Modern toplumun vazgeçilmez unsuru: Aile Planlaması
Modern toplumun vazgeçilmez unsuru: Aile Planlaması

Hoşgeldin bebek,
Yaşama sırası sende.
Senin yolunu gözlüyor kuşpalazı, boğmaca, karaçiçek, sıtma,
Yürek enfarktı, kanser falan.
İşsizlik, açlık falan.

Hoşgeldin bebek,
Yaşama sırası sende.
Senin yolunu gözlüyor tren kazası, uçak kazası, iş kazası, yer depremi
Kuraklık falan.
İşsizlik, ayyaşlık falan.
                                 — Nazım Hikmet

Bebek sahibi olmak, kadın olsun erkek olsun bir bireyin kendi hayatı ile ilgili alacağı en önemli karar belki de. Dünyaya bir çocuk getimek, hem sorumluluk, hem de cesaret ve bolca kaynak gerektiriyor. Çocuğun sağlıklı ve mutlu büyümesi, iyi bir eğitim alması, topluma faydalı, kendisiyle mutlu bir birey olması ebeveynlerin ortak çabaları, kendi hayatlarından yaptıkları feragatları ve eldeki tüm kaynakların bu yeni bireyin geleceği için seferber edilmesinden geçiyor. Hal böyle olunca da, bu önemli kararın çocuk sahibi olacak kişi veya kişilerin kontrolünde olması çok ama çok önemli. Ancak, bebeği dünyaya getirecek kadın ve erkeğin ortak alması gereken bu önemli kararın sıklıkla politika malzemesi olduğunu görüyoruz. Gerek ülkemizde, gerek diğer ülkelerde politikacıların erkek egemen bir zihniyetle yoğrulmanın sonucu olarak kadını bireyden çok ‘kuluçka makinesi’ olarak gördüğüne sık sık şahit oluyoruz.  En az üç çocuk isteme, çocuklu kadının asıl yerini ev, temel kariyerini annelik olarak görme, doğum kontrolünü ‘ülkeye ihanet’ olarak nitelendirme türü söylemleri sık sık haberlerde duyuyoruz.

Oysa verilere baktığımızda bize politikacıların iddialarının aksini söylüyorlar. Dünya çapında pekçok ülkeden toplanan istatistiklerin gösterdiği ortak bir şey var: Anne başına düşen çocuk sayısının düşmesi, ülkelerin refahı, eğitim seviyesi, vatandaşların sağlık durumu ve hatta ortalama ömür ile yakından alakalı.  Bu nedenle bu ay, politikacılar tarafından sıklıkla manipulasyon amaçlı kullanılan doğum kontrolu konusuna eğileceğiz: Doğum kontrolü nedir?  Etkin bir doğum kontrolünün topluma katkıları nedir? Farklı doğum kontrol yolları nelerdir?

Aile planlaması: Modern toplumun elindeki en etkin araç

Hamileliği engelleyen yöntemlerin tamamına doğum kontrolü yöntemleri diyoruz. Aile planlaması ise biraz daha geniş bir kavram. Ailenin büyüklüğüne karar vermek, doğacak çocuk sayısını ve zamanını belirlemek ve bunları yaparken de doğum kontrol yöntemlerinden yararlanmak ise Aile Planlaması tanımına giriyor.

Aile planlaması ve doğum kontrolü, bir toplumun refah seviyesinin en önemli göstergelerinden biri. İstatistiklere baktığımızda, çocuk sayısı ile toplumsal gelişmişlik seviyeleri arasında çok çarpıcı bağlantılar görüyoruz.  Örneğin çocuk ölüm oranı yüksek olan ülkelerde aile başına düşen çocuk sayısı çok daha yüksek iken, çocuk ölüm oranı düştükçe ortalama çocuk sayısı da düşüyor. Benzer şekilde toplumdaki annelerin eğitim seviyesi arttıkça beraberinde ortalama çocuk sayısı ve çocuk ölüm oranı düşüyor.

Bu verileri arasındaki korelasyon düz bir neden sonuç ilişkisi şeklinde değil, daha çok her iki yöne doğru da birbirini etkileyen bir yumurta-tavuk ilişkisi gibi görünüyor. Çocukların ölüm oranı düşüp daha çok çocuk yetişkinliğe ulaşmaya başladığında, aileler daha az çocuk yapmaya başlıyorlar. Çocuk sayısı düştükçe de çocuklarına daha iyi bakabiliyor, kaynaklarını çocuğa daha iyi yöneltebiliyor ve onun daha da uzun ve sağlıklı yaşamasını sağlayabiliyorlar. Aile planlaması bu çift yönlü pozitif döngüyü başlatan temel etmen. (Türkiye ve diğer ülkelerdeki çocuk sayısına göre çocuk ölüm oranı sayılarını gösteren dinamik grafik için .)

Çocuk
Türkiye’de 1800-2010 yılları boyunca değişiklik gösteren ölüm oranları ve kadın başına düşen ortalama çocuk sayısı. yatay eksen kadın başına ortalama çocuk sayısını, düşey eksen ise 1000 doğumda görülen ölüm oranını gösteriyor. Turuncı küre, yıllar geçtikçe en tepedeki yerinden 2010’daki  değerlere düşmüş durumda. (Kaynak: Gapminder)

 

Türkiye istatistiklerinde de benzer sonuçları görmek mümkün. 1960 yılında, ülkemizdeki ortalama yaşam beklentisi 45 yıl iken aile başına düşen ortalama çocuk  sayısı 6.3 imiş. Oysa 2012 yılında ortalama çocuk sayısı 2.06’ya düşerken, yaşam beklentisi de 75 yıla çıkmış durumda. (Dinamik grafik için .)

Öocuk
Türkiye’de 1800 yılından 2012 yılına değişen kadın başına düşen ortalama çocuk sayısı ve ortalama yaşam beklentisi karşılaştırması. Yatay eksen ortalama yaşam beklentisini, düşey eksen ise kadın başına düşen çocuk sayısını gösteriyor. Turuncu renkli kürenin hareketi yıllar içindeki değişimi gösteriyor. Diğer renkli küreler 2012 yılında diğer ülkeler.   (Kaynak:Gapminder)

Bir toplumun doğum kontrolü kullanma oranı ile çocuk ölüm oranları arasında da bariz bir korelasyon mevcut. Doğum kontrolü kullanan kadın sayısının %10’dan az olduğu ülkelerde bebek ölüm oranı 1000 doğumda 100 iken, doğum kontrol kullanan kadın sayısı %30’a ulaştığında bu rakam neredeyse yarı yarıya azalarak 1000 doğumda 52’ye geriliyor.

Bir kadının ne zaman ve kaç çocuk sahibi olacağını kontrol edebilme hakkı da hem kendisi hem de doğacak bebeğin sağlığı için çok önemli. Sık gebelik ve doğum, anne ve bebek sağlığı için oldukça riskli. İki hamilelik arasındaki sürenin kısa olması düşük kilolu ve prematüre bebek doğumu riskini artırıyor. İki yıldan kısa aralıklı doğumlarda bebek ölüm oranı 1000 doğumda 117 iken, doğumlar arası 3 yıl ve üzerine çıktığında bu oran 1000 doğumda 47’ye düşüyor.

İstemeden gebe kalan kadınlar daha çok sigara içiyor, gebelik boyunca sağlıklarına çok daha az dikkat ediyor ve doğumu takiben bebekleri ile daha az ilgileniyorlar. Bu nedenlerle istenmeyen gebeliklerde prematür doğum oranı, planlı gebeliklere göre iki kat fazla. İstenmeyen bebekler daha az anne sütü ile besleniyor, anneler daha çok doğum sonrası depresyona giriyor.

Kısaca, politikacılarımızın iddia ettiği gibi doğum kontrolü ve aile planlaması ülkeye ihanet olmadığı gibi, aksine toplumun refahı, bizim ve çocuklarımızın uzun ve sağlıklı yaşaması için elzem bir kavram.

Bunu yapan iki kişi….

Farklı doğum kontrol yöntemleri, üreme sürecindeki farklı noktaları manipüle ederek etkinlik gösteriyor. Bu nedenle, yöntemlerin detayına girmeden önce kısaca kadın ve erkeklerin üreme fizyolojisi ve üreme sürecini kısaca anımsamalıyız.

Sağlıklı bir gebelik, öncelikle erkek tarafından üretilen sperm ile kadın tarafından üretilen yumurta hücresinin karşılaşması, sperm hücresinin yumurta hücresi içine girerek yumurtayı döllemesi ile başlıyor. Ardından döllenmiş yumurtanın rahim içinde gebelik boyunca barınacağı tabakaya tutunması ve tutunduğu süre boyunca da yumurtanın gelişmesi için gerekli kaynaklara ulaşabilmesi şart. Gelin bunları tek tek inceleyelim.

Erkek Üreme Sistemi
Erkek Üreme Sistemi
Erkek Üreme Sistemi

Erkek üreme sisteminin  üç ana görevi vardır:

  • Sperm hücrelerini üretmek
  • Bu hücrelerin sağlıklı büyümesini sağlayacak hormonal dengeyi korumak
  • Cinsel birleşme sırasında üretilen sperm hücrelerini dişi üreme sistemine aktararak yumurta hücresinin döllenmesini sağlamak.

Kadınların aksine, erkeklerin üreme organlarının çoğu vücutları dışındadır. Skrotum (torba) denen keselerin içinde testisler bulunur. Testisler hem sperm hücrelerini üretir hem de bu hücrelerin hayatta kalması için uygun koşulları oluşturacak temel erkeklik hormonu olan testosteron salgılarlar.  Üretilen sperm hücreleri, testis içindeki kıvrıntılı borucuklar içinde vücuttan atılmayı beklerler.

Penis ise, spermlerin vücuttan atılmasını sağlayan organdır. Cinsel heyecanlanma anında içi kan dolarak sertleşir ve spermlerin erkek organından dışarı atılması ve kadın cinsel organına depolanmasını sağlar. Cinsel birleşmenin son evresinde erkek orgazmı sırasında testislerde birikmiş sperm hücreleri prostat bezi tarafından salgılanan sıvının içinde erkek vücudundan atılır, ki bu olaya ejakülasyon denir.

Sperm, bir kez erkek vücudundan bu mekanizmayla atıldıktan sonra erkeklerin döllenme ve gebelikle ilgili görevleri sona erer.

Kadın üreme sistemi
Kadın Üreme Sistemi
Kadın Üreme Sistemi

Gebelik ortaya çıkması halinde döllenmiş yumurta hücresine 9 ay boyunca ev sahipliği yapan ve tek bir hücreden tüm organ ve sistemleri meydana gelinceye kadar bebeği muhafaza eden kadın vücudunda doğal olarak işler biraz daha karışık. Erkeklerin aksine kadınların üremedeki görevi yumurta hücresinin oluşması ve erkek spermi ile karşılaşmasının sağlanması ile bitmiyor.
Kadın üreme sisteminin görevleri şunlardır:

  • Kadın üreme hücresi olan yumurtaları üretmek.
  • Üretilen yumurtaları vücut içinde döllenmenin olacağı yere ulaştırmak.
  • Yumurta döllenirse, embryonun büyümesine uygun ortam taşıyacak rahime ulaştırmak ve tutunacağı uygun ortam yaratmak.
  • Rahime tutunmuş döllenmiş yumurtanın sonraki 9 ay boyunca uygun şekilde büyümesi ve beslenmesi için gerekli hormonal ve fiziksel ortamı sağlamak.
  • Döllenme oluşmaz veya gebelik meydana gelmezse üreme sistemindeki değişiklikleri geri sarıp tekrar yumurtlama evresine dönmek.

Kadınların üreme organlarının bir kısmı dışarıda, çoğu ise içeridedir. Doğum kanalı ya da dölyolu da denen vajina, hem cinsel ilişki sırasında kanla sertleşmiş penisin sperm hücrelerini kadına aktarmasına yarar, hem de gebelik sonunda bebeğin anne vücudunu terk ettiği kanaldır. Yumurtalıklar, dişi üreme hücreleri olan yumurta hücrelerini üretirler, aynı zamanda da üreme fonksiyonunu düzenleyen farklı hormonlar salgılarlar.

Fallop tüpleri  ise, olgunlaşmış yumurtayı yumurtalıklar üzerinden toplayıp rahime aktaran hareketli kanallardır. Döllenmiş yumurta, fallop kanallarının püskülsü uçları tarafından yumurtalıklardan toplanır, kanal hareketleri ile yavaş yavaş rahime inmeye başlar. Spermler, yumurtayı genelde fallop kanalında döllerler, döllenmiş yumurta rahime gelir ve rahim duvarına yapışır. Rahimin ana görevi olası bir hamilelikte gelişen fetüse gebelik boyunca ev sahipliği yapmaktır.

Bu karmaşık görevler, ancak ortalama 28 gün süren hormonal ve fiziksel değişiklikleri içeren bir döngü ile yürütülebilir. Menstürel döngü (ayhali, adet dönemi ya da  regl dönemi) denen bu süreç gebelik olmadığı takdirde her ay yeniden tekrarlanır ve her ay döllenmeye uygun bir yumurtanın üretilmesini ve diğer üreme organlarının olası bir gebeliğe hazırlanmasını sağlar.

Menstrüel Döngü – Adet Dönemi

Ortalama ayda bir defa tekrarlayan menstrüel döngü dört ana hormonun kontrolünde gerçekleşir: FSH (folikül uyarıcı hormon), LH (lütein yapıcı hormon), östrojen ve progesteron.

Menstrüel döngünün üç aşaması vardır:

Foliküler dönem:

Adet kanamasının ilk günü başlar. Beyinden salgılanan FSH ve LH hormonları kan dolaşımına katılarak yumurtalıklara gelir ve burada 15-20 kadar yumurtanın olgunlaşmaya başlamasını sağlarlar. Olgunlaşmaya başlayan ve büyüyen bu yumurtaların etrafındaki kabuğa folikül (Latince: zarf) denir, bu dönemin adı da folikül oluşumunun tetiklenmesinden geliyor.  FSH ve LH hormonları yumurta olgunlaşmasını başlatırken beraberinde yumurta hücrelerinden estrojen salgılanmasını da sağlar.

Kandaki estrojen miktarı belirli bir seviyeye gelince beyinden FSH salınımını durdurur.  Bu geri bildirim mekanizması aynı anda çok sayıda yumurtanın olgunlaşmasını engeller. En büyük folikül içindeki yumurta dominant hale gelir, büyümeye ve estrojen salgılamaya devam ederken diğer olgunlaşmaya başlayan yumurtaların büyümesi durur ve ölürler.

Adet dönemi
28 günlük adet dönemi boyunca farklı fazlarda gün gün görülen yumurta, hormon düzeyleri, vücut sıcaklığı ve rahim değişiklikleri. Siklus (döngü) ilk günü adet kanamasının ilk gününe denk geliyor. (Kaynak: bebekbeklerken.com)
Yumurtlama:

Foliküler dönemin yaklaşık 14. gününde, en yüksek seviyesine varmış olan estrojen üretimi, beyinden yüksek miktarda bir LH salınımına neden olur. Ani şekilde artan LH, dominant hale gelip büyümüş olan yumurta hücresinin folikülünü çatlatır ve yumurta hücresinin serbest hale geçmesini sağlar.

Fallop tüplerinin ucundaki püskülsü uzantılar zarfı çatlayan yumurtayı yakalar ve tüpler içine alırlar. Burada tüplerin ağır hareketleri ile yumurta yavaş yavaş rahime doğru inmeye koyulur.

Gene bu aşamada, rahim ağzındaki salgılar koyulaşır. Bu salgılar, yumurtlama günlerine yakın cinsel birleşme olması halinde vajinaya giren sperm hücrelerini yakalar ve besleyerek rahime ulaşmalarına yardımcı olur.

Lüteal dönem:

Yumurtanın zarfının çatlayıp serbest kalmasının hemen ardından lüteal dönem başlar.

Yumurtanın çıktığı zarf, başkalaşım geçrerek corpus luteum (sarı cisim) denen yeni bir yapıya dönüşür. Corpus luteum’un ana görevi rahimi döllenmiş yumurtaya hazırlayan hormon olan progesteron salgılamaktır.

Bu sırada cinsel birleşme olur ve yumurta sperm ile fallop tüpleri içinde karşılaşıp döllenirse, döllenmiş yumurta rahime varır ve progesteron hormonu sayesinde hazırlanmış kalın ve besleyici rahim duvarına tutunur. Bu tutunma gerçekleşirse hamilelik başlar. Döllenme olmasına rağmen tutunma gerçekleşmez, veya döllenme hiç olmaz ise kalınlaşmış rahim duvarı adet kanaması ile dışarı atılır. Adet kanamasının başlaması ile aylık döngü tamamlanır ve bir sonraki ay için yeni yumurta olgunlaştıracak yeni bir döngü başlar.
Gördüğünüz gibi, bir cinsel birleşmenin gebelikle sonlanması için epey şartın yerine gelmiş olması gerekiyor: Sperm üretimi düzgün olmalı, spermler kadın vücuduna girebilmeli, bu sırada döllemeye uygun, olgun bir yumurta mevcut olmalı. Bu yetmiyor, döllenme olsa bile ortam döllenmiş yumurtanın tutunmasına uygun olmalı ki gebelik ortaya çıkabilsin.

Tarihte doğum kontrolü

Tarih boyunca insanoğlu ne zaman ve kaç çocuk sahibi olacağını kontrol etmeye çalışmış. İnsan fizyolojisinin detaylarının günümüzdeki kadar bilinmediği dönemlerde bile gözlemlerle bulunan kimi yöntemlerle doğurganlık kontrolü yapılmış. Bu yöntemlerin bir kısmı etkili olmuş, bir kısmı ise kocakarı yöntemlerinden öteye gitmemiş. Yıllar geçip de, tıp hakkındaki bildiklerimiz artıp insan üreme fizyolojisi detayları ile anlaşıldıkça  etkisiz uygulamalar zamanla daha etkin ve güvenilir yöntemlere yerini bırakmış.
Tarihteki doğum kontrolüne ait ilk belgeler M.Ö. 2000’li yıllara dek uzanıyor. M.Ö. 2850 yılına ait Kahun Papirüsü bal, akasya yaprakları ve keten karışımı bir tıpanın vajinaya yerleştirilerek spermlerin rahime girişini engelleme yönteminden bahsediyor. Gene Eski Mısır’da bal, timsah dışkısı ve reçine karışımları sperm öldürücü etkileri olduğu düşünülerek cinsel ilişkiden sonra rahime yerleştiriliyormuş.

Eski Yunanlılar, bazı bitki çaylarını kullanarak doğum kontrolü sağlamaya çalışmışlar. Silpium isimli aslında zehirli olan bir bitkinin çayı çocuk düşürmede kullanılıyormuş. Hatta Hipokrat’ın anlattıklarına göre bu bitkiye rağbet o kadar çokmuş ki, M.Ö. 200 civarında aşırı toplama nedeniyle bitkinin nesli tükenmiş. O dönemde Mezopotamya, Anadolu, Eski Yunan ve Antik Mısır’da silpium dışında pekçok başka bitki karışımları ve çayları da gebelik önleyici veya sonlandırıcı doğum kontrol yöntemleri olarak kullanılmış: yabani havuç çiçeği ) daucus carota), söğüt yaprakları, hurma yaprakları, pelinotu (artemisia cina) , mür (commiphora myrrha), sedefotu (ruta graveolens), yarpuz (mentha pulegium)…  (Bu çayların pekçoğunun zehirli olduğunu ve arada kazara anneyi de öldürdüğünü belirtmekte fayda var.)

Antik Yunan'da gebelik önlemek amacıyla kullanılan ve aşırı rağbet nedeniyle nesli tükenen silpium bitkisini gösteren antik paralar. Bitkinin tohumlarının kalp şeklinde olması belki de aşk sembolü olarak bu şeklin seçimine neden oldu.
Antik Yunan’da gebelik önlemek amacıyla kullanılan ve aşırı rağbet nedeniyle nesli tükenen silpium bitkisini gösteren antik paralar. Bitkinin tohumlarının kalp şeklinde olması belki de aşk sembolü olarak bu şeklin seçimine neden oldu. (Kaynak: Wikipedia)

Bitkisel ilaçlara ilaveten vajina içine sünger ve yarım limon kabuğu benzeri malzemeler yerleştirerek spermlerin rahime ulaşmasını engellemek de epey popüler yöntemler imiş.

Kısmen mantıklı olabilecek bu yöntemler yanında tarihsel kaynaklarda epey batıl başka öneriler de mevcut: Cinsel ilişkiden sonra yedi defa takla atmak, demircilerin kılıç dövdükleri sudan içmek gibi…

Benzer yöntem ve önerilere İslam dünyasında da rastlıyoruz.  İbn-i Sina, Tıbbın Kanunu (El-Kanun fi’t-Tıb, Canon Medicinae) isimli eserinde 20 farklı doğum kontrol yöntemini anlatmış. İranlı bir hekim olan Ali bin Abbas, M.S. 980’de tamamladığı Kitab el-Maliki’de, gene İranlı bir hekim olan Râzî,  Hâvî isimli ansiklopedik eserinde MS 907’de kullanılan benzer doğum kontrol yöntemlerini listelemişler.

Günümüzde Aile Planlaması

Günümüzde, insan vücudunun nasıl işlediğini ve üreme sürecinde yer alan mekanizmaları bilmemizin sayesinde, aile planlamasında kullanabileceğimiz daha güvenilir ve daha az yan etkisi olan pekçok alternatif doğum kontrol yöntemi geliştirmiş durumdayız. Doğum kontrol yöntemleri ya yumurta ve spermin karşılaşmasını engellemeye çalışıyor, ya da döllenmiş yumurtanın rahim duvarına tutunmasını engelliyor.
Her bir yöntemin ideal olduğu koşullar, olası yan etkileri ve etkinliği birbirinden farklı. Onun için doğum kontrolü uygulayacak kişilerin pekçok faktörü göz önünde tutarak kendileri için en uygun yöntemi seçmeleri en doğrusu.

Yöntem ne olursa olsun, hepsinin tek bir amacı var: İstenmeyen gebeliklerden korunmak ve çocuk sahibi olmayı bilinçli ve planlı bir seçim haline getirmek.

Geleneksel yöntemler:

Geleneksel yöntemler genelde dışarıdan herhangi bir ilaç, hormon, müdahale veya araç kullanmayı gerektirmeyen, normal fizyolojik süreçleri gözlem ve kontrol altına almaya çalışmak üzerine geliştirilmiş yöntemler. Ancak tahmin edebileceğiniz gibi çok da etkin değiller. Bu yöntemler gerçekte işe yarıyor olsaydı bugün doğum kontrolü üzerine koca bir ilaç ve tıp endüstrisi olmasına gerek kalmazdı. Elbette hiçbir şey yapmamaktan biraz daha etkinler, ama o kadar.

Geri çekilme:

Cinsel ilişki sırasında, ejakülasyondan önce erkeğin geri çekilerek sperm içeren meninin vajina dışına atılmasıdır. Bu şekilde spermin vajinaya girmesi, dolayısıyla da yumurtanın döllenmesinin önüne geçilmek amaçlanır.

Her ne kadar özellikle gençler arasında ve kırsal kesimde en çok kullanılan yöntem olsa da, etkinliği oldukça düşük, %70 civarındadır. Yani her 10 cinsel ilişkinin ortalama 3’ü geri çekilme yöntemine rağmen gebelikle sonuçlanır.

Spermlerin büyük çoğunluğu ejakülasyon anında dışarı atılsa da, az sayıda sperm cinsel ilişki sırasında ejakülasyondan önce penisten dışarı sızabilir, bu durum da geri çekilme yöntemine rağmen erkek vücudunu erken terk eden spermlerin yumurtaya ulaşmaları için yeterlidir.  Ayrıca cinsel birleşme heyecanı sırasında zamanında geri çekilememe de en sık gebelik nedenlerinden biri.

Bu nedenle geri çekilme yöntemini teknik olarak doğum kontrol yöntemi olarak saymıyoruz. Eğer aile planlamanızda bu yönteme bel bağladıysanız, alternatifleri gözden geçirmenizi şiddetle öneririm.

Takvim yöntemi, menstrüel döngü içindeki gebe kalma ihtimali yüksek olan günlerde cinsel ilişkiden kaçınmaktan ibaret.
Takvim yöntemi, menstrüel döngü içindeki gebe kalma ihtimali yüksek olan günlerde cinsel ilişkiden kaçınmaktan ibaret. Resimde, gebe kalma ihtimali en yüksek günler (adet döneminin 8.- 19. günleri arası)  mavi renkle gösterilmiş. Hamile kalma ihtimalinin düşük olduğu günler yeşil renk ile gösterilen 20. gün sonrası ve adet kanamasının başlayıp devam ettiği kırmızı ile gösterilen ilk 7 gün. (Kaynak: Wikipedia)
Takvim Yöntemi:

Adet günlerinin takibi ve döllenme ihtimalinin yüksek olduğu günlerde cinsel ilişkiden kaçma esasına dayalı yöntemlere takvim yöntemleri diyoruz.  Yumurtlama takibinin nasıl yapıldığına göre birbirinden ufak farklılıklar gösteren birkaç takvim yöntemi mevcut.

Ritm Yöntemi denen yöntemde, kadın menstürel günlerini takvim üzerinde kaydederek doğurganlığının yüksek ve düşük olduğu günleri hesaplar ve cinsel birleşme zamanını bu şekilde planlar. Bu yöntemi uygulamak isteyenlerin mutlaka her ay adet günü başlangıçlarını dikkatle kaydetmeleri gerekir. Günümüzde, bunu kolaylaştıran çok sayıda akıllı akıllı telefon uygulamaları mevcut. Örnek bir iphone  ve android uygulamasını inceleyebilirsiniz.

Bir başka takvim yöntemi olan Bazal Sıcaklık Yöntemi’nde kadın adet günlerini takibe ek olarak her gün hassas bir termometre ile vücut sıcaklığını da takip eder ve kaydeder. Yumurtlama öncesinde vücut sıcaklığında önce hafif bir düşme, yumurtlama tamamlandığında da 0.25 – 0.50 C civarında bir yükselme olur. Doğum kontrolü uygulamak isteyen kadın, vücut sıcaklığındaki dalgalanmalara bakarak cinsel ilişkinden kaçınması gereken zamanları belirler.

Takvim yöntemleri, prensip olarak mantıklı görünse de, etkinliği geri çekilme gibi oldukça düşük etkinlikte (%75 koruyucu) yöntemler. Öncelikle, çok ciddi bir takip ve kayıt gerektiriyorlar ki bu pekçok kadın için oldukça meşakkatli. Bir gün bile takibi unutmak gebelikle sonuçlanabilir. Ayrıca gerek hormonal dengemiz, gerek vücut sıcaklığımız pekçok dış etmenin etkisiyle değişikenlik gösteriyor. Bu nedenle gün saymak veya vücut sıcaklığı ölçmek çok güvenilir koruma sağlamıyor.

full_stchart
Bazal vücut sıcaklığı yöntemi ile hazırlanmış örnek bir doğurganlık tablosu. Kırmızı çizgilerin kesişim yeri tahmini yumurtlama anını gösteriyor. Hamile kalma ihtimalinin yüksek olduğu günler mor rengin çeşitli tonlarıyla belirtilmiş. En koyu tonlar, döllenme ihtimalinin en yüksek olduğu günler.

 

Ancak bu yöntemin önerildiği bir durum var: Doğum kontrolü yapmaya çalışmıyor, aksine çocuk sahibi olmaya çalışıyorsanız takvim ve bazal sıcaklık yöntemi daha doğurgan olduğunuz günleri bulmanızda size yardımcı olabilir.  Bilgisayardan basarak doldurabileceğiniz örnek bir tablo için tıklayın.

Modern Yöntemler:

Modern yöntemler, geleneksel yöntemlerin aksine pasif olarak üreme sürecini izleyip bu sürece göre davranışlarımızı değiştirmektense üreme sürecine aktif olarak müdahale ettiğimiz yöntemleri içeriyor.  Modern yöntemlerde genelde spermin yumurtaya ulaşmasını engelleyenler fiziksel ve kimyasal bariyer uygulamaları,  menstrüal döngü hormonlarını etkileyen hormonal mekanizmalar veya bu ikisi birlikte  kullanılıyor. İlaveten artık çocuk sahibi olmak istemeyen çiftlere yapılan küçük cerrahi müdahelelerle de kalıcı doğum kontrolü sağlamak mümkün.

Bariyer yöntemleri:

Spermin yumurtaya ulaşmasını engellemeye yarayan bariyer yöntemlerinin başında erkek kondomları, kadın kondomları, sperm öldürücü köpükler ve diyafram geliyor.

Farklı boy, renk ve şekillerde kondomlar bulmak mümkün.
Farklı boy, renk ve şekillerde kondomlar bulmak mümkün.
Kondom:

Kondom veya prezervatifler genelde erkekler için üretilen ve penis üzerine geçirilen latex veya benzer malzemeden imal edilmiş kılıflar. Cinsel ilişkiye başlamadan, erekte olmuş penis üzerine geçiriliyorlar ve ejakülasyon anında atılan spermlerin kadın vajinasına aktarılmasını engelleyerek yumurta ile spermlerin karşılaşmasını önlüyorlar. Prezervatif, doğru kullanıldığında %98’e varan koruyuculuğa sahip. Ancak ilişkinin başında takılmaması, veya ilişki sırasında yırtılması sonucu etkinlikleri azalıyor. Prezervatiflerin bir ilave faydası da cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve özellikle AIDS hastalığı etkeni olan HIV virüsünün bulaşmasını engelliyor olması.

Kolay elde edilebilmeleri (hemen her markette satılıyorlar), ucuz olmaları, ilave bir ön hazırlığa gereksinme göstermemeleri kondomun oldukça tercih edilen bir yöntem olmasını sağlamış durumda. Ayrıca cinsel yolla bulaşan hastalıkların geçişini engellemesi nedeniyle özellikle çok partnerli kişilerin tercih etmesi gereken bir yöntem.
Son yıllarda kadınlara yönelik birkaç kondom da üretildi. Bunların koruyuculuğu erkek kondomlarına göre biraz daha düşük (%90) ancak HIV’den koruması nedeniyle özellikle HIV salgını olan ülkelerde, örneğin Güney Afrika’da oldukça yaygın şekilde kullanılmaya başladılar.

Sperm öldürücüler:

İçeriğinde sperm öldürücü kimyasal ( sıklıkla nonoksinol-9) bulunan krem, jel ve köpüklerdir. Cinsel ilişkiye başlamadan önce kadın döl yoluna yerleştirilmeleri gerekir. Tek başlarına koruyuculukları çok yüksek olmadığı için (%70 civarı) beraberinde bir başka bariyer yönteminin eklenmesi önerilir. Uzun kullanımda genital organlarda tahrişe neden olabilir, tahriş olan genital mukoza, HIV ve benzer cinsel yolla bulaşan hastalık geçişine daha müsait hale gelebilir. Bu nedenle kullanım alanları oldukça kısıtlı.

Farklı malzeme ve boyutlardaki diyaframlar. (Kaynak: CABS)
Farklı malzeme ve boyutlardaki diyaframlar. (Kaynak: CABS)
Diyafram:

Rahim ağzının üzerini örterek cinsel ilişki sırasında vajinaya aktarılmış spermin rahime geçmesini engelleyen latex veya silikondan yapılmış kubbe biçimli bir cihazdır. Cinsel ilişkiden önce (24 saat öncesinde takılabiliyor) kayganlaştırıcı yardımı ile (tercihen sperm öldürücü krem) vajinal yoldan rahim ağzına yerleştirilir. Etkinliğini gösterebilmesi için ilişkiden sonra 6 saat boyunca yerinden çıkarılmamalıdır.  Cihaz çıkarıldıktan sonra iyice temizlenmelidir.
Kullanım şekline göre (doğru boy cihaz, düzgün yerleştirme vs.) etkinliği %90 civarındadır. İlaveten rahim ağzını sperm temasından koruduğu beraberinde sperm öldürücü kimyasal maddeler içerdiği için cinsel yolla bulaşan hastalıklara, özellikle HPV (Human Papillovirus) karşı kısmen koruyucudur. Ancak yerleştirme sırasında tahrişe ve uzun süreli kullanımda tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonlarına neden olabilir.

Hormonal yöntemler:

Hormonal yöntemler, kadın menstrüel döngüsündeki hormon seviyelerini değiştirirek yumurta ve rahim üzerinde çeşitli etkilerle yumurtlama, döllenme ve döllenmiş yumurtanın rahime tutunmasını engelliyorlar. Hormonal doğum kontrol yöntemlerinde tek başına progesteron veya progesteron/östrojen kombinasyonu bulunabilir.  Bu hormonal kombinasyonlar, yazının başından anımsayacağınız menstrüal döngüdeki hormon seviyelerini değiştirerek yumurtanın olgunlaşmasını ve fallop tüplerine girmesini engeller. Etkileri sadece yumurtlamayı engellemekle kalmaz, beraberinde yumurtanın tutunacağı rahim iç tabakasının kalınlaşmasını önler, hatta rahim ağzındaki mukus tabakasını yoğunlaştırarak spermlerin rahime girmesini de zorlaştırır. Yani olası bir cinsel birleşmede, spermler rahim içine giremezler, girseler bile büyük olasılıkla döllenecek bir yumurta mevcut değildir. Olur da yumurta olgunlaşırsa ve ve hasbelkader içeri sızan spermle döllense bile, bu defa tutunacak bir yer bulamaz ve gebelik meydana gelmez. Hormonal doğum kontrolünü günlük kullanılan haplar, aylık enjeksiyonlar veya deri altına hormon emdirilmiş plak yerleştirmek suretiyle uzun süreli olarak sağlamak mümkün.
Hormonal doğum kontrol yöntemleri bu kombine etkileri nedeniyle en etkili yöntemlerden biri. İstenmeyen gebeliklerin %99’undan fazlasını önlüyorlar, ancak içerikleri nedeniyle hormon dengelerinin değişmesine bağlı olumlu ve olumsuz başka etkileri de beraberlerinde getiriyorlar. Hormon dengesinin değişmesine bağlı ara kanamalar, şişkinlik, duygudurum değişiklikleri, kilo alma gibi yan etkilere neden olabiliyorlar.  Bu yan etkiler bundan 40 yıl önce ilk üretilen ve çok yüksek hormon içeren doğum kontrol haplarında çok fazla idi, ancak günümüzde kullanılan hormon miktarı oldukça düşük, bu da yan etkilerin olukça hafiflemesini sağlamış durumda. Gene de nadiren de olsa bu ilaçları kullanan 35 yaşından büyük sigara kullanan kadınlarda damar içi pıhtılaşma vakalarında artış gözlenmiş, bu nedenle sigara kullanan orta yaşlı kadınların mutlaka doktorlarına danışmaları ve doktor önerisi dahilinde bu yöntemi seçmeleri gerekli.

Hormonal yöntemlerin ilginç koruyucu bir etkisi de var. Doğum kontrolü amaçlı progesteron kullanan kadınlarda rahim ve yumurtalık kanseri oranları %40-%50 gibi ciddi miktarda azalıyor. Hatta uzun vadeli kullanımlarda (10 yıldan uzun süre) bu kanserlerde %80’e varan azalma gözlenmiş.

Hormonal doğum kontrol yöntemleri bu ilaçları kullanmasında tıbben bir sakınca olmayan, sigara içmeyen, genç, sağlıklı kadınlar için iyi bir alternatif. Ancak anımsatmakta yarar var: bu yöntemler cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı koruyucu değil. Bu nedenle fazla sayıda partneri olan kişilere önerilmiyor.

Doğum kontrol hapları, üzerlerinde içilme sırasını gösterecek gün isimleri veya numaları görünecek şekilde ambalajlanmış bir aylık dozlar halinde satılıyor.
Doğum kontrol hapları, üzerlerinde içilme sırasını gösterecek gün isimleri veya numaları görünecek şekilde ambalajlanmış bir aylık dozlar halinde satılıyor.
Doğum kontrol hapları:

Bu haplar, menstrüel döngü boyunca her gün bir tane kullanılmak üzere farklı oranlarda hormon karşımı içeren haplardır. Hangi gün hangi hapın alınacağını kolaylaştırmak için üzeri numaralandırılmış blister ambalajlarda satılırlar. Hapın markası ve içeriğine bağlı olarak hangi gün kaç numaralı hapın kullanılacağı ilaç prospektüslerinde yer alır. Etkinliğin tam olması için hapların atlamadan muntazaman kullanılması gereklidir, hap alımı bir gün atlanırsa o ay için koruyucu etkinin olmadığı varsayılır ve ilave bir yöntem (kondom vs) kullanmak gerekir. Kusma veya ishal gibi alınan hapın vücuttan emilmeden atılmasına neden olacak durumlarda da etkinlikleri düşebilir.
Doğum kontrol hapları tüm eczanelerde reçetesiz satılmakta. Kolay bulunması, uygun fiyatı olması ve istendiği an doğum kontrolünün bırakılabiliyor olması avantajları arasında. Hapı bıraktıktan birkaç ay sonra normal şekilde gebe kalmak mümkün.

Depo enjeksiyon:

Doğum kontrol haplarının kullanımındaki en büyük sıkıntılardan biri her gün aynı saatte hap içmeyi hatırlamak ve unutulan tek bir hapın bir aylık çabayı boşa çıkarması. Bu sıkıntının önüne geçmek için depo hormon içeren doğum kontolü enjeksiyonları geliştirilmiş durumda.

Bu yöntemde, haplarla taksit taksit alınacak hormonlar yavaş salınımlı halde ilacın markasına bağlı olarak 2-3 ayda bir defa enjeksiyonla vücuda veriliyor.  Kana karışan yavaş salınımlı hormonlar, yeni bir enjeksiyona kadar doğum kontrol hapları benzeri etki gösteriyor.
Çalışma mekanizmaları, yan etkileri ve dikkat edilmesi gerekenler doğum kontrol hapları ile aynı. İlave farkı, 2-3 ayda bir iğne yaptırmak zorunda olmak. Ancak ishal, kusma gibi durumlar doğum kontrol haplarının emilimini etkilerken, enjeksiyon yönteminde bu durumlarda endişelenmeye gerek kalmıyor. Enjeksiyonları bıraktıktan birkaç ay sonra gebe kalmak mümkün.

Ön kol içine yerleştirilmiş bir deri altı implantı.
Ön kol içine yerleştirilmiş bir deri altı implantı.
Deri altı implant:

Kol derisi altına, içine hormon emdirilmiş küçük bir implantın yerleştirilmesi ile depo enjeksiyona benzer ama çok daha uzun etkili doğum kotrolü elde etmek mümkün. Deri altı implantları kalınca bir iğne ve lokal anestezi ile önkol derisi altına yerleştiriliyor ve 5 yıla kadar koruma sağlıyor.
Gebe kalmak için implantın çıkarılması gerekli, böylece birkaç ay içinde normal adet düzenine dönmek ve gebe kalmak mümkün. İmplant çıkarılınca yerinde ufak bir yara izi kalıyor olduğunu anımsatmakta fayda var.

Ertesi gün hapı:

Diğer hormonal yöntemlerden farklı olarak cinsel ilişkiyi takiben, olası döllenmiş bir yumurtanın rahime tutunmasını engellemek aracılığı ile tek doz kullanılan ve yüksek miktarda hormon içeren bir haptır.

Cinsel ilişkinin planlanmadan gerçekleşmiş olduğu durumlarda ( beklenmedik cinsel ilişki, doğum kontrol hapı içmeyi unutmak, ilişki sırasında kondom yırtılması vs) gebeliği önlemek için tek doz olarak ilişkiyi takiben en geç 72 saat içinde kullanılması gerekir.Yüksek doz hormon içerdiği için yan etkileri daha fazladır. Bu nedenle bir aile planlaması yöntemi değildir, ancak mecbur kalınan durumlarda kullanılır. Rutin kullanılması önerilmez.

Rahim İçi Araç (RİA) – Spiral:
Modern spiraller, ilk modellere göre oldukça küçük boyutlarda ve yan etkileri de aynı oranda azalmış durumda.
Modern spiraller, ilk modellere göre oldukça küçük boyutlarda ve yan etkileri de aynı oranda azalmış durumda.

Rahim içi araçlar veya diğer adıyla spiraller, yabancı cisim reaksiyonu denen bir mekanizma ile doğum kontrolü sağlayan T biçimli küçük cihazlardır. En etkin doğum kontrol yöntemlerinden biridir, %99’un üzerinde koruma sağlarlar.
Rahim boşluğuna yerleştirilen spiral, burada rahim yüzeyiyle etkileşime girerek yabancı cisim reaksiyonu denen  bir reaksiyon oluşturur. Bu reaksiyon sayesinde, rahim içine bağışıklık hücreleri göç eder ve rahim içi döllenmiş yumurtanın yerleşmesine uygun olmayan bir hale gelir.  Spiralin en büyük avantajı, hormonal dengeyi bozmadan uzun dönemli yüksek güvenilirlikte doğum kontrolü sağlamasıdır.
İlk spiraller daha büyük ve bakır içeren cihazlardı. İçerdikleri bakır spermler için toksik olduğu için etkinliklerini artırıyordu. Ancak boyları ve rahim içinde sürekli bir iritasyon yaratmaları sebebiyle şiddetli kramplara neden oluyor ve adet kanamalarını şiddetlendiriyorlardı.

Son yıllarda bakır spiraller yerine hormon emdirilmiş çok daha küçük spiraller üretildi. Hormon içeren spiraller, bakır içeren eski modellere göre oldukça avantajlı. Boyları küçük olduğu için kramp gibi yan etkilere çok daha az neden oluyorlar. Üstelik içerdikleri hormon, doğum kontrol hapları gibi sistemik dolaşıma geçip hormonal yan etkilere neden olmadan lokal olarak etki ederek rahim iç tabakasının da incelmesini sağlıyor. Bu da doğum kontrolü etkinliğini daha artırmanın yanısıra, eski spirallerin en şikayet edilen yan etkisi olan aşırı kanamayı ortadan kaldırıyor. Hatta adet kanamalarını herhangi bir yan etkiye neden olmadan yok denecek düzeye indiriyor. Bu nedenle aşırı kanaması olan kadınların tedavisinde de kullanılıyor.

Spiral, doktor tarafından ince bir kılavuz çubuk ile adet dönemi sırasında rahim içine yerleştirilir.
Spiral, doktor tarafından ince bir kılavuz çubuk ile adet dönemi sırasında rahim içine yerleştirilir. (Kaynak: WebMD)

Spiraller, hormonal dengeyi bozmamaları, yüksek etkili ancak geri döndürülebilir doğum kontrolü sağlamaları nedeniyle için uzun süreli doğum kontrolü isteyen sadık çiftler için iyi bir alternatif. Ancak hatırlatmakta yarar var, cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı korumuyorlar ve nadiren de görülse rahim enfeksiyonu ve spiralin yerinden kayması gibi yan etkilere neden olabiliyorlar.

Kalıcı Doğum Kontrol Yöntemleri:

Kesin olarak çocuk yapmama kararı olan çiftler için biraz daha radikal, ama bir defa karar verdikten sonra günlük hayatlarını hiç etkileyemeyecek, cinsel aktivitenin ortasında herhangi bir müdahale yapmalarını gerektirmeyecek, hormonal dengelerini bozmayacak, her gün hap almalarını gerektirmeyecek cerrahi doğum kontrol yöntemleri de mevcut.

Kadınlarda yapılan fallop tüpü bağlama ameliyatı yöntemleri.
Kadınlarda yapılan fallop tüpü bağlama ameliyatı yöntemleri.

Bu yöntemler genelde üreme sisteminde sperm ya da yumurta geçişini kalıcı olarak engelleyecek küçük cerrahi girişimler. En sık uygulanan yöntemler kadınlarda fallop tüplerinin dikilmesi, erkeklerde ise sperm üreten kanalların bağlanması. Bu şekilde sperm ve yumurtanın bir araya gelmesi kalıcı olarak engellenebiliyor.

Erkek vazektomi ameliyatında, testisleri prostata bağlayan kanallar kesilip bağlanıyor.
Erkek vazektomi ameliyatında, testisleri prostata bağlayan kanallar kesilip bağlanıyor.

Bu yöntemlerle ilgili unutulmaması gereken çoğu zaman geri dönüşsüz olmaları. O nedenle iyi düşünüp karar vermek gerekiyor.

Doktorunuza danışın!

Gördüğünüz gibi doğum kontrolü ve aile planlaması için birbirinden farklı çok fazla alternatif mevcut. Bu yöntemlerden hangisinin size en uygun olduğu yaşam tarzınız, cinsel alışkanlıklarınız, yaşınız, eşlik eden diğer sağlık sorunlarınız, kullandığınız ilaçlar ve ileride çocuk sahibi olma ya da olmama planlarınıza göre oldukça değişikliklik gösteriyor. Bu nedenle önerim, size en uygun yöntemi, olası yöntemlerin risk ve avantajlarını doktorunuzla beraber detaylı değerlendirerek seçmeniz.

İstenmeyen gebelikten korunmak için pek çok alternatifiniz olduğunu bilin ve sağlıklı bir cinsel yaşam ile gelişmiş bir toplum için doğum kontrolünün vaz geçilmez olduğunu unutmayın!

Kaynaklar:

    1. Gapminder. A Fact Based Worldview
    2. Canon of Medicine, İbn-i Sina
    3. Family Planning Can Reduce High Infant Mortality Levels. Guttmacher Institute 
    4. Get the Facts: Health Benefits of Using Contraception to Plan, Avoid or Space Pregnancy. National Parnership Institute 
    5. LA Times. Contraception key to reducing child, maternal deaths, experts say
    6. WHO: Family Planning
    7. Bill & Melinda Gates Foundation, Annual Report 2009
    8. United Nations.  Speakers Link Higher Education among Girls to Declining Fertility Rates as Commission on Population and Development Continues Session
    9. WebMD. Contraception
    10. Hans Rosling, Son On Yılın İyi Haberi. TEDTalks

 

Yorum Ekle

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Işıl Arıcan

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun olduktan sonra ABD'de Sağlık Yönetimi üzerine yüksek lisans ve ardından gene ABD'de tıbbi bilişim ve proje yönetimi üzerine danışmanlık yaptı. Halen Stanford Üniversitesi Çocuk Hastanesi'nde Bilgi İşlem Direktörü olarak çalışıyor. Çeşitli bilim dışı iddiaları ve hurafeleri inceleyen Yalansavar isimli blogun kurucusu ve yazarıdır.