuşuyorlardı.Felç olduğu zaman bir kaç ay ömür biçmişlerdi. İki kez komaya girdi, bir kez kalbi durdu Erdem Buri’nin. Doktorlar 11 ay boyunca Erdem Buri’nin hayata tutunmasını, sevgilisi ile kopuk kopuk da olsa konuşabilmesini mucize olarak kabul etmişlerdi.

Kadın adamın yanına yattı, sımsıkı sarıldı . Sanki hiç ölmemiş gibiydi, kokusunu derin derin içine çekti. 14 yaşında Moda sahilinde evinin önünden geçerken hayran olduğu adam onun elinden tutmuş, birlikte bir hayat kurmuşlardı. Nasıl güzel bir hayattı, nasıl güzel sevişmişlerdi.  2 saat sarıldı kaldı kadın, son kez öptü kokladı ve bir tutam saçını kesti.

Bir hafta sonra, 8 Ocak günü, Pere Lachaise mezarlığında üstü güllerle bezenmiş bir tabutun yanında o siyah hayaletin hüzünlü sesini duydu ziyaretçiler:

“ Yavru balaban bakışlı / Yayla çiçeği kokuşlu / Kokar Erdem Deyi Deyi ”

 Tülay German, türk müziğinin efsane ismi, yıllardır siyah bir hayalet gibi Paris’te inzivada. Hiç terketmedi Erdem Buri’yi…

 

Paris sokaklarında simsiyah bir hayalet: MAdame Toulai

                                                                         Tülay German’ın bilinen son fotoğrafı

Meraklısına notlar

1. Tülay German tartışmasız türk müzik tarihindeki en önemli isimlerde biri. Daha 4 yaşında şarkı söylemeye başlayan Tülay German daha 18ine gelmeden İstanbul’da çeşitli lokallerde şarkılar söylüyordu. 60’lı yıllarda önemli bir caz sanatısı olarak isim yaptı. Hep ingilizce şarkılar söylerken Erdem Buri’nin yönlendirmesi ile önce yabancı şarkıları türkçe seslendirmeye başladı, daha sonra türküleri batı formunda düzenlemelerle söylemeye başladı. Erdem Buri ile tanışması hayatının döünüm noktası idi, Erdem Buri onu müzik ve edebiyat dünyasının devleri ile tanıştırdı ve müziğinin evrenselleşmesini sağladı. Erdem Buri komunist idi, çevresindeki bir çok insan da. Onun yönlendirmesi ile Tülay German içindeki isyanı ve ateşi şarkılarına yansıttı, türkülerle dile getirdi. Kimse diyemezken o ısrarla “Bakın şu deyyusun kaç tarlası var” dedi, hiç eğip bükmeden Hekimoğlu söyledi: “Sütlüce muhtarı puşttur pezevenk” dedi üstüne basa basa. Aşık Nesimi Çimen ve Aşık Ali İzzet’ten öğrendiği türküleri, çağdaş yorumla söyledi.  Türk Pop müziğinin ilk “hit”i kabul edilen “Burçak Tarlası” plağını doldurdu.

Fransa’da Fransızca on plak doldurdu. Fransa’da, Belçika’da, Almanya’da, Polonya’da, Tunus’ta, Fas’ta, Hollanda’da ve Brezilya’da radyo ve televizyon programları yaptı, konserler verdi, çeşitli festivallere, televizyon ve radyo programlarına katıldı. Fransa’nın en önemli konser salonlarında Charles Aznavour, Lèo Ferre,Moody Blues gibi isimlerle birlikte konserler verdi. A.B.D için İlhan Mimaroğlu’nun kendisi için yazdığı “Tract” albümünü doldurdu. Fransa’da Türkçe olarak yaptığı albüm, Charles Cros Akademisi 1981 Plak Büyük Ödülü`nü aldı.

Tülay German, en son olarak “Nazım Hikmet’e Saygı” adlı bir albüm doldurduktan sonra, 1987 Hollanda konseriyle sahnelerden çekildi.

2. Koku meraklıları için çok yakında güzel bir türkçe kitap yayınlandı. Esra Öz’ün “Kokuyla Keşfet” adlı kitabını kitapçılarda bulabilirsiniz, konu hakkında daha detaylı bilgiler öğrenmek için mutlaka tavsiye ederim:

Kaynakça:

1. http://www.tatkoku.com/

2. https://en.wikipedia.org/wiki/Pheromone

3. Sex differences in response to physical and social factors involved in human mate selection

The importance of smell for women Rachel S. Herza, Michael Inzlicht

4. MHC-Dependent Mate Preferences in Humans Claus Wedekind; Thomas Seebeck; Florence Bettens; Alexander J. Paepke

5. Evidence for MHC-correlated perfume preferences in humans Milinski, Manfred & Wedekind, Claus

6. http://www.sciencedaily.com/releases/2005/03/050326094405.htm

7. http://www.scienceofrelationships.com/home/2011/7/6/dude-you-stink-so-good.html

8. http://www.livescience.com/25130-no-smell-fewer-sex-partners.html

9. http://www.theguardian.com/lifeandstyle/2012/apr/15/science-of-love-robin-dunbar

10. http://www.newscientist.com/article/dn16362-love-skews-your-sense-of-smell.html#.U0FmMPl_s1Z

yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kerem Kaynar

birisi...