Günümüzde insanoğlu hastalıklarla mücadelesini genetik platformda sürdürüyor. En yaygın, başımızı en çok derde sokan hastalıkların genetik temellerini anlamaya çalışıyoruz. Bu çalışmalar kaçınılmaz olarak çok sayıda uygun biyolojik örneğe ihtiyaç duyuyor. İşte tam da bu noktada bu yükü biyobankalar sırtlanıyor. Bildiğiniz bankaları unutun. Burada düşük faizli ihtiyaç kredileri yok. Yaşamın ta kendisi var.
Ortaya çıkma sebebinden de anlaşılacağı gibi biyobankalar, biyolojik örneklerin korunması ve gelecekte ihtiyaç duyulduğunda kullanılması için uzun süreler depolandığı birimlerdir. Bu basit tanıma bakarak evlerimizdeki buzdolaplarını birer biyobanka olarak görebiliriz ancak Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) bir biyobankayı şöyle tanımlar: “Bir popülasyona veya belirli bir hastalığa özel olarak düzenli bir sistem çerçevesinde toplanmış biyolojik örnekler ve bunlarla ilişkili veri ve bilgileri kapsayan birim.”
Her bir örnekle ilişkili veriler ve bilgiler, en az örnekler kadar önemlidir. Bunlar örneklerin kimlik bilgileri gibi düşünülebilir. Örnek kime ait, ne zaman alındı, yaşı, cinsiyeti, yaşam şartları, ekonomik durumu, örnek hangi işlemlerden geçti, nerelerde kullanıldı, hangi analizler yapıldı gibi bir çok bilgi, etik kurallar dahilinde örnekler ile birlikte saklanır.
Öte yandan nesli tükenmekte olan veya gelecekte nesli tehlikeye düşebilecek canlıların DNA’ları ya da bitkilerin tohumları da özel biyobankalarda saklanmaktadır. İngiltere’de 300.000’den fazla tohumu insanlık namına saklayan Millenium Seedbank ve ülkemiz hayvan popülasyonunu korumayı amaçlayan Türkhaygen projesi kapsamında oluşturulan DNA bankası koruma amaçlı bankalara örnektir.
[youtube http://www.youtube.com/watch?v=3cT9VFxNP3w&w=480&h=310] DNA bankası demişken…Adından da anlaşılacağı gibi DNA bankası, biyolojik örneklerden elde edilmiş DNA’ların veya DNA elde edilebilir durumda tutulan hücrelerin depolandığı birimlerdir. Genetik odaklı araştırmaların sıklıkla ihtiyaç duyduğu DNA örnekleri bu birimlerde çoğaltılarak/kopyalanarak saklanır. Böylece tekrar tekrar örnek toplanması gerekmez ve aynı DNA dizilimi üzerinde birden fazla araştırma aynı anda yapılabilir. Ayrıca güvenlik nedeniyle örnekler ve kopyaları imkanlar dahilinde ayrı dolaplarda tutulur. DNA örnekleri uzun vadeli çalışmalarda -80° C sıcaklıkta derin dondurucularda saklanır. Üzerinde çalışılmakta olan veya sıkça kullanılan örnekler ise -20° C ile +4° C arasında saklanır.
Türkiye’de hastalığa özel kurulan ilk biyobanka, Hacettepe Üniversitesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı bünyesindeki DNA/Hücre Bankası’dır ve Ocak 2011 verilerine göre kalıtsal hastalıklardan etkilenmiş 5500 aileden tıbbi araştırmalarda kullanılmak üzere 21.100 DNA ve bunun yanı sıra 1200 doku/hücre örneği toplamıştır. Bu sayı size yüksek geldiyse bir de şuna bakın: 2008 yılında yayınlanan bir makaleye göre Amerika’da halihazırda 270 milyon doku örneği depolanmış ve bu sayı yılda 20 milyon gibi muazzam bir hızla artmaktadır. Elbette bu rakamların herkese getirisi var. Örneğin, Genecards ya da OMIM gibi herkesçe erişilebilir çevrimiçi genom veritabanları bu biyobankaların hizmet ettiği çalışmalar sayesinde oluşturulabiliyor.
Hastalıkları yenmek için çalışan araştırmacıların yanı sıra DNA’ların mesleki olarak büyük öneme sahip olduğu adli kurumlar da bu bankalardan pay almaktadır. Adli ekiplerce olay yerinden toplanan dokulardan elde edilen DNA’lar, zanlıların tespit edilmesinde büyük öneme sahip. Nitekim bulunan DNA’lar kime ait olduğu bilinen başka DNA’lar ile karşılaştırılmadıkça kimlik tespitinde bir anlam ifade etmiyor. Bu nedenle ne kadar fazla kayıt altında tutulan DNA varsa zanlıların tespiti o kadar mümkün oluyor. Bu amaçla daha önce bir suça karışmış kişilerden örnek toplanacağı gibi İngiltere ve Fransa’da Ulusal DNA Bankaları da adli kurumlara kapılarını açabiliyor. Ülkemizde ise Adalet Bakanlığı tarafından 2006 yılında hazırlanan Türkiye Milli DNA Veri Bankası’nın kurulmasına yönelik tasarı halen etik ve hukuksal olarak tartışılmaktadır. Öte yandan 2007 yılında 12 soruluk bir ankete katılan 320 kişinin 310’u (%97) DNA bankalarının kurulmasını suçla mücadelede etkin bir yöntem olarak gördüğünü belirmiştir. Adli Tıp Dergisi’nde yayınlanan “Adli DNA Bankalarına Toplumun Yaklaşımı” adlı yazıda anketin ayrıntılarına ulaşabilirsiniz.
Kök hücreleri olmazsa olmaz
Kök hücreleri temelde ham hücrelerdir. Son yıllarda üzerine yoğunlaşılan bu hücreler, sınırsız bölünebilme, yenilenebilme özelliklerinin yanı sıra organ ve dokulara dönüşebilirler. Bu nedenle doku kaybına bağlı hastalıkların tedavisinde veya eksik biyolojik yapıların yerine konması çalışmalarında ümit vaat ederler. Bu nedenle kök hücreleri, biyobankalarda depolanan önemli biyolojik yapılardandır. İngiltere Kök Hücre Bankası (UK Stem Cell Bank) bu tür bankalara örnektir.
İlik odaklı hastalıklarda da aslında temel aktörler kök hücrelerdir. Eksik yapıların yerine konmasında başkalaşma özellikleriyle rol oynarlar. Bu nedenle kemik iliği bankaları günümüzde hayati bir öneme sahiptir. Biyobankaların kuruluş amaçlarından bir diğeri de, buradan anlaşılacağı gibi insanlığın tedavi ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bu amaçla kan, kıkırdak, göz korneası, embriyo, ilik ve çeşitli organlar da depolanır.
Üçüncü şahıslar, mahremiyet, onam ve etik
Biyobankaların da başı üçüncü şahıslar, ayrımcılık, hak ihlalleri gibi dertleri var. Bu nedenle örnek toplanmasında ve depolanmasında her şeyin açık ancak bir o kadar da gizlilik içinde yürütülmesi gerekir. Biyobankaların öncelikle örnek verecek gönüllülere karşı bir takım sorumlulukları vardır. Kişilerin onamı (kendi rızası) ile bağımsız karar vermesi gerekmektedir. Bu durum adli şartlarda dahi zorunludur. Ancak test için kişinin rızasıyla alınan örnekler de laboratuvarlarda saklanmaktadır, bu her ne kadar biyobankalama değilse de bu durumun etik yönü tartışılmaktadır. Bu nedenle biyobankalarda gönüllülere verecekleri örnekler ile ne yapılacağı, ne kadar süre saklanacağı ve üçüncü şahısların eline geçmemesi için ne şartlarda korunacağı açıkça belirtilmelidir. Bu kapsamda “anonimleştirme” kime ait olduğu bilinen örneklerin araştırmalar sırasında kimliksiz hale getirilmesidir. Öte yandan örneklerin farklı amaçlarla kullanılmayacağının güveninin yanı sıra istendiği zaman cayma hakkının sağlanması da gereklidir.
Bugün biyobankalarla ilgili skandallar pek rastlanır durumlar değil. Ancak genetik teknolojilerindeki gelişim ile bu teknolojilerin her geçen gün ucuzlaması ve kötü amaçlı şahış ve kurumların eline geçme ihtimalinin artması kaçınılmazdır. Bu nedenle tedbiri elden bırakmamak gerekir.
KAYNAKLAR
- http://www.tibbibiyoloji.hacettepe.edu.tr/DNA_Hucrebankasi.shtml
- Ethical, Legal, and Social Implications of Biobanks for Genetics, S. Haga; L. Beskow. (2008).
- http://en.wikipedia.org/wiki/Biobank
- Biyobankalar ve Etik, Prof. Dr. Meral Özgüç & Uz. Bio. Ayşe Yüzbaşıoğlu. İKU 2009, Sayı 22.
- Biyobankalar, G. Akay; H. Karabulut; A. Tükün. Bilim ve Teknik; Ocak 2012
- http://www.ucl.ac.uk/biobank
- Adli DNA Bankalarına Toplumun Yaklaşımı, Dr. Ayşim Tuğ. Adli Tıp Dergisi 2007; 21(2)
Yorum Ekle