“Bilimsel okuryazarlık modern çağda işleyen bir toplum için gereklidir. Bilimsel okuryazarlık bilim eğitimi değildir. Bilim eğitimi almış bir kişi bilimi anlayabilir; bilimsel okuryazar olan biri bilim “yapabilir”. Bilimsel okuryazarlık kendi sağlığına, yiyeceklerinin, sularının ve havanın kalitesine, kendi bedenleri ve etraflarındaki karmaşık dünya arasındaki özel etkileşimlere aktif katılımcı olmak isteyen herkesi cesaretlendirir.”
“Biyopunk Manifestosu”
Meredith L. Patterson
Bilim kavramı toplumun çoğu bireyi için beyaz önlüklü bilim insanları tarafından yüksek teknolojili laboratuvarlarda yapılan çalışmaları çağrıştırır çünkü çoğu zaman bilim insanları laboratuvarlarda tam olarak ne yaptıklarını herkesin anlayacağı şekle sokmakta zorlanır. Açık Bilim gibi toplumun bilime erişimini artırmak amacıyla yapılan yayınlar, günlük hayatlarımıza hatırı sayılır seviyede “gerçek” bilgi ve doğru yöntemler kazandırmakta ve bilim ile toplum arasındaki duvarları yıkmaya çalışmakta. Öte yandan modern yaşam ile insanların kendi hayatları üzerinde daha fazla hak sahibi olmak istediğini görüyoruz ve bu durumun internetin hayatlarımıza kattığı “erişilebilirlik” kavramı ile desteklediği de inkar edilemez.
Linux, Arduino gibi bilgisayar, elektronik; PLOS dergisi gibi bilimsel yayıncılık alanlarında sunulan Açık Erişim kavramı bilgi ve verilerin herkesçe ulaşılabilir olmasının gücünü ve bu açık erişimin kaliteyi düşürmediğini oldukça çarpıcı şekilde göstermiştir. İnsan Genom Projesi ile insan genomundaki 3 milyon bazın diziliminin kamuya açık yayınlanması ise genetik alanındaki gelişmelere imkan ve cesaret vermiş; hız kazandırmıştır.
Biyopunk
Günlük hayatlarımızı her yönüyle etkileyecek potansiyele sahip biyoteknoloji, hızla gelişen ve dolayısıyla popülerleşen bir teknoloji sektörü. Farkındalık olmadan biyoteknoloji aslında insanoğlunun tarımla uğraşmaya başladığı zamanlara kadar uzanır. En verimli bitkileri üretmek için farklı bitkileri melezleyen insanlar doğal olarak bulunmayan tarım bitkileri ürettiler. Bira, ekmek gibi fermantasyon odaklı üretimde organizmaların modifikasyona uğramadan kullanılması geleneksel biyoteknolojinin anlamına dahilken, modern biyoteknolojinin başlangıcı olarak ise Gregor Mendel’in kalıtım, Robert Koch ve Louis Pasteur’ün bakteriyoloji alanındaki çalışmalarıyla başlayan 19. yüzyılın ikinci yarısı gibi daha yakın bir dönem kabul edilir. Biyoteknolojinin hızlı gelişiminin sonucu olarak bugün artık bilim insanları organizmaların genlerinin laboratuvarlarda değiştirilmesi ile yeni özellikler kazandırılmasına yabancı değillerdir.
Biyopunk’ın ise biyoteknolojinin tarihsel gelişiminde entelektüel ve kültürel bir hareket olarak ortaya çıktığını görüyoruz. Kelime olarak “biyoteknoloji” ve “punk” kelimelerinden meydana gelen biyopunk kendisi ile ilişkili bilim-kurgu türünde biyoteknolojiyi odağa alıyor. Biyopunk kurgusunda en sık rastlanan imgelerden birisi ise “siyah klinik”tir ve yasadışı, düzensiz veya etikdışı biyolojik modifikasyon ve genetik mühendisliği yöntemleri ile gerçekleştiren deneyleri ifade eder. Pek çok biyopunk özelliğinin William Gibson’un “Neuromancer” adlı romanından temel aldığı düşünülür. Doktor Moreau’nun Adası, Frankenstein, Kurma Kız, Cesur Yeni Dünya, Jurassic Park gibi romanlar veya Bioshock, Prototype gibi bilgisayar oyunları “Biyopunk’ı nerede bulurum?” sorusuna verilebilecek cevaplardan bazıları.
“Free our genetic data!” Biyopunk’ın toplanma çağrısı sayılan ve temel amacını en iyi şekilde özetleyen slogan. Türkçe’ye “Genetik verilerimizi özgür bırakın!” şeklinde çevrilebilir.
Genetik Bilgiye Açık Erişim
Biyopunklar genetik bilgiye açık erişimi; biyoteknolojinin katı kurallar ve bürokrasilerle işleyen büyük kurumlara bırakılmamasını çünkü bu kapalı kapıların bilimin halka ulaşmasını yavaşlattığını, bütün olan bitenin ilgilenen herhangi biri tarafından erişilebilir olması gerektiğini savunuyorlar.
“Sivil bilim, çeşitliliğinde sıkıntılı bir azalıştan muzdarip olmuştur ve bu, biyohackerların geri kazandırmak istedikleri çeşitliliktir. Bilimin sadece milyon dolarlık üniversitelerde, devlette veya kurumsal laboratuvarlarda yapıldığı popüler algısını reddediyoruz, araştırma yapmak ve bilgiyi kendi yönetiminde aramak için sorgulama özgürlüğü hakkının, konuşma özgürlüğü veya din özgürlüğünde olduğu gibi temel bir hak olduğunu iddia ediyoruz.”
– Biyopunk Manifestosu
Bugün gerçekten de belli bir DNA’nın belli bir yerini kesip başka canlıların genomuna yerleştirmek mümkün ve bu bilim insanları için şaşırtıcı değil. Biyopunklar bunu ve diğer bir çok biyoteknolojik çalışmayı kendileri de yapmak istiyor. Bunun için kendi imkanları ile garajlarında, evlerinde laboratuvarlar kurup, deneyler yapıyorlar ve bu kişilere Biyohacker deniyor. Bu alanla ilgili uğraşları hobi edinmiş kimseler sanat dünyasından, bilim insanlarına, lise öğrencilerine kadar geniş bir yelpazede karşımıza çıkıyor.
İlk izlenimler biyogüvenlik ve biyoterör gibi sorunsalları akla getiriyor. Devrim yapma amacı gütmeyen biyohackerlar bu riskleri inkar etmiyor ancak amatör gruplar kadar profesyonellere de bu anlamda bakılması gerektiğini çünkü iyi altyapılara, gelişmiş tesislere sahip olduklarını ve tehlikeli patojenlere kolaylıkla erişebildiklerini vurguluyorlar.
[youtube http://www.youtube.com/watch?v=mzW_2B5Ng4I&w=540&h=350]
Videoda London Hackspace adlı Biyohacker topluluğunun biyolog olmayan hackerları kendi kurdukları genetik laboratuvarında kendi DNA’larını kullanarak saflaştırma, PCR ve elektroforez deneyleri gerçekleştiriyorlar. Bu deneylerde en temel amaç özel işlemler ile genetik materyalin saf olarak elde edilmesi çoğaltılması ve parçalarının elektriksel alanda büyüklüklerine ve yüklerine göre sıralanması, ayrılmasıdır.
DIY (Do It Yourself: Kendin Yap)
Kendin Yap kültürü kendileri bir şeyler üretmek isteyen, kendi hayatlarını kolaylaştırmak isteyen robot meraklılarından, ev hanımlarına her yaştan insanın eninde sonunda tanışacağı bir kültürdür. İngilizce “Do It Yourself” ifadesinin kısaltması olan DIY aslında dergiler, videolar ve web siteleri ile beslenen devasa bir atölye gibi düşünülebilir.
DIYbio ise bir alt kültür olarak biyolojik Kendin Yap kabul edilebilir. İnsanların ihtiyaçları olan şeyleri kendilerinin yapması için imkana ve bilgiye sahip oldukları bir toplumda yaşaması gerektiğine inanan biyohackerların kendi imkanları ile laboratuvarlar kurup, deneyler yaptıklarından bahsetmiştik. Her adımlarını açık erişimli atan bu insanlar DIYbio altında projelerini paylaşıyor, meraklıları için bir kılavuz oluşturuyorlar. Web sitesi http://diybio.org/ bu kültürde bir merkez üssü kabul edilebilir.
Biyoteknolojinin, açık erişimli ya da bir yerde kamuya indirgenmesini savunan kişiler kendilerine gene biyohacker dese de bu alana girerken biyopunk’ı kapının dışında bırakabiliyor. Bunun sebebi olarak biyopunk kavramının bilim-kurgusundan önce günümüzün gerçekçi problemlerine odaklanma isteği gösterilebilir. Burada bahsedilen durumun daha iyi anlaşılması adına bazı örneklere bakalım.
GenSpace
New York’ta sanatçıları, yazarlar, biyologlar ve mühendislerden oluşan bir grup insan tarafından oluşturulan GenSpace , kişisel biyoteknolojiye bir adım attırarak dileyenlerin dilediği gibi vakit geçirebileceği, ders alabileceği halka açık üstelik devlet onaylı bir Kendin Yap biyoteknoloji laboratuvarı atmosferi yaratmayı amaçladı ve bunu başararak bu alanda bir ilk oldu. Buna paralel olarak Dünya’nın farklı yerlerinde benzer amaçlarla çalışan biyohacker grupları oluştu ve oluşuyor. Duvarlar arkasında sadece bir kaç kişiye yarar sağlayan bilimi, özgürleştirici görüyorlar ve bundan dolayı açık bilginin herkesi cesaretlendirdiğine ve yeni buluşlar için bir katalizör görevi gördüğe inanıyorlar.
GenSpace’in kurucu başkanı olan Ellen Jorgensen, TEDGlobal 2012’deki konuşmasında “Ben bir biyoloji laboratuvarında ne yapardım?” sorusuna şöyle cevap veriyor:
“Havyarınızın gerçek bir morina balığından yapılıp yapılmadığına, yediğiniz suşinin gerçekten ton balığı olup olmadığına ya da o çok para verip aldığınız keçi peynirinin gerçek olup olmadığına bakabilirsiniz. Biyohacker alanında, genomunuzu mutasyonları görmek için analiz edebilirsiniz. Kahvaltı gevreğinizi GDO için analiz edebilir ve köklerinize doğru bir keşfe çıkabilirsiniz. Stratosfere orada ne olduğunu görmek ve mikroplar toplamak için hava balonları gönderebilirsiniz. Sudaki kirletici maddeleri bulmak için mayadan bir biyosensör yapabilirsiniz. Biyoyakıt hücrelerine benzer şeyler yapabilirsiniz. Bir çok şey yapabilirsiniz. Bir Sanat-Bilim projesi yapabilirsiniz.”
[ted id=1568]
OpenPCR
Söz konusu biyoteknoloji yapmak olduğunda bunun maliyeti günümüzde amatörler için oldukça yüksek. Biyohackerlar ayrıca biyoteknoloji aletlerine ulaşımı kolaylaştırmaya çalışıyorlar. Örneğin Josh Perfetto ve Tito Jankowski, DNA’nın istenilen bölgesinin çoğaltılması amacıyla kullanılan binlerce dolarlık pahalı PCR cihazlarının yaptığı işi bir amatör için iyi seviyede yapabilen, kurulumunu kullanıcının yapabileceği ve açık kaynaklı OpenPCR cihazını tasarladılar ve 600$’lık bu ürünün yaptığı iş bakımından profesyonel dengi kendi ifadelerine göre 10.000$ değerinde.
Transhümanizm, Siberpunk ve Diğerleri
Dünya genelinde genç biyohackerların tutumlarında transhümanist yaklaşımlar da ağırlıkta. Burada transhümanizm insanın fiziksel ve bilişsel yeteneklerinin bilim ve teknoloji ile artırılması ve kusurlarının ortadan kaldırılması anlamı taşıyor. Biyopunk ve çoğunlukla annesi kabul edilen Siberpunk akımı siborg (Cyborg) noktasında buluşuyorlar. Sibernetik organizma anlamını taşıyan siborg ya da cyborg’lar bilindiği gibi yarı biyolojik, yarı yapay varlıkları ifade eder. Biyopunk severler içinde elbette pek çok çılgın olarak ifade edilebilecek biyohacker da var.
2011 yılında sibernetik organizma fanatiği Lepht Anonym, vodka ile sterilize ettiği bir sebze soyacağı ile parmak ucu derisi altına ufak bir mıknatıs yerleştirdi ve o günden sonra bu transhümanist yaklaşım inanılmaz bir hızla yayıldı. Bugün kendine biyohacker desin ya da demesin pek çok kişi gerek evlerinde kendileri gerekse piercing ya da dövmecilerde parmak uçlarına küçük mıknatıslar yerleştiriyor ve bu sayede elektromanyetik alanları parmakları ile hissederek içlerindeki cyborg olma ateşini besliyorlar.
Bu alanda oldukça popüler olmuş bir diğer kişi de Tim Cannon. Tim, bir grup biyohacker ile kendi ürettikleri Circadia adlı çipi koluna yerleştirmeye gönüllü olduğunda biyohacker çevrelerinde oldukça ses getirdi. Bu çip ile vücut sıcaklığı gibi hayati verileri Bluetooth aracılığıyla tablet bilgisayarına aktarıyordu. Bugün bu tutumu sapkınlık olarak kabul eden insanlar var ancak gelecekte mikro çipler ile kendi sağlık durumumuzu kontrol edebildiğimiz günlerde Tim Cannon gibiler belki de bunun öncüleri kabul edilecekler. Ancak şunu da belirtmek gerek ki Lepht’in ve Tim’in öncüsü oldukları bu tür cerrahi atılımlar sağlık açısından bugün tehlikeli bulunmakta ve Amerika’da bu tür bir ameliyat gerçekleştiren doktorların, lisansları iptal edilmektedir.
Kevin Warwick
Gelecekte pasaport, kredi kartı gibi şeylere ihtiyacımızın olmayacağını çünkü derimizin altına yerleştirilen ufak cihazlar ile yaşacağımıza inanan insanlar adına 1998’de bir atılımda bulunarak koluna bir tür RFID (Radyo Frekans ile Tanımlama) cihazı yerleştiren Reading Üniversitesinden sibernetik profesörü ve sibernetik organizma hayranı Kevin Warwick, bu küçük cihazın gönderdiği radyo sinyalleri ile yürüdüğü koridorda ışıkların yanması veya odasının kapısının açılması gibi detayları kontrol etmiş. Bunun bir sibernetik organizma projesinin ilk adımı olduğunu söyleyen Warwick’in sonrasında koluna yerleştirilen 100 elektrotluk bir implant ile gerçekleştirdiği deneylerini anlattığı TEDx konuşmasını alttaki videoda izleyebilirsiniz.
[youtube https://www.youtube.com/watch?v=Z8HeFNJjuj0&w=540&h=350] Bir Miktar SanatAlba, Eduardo Kac bir Fransız sanatçı ve genetikçi Louis-Marie Houdebine tarafından genlerine yapılan ekleme sonucu mavi ışık altında yeşil renkte parlayan bir tavşan. Deniz anasının ürettiği parlayan proteinlerin Alba’nın vücudunda da üretmesi sağlanmıştı.Alba ile ilgili daha detaylı bilgileri Çağrı Yalgın’nın “Bir Tavşanı Nasıl Yeşil Yeşil Parlatırız?” adlı Açık Bilim makalesinden öğrenebilirsiniz.
Glowing Plants ise bir tür sentetik biyoloji uygulaması olarak karşımıza çıkıyor. Biocurious adlı DIYbio topluluğunu tarafından başlatılan proje başlangıçta parlayan bitkiler üretilmesini, uzun vadede sokakların parlayan ağaçlar ile aydınlatılmasını hedefliyor. Çalışmalarını açık kaynak sunan projeye http://www.glowingplant.com/ adresinden ulaşmak mümkün.
Dünya üzerinde Biyopunk ve Biyohackleme kavramları yazıda bahsedilen yaklaşımları ve riskleri içermekte. Topluma açık biyoteknoloji laboratuvarları, sibernetik organizma fanatiği profesörler, fanatik transhümanistler… Hepsinin odak noktasında biyoteknoloji var ve biyoteknolojinin gelecekte insanların hayatlarını kaçınılmaz olarak değiştireceğine inanıyorlar. Üzerinizde deneyler yapmak isteyen ya da laboratuvarlarda canavarlar üretmek isteyen bir kültürden bahsetmiyoruz. Linux ile olduğu gibi Arduino ile olduğu gibi gelişime dahil olmak istiyorlar. Biyopunk Manifestosu’nun son sözleri ile:
“İlgi alanlarımızın saygıya ve iyi muameleye değer canlı organizmalar olduğunu aklımızda tutarız ve biz araştırmamızın çevremizdekileri etkileyebilecek potansiyeli olduğunun kesin bir şekilde bilincindeyiz. Fakat biz bilinmeyenin korkusunu uyandırarak araştırmacıları bastırmayı amaçlayan ataerkil bir girişimden başka bir şey olmayan ihtiyatlılık ilkesinin öğütlerini bütünüyle reddediyoruz. Biz çalıştığımızda aklımızda toplumun iyileştirilmesi olur– ve bu bizim toplumumuzu, sizin toplumunuzu ve hiç bir zaman tanışamayacağımız kişilerin toplumlarını içerir. Sorularınızı memnuniyetle karşılıyoruz ve onların cevaplarını kendinizin keşfetmesi için sizi cesaretlendirmeyi her şeyden çok arzuluyoruz.”
Biyopunk Manifestosu, spekülatif-kurgu yazarı ve biyolog Meredith L. Patterson tarafından yazılmış ve 2010 yılında UCLA Center for Society and Genetics’te “Outlaw Biology? Public Participation in the Age of Big Bio” sempozyumunda sunulmuştur. Orjinal metnine http://maradydd.livejournal.com/496085.html ve tam çevirisine http://goo.gl/p8h7cz adreslerinden ulaşılabilir.
Kapak Görseli
Dim Horizon Studio’un fotoğraf çalışması olan görsel biyopunk türünün sıkı temsilcisi Bioshock adlı oyundan esinlenmiş. Enjektöründe ADAM adlı bir madde taşıyan Little Sister karakterini temsil etmektedir. ADAM maddesi bir deniz salyangozundan elde edilen kök hücreler ile keşfedilen ve insanlara süper güçler vererek, zamanla insanlıktan çıkaran kurgusal bir madde. Little Sister karakteri ise cesetlerden adam toplamakla görevleri küçük kızların genel adıdır. Bu tür insan doğasını değiştiren ve özel güçler veren maddelere biyopunk kurgu türünde sıkça rastlanır.
Kaynaklar
- Biyopunklar/Biyohackerlar, Aysun Acar Hazer; http://aysunacarhazer.blogspot.com.tr/2013_11_01_archive.html
- Genspace web adresi: http://Genspace.org
- Lepth Anonym, Cyborg Anthropology http://cyborganthropology.com/Lepht_Anonym
- Grindhouse Wetware web adresi: http://www.grindhousewetware.com/
- “Biopunk” ve “Biohacking” maddeleri, Wikipedi
- DIYbio web adresi: http://Diybio.org/
- Biopunk Science Fiction, http://bestsciencefictionbooks.com/biopunk-science-fiction.php
“Bilimsel okuryazarlık modern çağda işleyen bir toplum için gereklidir. Bilimsel okuryazarlık bilim eğitimi değildir. Bilim eğitimi almış bir kişi bilimi anlayabilir; bilimsel okuryazar olan biri bilim “yapabilir”. Bilimsel okuryazarlık kendi sağlığına, yiyeceklerinin, sularının ve havanın kalitesine, kendi bedenleri ve etraflarındaki karmaşık dünya arasındaki özel etkileşimlere aktif katılımcı olmak isteyen herkesi cesaretlendirir.”
“Biyopunk Manifestosu”
Her şeyi özetliyor..”Ucube okur-yazarlık” la oyalanan insanlık, bilimsel okuryazarlıkta uykuya yatırılmış durumda.İronik olan kabullenme, biat etmede..çevreyi ve şekillerinide çirkinleştirmiş bir vaziyette, tüketim kirliliği ile yığılıp kalınmış..Bilgileriniz değerli ve okunmalı..Teşekkürler.
http://diybio.org/local/ bu listede biz de olalım!
Biyohack kavramını işleyen bir başka bilimkurgu eseri de Orphan Black adlı TV dizisidir. Dizi genel olarak klonlama ve biyo-mühendislik konularını ele alıyor. 2013’te yayımlanan ilk sezonunda biyohack, neolution(neo-evrim) gibi kavramlara yer verilmişti. İzlenmesi tavsiye edilir.
Bu güzel makaleyi okuyana kadar biyohack kavramının gerçek hayatla hiçbir ilgisi olmadığını, Orphan Black dizisindeki bir fantezi olduğunu sanıyordum, olsa bile herhalde ön yargılı yaklaşırdım. Güzel makaleniz konuyu daha geniş ve ön yargısız bir pencereden değerlendirmeye olanak tanıyor. Bunun için çok teşekkür ederim.
Bu arada Ellen Jorgensen, konuşmasının bir yerinde biyohack topluluklarının bir haritasını vermiş, haritada Türkiye’de de bir topluluk görülüyor. Bu topluluk nerededir, kimlerdir, ne iş yaparlar, bilgi var mı?
Ben de Türkiye’de bir topluluk aradım. Bir biyopunk topluluğuna rastlamadım. Belki İstanbul Hackerspace https://istanbulhs.org/ bu anlamda kabul görmüş olabilir, bir Hackerspace olduğu için. Ama orada bir biyopunk etkinliği henüz yok.